İlaçların deri yan etkileri; döküntüler, ürtiker, aşırı duyarlılık sendromu, püstüller döküntüler, Eritema multiforme, Toksik epidermal nekrolizis, deride ve mukozada hiperpigmentasyon-lekeler gibidir. Deride sonradan gelişen lekelerin %10-20 si ilaçlardan  kaynaklanmaktadır.

İlaçların deride yaptıkları lekeler bir hastalık yada hayatı tehdit eden bir problem olmaktan çok estetik bir problemdir.

Koyu tenlilerde ilaçlardan kaynaklanan leke problemleri daha sık gözlenmektedir. 

İlaçlar deride lekelenmeyi şu mekanizmalar ile yapmaktadır;

  • Bazı ilaçlarda bulunan ağır metaller, demir gibi, deride damar dışına çıkarak dermiste toplanmakta buda lekelere neden olmaktadır.
  • Bazı ilaçlar deride melanositler-pigment hücreleri üzerinde melanin-pigment maddesini artırıcı etki göstermektedir.  Özelikle güneş ile birlikte bu etkileri daha da artmaktadır.
  • Bazı ilaçlar yan etki olarak deride inflamasyon yapmakta buda sonrasında özellikle güneşle birlikte leke yapmaktadır.
  • Bazı ilaçlar deride kendileri yada başka maddeler ile birleşerek pigmentasyon yapmaktadır.

Deride daha sık lekelenme yaptığı bilinen ilaçlar

Antipsikotikler( imipramine, desipramine, klorpromazin ve fenotiazinler); bu ilaçların kullanımı ile özellikle güneşe maruz kalınan deri alanlarında mavi-gri,  morumsu renkte leke, gözde konjuktiva ve korneada da leke olabilmektedir. Bu ilaçlar içerisinde en sık kullanılanı klorpromazindir. Kol ile bacaklarda ve yüzde özellikle kırışıklıklarda deride pigmentasyona neden olmaktadır.

Trisiklik antidepresan olan imipramine ve desipramine  güneş gören deri bölgelerinde mavi, gri pigmentasyona neden olmaktadır. Depresyonda kullanılan bir serotonin geri emilim inhibitörü olan sertralin’in yüzde alında pigmentasyona neden olduğu, citalopram’ın ise fotopigmentasyon yapabileceği bildirilmiştir.

Fenitoin; antikonvülzan olarak epilepsi tedavisinde kullanılmaktadır.  Hastaların % 10 nunda melazmaya benzeyen yüz ve boyunda pigmentasyon yapmaktadır. İlacın kesilmesinden birkaç ay sonra bu pigmentasyon kaybolmaktadır.

Antimalaryal ilaçlar(Sıtma ilaçları); klorokinin yada hidroksiklorokinin uzun süre kullanımına bağlı olarak hastaların % 25 inde yüz, boyun ve bazen kol ve bacaklarda mavimsi, gri hiperpigmentasyon gelişmektedir. Bu alanlar güneşe maruz kalma ile yıllar içerisinde daha koyu olmaktadır. Tırnaklarda, gözde ve korneada da renklenme olmaktadır.

Amiadorone; kalp hastalıklarında, ritim düzensizliklerinde kullanılmaktadır. Güneşe maruz kalınan alanlarda özellikle el ve yüzde morumsu-gri renklenmeler olmaktadır. Ayrıca gözde korneada sarı-kahverengi pigmentasyon yapmaktadır. Bu ilacın 6 aydan daha uzun sure kullanımı ile % 30-57 oranında güneşe karşı duyarlılık ve % 1-10 oranında hiperpigmentasyon gelişmektedir. 200 mg üzerinde alınan toplam doz % 24 oranında pigmentasyon yapmaktadır. Risk 400 mg/gün üzerinde alımında daha yüksektir. Pigmentasyon artışı aynı alanlarda ışık alerjileri ile birliktedir. İlaç alımının kesilmesinden sonra uzun sürede pigmentasyon kaybolmaktadır.



NSAI(ağrı kesici ve antiinflamatuarlar); sabit ilaç reaksiyonu olarak tanımlanan  ilacın her alımında aynı yerde tekrarlayan başlangıçta kırmızı bir döküntü olmakta bu daha sonra leke bırakabilmektedir. Yüz, genital alan ve kol ve bacaklarda olabilmektedir.



Kemoterapotikler; kanser tedavisinde kullanılan bu ilaçlar deride, tırnakta ve mukozada pigmentasyona ve aşırı güneşe duyarlılığa neden olmaktadır. Bleomisin, busulfan, doxorubicin, daunorubicin, fluorouracil, cyclophosphamide, carmustine ve docetaxel en sık bilinen  bu gurup ilaçlardır. Bleomisin hastaların % 20 sinde deride leke yapmaktadır. Düşük dozlarda bile 1-9 hafta sonra pigmentasyon gelişmektedir. Kaşıntı ile başlamakta, deride ve tırnaklarda bantlar şeklinde pigmentasyon olmaktadır. Pigmentasyon deride yaygın yada sadece basınç alanlarında ortaya çıkmaktadır.  Giysilerin sürtünme alanlarında lekeler gelişebilmektedir.

 5-Fluorouracil; 5% oranında güneş duyarlılığı ve sonrasında hiperpigmentasyon yapmaktadır. Ellerin üstünde, el ve ayak tabanında ve gövdede sık gözlenmektedir. İlacın verildiği damar yolu üzerinde de lekeler olmaktadır. Buna “serpentine supravenous hyperpigmentation” adı verilmektedir.

Adriamycin; ağızda, özellikle dil kenarında pigmentasyon yapmaktadır.

Hydroxyurea and zidovudine; benzer pigmentasyona neden olmaktadır. Özellikle tırnak yatağında lunulada ve dilde pigmentasyon yapmaktadır.

Pemetrexed (Alimta); el içi ve ayak tabanında pigmentasyona neden olmaktadır. Epidermal büyüme faktör reseptör inhibitörleri; özellikle yüzde kılcal damar artışı ile lekelere neden olmaktadır.

Ağır metaller;  bunlardan demir, altın, gümüş, bismut ve civa pigmentasyona neden olmaktadır. Günümüzde gümüş içeren silver sulfadiazine krem formu ile halen yanık tedavisinde kullanılmaktadır. Ayrıca mesleki nedenlerle yoğun gümüşe metaline lokal ve sistemik maruz kalınabilmektedir ve “argrya” neden olarak lekelere neden olmaktadır. Gümüş tırnak, gözde sklera ve mukozada ve deri katlantılarında pigmentasyon yapmaktadır. Bazen gümüş içeren küpe gibi takılar ve akapuntur iğneleri uygulama yerlerinde lekelere neden olmaktadır.

Altın pemfigus, romatizma gibi hastalıklarda sistemik olarak halen kullanılmaktadır. Uzun süreli kullanımı özellikle güneş gören alanlarda mavi-gri pigmentasyona neden olmaktadır. Buna “chrysiasis” denilmektedir. Özellikle göz çevresinde pigmentasyona neden olmaktadır. Altın içeren takıların kullanım alanlarında da pigmentasyon gelişmektedir. Altın tırnak ve mukozada lekelere neden olmaktadır. Altının alımının kesilmesi ile hızla pigmentasyon düzelmektedir.

Demir tuzlarının kansızlıkta iğne olarak kullanımı sırasında deride dermiste lokal birikmesi ile mavi-gri renk değişimlerine neden olmaktadır.

Tetrasiklinler; antibiyotik olarak en sık aknede kullanılmaktadır. Özellikle minosiklin deride lekelere neden olmaktadır.  Çocuklarda dişlerde birikerek kahverengi lekelere yol açmaktadır. Bu nedenle 9 yaş altında kullanılmamalıdır. Uzun süreli minosiklin kullanımı % 35 oranında deride özellikle güneş gören alanlarda lekelere neden olmaktadır. Sadece deride değil gözde sklerada, ağız içerisinde, diş etlerinde, tiroid bezinde, büyük damarlarda, kemiklerde ve lenf bezlerinde pigmentasyon gelişebilmektedir. İlacın kesilmesi ile pigmentasyon azalmaktadır.

Minosiklin klinik olarak 3 formda leke gelişimine neden olmaktadır.

Tip I; daha önce kötü iyileşmiş yada iyileşmesi devam eden yara izlerinde mavi, siyah lekelerin geliştiği klinik tipi.

Tip II; mavi-gri renkte lekeler normal deride özellikle diz altı ön kısmında olması ile gelişen klinik formu.

 Tip III; güneşe maruz kalınan alanlarda özellikle yüzde çamurumsu lekelerin geliştiği klinik form.



Antiretroviral ilaçlar; Azidothymidine yada zidovudine; AIDS tedavisinde kullanılmaktadır. Tırnaklar deri ve mukozada pigmentasyon yapmaktadır. Tırnaklarda yaygın mavi pigmentasyon, bantlar yapmaktadır. İlaç alımının kesilmesi ile pigmentasyon yavaş yavaş normale dönmektedir.

Emtricitabine (FTC); Afrikalarda % 8 Asya ırklarında % 4 oranında pigmentasyona neden olmaktadır. Özellikle bacaklarda hiperpigmentasyon yapmaktadır.

Diğer ilaçlar;

Östrojen benzeri ilaçlar, yüzde melazma benzeri lekelere neden olmaktadır.

Adalimumab yüzde lekeler yapmaktadır.

Psoralenler; sedef ve vitiligo tedavisinde kullanılan bitkisel bir ilaçtır. Özellikle güneş ile birlikte deride lekelere neden olmaktadır.

Bazı göz ilaçları; latanoprost ve bimatoprost glakom tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ilaçlar göz çevresinde lekelere neden olmakta hatta gözde iriste renk koyulaşması da gelişebilmektedir.

Imatinib (Gleevec); tirozin kinaz inhibitörüdür. Minosikline benzer mukozada leke yapmaktadır.

Clofazimine; rhinoscleroma, discoid lupus, lepra(Cüzzam) hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Kullanımının ilk haftalarında gözde konjuktiva ve deride kırmızımsı lekelere neden olmaktadır. Özellikle tedavi amaçlı verilen deri hastalık alanlarında leke yapmaktadır.

Amiodarone, daunorubicin, altın, methotrexate, psoralenler  ve 5-fluorourasil yüz, boyun, dekolte bölgesi, omuzlar ve bacakların alt kısmında leke yapmaktadır.

Minosiklin daha genel yani tüm vücutta leke yapmaktadır.

Demir, gümüş yada topikal hidrokinonlar el ve ayakta, mukozada ve dişlerde leke yapmaktadır.

Hidroksiüre eski yara izlerinde leke yapmaktadır.

Bleomisin vücuta kamçı izleri şeklinde pigmenasyon yapmaktadır.

Tedavi

Öncelikle pigmentasyonu yapan ilacın kesilmesi önemlidir. Bununla birlikte pigmentasyon gerilemekte ve kaybolmaktadır.

Ancak bazı olgularda pigmentasyon uzun sürmekte ve hatta kalıcı olabilmektedir.

Pigmentasyon güneşe duyarlılık ile birlikte olması nedeni ile güneşten mutlaka korunmalı hatta güneş koruyucular kullanlmalıdır.

Topikal depigmente ilaçlar tedavide kullanılmalıdır.

Lazer uygulamaları; Q swiched lazerler


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency