- Gösterim: 12541
Meme ölçülerinin büyütülmesi, memeye ait yumuşak doku deformitelerinin düzeltilmesi, memenin yeniden şekillendirilmesi, meme asimetrilerinde ve göğüs deformitelerinde günümüzde estetik cerrahi operasyonlar ve protezler kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda yağ enjeksiyonları tek başına ya da PRP ile kombine edilerek bu amaçlarla kullanılmaya başlandı. Özellikle göğüs protezlerinin çıkarılması sonrası göğüs estetiğinde ilk tercihlerden birisi haline gelmiştir. 1 seans olarak yapılan yağ enjeksiyonu sonrası göğüslerde büyütme etkisi ancak 1 meme ölçüsü oranındadır. Dolayısıyla meme protezleri ile yapılan göğüs büyütmelerinin alternatif olarak bu uygulamadan bahsetmek yanlıştır. Ancak yağ enjeksiyonları 2-4 ay ara ile tekrarlanarak istenen göğüs ölçüleri elde edilebilmektedir. Yağ enjeksiyonu hafif göğüs büyütmede, meme asimetrilerinde ve göğüs protezleri sonrası asimetrilerinde seçkin bir uygulamadır.
Meme büyütme amaçlı kullanılan protezlerde göğüste, özellikle göğüs uçlarında, duyu his azalmaları-kayıpları, protezden meme dokusuna sızıntı, göğüs yüzeyinde dalgalanmalar, protezin dışarıdan görünür sınırları, protezin ömrü veya protez dışında oluşan fibröz kapsülün deride yaptığı istenmeyen çekilmeler gibi estetik yan etkileri bulunmaktadır. Buna karşın, yağ enjeksiyonlarında bunlar gelişmez. Ayrıca, yağ enjeksiyonları hasta için sonradan yapılacak protez demosu özelliği de taşımaktadır. Bu nedenle, sadece memede değil, çene ya da yüz protezlerinde yağ enjeksiyonları demo amaçlı kullanılabilmektedir.
İlk otolog (hastanın kendi dokusu) yağ transferleri 1893 yılında başlamış ve günümüze kadar yüz ve vücutta doku deformitelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Yağ transferleri; hastanın kendi yağ dokusu kaynaklı olmasından dolayı transferindeki yüksek biyolojik uyum, vücudumuzda yaygın olarak bulunması, kısmen kolay alınması, özel bir işleme ihtiyaç duyulmaması ve steril-kapalı sistemlerde yapıldığında son derece güvenilir olması nedenleri ile tüm dolgu uygulamalarında ön plana çıkmaktadır. Başlangıçta transfer edilen yağ dokusunun dokuda kalıcılığı tartışılmıştır. 1993 yılında yapılan bir çalışmada 3.5 mm'den büyük yağ dokularının transfer edilmesi sonrası %60 oranında kaybolduğu gösterilmiştir (transfer edilen yağ doku partiküllerinin ortasında başlayan nekroz ile). Sonraki çalışmalarda yağ dokusunun transferi sonrası kalıcılığının, yağ dokusunun alınma ve transfer tekniklerinde yapılacak düzenlemeler ile %90'lara kadar olabileceği gösterilmiştir. Özellikle mikro ya da nano fat tekniklerinin geliştirilmesi ile yağ doku greftlerinin boyutlarının küçültülmesi, uygulama alanına çok sayıda ancak az miktarlarda ve tüneller şeklinde uygulandığında daha fazla damarsal yapılar ile temasının sağlanması ile sonuçlar daha da yüz güldürücü olmuştur.
Meme yağ transferi öncesi hastanın anatomik ve estetik olarak göğüs yapısı değerlendirilir. Uygulama öncesi hastadan US, mamografi tetkikleri gerekir ise MR istenmektedir. Bunlar hastanın meme dokusunun takipleri için son derece önemlidir. Meme dokusu gerisinde bu yağ dokusunda transfer sonrasında gelişen ve mamografide görülebilecek değişimler önemlidir. Hastanın klinik ve estetik değerlendirmesi ve takibi için fotoğrafları alınmaktadır. Başlangıçta göğüse yağ enjeksiyonları her bir göğüs için 80-150 ml ile sınırlı iken son yıllarda 300 ml'den daha fazla enjeksiyonlar yapılmaktadır. Sıklıkla düşük volümler ile başlanmakta ve 4-6 ay sonra isteğe bağlı olarak enjeksiyon volümleri arttırılmaktadır. Enjekte edilecek volüm miktarı memenin anatomik ve estsetik değerlendirilmesinde belirlenmektedir. Bunun için hasta ayakta iken meme anatomik alanı meme başından geçen yatay ve dikey hat ile 4 kadrana bölünmektedir. Her kadranda volüm kayıpları değerlendirilir. Volüm kayıplarının daha fazla olması nedeniyle üst kadranlara daha volümlü ve öncelikli yağ enjeksiyonları yapılmaktadır.
Meme ve göğüs ön duvarında cilt işaretleri; meme altı kıvrımları, koltuk altı ön çizgi, orta sternal çizgi ve parasternal çizgiler olarak yapılır.
Meme ve göğüs dokusuna yağ enjeksiyonunda yağın alınması, hazırlanması ve enjeksiyon aşamaları son derece önemlidir. Öncelikle yağın alındığı vücut anatomik alanı (donor alan) önemlidir. Sıklıkla hastanın diyet ve egzersizlerinden etkilenmeyecek yağ dokularının olduğu anatomik alanlar tercih edilmelidir. Bunun için karın ve uyluk bölümleri idealdir. Donor alandan yağın alınmasında 2.0–3.0 mm kalınlığında ucu künt özel iğneler-kanüller kullanılmaktadır. Bu kanüller ile alım yapılacak alanda 0.5 cm küçük bir kesi alanından girilerek yağ dokusuna ulaşılmaktadır. Alım işlemi liposuction'a benzer. Ancak liposuction'dan farklı olarak sakşın cihazı ve kanülleri yerine 10 mL enjektörler özel kanüller kullanılmaktadır.
Bu alanlara yağın alınma işlemi öncesi lokal tümesent anestezi yapılmaktadır. "Coleman protokolüne" göre karın alt kısmına tümesent anestezi yapılmakta (20 mL %0,5 lidokain + 1 mL 1:1000 epinefrin 1000 mL serum fizyolojik içerisinde). Anestezi sonrası 3,0 mm'lik çok delikli bir aspirasyon kanülü ile manuel olarak 10 mL'lik bir Luer-Lok şırıngaya karın alt kısmından lipoaspirasyon yapılmakta. Sıklıkla 80-300 mL yağ dokusu alınmaktadır. Elde edilen lipoaspirasyon serum fizyolojik ile yıkanarak filtreleme yapılmakta. Sonrasında lipoaspirasyonla alınan yağ doku hücre süspansiyonu 3 dakika boyunca 3000 rpm'de santrifüjlenmekte. Santrifüj sonrası sadece yağ doku hücre süspansiyonu ayrılmakta. Bu boş bir 10 mL'lik Luer-Lok şırıngaya 1,4 mm delikli transfer konnektörle bağlanmakta. Yağ doku süspansiyonu 2 şırınga arasında 30 kez geçirilerek doku boyutları küçültülmekte. Daha sonra tekrar 3 dakika boyunca 3000 rpm'de santrifüj uygulanmakta. Daha saf yağ doku süspansiyonu elde edilmektedir.
Mikro yada nano partiküller yapıya sahip lipoaspirasyon PRP ile birleştirilmekte. Sonra enjeksiyon kanüllerine aktarılmakta. Bu kanüller transfer edilecek yağın yoğunluğuna göre 1.5-3 mm çaplarındadır.
Uygulama yapılacak meme dokusu, meme başından dikey ve yatay hatlarla belirlenen kadranlara bölünerek işaretlenmekte, benzalkonyum klorür ile sterilize edilmekte ve lokal anestezi uygulanmakta. Ejeksiyon kanülleri ile göğüs duvarı önünde memenin altında yer alan normal yağ dokusu içerisine yağ + PRP tüneller şeklinde katman katman enjekte edilmektedir. Göğüs altına pektoral kas içerisine ya da kas altına yağ enjeksiyonu yapılabilmektedir; ancak riskleri nedeniyle fazla tercih edilmemektedir.
Yağ+PRP enjeksiyonları memede direkt deri altınada uygulanmaktadır.
Göğüste yağ transferi 14 gouge kanüller ile ve kanülün 1 cm'lik geri çekilme hareketinde 0.1 ml yağ enjeksiyonu şeklinde çok katmanlı olarak uygulanmalıdır. Meme parenkim dokusu dışında tüm alana yağ enjeksiyonu yapılabilir. Parankim dokusu daha yoğun olması, meme parankimine açılan süt kanallarının mikro organizma florasının kontaminasyon riski nedeni ile bu alana enjeksiyon yapılmaz. Pectoral kas üstüne, pectoral kas içerisine, dermal alan enjeksiyon yapılabilir.
Homojen bir uygulama için dokuda farklı katmanlarda ve yönlerde çoklu enjeksiyon tercih edilmektedir. Bunun için bir anatomik alana farklı giriş noktaları kullanılarak uygulama tercih edilmelidir. Bunun için pratik olarak kullanılan yöntem saat kadranını kullanmaktır. Örneğin, memede uygulama yapılacak alan işaretlenir ve saat kadranı şeklinde enjeksiyon giriş noktaları belirlenir. Her giriş noktasından fan şeklinde kanülle deri altı veya daha derin dokulara uygulama yapılır. Uygulama sırasında hastanın ihtiyacına göre saat kadranının tüm noktalar ya da tek-çift sayılar kullanılabilr. Örneğin aşağıdaki resimde olduğu gibi 12, 3, 6, 8, 9, 11 noktaları kullanılmış. Bu işaretlemede 9-11 arası pektoral kas için ideal giriş yerlerini oluşturmakta. 3-6 üst alanı derin kas ve kas üstü uygulama için idealdir.
Yağ enjekiyonu sonrası transfer edilen yağ dokusunun çevre dokularla ideal teması için hafif kompresler ve garment - özel sütyenler giyilebilmektedir. Bu uygulama ayrıca yağ transferi sonrası ekimoz-morluk gelişimini de azaltmaktadır (bu kapalı kompresyon uygulaması lipo enjeksiyondan sonra 2-3 gün devam etmektedir).
Yağ enjeksiyonu sonrası ödem nedeniyle 4-6 hafta istenilenden daha fazla meme boyutlarında düzelme olmakta, daha sonra bu normale dönmektedir.
Meme yağ enjeksiyonlarında en önemli ön bilgi, göğüsün zamanla büyümeye devam edeceğidir. Yağ transferi sonrasında yağ dokusu, protezde olduğu gibi sınırlanmaz. Yani zamanla yağ dokusu burada artabilir ve göğüs dokusu büyümeye devam edebilir. Bu hasta ile paylaşılmalıdır. Yağ dokusundaki bu artış, özellikle obezite, gebelik ve emzirme dönemlerinde gelişebilmektedir.
Ayrıca, uygulama alanında elle hissedilebilen nodüler birikimler - küçük sertlikler - gelişebilmektedir. Bu istenmeyen yan etkiler, yağ transferi yapılan dokuda yetersiz iyileşme ve inflamasyon kaynaklıdır. PRP'nin son yıllarda yağ transferinde kullanılması, bu istenmeyen yan etkileri önemli ölçüde azaltmıştır. Yağ enjeksiyonlarında yağ dokusu içerisine heparin, kalsiyum, tiroid hormon, bezafibrate, vitamin E, albümin ve insülin konularak çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan sadece albümin gibi osmotik katkıların, yağ hücrelerinin hücre duvarının stabilitesini artırdığı gösterilmiştir. Diğerlerinde klinik çalışmalar, fayda yönünde bir sonuç vermemektedir. PRP ise içeriğindeki büyüme faktörleri ile yağ enjeksiyonlarında son derece önemlidir. Yağ dokusuna PRP eklenmesi, yağ dokusunda volüm azalmasını metabolik aktiviteyi azaltarak sınırlandırmaktadır. Ayrıca, PRP yağ grefti içerisindeki mezenşimal kök hücrelerinin ve adiposit öncül hücrelerin yağ dokusuna dönüşümünü sağlamaktadır.
Başlangıçta göğüs büyütme ve şekillendirme amaçlı yapılan yağ transferleri sonuçları yetersizdi. Günümüzde ise klinik gelişmeler ile otolog yağ transferi meme büyütme uygulamaları içerisinde kabul görmüş çok iyi bir alternatiftir. Göğüs büyütme çalışmalarında göğüs dokusunun otolog yağ dokusu ile büyütme ve yağ dokusunun sağkalımı için sınırlı bir kapasiteye sahip olduğu görülmüştür. Bu nedenle göğüs otolog yağ transferleri öncesi Brava gibi doku genişleticiler kullanılabilir. Bu şekilde uygulama yapıldığında memelere daha volümetrik yağ enjeksiyonu ve yağ dokusunun yüksek sağkalımları sağlanmaktadır. Ancak otolog yağ enjeksiyonlarının meme büyütme ve şekillendirme kullanılan göğüs protezleri gibi doku genişletici olmadıkları unutulmamalıdır. Ayrıca memenin doğal yapısı uygun olduğu ölçüde yağ transfer volümü düzenlenebilir.
Meme protezlerinin çıkarılması sonrası otolog yağ transferi yapılabilmekte. protezler çıkarıldıkta sonra memede daha fazla doku genişlemesi olduğu için yağ greftleri için daha fazla yer açılmaktadır. Bu nedenle implant çıkarılma uygulaması sırasında otolog yağ transferi hemen yapılabilmekte. Bunun için protez çıkarılma öncesi öncelikle memede protez üzerindeki deri altına otolog yağ transferi yapılmakta.
Protez çıkarıldıktan sonra deri altında protezin neden olduğu kapsül üzerine 3 mm lik otolog yağ transferi uygulanır.
Böylece otolog yağ greftinin yapılabileceği sınırlı bir alan yaratılmakta. Protezin neden olduğu kapsül ile meme derisi arasına yağ enjeksiyonu yapılmakta.
Otolog yağ transferi ilavesi ile ortaya çıkan meme volümü proteze göre biraz daha küçüktür, ancak çok daha doğal görünmektedir.
Meme protez çıkarılması sonrası yağ enjeksiyonlarında en iyi sonuçları elde etme için iyi bir hesaplama yapılmalıdır. Örneğin; memede kullanılan yuvarlak bir protezin 290 ml olduğunu düşünelim. Bu memede yarım küre şeklinde durmakta. Bunun yarı çapı kürelerin hacim formülünden gidilirse V = (2π/3) × r³; 290 ml'den yarı çap 5.2 cm olarak bulunmakta. Protez üzerindeki derinin kalınlığı optimum 2 cm'den düşünüldüğünde toplam yarıçap 2 + 5.2 cm'den memenin protez ile birlikte toplam hacmi 790 ml olmakta. Memenin protez ile birlikte 790 ml volümünün 290 ml protez volümüne 500 ml'si protezli memede yumuşak doku volümüne aittir.
Protez çıkarıldığında 5.2 cm çapında ve 2 cm kalınlığında bir disk şeklinde doku ortaya çıkmakta. Disk hacmi, V = πr 2 × yükseklik formülünden 170 ml çıkmakta. Protez var iken yumuşak doku volümü 500 ml iken 170 ml ye düşmekte. Bu memede protez çıkarıldıktan sonra sadece yumuşak doku volüm kaybından kaynaklanan 500-170 den 330 ml yağ enjeksiyonun yapılması gerektiği anlamına gelmektedir. Böylece protez sonrası minimum hacim kaybı ile doğal bir meme volümünün sağlanması anlamına gelmektedir.
Memeler için eststeik amaçlı yağ enjeksiyonları dışında göğüsteki deformiteler içinde yağ enjeksiyonu yapılabilmektedir.
Meme yağ enjeksiyonlarında en önemli ön bilgi göğüsün zamanla büyümeye devam edeceğidir. Yağ transferi sonrasında yağ dokusu protezde olduğu gibi sınırlanmaz. Yani zamanla yağ dokusu burada artabilir ve göğüs dokusu büyümeye devam edebilir. Bu hasta ile paylaşılmalıdır. Yağ dokusundaki bu artış özellikle obesite, gebelik ve emzirme dönemlerinde gelişebilmektedir.
Ayrıca uygulama alanında elle hissedilebilen nodüler birikimler-küçük sertlikler gelişebilmektedir. Bu istenmeyen yan etkiler yağ taransferi yapılan dokuda yetersiz iyileşme ve inflamasyon kaynaklıdır. PRP nin son yıllarda yağ transferinde kullanılması bu istemeyen yan etkileri önemli ölçüde azaltmıştır.Yağ enjeksiyonlarında yağ dokusu içerisine heparin, kalsiyum, tiroid hormon, bezafibrate, vitamin E, albümin ve insulin konularak çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan sadece albumin gibi osmotik katkıların yağ hücrelerinin hücre duvarının stabilitesini arttırdığı gösterilmiştir. Diğerlerinde klinik alışmalar fayda yönünde bir sonuç vermemektedir. PRP ise içeriğindeki büyüme faktörleri ile yağ enjeksiyonlarında son derece önemlidir. Yağ dokusuna PRP eklenmesi yağ dokusunda volüm azalmasını metabolik aktiviteyi azaltarak sınırlandırmakta. Ayrıca PRP yağ grefti içerisindeki mezenşimal kök hücrelerinin ve adiposit öncül hücrelerin yağ dokusuna dönüşümünü sağlamaktadır.