Radyofrekans Uygulaması

Akne, 15-25 yaş aralığında %70'lere ulaşan görülme sıklığı ile cilt hastalıkları arasında yaygın bir klinik durumdur. Yüzdeki yerleşimi ve klinik şiddeti, iyileşme sürecinde yara izleri ve skarların oluşmasına neden olabilir. Yara izleri, cildin iyileşme sürecinde yetersiz veya aşırı kolajen üretiminden kaynaklanır. En yaygın olanı, yetersiz kolajenden kaynaklanan atrofik akne izleridir; bu izler, cilt seviyesinde çökmeler şeklinde kendini gösterir. Atrofik akne skarları, icepick (buz yüzeyinde buz kıracağı izlerine benzer), boxcar ve rolling skarlar gibi farklı klinik alt tiplere sahiptir. Öte yandan, hipertrofik akne yara izleri aşırı kolajen üretiminden kaynaklanır ve cildin yüzeyinde kabarmalarla kendini gösterir. Keloid akne yara izleri ise hipertrofik izlerin daha şiddetli bir formudur. Akne sonrası oluşan yara izleri genellikle kalıcıdır ve yüz estetiğini olumsuz etkiler. Akne geçirenlerin %95'inde yara izleri gelişmekte ve bunların yaklaşık yarısının klinik olarak önemli olduğu tahmin edilmektedir. Akne yara izleri arasında atrofik izler, keloid ve hipertrofik izlere göre çok daha yaygın olarak görülmektedir. Tedavi seçenekleri oldukça çeşitlidir ve cerrahi ile cerrahi olmayan yöntemler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Mevcut tedavi yöntemlerinin değişen klinik başarıları, protokollerin belirlenmesinde zorluklar yaratmaktadır. Cerrahi olmayan yöntemler arasında topikal tedaviler, kimyasal peelingler, lazer tedavisi, mikroiğne radyofrekans, subsizyon ve dermal dolgular yer almaktadır. Özellikle boxcar ve rolling akne skarlarında dermal dolgular, etkin klinik sonuçları nedeniyle en çok tercih edilen uygulamalardır.

 

Dermal dolgular, atrofik akne izlerinin deri seviyesinde çökmesine karşı doğrudan enjekte edilen ve bu çöküntüleri doldurarak doku seviyesini yükselten hacim artırıcı maddelerdir. Bu dolgular, hastadan alınan otolog yağ hücreleri ve PRGF gibi biyolojik içeriklere sahip olanlar ile sentetik dolgular olarak iki gruba ayrılabilir. Sentetik dolgular arasında hyaluronik asit bazlı ve hyaluronik asit içermeyen (poli-laktik asit (PLLA), kalsiyum hidroksiapatit (CaHA) ve polikaprolakton (PCL) gibi) ürünler bulunmaktadır. Bu son gruptaki dolgular, kolajen sentezini teşvik ettikleri için biyo-uyarıcı olarak da adlandırılmaktadır. Hyaluronik asit bazlı dermal dolgular, doğal bir polimer olup etkinlikleri genellikle 6-12 ay sürer ve tamamen çözünürler. Bu özellikleri sayesinde, diğer dolgu türlerine göre daha güvenli kabul edilirler ve alerji testi gerektirmemeleri nedeniyle popülerlik kazanmıştır.

Atrofik akne izleri için hyaluronik asit dolgu seçerken, çapraz bağlama teknolojisi, çapraz bağlama yüzdesi, monofazik veya bifazik yapısı, hyaluronik asit konsantrasyonu, parçacık boyutu, viskozite, sertlik, kohezivite ve enjeksiyon kolaylığı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Doğru dolgunun seçimi, yüz gibi dinamik bir bölgede pürüzsüz, uzun süreli ve hacimli bir görünüm elde etmek için son derece önemlidir. Ayrıca, hyaluronik asidin gerektiğinde hyaluronidaz enzimi ile tersine çevrilebilmesi, bu dolgu türünün bir diğer avantajıdır. Bu nedenle, kalıcı dolgulara kıyasla daha fazla tercih edilmektedir. Hyaluronik asit dolguların uygulama alanında geçici ve minimal eritem, morarma, şişlik ve ağrı gibi yan etkilere neden olması da tercih sebeplerindendir.

Subsizyon, atrofik akne izlerinin tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir tekniktir. Bu yöntemde, atrofik lezyonun altına bir iğne veya künt uçlu bir kanül ile girilerek dermal fibrotik bantlar mekanik olarak kesilir veya koparılır. Fibrotik bantların serbest bırakılması, mekanik hasar ve kanama yoluyla yeniden doku onarımını teşvik ederek atrofik akne izlerinin klinik olarak yükselmesini sağlar.

Subsizyon ve hyaluronik asit, rolling ve boxcar akne izlerinde yüksek etkinlikleri nedeniyle birlikte kullanılmaktadır. Hastanın akne izleri klinik olarak değerlendirildikten sonra, uygulama yapılacak alanlar belirlenip işaretlenir. Uygulama alanına lokal anestezi sağlamak için krem veya enjeksiyon kullanılır. Tedavi edilen bölgeye %20 benzokain, %10 lidokain ve %6 tetrakain içeren topikal anestezik krem 30-60 dakika boyunca uygulanır; ardından aseptik koşullar sağlamak için alan %70 izopropil alkol ile silinir.

Aseptik cilt koşulları sağlandıktan sonra, subsizyon ve hyaluronik asit dolgu uygulaması birlikte atrofik skarın altında iki düzlemde gerçekleştirilir. Rolling ve boxcar atrofik izlerin zemininde dermal planda 29 gouge iğne ile subsizyon yapılarak hyaluronik asit enjekte edilir. Uygulama alanlarına masaj yapılarak dolgunun homojen bir şekilde yayılması sağlanır. Enjeksiyon ve masajın ardından 15 dakika boyunca basınçlı buz uygulanır. Uygulama sonrası, antibakteriyel kremler sabah ve akşam 10 gün boyunca kullanılırken, hastanın 6 hafta boyunca güneşten korunması istenir. Uygulama, 4-6 hafta aralıklarla 2-4 kez tekrarlanır.

En iyi sonuçlar, özellikle rolling skarların tedavisinde atrofik akne izleri, boxcar ve rolling skar türlerinde elde edilmektedir. Derin ve keskin kenarlı boxcar skarları, lazer veya radyofrekans gibi ön uygulamalarla daha yumuşak kenarlı rolling skarlara dönüştürüldükten sonra, subsizyon ve hyaluronik asit dolgu uygulamaları önerilmektedir.

Atrofik akne izleri için hyaluronik asidin uygun bir seçenek olup olmadığını belirlemek amacıyla, yara izi bulunan cilt alanı parmaklarla hafifçe sıkılarak basınç uygulanır. Eğer bu basınç, alttaki cilt altı fibröz bantların yapışması nedeniyle ciltte çöküntüyü artırıyorsa, subsizyon ve hyaluronik asit dolgusunun birlikte kullanılması muhtemelen uygun olacaktır. Eğer çukurlaşma artmıyor ve cilt yukarı doğru çıkıyorsa, yalnızca hyaluronik asit dolgu uygulanır. 

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency