Dudakların Estetik Olarak ideal Oranları

"Güzel ve kaliteli bir cilde sahip olmak", yüzyıllardır estetik olarak çekiciliğin ve sağlıklı olmanın temel simgesi olmuştur. Cildin görünümü, bireyin hem genetik yatkınlığını, hem yaşam kalitesini (diyet, uyku, stres yönetimi) hem de çevresel faktörlere maruziyet düzeyini yansıtan karmaşık bir biyolojik kayıttır. Güzel bir cildin tanımı karmaşık bir konu olmakla birlikte, modern dermatolojik bilim ve estetik tıp uygulamalarının ana hedefi, bu algıyı bilimsel temellere oturtmaktır. Bu hedefe ulaşmak için, güzel cildin tanımını, cildin fiziksel, biyokimyasal ve biyomekanik özelliklerini bütünleştirerek bilimsel bir zemine oturtmak esastır. Ayrıca, cildin dış görünümünün evrimsel önemi (cinsel seçilim sinyali olarak) ve cilt rahatsızlıklarının sosyal ve psikolojik refah (psikodermatoloji) üzerindeki olumsuz etkisi de bu kapsamda ele alınmaktadır.

Dermatolojik muayene ve estetik değerlendirme sırasında cildin fenotipik özellikleri ve nitelikleri merkezi bir konumdadır. Çünkü cilt, yalnızca tüm vücudumuzu örten fizyolojik bir organ olarak değil, aynı zamanda genel sağlığın ve estetik çekiciliğin görsel bir belirteci olarak algılanır. Bu nedenle, cilt problemlerinden kaynaklanan tüm değişimler, bireyin hem fizyolojik hem de duygusal yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Geçmişten günümüze değişmeden gelen bakış açısına göre güzel cilt; iyi sağlık (homeostaz), canlılık (vitalite) ve gençlik belirtileri (juvenilite) gösteren cilt olarak tanımlanabilir. Güzel bir cilt, birbiriyle ilişkili birkaç özellikle karakterize edilmektedir. Cilt kalitesini oluşturan faktörlerden yola çıkılarak, güzel bir cildi tanımlayan üç temel özellik kategorisi önerilmiştir:

  • Görsel özellikler homojen renk dağılımını, lekesiz, parlak ve sağlıklı bir cilt tonunu (pigmentasyonunu) ve bu tonun simetrisini içermektedir.

  • Mekanik özellikler cildin esnekliğini, sağlamlığını, kalınlığını ve elastikiyetini (eski şekline dönebilme yeteneği) içermektedir.

  • Topografik özellikler ise cildin dokunulduğunda düz ve pürüzsüz bir yüzeye sahip olmasını, yüzeyinde çizgi ya da katlantıların olmamasını ve gözeneklerin küçük olmasını tanımlamaktadır.

Güzel bir cildi tanımlarken; cildin homojen bir renk dağılımına sahip olması, cildin parlak, pürüzsüz ve düzgün bir yüzey dokuya sahip olması, elastikiyetini ve sıkılığını koruyan bir cilt yapısı, yeterli neme sahip bir cilt ve herhangi bir iltihaplanma veya görünür anormal bir cilt lezyonunun olmaması gibi klinik bulgular kullanırız.

Cildin Pigmentasyonu: Homojen ve Düzgün Bir Cilt Tonu

Cilt Tonu ve Disfoni: Cildin tonunu belirleyen temel pigmentler olan melanin (epidermal melanositlerce üretilen) ve hemoglobinin (ciltte dermal kan dolaşımı ile taşınan) ciltte düzgün dağılımı, lekelerden veya hiperpigmentasyondan (örn. melazma, solar lentigo) arınmış olması, homojen bir cilt tonu sağlar. Bu homojenite, cildin sağlıklı, genç ve çekici algısı ile doğrudan ilişkilidir.

  • Karotenoidlerin Rolü: Meyve ve sebze alımından kaynaklanan karotenoidlerin (örn. beta-karoten, likopen) stratum korneum ve subkutan yağda birikimi, hafif sarımsı (yellowness) bir cilt renk tonuna neden olmakta ve bu durum, antioksidan kapasite ve iyi beslenme göstergesi olarak daha sağlıklı algılanır.

  • Vaskülerizasyon ve Oksijenasyon: Yüzdeki hafif bir eritem (yanak kızarıklığı), altta yatan dermal damarlanmanın (vaskülarite) ve yeterli oksijenasyonun (hemoglobinin oksijenle doygunluğu) göstergesi olduğu için yüksek canlılık ile ilişkilendirilir.

  • Foto-yaşlanma Etkisi: Cilt yüzeyinde kronolojik ve foto-yaşlanma (aktinik hasar) süreçleri; düzensiz pigmentasyon (düzensiz melanin dağılımı), kronik kızarıklık (telanjiektazi ve kronik inflamasyon), matlık (cilt ışıltısının kaybı) ve solgun bir cilt tonuyla sonuçlanmaktadır.

Cildin Nem İçeriği, Esnekliği ve Sıkılığı

İyi hidrate olmuş bir cilt, pürüzsüz, daha yarı saydam (translüsent) ve daha az pürüzlü görünür. Cildin nem içeriğinin nemlendiriciler ile zenginleştirilmesi, stratum korneum yüzeyindeki ışık saçılmasını (scattering) azaltır, ışığı emilimini artırır ve bu da daha sağlıklı ve parlak bir cilt görünümü oluşturur.

Cildin biyometrik parametreleri olan elastikiyet (elasticity), sıkılık (firmness), kalınlık (thickness) ve gerginlik (turgor), cildin hem görünümünü hem de bariyer işlevini etkileyen kritik biyomekanik özelliklerdir. Elastikiyet, sıkılık, kalınlık ve gerginlik de hem cildin görünümünü hem de işlevini etkiler ve yine cildin nem içeriği ile de ilişkilidir. Cildin yeterli su içeriği, elastikiyetini korur ve ince çizgileri en aza indirir. Dermal matriksi oluşturan ana proteinler olan Kolajen (özellikle Tip I ve III), cildin çekme dayanımını (tensile strength) ve sıkılığını sağlarken, Elastin lifleri ise cildin esnekliğini (recoil) ve eski şekline dönebilme yeteneğini (elastikiyet) sağlar. Bu proteinlerin matriks metalloproteinazlar (MMP'ler) aracılığıyla bozulması, yaşlanmanın gözle görülür belirtilerine (gravitasyonel ptozis/sarkma ve kırışıklık oluşumu) yol açmaktadır.

Cildin Pürüzsüzlüğü

Cildin Pürüzsüzlüğü ve Stratum Korneum Fonksiyonu: Düz ve pürüzsüz bir yüzey dokusu ve gözle görülür ince çizgilerin veya kırışıklıkların olmaması, sağlıklı ve estetik açıdan çekici bir görünümün işaretidir.

  • Keratinizasyon Süreci: Pürüzsüz bir doku; ciltte yeterli keratinosit yenilenmesini, düzenli fizyolojik dökülmesini (eksfoliasyon/deskuamasyon) ve nemini koruduğunu, yani dengeli ve sağlıklı bir stratum korneum fonksiyonunu yansıtmaktadır.

  • Gözenek Boyutu: Gözeneklerin (sebase bezlerin dışa açıldığı kanallar) küçük olması, aşırı sebum (yağ) üretimi veya foliküler hiperkeratozun olmadığı anlamına gelir.

Cildin Işıltılı ve Yarı Saydam Yapısı

Işık Yansıması Mekanizması: Parlak cilt, gençlik ve çekicilik yansıtan, yüzdeki ışığın ince ve eşit bir şekilde yansıması (homojen difüzyon) olarak tanımlanır. Bu ışıltı, sağlıklı kan akışını (mikrosirkülasyon) ve yeterli hücre yenilenmesini (turnover) gösterir.

  • Algısal Fark: Mat veya aşırı yağlı parlaklığın aksine, dengeli parlaklık (luminosity), özellikle yüze eşit olarak dağıldığında veya yanaklarda/T bölgesinde yoğunlaştığında daha sağlıklı ve çekici olarak algılanır.

  • Yaşlanma Korelasyonu: Cildin parlaklığının azalması, stratum korneumdaki düzensizlikler ve hücresel matlık (dullness) nedeniyle ışık saçılımının artmasına bağlıdır ve yaşlılık algısı ile yüksek oranda ilişkilidir.

Ciltte Görünür Herhangi Bir Lezyonun Yokluğu

Güzel bir cilt algısı için ciltte iltihaplanma (inflamasyon) veya görünür lezyonların (primer/sekonder lezyonlar) yokluğu vazgeçilmezdir. Çünkü eritem (kızarıklık), papül/püstüller (akne), ve yara izlerinin (skar) varlığı estetik algıyı olumsuz yönde değiştirmekte, sıklıkla hastalıklı bir hâl (patolojik durum) ile ilişkilendirilmektedir.

Sağlıklı Cilt ile Güzel Cilt Aynı mıdır?

Sağlıklı Cilt vs. Güzel Cilt: Sağlıklı cilt ve güzel cilt kavramları ilişkilidir ancak eş değer değildir. Sağlıklı cilt, etkili bir cilt bariyer fonksiyonunu (transepidermal su kaybının - TEWL'in normal olması), yeterli hidrasyonu, yeterli bir bağışıklık sistemini (Langerhans hücreleri ve epidermal immün sistem) ve aktif inflamatuvar süreçlerin yokluğunu karakterize eder. Buna karşılık, güzel cilt yukarda tanımlanan özellikleri sosyokültürel ve evrimsel kriterler ile birleştiren algısal bir tanımdır.

Cilt Görünümünün Estetik ve Cinsel Çekicilik Üzerine Etkileri

Cilt görünümü, sağlık ve esenlik hakkında ilgili görsel ipuçları sağlar. İnsanlarda cildin görünümü, estetik olarak görsel çekicilik algılarıyla da ilişkilidir. Çünkü cildin güzel algısını oluşturan özellikler; iyi bir dolaşım sistemini, düzenli hormonal yapıyı ve normal bir bağışıklık sistemi ile korele edilerek genel sağlığın ve fiziksel esenliğin dolaylı olarak göstergesidir.

Deneysel çalışmalar, özellikle cilt tonundaki değişimlerin estetik ve cinsel seçicilikte önemli olduğunu göstermektedir. Renkli görüşe sahip olan insanlar, cilt tonundaki ince değişiklikleri ayırt edebilir. Cildin hafif sarı tonlarda olması, beslenmede meyve ve sebze tüketimi ile birlikte deride beta-karoten içeriğinin ne kadar zengin olduğu algısı üzerinden sağlık ve çekiciliğe katkıda bulunmaktadır. Evrimsel biyoloji açısından, diyetle alınan karotenoidlerin neden olduğu hafif sarımsı pigmentasyon, cinsel seçilimde de bir sinyal olarak kabul edilir. Bu renklenmenin, sağlık ve çekiciliğin görsel bir belirteci olarak kabul edilen bronzlaşmadan bile daha fazla algılanır olduğu ve eş seçiminde adaptif bir rol oynayabileceği düşünülmektedir.

Belirli cilt özelliklerinin özellikle eş seçiminde önemli olduğu gösterilmiştir. Bu özellikler, sağlık ve doğurganlığın biyolojik sinyalleri olarak algılanmaktadır. Kadınlarda, yüz çekiciliğine ilişkin daha yüksek algıların, yumurtlama ve doğurganlıkla bağlantılı bir hormon olan yüksek östradiol seviyeleriyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Tersine, daha yüksek progesteron seviyeleri, yüz çekiciliğine ilişkin algılarla negatif korelasyon göstermiştir. Yüz çekiciliğinin kadında mevcut doğurganlığın bir belirteci olan daha yüksek östradiol seviyeleriyle ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Cilt Hastalıklarının Cilt Güzellik Algısı Üzerindeki Etkileri 

Ergenlik ve gençlik döneminde tipik olarak ortaya çıkan, ciltte enflamasyon ve iltihaplı bir durum olan akne, cilt görünümünü olumsuz etkiler ve çekiciliği azaltır. Sedef hastalığı, ürtiker, egzama, hidradenitis suppurativa, kronik cilt enfeksiyonları gibi diğer gözle görülür dermatolojik hastalıklar da yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu tür hastalıklar beden imajını, öz saygıyı, kişilerarası ilişkileri ve cinsel yaşamı etkileyebilmektedir.

Akne, hidradenitis suppurativa, sedef hastalığı, atopik dermatit, vitiligo ve alopesi areata gibi kronik rahatsızlıklar, depresyon ve anksiyeteye neden olabilmekte ve yaşam kalitesinin düşme riskini artırmaktadır. Ek olarak, cilt bütünlüğündeki bozulmalar, kaşıntı ve ağrı gibi fiziksel şikâyetlere yol açarak günlük aktiviteleri ve yaşam konforunu doğrudan etkileyebilir.

Bu tür cilt hastalıklarına sahip kişiler sıklıkla sosyal damgalanma hissederler ve güvensizlik, utanç ve sosyal geri çekilme duygularını taşırlar. İlginç bir şekilde, bu hastalıkların klinik şiddet ölçekleri ile yaşam kalitesi üzerindeki şiddet ölçekleri korele değildir. Yani hastalığın klinik şiddeti düşükken, yaşam kalitesi daha şiddetli etkilenebilmektedir. Cilt hastalıkları tüm bireylerde aynı derecede duygusal etki yaşatmaz. Yaş, cinsiyet, kişilik ve kişisel geçmiş dâhil olmak üzere çeşitli bireysel ve bağlamsal faktörler bunu etkiler. 

Güzel ve Çekici Cilt Algısını İyileştirmek İçin Stratejiler

Genel Cilt Bakımı ve Koruma

Sağlıklı ve güzel bir cilde kavuşmak için rutin cilt bakımı uygulamaları, beslenmede temel öneme sahiptir.

Hijyen: Günlük temizlik, fizyolojik pH'ta (5,5) olan nazik ürünlerle ve sert deterjanlar içermeyen ürünlerle yapılmalı, cildin doğal lipid örtüsünün ve cilt bariyerinin bozulmasını önlemek için aşırı yıkamadan kaçınılmalıdır.

Nemlendirme: Seramid veya hyaluronik asit içeren yumuşatıcıların düzenli kullanımı önerilir. Çünkü bunlar cildin doğal nemlendirici lipidlerini geri kazandırır ve cildin su kaybını önler, böylece egzama, cilt kuruluğu(kseroz) ve erken cilt yaşlanma riskini azaltır.

Fotokoruma: Geniş spektrumlu güneş kremlerinin günlük rutinde ve uygun sıklıkla kullanımı esastır. Geniş spektrumlu filtreler (UVA, UVB, görünür ışık) içeren güneş kremleri, foto-yaşlanmayı (kırışıklıklar, güneş elastozisi, pigment değişiklikleri) ve DNA hasarını önler(ciltte karsinom gelişme riskini azaltır). 

Beslenme: Dengeli beslenme ve yeterli su alımı, cilt sağlığının korunmasında kritik bir rol oynar. Temel mikro besinler arasında C vitamini(ciltte kolajen sentezinde rol oyanak ve bir antioksidan), E vitamini(hücre zarlarını lipit peroksidasyonundan korur ve C vitamini ile birlikte antioksidan) sayılabilir. Karotenoidler (beta-karoten, likopen, lutein) ciltte birikir ve antioksidan filtreler işlev görmektedir. Yeşil çay, kakao ve flavonoid açısından zengin meyvelerden elde edilen polifenoller, kolajeni parçalayan matris metalloproteinaz aktivasyonunu inhibe ederek ve güneş hasarının onarımını destekleyerek anti-inflamatuar ve antioksidan etkiler gösterir.  

Kimyasal Peelingler

Kimyasal peeling, ciltte epidermise ve bazen de dermise kontrollü derinlikte hasar vermek amacıyla cilde yüzeysel olarak uygulanır. Bu kontrollü hasar, cildin istenen derinlikte yenilenmesini ve yeniden şekillenme sırasında destek dokuların artırılmasıyla cildin gençleşmesini sağlamaktadır. Yaşlanma sürecindeki cilt değişimleri için yüz, boyun ve ellerin üstüne uygulanabilmektedir. Akne, melazma, pigment bozuklukları ve akne izlerinde tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Kimyasal peelinglerin ciltteki faydaları, peeling derinliğine (yüzeysel, orta, derin) ve kullanılan kimyasal maddeye bağlıdır. Glikolik asit veya trikloroasetik asit (TCA) gibi yüzeysel ve orta peelingler, kalıcı sonuçlar ve daha az ciddi komplikasyonla olumlu risk-fayda profilleri sunar. Fenol gibi daha derin peelingler, daha dramatik ve uzun süreli değişiklikler sağlar ancak daha büyük riskler taşımaktadır.

Lazer Tedavileri 

Lazer tedavileri, ciltte epidermis ve dermiste değişikliklere neden olmak için kontrollü yüksek yoğunluklu ışık enerjisi kullanır. Hedeflenen derinlikte yaratılan ısı ile epidermisin ve dermisin kontrollü katmanları buharlaştırılarak lazer uygulamaları yapılırsa ablatif; buharlaştırma olmadan lazer uygulamaları yapılırsa ablatif olmayan (nonablatif) lazer uygulamaları olarak tanımlanmaktadır. Her iki uygulama da kimyasal peelingler gibi cildin yenilenmesini ve cildin gençleşmesini sağlamaktadır.

Topikal Tedaviler

Topikal retinoidler, özellikle retinoik asit ve tretinoin, cilt dokusunu, pigmentasyonunu ve elastikiyetini iyileştirmede altın standart olmaya devam ediyor. Ancak, ciltte tahriş riski nedeniyle hassas ciltlerde ve koyu tenlilerde dikkatli kullanılmalıdır. Başlıca yan etkiler uygulama alanında kaşıntı, yanma, eritem, soyulma ve güneşe/ışığa duyarlılığın artışıdır. Bu nedenle, topikal retinoid kullanan hastalar aşırı güneş ışığından kaçınmalı ve güneşten koruyucu kullanmalıdır. Hamilelik sırasında topikal retinoidlerin kullanımının kesilmesi ve kaçınılması önerilmektedir.

Traneksamik asit (TXA) bir plazmin inhibitörüdür. Cilt için oral, topikal veya intralezyonel olarak kullanılabilmektedir. Dermatolojideki temel kullanımı melazma gibi hiperpigmente bozuklukları tedavi etmektir. Yan etkileri, uygulama şekline bağlıdır.

Melanin sentez yolunu bloke eden bir tirozin kinaz inhibitörü olan hidrokinon, dermatolojide melazma, solar lentigo, çiller ve iltihap sonrası hiperpigmentasyon gibi farklı renk bozukluklarını (diskromileri) tedavi etmek için kullanılır. %2 ila %4 arasındaki konsantrasyonlarda topikal olarak kullanılır. Hidrokinonun bir retinoid ve bir kortikosteroid ile birleştirildiğinde en iyi cevabın elde edildiği gösterilmiştir.

Yaygın olarak kullanılan diğer topikal seçenekler arasında niasinamid, C vitamini, glikolik asit, azelaik asit, salisilik asit ve vitaminler, polifenoller ve flavonoidler gibi topikal antioksidanlar bulunur. Niasinamid, cildin bariyer fonksiyonunu iyileştirmek, iltihabı, hiperpigmentasyonu ve kızarıklığı azaltmak için önerilir. Topikal antioksidanlar, oksidatif hasara karşı koruma sağlar ve ışıltıyı ve tonu iyileştirir.

Ağızdan Alınan Sistemik Tedaviler

Şiddetli akne için kullanılan bir retinoid olan izotretinoin sistemik kullanımını sonrası cildin kalitesinde ve cilt tonunda önemli iyileşmeler gözlenmiştir. Bununla birlikte, oral izotretinoinin güzel ve çkici bir cilt etme için akne dışında kullanımı tartışmalı olmaya devam etmektedir. 

Diğer oral seçenekler arasında ginkgo biloba, yeşil çay özü, resveratrol, centella asiatica ve çay ağacı yağı yer almaktadır. Bunlar antioksidan ve anti-inflamatuar ajanlar gibi ümit verici etkiler göstermiştir ancak çoğu çalışmanın sonuçları yeterli olmadığı için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Fotokorunma

Yakın zamanda açıklandığı gibi, oral foto koruma, topikal güneş kremlerine ek olarak takviye almayı içerir. Antioksidan, foto koruyucu ve anti-karsinojenik özelliklere sahip maddeler arasında C, D ve E vitaminleri; nikotinamid; bitki özleri (Polypodium leucotomos, Camellia sinensis); polifenoller (kakao, zerdeçal); karotenoidler (beta-karoten, likopen, astaksantin); ve afamelanotid bulunur. 

Gğzel ve çekicibir cilt elde etme stratejileri arasında güneşten korunma esastır ve foto-yaşlanmayı ile hiperpigmentasyonu önlemek için geniş spektrumlu güneş kremlerinin (UVA/UVB) günlük kullanımı önerilmektedir. Ayrıca mineral veya renkli güneş kremleri kullanılarak görünür ışığa karşı koruma sağlanabilir.

Biyostimülatörler

Biyostimülatörler, cilt kalitesini kademeli ve sürdürülebilir bir şekilde iyileştirme yetenekleri nedeniyle son yıllarda öne çıkmıştır. Bu maddeler, kolajen ve elastin üretimini uyararak cildim sıkılığını, elastikiyetini ve cilt yoğunluğunun artmasını sağlayarak ince kırışıklıkların azalmasını ve cildin görünümünde iyileşmesini sağlamaktadır. En çok kullanılan biyostimülatörler arasında kalsiyum hidroksiapatit (CaHA), poli-L-laktik asit (PLLA) ve polikaprolakton (PCL) bulunur. Dolgu amaçlı kullanılan bu aktif içerikler yeni kolejen oluşturarak cilt dokusunu ve ışıltısını gözle görülür şekilde iyileştirmektedir.

Biyolojik Yaşlanmanın Etkileri Düzenlenebilir mi ?

Mevcut tüm estetik tedaviler, cildin renk homejenliği, parlaklık ve sıkılık gibi cildin görünür özelliklerini artırarak daha genç algısını biyolojik yaşın ötesine taşımayı sağlamaktadır. Cildin yaşlanma sürecinin bulguları cildin biyolojik yaşlanma sürecini dürüst bir belirteç olarak tanımlarken çağdaş estetik müdahaleler, cildin canlılık ve çekiciliğin zenginleştirerek biyolojik yaşlanmanın kliniğini maskelemektedir.

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency