- Gösterim: 30783
Yüzün estetik analizi, değerlendirilmesi ve estetik uygulamalarında yüzün bir bütün olarak değerlendirilmesinin önemi son yıllarda anlaşılmaya başlandı. Örneğin, yüzün alt 1/3 kısmına yapılacak estetik girişimlerin sonuçları ne kadar mükemmel olursa olsun, yüzün diğer bölümleri uyumlu olmadığı sürece estetik görselliği doğallıktan uzaklaştırmaktadır. Bütünsel olmayan estetik girişimlerdeki sonuçlarda “Picasso Yüzü” ifadesi kullanılmaktadır. Bu ifade ile Picasso’nun eserlerinde yüzlerin anatomik alanlarının birbiriyle olan uyumsuzlukları tanımlanmaktadır. Şakakların estetik analizlerinin standartları olmamakla birlikte, yüzü bir bütün olarak almak ve uygulamaları bu prensiple yapma düşüncesinde şakaklar, bu bölümde normlarıyla anlatılmaya çalışılmıştır.
Şakaklar; yüzün gençleştirilmesi stratejisini planlarken sık sık hekimler ve hastalar tarafından ihmal edilmektedir. Oysa şakak bölgesine yapılacak estetik uygulamalar, yüze daha genç bir görünüm kazandırma açısından önemli bir etki yaratmaktadır. Genç bir yüzde şakaklar dolgun görünümlü, elmacık kemiği dokuları ile devamlılık gösteren sınırları belirsiz olmalıdır. Kaşların dış kısmı şakak ön kısmına kadar uzanmaktadır. Dolgun ve anatomik olarak yeterli bir şakak, kaşın dış kısmını desteklediği için yüzün karşı görünümünde kaşların dış kısmı rahat görünmelidir. Şakak yumuşak doku volüm azalmalarında ilk ortaya çıkan problem, kaşların dış kısmının görünürlüğünün azalmasıdır. Yaşlanma ile birlikte şakaklarda destek doku azalmakta, bu alan çukur, konkav görünmektedir. Şakağın anatomik olarak ön sınırını oluşturan göz dışı kemiği daha belirgin hale gelmektedir. Yüz kemiksi bir görünüm kazanmakta, buna"yüzün iskeletleşmesi" denilmektedir.
Estetik değerlendirmede genç bir yüz için kullanılabilecek belirgin bir tanım bulunmamaktadır. Bırakın tanımı, sosyal ya da kültürel değerler ile sürekli değişmektedir. 1990'ların ortalarında moda tasarımcısı Calvin Klein’ın kullandığı “heroin chic” olarak tanımlanan ve Kate Moss ile popüleştirilen estetik görünümü hatırlayalım; sürekli yorgun, aşırı zayıf bir vücut ve yüz, solgun bir cilt, göz altlarında koyu halkalar ve şakaklarda çökme görüntüsü. 1990'ların sonlarında tam tersi bir süreç başladı. Ünlü fotoğrafçılardan Davide Sorrenti ve Gisele Bündchen’in öncülüğünde daha sağlıklı yüz ve vücut görünümü desteklendi. Bunda belki de bu dönemde hızla artan HIV riski ve AIDS hastalarının olumsuz görüntüleri etken olmuştur. Neredeyse yüzün çok zayıf olması ve dolgunluğunun az olması bu hastalıkla özdeşleştirilmiştir. Günümüzde de hâlâ dolgun, volümlü bir yüz isteği devam etmektedir. Yüz şekli kültürlere ve kişinin anatomik yapısına göre değişmekle birlikte, kalp şeklinde konturlara sahip bir yüz birçok kişi tarafından daha çekici bulunur. Bu yüz şeklinde, yüz şakaklarda geniş ve dolgun, çene ise incedir. Böyle bir yüz kontur tercihinde şakakların dolgun olması beklenir.
Şakak olarak aslında temporal fossa olarak tanımladığımız alanı tarif ederiz. Kafatası kemiği başın üst iki yanında hafif bir çukurluk yapmaktadır. Buraya temporal fossa denilmektedir. Temporal fossanın üst sınırı, temporal kemik üzerinde yer alan ve temporal fossayı üstte sınırlayan temporal line; alt sınırını temporozygomatik ark; ön kısmını ise zygomatik kemik ve frontozygomatik ark oluşturmaktadır.
Şakak bölgesindeki dokuları en üstten alta doğru sırası ile cilt, deri altı yağ dokusu, yüzeysel temporal fasya, derin yağ dokusu, derin temporal fasyanın yüzeysel laminası, interlaminar yağ, derin temporal fasyanın derin laminası, bichat yağının temporal uzantısı, temporalis kas, lateral pterigoid kas ve kemik periosteum bulunmaktadır. Temporal alanda yüzeysel seyreden temporal arter ve ven bulunmaktadır. Yağ dokusu ile temporoparietal fasya arasında seyretmektedir. Temporoparietal fasyanın hemen üzerinde yüz sinirleri seyretmektedir. Derin temporal fasyada orta temporal arter yer almaktadır. Ayrıca bu fasya arasında temporal yağ pedi bulunmaktadır. Temporal kas, alt çenenin hareketini sağlayan çiğneme kaslarındandır.
Şakak dolgu uygulamalarının yüzeysel ve derin temporal fasya lamina arasındaki yağ dokusuna kanül ile yapılması önerilmektedir. Bu düzlemin yağ ve gevşek areolar dokudan oluşması, damarsal yapılardan oldukça fakir olması nedeniyle dolgu enjeksiyonları için ideal bir alan oluşturmaktadır. Bu düzleme ulaşılması için şakakta temporal krestin hemen medialinde, temporal ligamentöz yapışıklıktan en az 2 cm uzaklıkta bir giriş noktası belirlenir. Keskin uçlu bir iğne ile bu noktadan kemiğe kadar ulaşılır. Aynı noktadan kanül ile dikey olarak periosta doğru girilir, kanül üst temporal septumu delmek için dışa döndürülür ve doğrudan temporal fossanın interfasyal düzlemine girilir. Küçük miktarda dolgu maddesi enjekte edilir; direncin olmaması, doğru düzlem derinliğini göstermektedir. Temporal bölge damarlar açısından oldukça zengindir. Bu nedenle temporal fossa içinde güvenli enjeksiyon için üç potansiyel düzlem tanımlanmıştır: cilt altı, temporoparietal fasyanın derinliği ve temporalis kasının altında, periosteumda uygulama olarak.
Yaşlanma ile birlikte deriden kemik yapısına kadar tüm dokularda değişim yaşanmaktadır. Temporal kas zayıflamakta, temporal yağ pedleri tüm yüz yağ pedleri gibi azalmakta; bu da temporal fossanın kemik sınırları ile daha belirgin olmasına neden olmaktadır. En belirgin olan alanlar, temporal fossanın ön sınırındaki fronto-zygomatik kemiklerin yaptığı ark ve temporal fossanın üst sınırını belirleyen temporal hattır. Daha önce estetik amaçlı zygomatik-elmacık kemik yapısında yapılan desteklerle temporal fossa daha belirgin hale gelmektedir.
Yapılan klinik değerlendirmelerde şakak dokuları ile kaş dış kuyruğu arasındaki ilişki dikkate alınarak temporal fossadaki hacim kaybı için sınıflandırılmıştır. Bu sınıflama için temporal fossanın en çökük noktası ile kaş kuyruğundan geçen teğet çizgi arasındaki mesafe ölçülmektedir. 1. derecede her ikisi arasında mesafe farkı yoktur; temporal bölgede çukurluk olmasa bile daha düz hale gelme görülmekte, hacim kaybının başlangıç aşamasıdır. 2. derecede, temporal fossanın en çökük noktasından kaş kuyruğundan geçen teğet çizgi arasında 0 ila 3 mm arasında bir mesafe farkı vardır; volüm kaybı var ve çukurlaşma belirmeye başlamıştır. 3. derecede, 3 mm'den fazla bir mesafe farkı vardır; belirgin bir volüm kaybı ile çukurlaşma görülmektedir.
Şaklarda volüm kayıplarında yapılabilecek estetik uygulamaların başında dolgu uygulamaları gelmektedir. Dolgu uygulaması öncesi bu alana yapılacak serum fizyolojik enjeksiyonları, şakakta nasıl bir sonuç elde edilebileceğinin hastaya gösterilebilmesi için kullanılabilir. Şakakların dolgunluğunun sağlanmasıyla hastanın önden görünümünde yüz daha uzun ve dolgun bir görünüm kazanmakta. Şakakların dolmasıyla özellikle kaşların dış kısmı daha öne gelmekte ve görünürlüğü artmaktadır.
Şakaklar, doğal anatomik sınırları ile dolgu uygulamalarında en ideal sonuçların alındığı anatomik alandır. Hastanın kendi yağ dokusu, hyaluronik asit ya da biyosimülan dolgulardan kalsiyum hidroksiapatit (CaHA) veya poli-L-laktik asit (PLLA) dolgular kullanılmaktadır. CaHA ve PLAA uygulamaları daha derin dokulara kemik üzerine uygulanmaktadır.
- Hyaluronik asit dolgular uygulama sonrası sonuçların hemen gözlenebildiği dolgularıdır. Uygulama alanında doğal bir yumuşaklık sağlamaktadır. Uygulama sonrası 12-6 ay kalmaktadır. Daha detaylı bilgi için...
- PLLA içeren dolgu sonrası etkisi geç ortaya çıkmakta ve yavaş gelişmektedir. 2-4 hafta ara ile 2-8 seans uygulama gerekebilmektedir. 2 yıla kadar uygulama alanında kalabilmektedir. PLLA kullanılmadan 24 saat önce 8 ml bakteriyostatik serum fizyolojik ile sulandırılmaktadır. Kullanım sırasında 1 ml %2'lik lidokain eklenmektedir. Bu hazırlanmış form buzdolabında uygun ısılarda 3-4 hafta saklanabilmektedir. Uygulama, temporal fossanın ön kısmından başlanarak 2-4 uygulama noktasından yapılmaktadır. Uygulama sonrasında soğuk kompres uygulanmaktadır. Sonrasında hastanın 5 gün boyunca günde 5 kez 5 dakika masaj yapması istenmektedir. Buna 5-5-5 sistemi denilmektedir: 5 gün, günde 5 kez ve 5 dakika masaj.
- CaHA PLLA'dan farklı olarak, içeriğindeki dolgu nedeniyle etkinliği uygulandığında hemen ortaya çıkmakta ve 4-6 hafta sonra kaybolmaktadır. Asıl dolgunluk etkisi zamanla gelişmekte ve 10-14 ay kalabilmektedir.
Dolgu uygulamaları sonrasında istenmeyen bazı yan etkiler gelişebilmektedir. Uygulama alanında doku altı kanamaya bağlı morluk gelişimi, baş ağrısı, gerginlik hissi, yüzeysel damarların daha belirgin hale gelmesi ve birkaç gün sonra kaybolması gibi durumlar görülebilir. Daha önce hasta yüz ve alın germe operasyonu geçirmişse, buna bağlı olarak şakak bölgesine uygulama yapılması zor olmaktadır. Hasta bu yönde sorgulanmalıdır.
Şakak bölgesinde doku volümü kadar derinin yapısı ve renk dağılımı da son derece önemlidir.
- Şakak uygulamalarında göz çevresi kaz ayağı kırışıklıkları önem kazanmaktadır. Bunun için ideal olan botulinum toksin uygulamalarıdır.
- Şakak bölgesinin cilt yenilemesi ve gençleştirilmesinde ablatif ve nonablatif yöntemler kullanılmaktadır. Bu amaçla ablatif geleneksel CO2 lazer cilt yenileme yapılabilmektedir. Uygulama sonrası iyileşme süresinin uzun olmasına karşın klinik sonuçlar oldukça mükemmeldir. Fraksiyonel CO2 lazer son yıllarda daha fazla tercih edilmektedir. Nonablatif cilt yenileme amaçlı radyofrekanslar kullanılabilmektedir. Ultrasound (US), özellikle Yoğun Odaklanmış US; Intense Focused Ultrasound Skin Tightening (IFUS) nonablatif cilt yenilemede kullanılabilmektedir.
Şakak bölgesinde dolgu, botulinum toksin uygulamaları, lazer, US ve RF sistemleri kombine kullanılabilmektedir.