- Gösterim: 5674
Yaşlanma sürecinde derimizin kalitesinde ve dış görünümünde değişimler yaşanmakta. Deri sağlıklı, genç ve estetik görünümünü kaybetmekte. Sadece yaşlanma değil güneş gibi dış faktörler, kaza ve yaralanmalar, akne ve çiçek hastalıkları derinin görünümünü olumsuz etkilemektedir.
Bu tüm olumsuzlukların düzeltilmesi için yapılan medikal yöntemler cilt yenileme, cilt gençleştirme başlığı altında toplanmaktadır.
Medikal cilt yenileme amaçlı kimyasal peelingler, botulinum toksin, yağ transferleri, kök hücre aşıları, PRP, mezotedaviler, yüz askı yöntemleri kullanılmaktadır.
Cilt gençleştirme amaçlı yüz ve boyun germe gibi cerrahi uygulamalarda tercih edilmektedir.
Lazer uygulamaları cilt yenileme ve gençleştirmede etkinliği, klinik başarısı ve güvenli uygulanma koşuları ile son yıllarda daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır.
1980 lerde CO2 lazerler bu amaçla ilk kez kullanılmış. Günümüzde cilt yenilemenin altın standartıdır. Zamanla CO2 lazer ile birlikte diğer lazerlerde geliştirilmeye başlamıştır.
Cilt yenileme amacı ile kullanılan lazer sistemleri deri bütünlüğünde hasar yapma- ablazyon özelliklerine göre 2 ye ayrılmaktadır.
1. Nonablatif yani ablazyon yapmayan lazerler(ciltte hasar ve soyulma yapmayanlar); Alexandrite Lazer, PDL, IPL ve Nd:YAG lazer gibi ...
2. Ablatif lazerler(ciltte hasar ve soyulma yapanlar) Erbium ve CO2 lazerler gibi...
Ablatif lazerler
Ablatif cilt yenileme lazerleri, lazer-ısı hasarı ile deride istenilen derinlikte epidermisin tamamı ve dermisin bir kısmını ortadan kaldırarak kontrollü bir doku ablazyonu sağlayan lazerlerdir.
Bu lazerler yarıca ortadan kaldırdığı doku çevresinde ısı artışı ve bunun çevre dokulara iletilmesi ile bu dokularda kolajenin yeniden yapılması ve yapılandırılmasını sağladıkları da bilinmektedir. Bu şekildeki derinin yenilenmesi ve derin dokularda destek dokuların artışı ile daha genç, dolgun ve canlı bir görünüm elde edilmektedir.
Bu özellikleri ile ablatif lazerler öncelikle güneş kaynaklı hasarlı ve yaşlanmış ciltlerde kullanılmaktadır.
Bu lazerler ile deri yüzeyindeki lekeler, Deride gelişen kırışıklıklar, renk değişiklikleri, lekeler, damarsal yapı artışları ve güneş kaynaklı cilt tümörlerinde. Özellikle göz ve ağız çevresi gibi diğer cilt yenileme yöntemlerinin çokta başarı olamadığı alanlarda etkilidir. Ayrıca skar dokularında özellikle akne, travma ve cerrahi sonrası kötü izlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
Ablaziv lazerler ayrıca girişimsel cilt problemlerinde cerrahi bıçak gibi de kullanılabilmektedir. Örneğin rozada rinofimada, ksantelazmada, siğillerde, deri tümörlerinde gibi. Göz kapağı estetik girişimlerinde tercih edilmektedir.
Ablaziv lazerlerde hasta değerlendirilmesi çok iyi yapılmalıdır. Hasta beklentilerinin optimize edilmesi ve hastanın uygulama yöntemi, yan etkiler ve lazer sonrası iyileşme süresi konusunda iyi bilgilendirilmesi gerekmektedir. Çok koyu tenlilerde ablaziv lazerler tercih edilmemelidir.
Yüz, boyun, dekolte ve el üstleri en sık uygulama alanları arasındadır.
Ablaziv lazerler sonrasında deri yenilenmesi deride kıl ve yağ hücreleri gibi deri eklerinde başlamaktadır. Bu nedenle hastanın deri ekleri konusunda problemleri olmamalıdır. Örneğin skleroderma, radyoterapi görmüş hastalarda tercih edilmemelidir. Akne tedavisinde kullanılan isotretinin gibi ilaçların kullanımı üzerinden 1 yıl geçmesi istenmektedir.
Yapısal olarak keloidi olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Uygulama lokal anestezi, bölgesel anestezi yada uygun hastalarda genel anestezi altında yapılmaktadır.
Uygulama öncesinde koruyucu amaçlı hastalara, antiviral, antimikrobial ve antifungal tedaviler başlanabilir. Lazer sonrası yileşme sürecinde etkisi nedeni ile deriye retinoidler özellikle tretioninler kullanılabilir.
Lazer sonrası uygulama yerinde ödem, doku sıvı akıntısı olacaktır.
Uygulama yerinin uygun bakımı son derece önemlidir.
Uygulama sonrası bir kaç ay süren kızarıklık-eritem kalabilecektir.
Hastanın ablaziv lazerler sonrası güneşten korunması istenmektedir. İ
lk kullanılan CO2 lazerlerdir. CO2 lazer 10,600-nm dalga boyundadır. Bu lazer uygulandığında deride hedef dokuların su içeriğidir. 1 msn dan daha kısa atımlarla 5 J/cm2 enerjilerde deriye uygulandığında 20-30 mikron derinliklere inebilmektedir. Ancak ortaya çıkan ısının dokuda yaptığı hasar 100-150 mikron kadar daha derindir.
CO2 lazerden sonra Erbium YAG lazerler geliştirilmiştir. Dalga boyu 2940 nm dir. Bu lazer uygulandığında deride hedef dokuların su içeriğidir. CO2 lazer göre çok daha fazla su tarafından emildiği bilinmektedir. Buda dokuda ısı hasarı minimal olacak şekilde daha fazla emilim anlamına gelmektedir. Erbium lazerin her J/cm2 uygulamasında deride 1-3 mikron derine inmekte ancak ısı hasarı ancak 10-40 mikron kadardır.
Yani kullanılan ablaziv lazer plazma lazerdir. Nitrojen gazından yüksek enerjide RF geçirilerek elde edilmektedir. Ortaya çıkan nitrojen plazma deriye uygulanmaktadır. Çok yeni bir lazer sistem. Bu nedenle klinik sonuçların takibi gerekmektedir.
2004 yılında ablaziv lazer uygulamalarında fraksiyonel tanımlaması kullanılmaya başlanmıştır. Bu tanımlama ile lazerin derinin belli bölümlerinin ablazyon yani doku hasarı uygulanması ara lanların sağlam kalması anlamına gelmektedir. Burada amaç (hedeflenen klinik sonuca ulaşacak şekilde) ablaziv lazerlerde gözlenen uzun iyileşme süresinin kısaltılması ve yan etkilerin azaltılmasıdır.
Nonablaziv lazerler
Bu lazer sistemleri deride hasar yapmadan yani ablazyon oluşturmadan ısı ile çalışmaktadır. Bu sistemlerde derinin en üst tabakası olan epidermis korunmakta dermiste yüksek ısı sağlanarak derinin yeniden yapılandırılması sağlanmaktadır.
Bu nedenle ablaziv lazerlere göre iyleşme süresi daha kısa ve yan etkiler minimaldir.
Son yıllarda bilimsel ve estetik sonuçlar ablatif lazerlerde CO2 lazerin nonablatif lazerlerde Nd YAG lazerin cilt genleştirmede çok daha üstün olduğunu göstermektedir.
Karbondioksit lazerin üstünlüğünü belirleyen ana faktör dalga boyudur. Diğer lazerlerin dalga boyları daha kısa ve etkinlikleri derinin yüzeyinde kalacak şekilde sınırlıdır ve iyi bir sonuç için tekrarlayan seanslar gerektirmektedir. CO2 lazer ise 10.650 nm dalga boyundadır ve cildin orta tabakasına – dermise ulaşmakta sonuçları daha etkindir. CO 2 lazerlerde deride uygulamanın etkilediği derinlik kimyasal peeling veya dermabrazyonda olduğu gibi göz kararı veya tecrübeye dayalı olarak saptanmaz, lazer ile istenilen derinlik kesin olarak bilinir. CO 2 lazerlerde son 5 yıldır fraksiyonel modunun kullanılmaya başlaması bu lazeri daha üst noktalara taşımıştır. Hasta iyileşme süresinin çok kısalması ve güvenli kullanımının yüksek olması ile artık vazgeçilmez olmuştur. Cilt germe, yenileme ve gençleştirmede günümüzde kullanılabilecek altın standart haline gelmiştir.
Nd: YAG lazerin üstünlüğünü belirleyen ana faktör yine dalga boyudur. Nd YAG lazer 1060 nm dalga boyundadır. Bu dalga boyu ile derinin daha derin katmanlarına epidermisi koruyacak şekilde(epidermiste hasar ve soyulma yapmadığı için nonablatif olarak tanımlanmaktadır) ulaşmaktadır. Dermiste yeniden yapılanmayı yani cildin gençleşmesini sağlamaktadır. Cilt gençleştirme, yenileme ve cilt germede her cilt tipinde ve yüz dahil vücudun istenen bölgesine uygulanabilecek kadar son derece güvenli yöntemdir.