- Gösterim: 6512
Ön görüşme yaptığımız hastalarımızın büyük bir kısmı yıllar önce kendilerini en güzel ve çekici hissetikleri hallerine dönmek isterler. Hasta istekleri içerisinde belkide en olumsuzu popüler kültürün yarattığı bir medyatik bir ikona dönüşme istekleri. Bizlerde estetik uygulamalarımızda hastanın klinik değerlendirmesini yaparak estetik ihtiyaçlarını belirler, estetik özelliklerin geliştirilmesi ve güzel bir sonuç için algoritmik bir tedavi yaklaşımı tasarlarız. Estetik hedef kriterleri olarak objektif "standart güzellik ölçümlerine ve ortalama estetik değerlerine" güveniriz ve her seferinde güzel bir sonuç elde edileceğimize inanırız. Ancak tüm süreçte kullandığımız standart güzellik ölçütlerini kullanırken hastalarımızın bireysel özelliklerini yada sosyal kimliklerini ne kadar koruyoruz. Yoksa birbirine çok benzeyen yüzler-vücutlar mı yaratıyoruz.
Her birimizin ırksal, etnik köken, yaş ve cinsiyetimizden kaynaklanan temel özelliklerimiz bulunmakta.
Ancak birde bizi biz yapan benzersiz ve ayırt edici özelliklerimiz var. Estetik uygulama protokollerinde bireysel özelliklerimizin korunması ve geliştirilmesi son derece önemlidir. Bundan yola çıkarak son yıllarda yapılan estetik uygulamalara "Bireysel Marka Estetiği" denilmekte. Bu kavram yüzümüzde yada vücudumuzda estetik özelliklerimizin başkaları ve kendimiz tarafından nasıl algılandığını etkileyen faktörlerin; biyolojik, sosyal kimlik ve psikolojik unsurları ile değerlendirilmesine dayanır.
Güzel algımız sadece gözlerimiz ile gördüğümüz kadar basit değil. Bu algının beyinde nörofizyolojik olarak işlenmesi ve yargıya dönüşmesi gerekmekte. Bir objede gördüklerimiz; renkler, dokular, oranlar, kontur hatları ve simetri. Bunların sonsuz kombinasyonları güzel algımızı oluşturmakta. 17.500 kelebek türündeki sonsuz çeşitlilik arasında bir/birkaç tanesini güzel olarak tanımlarken bir estetik kombinasyon kullanırız. İnsan çeşitliliğinde bireyin görsel benzersizliğine karşın insanda güzellik tanımını buna göre yapmaktayız. Güzellik yargımızın kültürel ve çevresel etkiler ile şekillendirildiği bir gerçek. Hatta güzelik algısında yüksek düzeyde kültürler arası anlaşma olduğunuda görmekteyiz. Ancak herkesin paylaştığı ancak sadece birimizde görsel algısı çekici, zevkli duyguları harekete geçiren ve hatta sarhoş edici bir deneyim olarak tanımlanan güzel algısı nasıl ortaya çıkarmakta. Charles Darwin tarafından eşeysel seçilimde güzellik ve çekicilik bir kriter olarak tanımlanmakta.
Güzellik algımızda yüz özellikleri önemli çünkü sözsüz iletişimin birincil kaynağı. Yüz bu niteliği ile duyusal ve bilişsel ifadeleri çekici hale getirerek dikkat çekme gücüne sahiptir. Bu nedenle bazı yüzlere baktığımızda kendimizi mutlu hissederek tekrar tekrar baklamak isteriz. Bunu şu şekilde açıklıyorlar; görsel algı ile ilişkili nörolojik yollar, görsel uyaranları ödülle hissi ile ilişkilendirir. Ödül hissi bilinçaltı düzeyden kaynaklanır(örneğin, hedonik zevk, uyarılma, ilgi, sevgi, nefret, cazibe vb). Beynimizdeki orbitofrontal korteks (OFC) ve subkortikal merkezler temelde duyguları işleyen ve görsel uyaranlara yanıt olarak davranışlarımızı yönlendiren amigdala, endorfin ve nörotransmitterlerle uyumlu olarak hareket ederler. Şaşırtıcı olmayacak bir şekilde, bu yüzden bizi mutlu hissettirdiği için çekici ve güzel olan birine tekrar tekrar bakarız.
Sık sık duyulan bir ifade olan "güzellik, bakanın gözündedir" yanlıştır. Bu cümle sosyal veya kültürel etkiden arındırılmış olarak yenidoğanların ve bebeklerin yüzlerinin hepimize niçin çekici geldiğini ve daha fazla görsel dikkat gösterdiğimizi açıklayamaz. Estetik bir deneyim ile ilişkili keyifli duygular gözleyenin kültür, bilgi veya sosyal statüsü ile sınırlı değildir. Bu nedenle görsel estetiği nasıl işlediğimize ve deneyimlediğimize dair doğuştan gelen bir ortak bir özelliğimiz olduğu kesin. Günlük olarak, kişiler arası davranışlarımız, görsel estetiği ödüllendirmenin hızlı ve sürekli yargıları tarafından yönlendirilir. Bu bilinçsiz yargılar bilişsel süreçlerimizde önyargıya neden olur ve insanlara nasıl davrandığımızı etkiler.
Güzelliğin insanlar ve canlılarda biyolojik işlevi nedir. Bu sorunun cevabı güzellik algımızın bilinçli düşüncemiz tarafından işlenmeden önce bilinçaltımızla iletişim kurma yeteneğinde yatmaktadır. Bu yetenek biz insanlar dahil tüm canlılar için milyonlarca yıl içinde adapte olmuştur. Hayvan türlerinde erkek ve dişinin ayırt edilebilir fiziksel özelliklerinin nitelikleri temelde sağlıklı ve genetik olarak uyumluluğu ve sürdürelebilir genlerin reklamını yapmaktadır. Bazen bu özellikler genetik uygunluğun reklamını yaparken günlük aktivitelerine katkı sağlamayabilir. Örneğin, bir erkek tavuskuşu kuyruğu, dişiyi etkilemek için estetik olarak çok güzel ancak bir yırtıcıdan kaçmak söz konusu olduğunda büyük bir engeldir.
İnsanlarda ise günlük olarak, kişilerarası davranışlarımız, görsel estetiği ödüllendirmenin hızlı ve sürekli yargıları tarafından yönlendirilir. Bu bilinçsiz yargılar bilişsel süreçlerimizde önyargıya neden olur ve insanlara nasıl davrandığımızı etkiler. Sözsüz iletişimin birincil kanalı olan yüz mimiklerimiz bir kelime bile söylemeden üç boyutlu hacimi ile adeta konuşur. Bu nedenle yüzlerimiz en etkileşimli vücut bölümümüzdür. Yaşlama sırasında yüzün istenmeyen değişimi yanlış yüz ifade algısına neden olarak başkalarına depresyon, öfke, huysuzluk, sevinç, mutluluk ve sevinç gibi olmayan duygusal durumlarımızı işaret eder.
Dış görünüşümüzden memnun olduğumuzda pozitif benlik algımız ve öz saygımız doğrudan yükselir. Bu kendine güvenen, olumlu sosyal etkileşimler kuran bir birey anlamına gelmekte. Belkide güzellik yada güzel olma isteğinin temelinde yatan asıl nedenin bu olduğunu göstermekte. Kişinin çevresinden dış görünümü ile ilgili yüksek pozitif geri dönüşler alması bireysel, sosyal ve mesleki hayatında pozitif bir süreç anlamına gelmektedir. Çekici göründüğünü hissetmek kişiler arası sosyal ilişkilerinizi etkiler. Çekici hissediyorsanız ve bu çevrenize olumlu bir etki yaratıyor ise başkaları tarafından çekici olarak algılanmanız daha olasıdır. Ayrıca birçok kültürde, çekici olarak görülen kişilere toplum sahip olduklarından daha fazlasını yükler (örneğin, daha yetenekli, daha şanslı, daha mutlu vb).
Yüzyıllar boyunca estetik görsel dengede heykeltraşlar, ressamlar ve mimarlar tarafından altın oran-phi oranı gibi sayısal kriterler kullanılmıştır.Phi oranı gibi sayısal objektif veriler yüz güzelliğinin değerlendirilmesinde tartışılmıştır. Bunlar belirli bir dereceye kadar çekici ve güzel algılanan yüzler için örtüşmektedir. Ancak modern bilgilerimiz güzelliğin sayısal değerlerden fazlası olduğunu göstermekte. Özellikle harmoni, simetri ve ortalama değerlerin güzel ve çekici algılanmada daha önemli olduğunu göstermekte.Simetrik ve ortalama yüz özelliklerinin neden daha çekici olduğu düşünüldüğünde bunların insanlar tarafından işlenmesinin daha kolay olmasıdır.
Yapılan çalışmalarda yaşamsal tecrübemizle insan yüzü için bir prototip belirlediğimiz saptanmıştır. Bu protipte yaşadığımız toplumunun fiziksel özelliklerinin bir karması. Bu prototip güzelliğin genel niteliklerini içermekte. Birde kişiye özel güzelliğin öznel nitelikleri var. Bu aslında bizim diğerlerinden ayırt edici özeliklerimizdir. Ayırt edici özelliklerimiz aslında prototipten fazla uzaklaşmayan ancak prototipten kontrast sağlayan küçük "bir şeyi" (örneğin, badem şeklindeki gözler, dolgun ve ön eçıkmış dudaklar, düğme gibi bir burun) temsil eder ve kişisel markamızı oluşturur. Bunlar gibi özellikler yüzün harmonisi, simetrisi ve genel protipten çok uzak değil ise genellikle son derece güzel kabul edilir. Bu o kişinin elindeki çekicilik ve güzellik için kullanacağı premium kartıdır. Bu özellikler kişinin hemen fark edilmesini sağlayan, unutulmaz kılan ve seçici özeliklerdir. Yüz özellikleri ortalamadan olumsuz yönde saptığında hemen fark ederiz ve rahatsız edici olsada bunlarda unutulmaz.
Elvis Presley'nin unutulmaz gülümsemesini düşünün. Aslında asimetrik ve estetik olarak olumsuz bir gülme estetiği. Ancak onun markasını temsil eden belkide unutamadığımız ve bakasında gördüğümüzde olumsuz algıladığımız bir gülme.
Bu nedenle makyaj yapmanın gerçek püf noktasını yüzümüzde hoş görünen yerleri ön plana çıkarmak olumsuz olan yerleri kapatmak olarak tanımlarız.
Güzelik için belirlediğimiz genel prototip estetik yargımız ve deneyimlerimize, içinde bulunduğumuz kültürel yapıya, ırksal özeliklerimize göre değişmekte. Bu nedenle her toplumunun kendi genel prototipi vardır diyebiliriz. Bu prototip zamana, toplumunu kültürel evrimine ve popüler kültüre göre değişmekte. Gerçi her toplum için güzellik konusunda bir dereceye kadar uzlaşılan bir anlaşma var gibi görünmekle birlikte her kültürde güzellik genel prototipinde ayırt edici ırksal ve etnik farklılıkları rol oynamaktadır.
İnkar edilemez bir şekilde, bir bireye özgü yüz özellikleri, onları anında tanınabilir kılan ve görsel imzalarını (imza özelliği) tanımlayan şeylere katkıda bulunur. Son yıllarda ön plana çıkan kişiye özgü ve kişini markasal özeliklerine özgü estetik yaklaşımlar tam bunu ön plana çıkarmakta. Kişisel markamıza, imzamıza dönük estetik yaklaşımlar, yaratılışımızdan gelen ödülendirildiğimiz özelliklerimizi korumak ve bunları güçlendircek estetik yaklaşımlar. Yani kısaca estetik yaklaşımları genelden bireye indirgemek.
Kişisel marka estetiği 4 ana prensip üzerinde çalışır.
- hastanın en belirgin olumlu özelliğini belirleme
- hastanın kişiliği ve farkındalığının bu olumlu özellikle ne kadar eşleştiğinin saptanması
- bu özelliğin zenginleştirilmeye olan ihtiyaçlarının belirlenmesi
- uygulanacak estetik girişimlerin kişinin kültürel, sosyal kimlik ve etnik estetiği ile uyumlu olması
Bir hasta farkında olmasa bile olumlu belirgin özelliği-kişisel imza özelliği ilk görsel izlenimimizde hemen fark edilebilmekte. Bu imza özelliği, estetik çekiciliğin ödülü, benzersiz bir yüz özelliği (gözler, burun, elmacık kemikleri veya çene çizgisi gibi) olabilir. Bu nedenle bu özeliği ön plana çıkararak, korumak yada daha ön plana çıkarmak estetik yaklaşımların hedefi olmalıdır. Bu imza özelliklerini ünlü örneklerle kolayca vurgulayabiliriz. Bulundukları sektörün çalışmalarının doğası gereği birçok ünlünün kişisel özellliklerine-markalarına güvendikleri ve değiştirmekdiklerini görmekteyiz. Kendine özgü doğal görünüşleri Barbara Streisand ve Mick Jagger buna örnek verebiliriz. Barbara Streisand'ın imza burnu, hiç değişmeye çalışmadığı ancak çok farklı bir şekle ve boyuta sahiptir. Bu abartlılı dudaklar sıska bir genç adamı rock‐n‐roll seks sembolünün zirvelerine yükseltti. Birçok ünlünün kişisel markasını tanımlamak için yüz özelliklerine güvendiklerini görmekteyiz. Kendine özgü görünüşleri doğal olarak kişiliklerine bağlı olan iki sanatçı Barbara Streisand ve Mick Jagger örneğinde olduğu gibi. Bu iki sanatçı bu marka özellijlerini değişmeye hiç çalışmadılar.
Magazinsel medya ve sosyal medyaya baktığmızda görsel imzaların korunmasının kişisel marka için neden bu kadar önemli olduğunu gösteren en iyi örneklerden bazılarını sunmaktadır. 2014 yılında aktris Rene Zellweger(Bridget Jones' un günlüğü) yüz gençleştirme uygulamları içerisinde bir blefaroplasti prosedürü yaptırdı. Tedavi prosedürü başarılı olmuş ve hala güzel bir kadın olmakla birlikte yüzünün imzası olan hodded eyes-kapüşonlu gözleri maaalesef gitti. Gözleri rollerinde kusurlu ama sevimli karakterler olarak onu çok sevdiren şeyin bir parçasıydı.
Ünlü olmama durumunda ise kişisel güzellik marka özellikleri daha da önemli hale gelmekte. Sosyal çevrelerimizde tanınmamız ve çevrenin bize olan aşinalığı benzersiz özelliklerimize çok bağlıdır. İdeal olarak markasal estetik yaklaşımları hastanın evrensel bir standarda uyum sağlamaya çalışmaktan ziyade bireyselliğine odaklanmasına yardımcı olmasını sağlar. Bu yaklaşım aynı zamanda, belirli standartlara veya güzellik trendlerine kişiyi yaklaştırma girişimleri gerçekleştirilemediğinde hasta için hayal kırıklığını önlemeye yardımcı olur. Oscar Wilde'nin bireysellik ile ilgili sözünü estetik için kullanabilirz. "Be yourself; everyone else is already taken" .
Bu nedenle yüzün estetiğinde kişisel özeliklerin korunması ve bunların zenginleştilmesi için yardımcı özelliklerin geliştirilmesi (cilt kalitesi gibi) gerekebilmektedir. Çizgiler, kırışıklıklar, güneş hasarı ve kırmızı damarlar, dermatolojik arka plan gürültüsünün tüm unsurlarıdır ve bunlar en aza indirilmelidir. Bunun yapılması kişisel markasal özelliklerinizi daha da zenginleştirecektir.
Hastanın kültürel ve etnik köken değerlerinin belirlediği estetik protipi ile uyumun korunması son derece önemlidir. Bu ilkeyle çelişmek, komik, trajik veya hatta saldırgan olan doğal olmayan bir görünüme neden olabilir.
Sonuç olarak, estetik bir iyileştirme, mümkün olan yerlerde harmoni, orantı ve simetri üzerine çalışarak güzellikten uzaklaşan faktörleri en aza indirgemek ancak aynı zamanda kişisel özelliklerin korunması hatta bu özelliklerin zenginleştirilmesi ve rafine edilmesi gerekmektedir.
Kişisel-marka estetiği bireyselliği onurlandırır ve bir kişiyi standart bir metriğe dönüştürmeye çalışmak yerine hastayı benzersiz ve tanınabilir kılan şeyin bilinçaltı unsurlarını korumaya çalışır. Bunun bu kadar değerli bir şey haline getiren bir diğer şey, bizlerin hastanın sahip olduklarına odaklanarak hastayla olumlu bir duygusal bağlantı başlatmasına yardımcı olmasıdır. Bu yaklaşım hastanın hayatında olumlu bir değişim teşvik ederek hastaya daha büyük bir şans verir. Hastayı kendi kişisel özelliklerinin değerini tanımaya yönlendirmek, estetik ile birlikte özgüven ve benlik saygısını artırma potansiyeline sahiptir.