Akut faz reaktanları, kanda serum konsantrasyonları inflamasyona yanıt olarak en az %25 artan veya azalan heterojen bir plazma proteinleri grubudur. Akut faz tepkisine yol açan durumlar genellikle enfeksiyon, travma, yanıklar, doku enfarktüsü, inflamatuar durumlar ve ileri malignitedir. Egzersiz, sıcak çarpması ve doğum sonrasıda nispeten orta düzeyde değişiklikler meydana gelebilir. Akut faz reaktanları bazı sitokinlere bağlı olarak karaciğerde üretilir ve vücudun enfeksiyon ve inflamasyonla olan mücadelesinde rol oynarlar. Enfeksiyon ve inflamasyonla birlikte olan cilt hastalıklarında bu reaktanların kan değerlerine bakılabilir. Hastalıklar için spesifik olmamakla birlikte, olayların varlığı ve yoğunluğunu göstermekle birlikte tahminlerde bulunmamıza yardımcı olurlar. Akut olarak tanımlanmasına karşın, bu proteinler vücutta kronik bir inflamasyonda da bulunabilir.

Nedeni ne olursa olsun, vücudumuzda bir inflamasyon geliştiğinde, başta interlökin 6 olmak üzere, IL-1β, tümör nekroz faktör-α (TNF-α) ve IFN-γ gibi sitokinlerin etkisiyle, karaciğerden, akut faz reaktanları (proteinleri) olarak bilinen yaklaşık 30'dan fazla protein sentezlenerek dolaşıma salınır. Buna karşın IL-4 ve IL-10 sitokinler karaciğerden reaktanların sentezini azaltarak düzenleyebilir. Akut faz proteinlerinin sentezinden sorumlu sitokinlerin başlıca sentez yeri inflamasyon alanındaki makrofajlardır; ancak dokuda fibroblast ve endotel hücreleri tarafından da üretilirler. Başlıca sentez yeri karaciğer olmakla birlikte, monosit/makrofaj hücreleri, fibroblastlar, yağ hücreleri, endotel hücreleri ve parankimal hücreler tarafından çeşitli kompleman komponentleri ve α1-antitripsin gibi akut faz proteinlerinin de üretilebileceği gösterilmiştir. 

İnflamasyon sonucunda düzeyi artan pozitif akut faz proteinlerinin en önemlileri; C-Reaktif protein (CRP), eritrosit sedimentasyon hızı, prokalsitonin, fibrinojen, ferritin, serum amiloid A (SAA) proteini, α-1 antikimotripsin, α-1 antitripsin, haptoglobulin ve seruloplazmidir. Yangıda düzeyleri artan pozitif akut faz proteinleri dışında, yangı sırasında sentezleri ve sonuçta düzeyleri azalan akut faz proteinleri de vardır. Bunlar negatif akut faz proteinleri olarak tanımlanır ve başlıcaları; albümin, prealbümin, transferrin ve retinol bağlayıcı proteindir. Bunlar vücutta inflamasyonun düzeyini yansıtan göstergelerdir ve vücutta bir şeylerin ters gittiğini gösterirler. Ancak herhangi bir patoloji için özgül olmayan göstergelerdir. Ciltte enfeksiyöz bir patoloji, doku hasarı kaynaklı inflamasyon, otoimmün inflamatuar durumlar veya bir malignite düşünüldüğü bir olguda, akut faz yanıtları tanıyı destekler. Ayrıca tanı almış hastalarda hastalık aktivitesini ve uygulanan tedaviye alınan yanıtı değerlendirmek için de kullanılmaktadır.

Vücudun akut faz tepkisi, inflamasyona karşı bağışıklık sisteminin savunma veya adaptasyonunu hedefleyen homeostatik mekanizmalardan biridir; ancak bazen bu tepki vücuda zararlı olabilir. Hemostazda, bunlar proteaz inhibitörleri, pıhtılaşma proteinleri, kompleman bileşenleri, taşıyıcı proteinler ve diğer proteinler olarak görev almaktadır. Akut faz tepkisinin farklı bileşenleri birlikte ortaya çıkabilse de, her birinin kan plazma değişim değerleri farklıdır; bu da her birinin ayrı ayrı düzenlendiğini gösterir. Akut faz reaksiyonu sırasında tek bir reaktan birden fazla rol oynayabilir veya çeşitli reaktanlar benzer biyolojik aktivitelere sahip olabilir. Eritrosit sedimentasyon hızı, bir protein olmamakla birlikte kanda plazma fibrinojen seviyelerine ve plazma viskozitesine değerlendirdiği için dolaylı akut faz reaktanı olarak adlandırılır.

Akut faz reaktanları bir uyarana verilen yanıtın büyüklüğüne göre sınıflandırılabilir.

  • Akut faz reaksiyonları sırasında serum seviyelerinde 10-100 kat artış gösteren proteinler majör akut faz reaktanları olarak kabul edilir. İlk uyarandan yaklaşık 4 saat sonra yükselmeye başlarlar, 24-72 saatte zirveye ulaşırlar ve daha sonra iyileşme fazı sırasında hızla düşerler; örneğin, CRP ve SAA.
  • Serum seviyelerinde 2-10 kat artış gösteren proteinler orta akut faz reaktanları olarak kabul edilir. Bu tür reaktanlar ilk uyarandan 2-4 saat sonra yükselir, 2-3 gün sonra zirveye ulaşır ve 7-14 gün sonra düşerler; örneğin, α-1 asit glikoproteinler (AGP).
  • Serum seviyelerinde 0,5-1 kat artış gösteren proteinler minor akut faz reaktanları olarak kabul edilir; fibrinojen, haptoglobin ve seruloplazmin.

C reaktif protein, CRP

Akut faz proteinlerinin prototipidir ve insan plazmasında eser miktarda bulunur. Pnömokokların "capsule" antijenine bağlandığı için C-reaktif protein adını almıştır. CRP üretimi IL-6 tarafından uyarılır ve doğrudan ölçülebilir. Konsantrasyonu, inflamatuar süreçteki değişikliklere yanıt olarak hızla değişir. Yaş ve cinsiyetten minimum düzeyde etkilenir. ESR ile karşılaştırıldığında, CRP daha hassas bir göstergedir. CRP normal insan serumunda 0.5 mg/dl gibi çok düşük değerlerdedir. Yangının ortaya çıkışından 12-24 saat içinde yükselmeye başlar ve 2-3 gün içinde zirveye ulaşır. Yarı ömrü yaklaşık 9 saattir. En yüksek düzeyde bile yıkımı değişmediği için serum CRP düzeyini belirleyen tek şey hepatositlerden sentez hızıdır. Yarı ömrü kısa olduğu için inflamasyon sonlandığında hızla normale döner. CRP hem proinflamatuar hem de antiinflamatuar etkiye sahiptir. Klasik kompleman yolunu aktive edebilir ve inflamasyonun humoral ve hücresel sistemleriyle etkileşime girerek hedeflenen bakterilerin ve nekrotik hücrelerin ortadan kaldırılmasını başlatır.

CRP normal düzeyi genellikle < 0.3 mg/dL olarak kabul edilir. CRP’de yaşa ve cinsiyete bağlı bazı farklılıklar olabilir. Hafif CRP yüksekliği 0.3-1 mg/dL olarak düşünülürken, >1 mg/dL genellikle önemli inflamatuvar olayı gösterir. CRP’de önemli yükselme (> 100 mg/dL) enfeksiyonu, özellikle de bakteriyel enfeksiyonu gösterir. Diğer bir anlatımla, hastada sistemik vaskülit tanısı bile olsa, bu kadar yüksek düzeylerin varlığında sekonder bakteriyel enfeksiyon olasılığı mutlaka dışlanmalıdır. Hafif CRP yüksekliği, periodontit, obezite, sigara içimi, diabetes mellitus, üremi, hipertansiyon, fiziksel aktivite, oral hormon tedavisi, uyku bozukluğu, kronik yorgunluk, alkol alımı, depresyon ve yaşlılık gibi noninflamatuvar veya hafif düzeyli inflamatuvar durumlarda görülebilir. Bu durumun enfeksiyon veya gerçek inflamasyonla ilgisi yoktur.

Ciltte lazer, kimyasal peeling ve cerrahi müdahalelerden sonra 4-6 saat içinde serum CRP yükselmeye başlar ve 2-3 gün içinde pik yapar (2.5-3.5 mg/dL gibi). Sonrasında bu değerlerin üzerinde CRP yüksekliği genellikle ek inflamatuvar olayın veya eklenen enfeksiyonun olduğunu destekler. CRP ve eritrosit sedimentasyonunun yüksekliğinin gerçek inflamatuvar durumlarda paralel gitmesi beklenir. CRP’de yükselme olmadan ESH yükselebilir. Aktif sistemik lupus eritematozus (SLE) anlamlı CRP yüksekliği olmadan yüksek ESH gözlenebilir. Ancak aktif SLE’de serozit veya kronik sinovit varsa, CRP de oldukça yüksek olabilir. Serozit veya sinoviti olmayan ateşli SLE hastasında önemli CRP yüksekliği (> 6-7 mg/dL) olayı bakteriyel enfeksiyonun eşlik ettiğini destekler. CRP’nin yarılanma ömrünün kısa olması ve enfeksiyon/inflamatuvar durum başladıktan sonra saatler içinde yükselmeye başlaması, özellikle enfeksiyonlarda tedavinin değerlendirilmesinde önemlidir. Bu çerçevede tedaviye yanıtın değerlendirilmesi açısından 1-2 günlük aralarla CRP’nin değerlendirilmesi tedavi için yol gösterici olabilir.

Eritrosit Sedimentasyon Hızı (ESH)

ESH, antikoagülanlı kandaki eritrositlerin bir saat içinde dikey bir tüp içinde yerleşme hızını belirleyerek kanda fibrinojen miktarını dolaylı olarak ölçmek için kullanılır. Fibrinojen arttığında, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki yükü azaltır ve bu da hızla kümelenmelerine neden olur; sonuç olarak ESH artar. İnflamasyon varlığında ESH’nin artmasından, kanda düzeyi yükselen fibrinojen, α-2 makroglobülin ve immünoglobülinler ön planda sorumludur. ESH’yi etkileyebilen diğer bir olay da eritrositlerin sayısı, şekli ve boyutudur. ESH seviyesi, inflamasyonun göstergesi olarak kullanılabilir ve inflamasyondan 24 ila 48 saat içinde yükselmeye başlar. İnflamasyonun azalmasıyla değerleri aşamalı olarak normale dönmektedir. ESH yarılanma ömrü 4-6 gün kadardır; bu nedenle CRP’ye göre ESH takibi genellikle haftalık sürelerle yapılabilir. CRP, genel olarak ESH’den daha iyi bir inflamasyon göstergesidir. ESH, inflamasyon, enfeksiyon durumları yanı sıra inflamasyon olmadan da yükselebilir. CRP yüksek olmadan sadece ESH’nin yükselmesi, enfeksiyon ve diğer inflamatuvar faktör dışı ESH yüksekliğini işaret eder. ESH’yi artırıcı akut faz reaktantı olan proteinlerin artması ve ESH’yi etkilemesi için genellikle en azından 24 saat gerekir. Aynı durum iyileşme süreci için de geçerlidir. ESH, özellikle kronik enfeksiyonlarda ve otoimmün hastalıklarda yüksektir ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde kullanılabilir. Solid tümörlerde sedimentasyonun yüksek olması (genellikle >100 mm/saat) metastazı destekleyebilir.

ESH yüksekliği, sistemik ve lokalize inflamatuvar ve enfeksiyöz hastalıklarda, malign neoplazmlarda doku hasarı, doku iskemisi ve travmada yükselebilir; ancak enfeksiyonlarda diğer nedenlerden daha fazla yükselmeye meyleder. Bazı eritrosit anormallikleri (orak hücreli anemi, anizositoz, sferositoz, mikrositoz, polisitemi gibi), aşırı lökositoz, aşırı yüksek serum safra asidi düzeyleri, kalp yetmezliği, hipofibrinojenemi, kaşeksi, pıhtılı kan veya kanın ölçüm öncesi fazla bekletilmesi, düşük oda ısısı gibi faktörler, inflamasyon olsa bile beklenenden düşük değerler elde edilmesine yol açabilir.

Eritrosit sedimantasyon hızı yaş ve cinsiyete göre değişebilir. Kadınlarda sedimentasyon düzeyi erkeklere göre daha yüksektir; menstruasyon, gebelik ve oral kontraseptif kullanımında geçici yükseklikler saptanabilir. Gebelerde ESH, gebeliğin ikinci yarısında genellikle daha fazla olmakla birlikte, gebelik döneminde anemi yoksa bile 14-70 mm/saat kadar yüksek olabilir. Normal ESH değerleri genellikle erkeklerde 50 yaş altında < 15, 50 yaş üzerinde < 20, kadınlarda 50 yaş altında < 20, 50 yaş üzerinde < 30, yenidoğanda ilk günlerde 0-2 mm/saat, yenidoğan-ergenlik arasında ise 3-13 mm/saat'tir.  Kaba bir formülle, erkeklerde yaşın yarısına kadar olan ESH değerlerinin normal olduğu kabul edilebilir. Kadınlarda ise, hastanın yaşına 10 eklenerek bulunan rakamın yarısına kadar olan değerler ((Yaş + 10) / 2) normal kabul edilebilir.

Prokalsitonin

Normal koşullar altında prokalsitonin, hiperkalsemiye yanıt olarak tiroid bezinin parafoliküler C hücrelerinden veya tiroidin medüller karsinomunun bir parçası olarak türetilir ve burada kalsitonine dönüştürülür. Enfeksiyon sırasında, IL-6, IL-1 ve TNF-alfa sitokinleri tarafından tüm parankimal hücreler ve farklılaşmış hücreler tarafından salgılanır. Tiroid bezi tarafından üretilen prokalsitoninin aksine, iltihaplanmaya yanıt olarak üretilen prokalsitonin doğrudan kan dolaşımına salınır. Viral enfeksiyonlara yanıt olarak üretilen gama-interferon tarafından salınımı azaldığı için bakteriyel enfeksiyonun güvenilir bir belirteci olarak kullanılmaktadır. Prokalsitonin, özellikle zatürre ve sepsis olmak üzere enfeksiyonların ilerlemesini takip etmek için hassas bir belirteçtir. Prokalsitonin seviyeleri antibiyotik tedavisini yönlendirmek için kullanılabilir. Normal değer: <0,05 ng/mL'dir.

Prokalsitonin düzeyleri enfeksiyondan sonra 2-4 saat içinde yükselir, 6-24 saat içinde zirve yapar ve enfeksiyon kontrol altına alındıktan hemen sonra düşer; bu nedenle enfeksiyon belirteci olarak CRP ve ESR'den üstündür. Plazmadaki yarı ömrü 25-30 saattir. Prokalsitonin düzeyleri polimiyalji, inflamatuar bağırsak hastalığı, poliarteritis nodosa veya SLE gibi enfeksiyöz olmayan inflamatuar durumlarda yükselmez. Prokalsitonin düzeyleri glukokortikoidler ve steroid olmayan antiinflamatuar ajanlarla tedaviden etkilenmez. Şiddetli yanıklar ve büyük cerrahi müdahaleler gibi masif travmalarda geçici yükselme görülebilir. T-hücre antikor tedavisi veya granülosit transfüzyonu ve greft versus host hastalığı (GVHD) gibi sitokinleri uyaran herhangi bir tedavi prokalsitonin düzeylerini artırabilir. Daha yüksek seviyeler ayrıca Addison krizi, sıtma, mantar enfeksiyonu ve tiroidin medüller karsinomunda da görülür.

Ferritin

Ferritin, önemli bir hücre içi demir depolama proteinidir ve insanda depo demirini yansıtır. Hepatositler, proksimal tübüler renal hücreler, Kupffer hücreleri ve makrofajlar çeşitli koşullarda ferritin salgılar. Hiperferritinemi, önemli makrofaj aktivasyonunun bir belirtecidir. Aktif enfeksiyon sırasında ferritin, patojene demirin ulaşılabilirliğini sınırlayarak konağı korur. Hücre dışı ferritin, bir demir iletim sistemi olarak görev yapar ve ayrıca T hücrelerine bağlanma, anergiyi indüklemek için gecikmiş tip aşırı duyarlılığın baskılanması, B lenfositleri tarafından antikor üretiminin baskılanması ve granülositler tarafından fagositozun azaltılması gibi çeşitli immünolojik aktiviteler gösterir. Normal değerleri; erkeklerde 27-329 ng/ml, kadınlarda 9-125 ng/ml’dir. Karaciğer hasarında ve hematolojik malignitelerde de yükselmekle birlikte, inflamasyon varlığında pozitif akut faz yanıtı olarak yükselir. Serum ferritin düzeyinin yükseldiği en iyi bilinen sistemik inflamatuar hastalık, erişkin Still hastalığı olmakla birlikte, sistemik vaskülitlerde de ferritin düzeyinin yükselmesi beklenir.

Serum amiloid antijeni, SAA

Serum Amiloid A (SAA) aslında yüksek dansiteli bir apolipoprotein olup, CRP’ye benzer şekilde, IL-1, IL-6 ve TNF-α gibi proinflamatuar sitokinlerin etkisiyle hepatositlerden sentezlenir. Bu nedenle SAA seviyeleri CRP seviyelerine paraleldir. Tüm akut faz reaktanları arasında, akut inflamasyonda serum düzeyi en hızlı yükselen ve en güvenilir akut faz proteinidir. İnflamasyon sona erdiğinde de düzeyi hızla normale döner. Ancak tüm bu üstünlüklerine rağmen, ölçümünün çok zor ve pahalı olması nedeniyle rutin uygulamada yaygın olarak kullanılamaz. Kronik inflamasyon sürecinde, uzun yıllar sonrasında gelişebilen ve reaktif (sekonder) amiloidoz olarak da bilinen AA tipi amiloidozdan aslında serum düzeyi yıllarca yüksek seyreden SAA sorumludur. AA amiloid fibrilleri, dolaşımdaki SAA’nın parçalanmasıyla oluşan bazı fragmanlardan türetilir. SAA'nın kalıcı yüksek ekspresyonu, sekonder amiloidozun gelişimi için bir ön koşuldur. Normal değer: <1 mg/L dir.

α-1 asit glikoproteinler, AGP

AGP, bakteriyel endotoksinlere bağlanarak ve böylece endotoksin kaynaklı septik ve hipovolemik şoku önleyerek anti-inflamatuar etki gösterir. Ayrıca iskemi-reperfüzyon hasarında da anti-inflamatuar etki gösterir.

Serum Protein Elektroforezi, SPEP

Pahalı, ama akut faz yanıtını doğrudan ölçen bir testtir. Serum proteinlerinin fiziksel özelliklerine göre ayrılması prensibi ile çalışmaktadır. Pozitif elektroda en yakın ve aynı zamanda en büyük olan bant albümin’dir. Sonraki beş bant ise sırasıyla alfa-1 (α-1), alfa-2 (α-2), beta-1 (β-1), beta-2 (β-2) ve gama (γ) bantlarıdır. Her bir bandın içerdiği başlıca proteinler:

  • α-1 bandı → α1-antitripsin, tiroid bağlayıcı globülin, transkortin
  • α-2 bandı → seruloplazmin, α-2 makroglobülin, haptoglobülin
  • β-1 bandı → transferrin
  • β-2 bandı → β-lipoproteinler
  • γ bandı → immünoglobulin (Ig)’ler

Ancak IgA, IgM ve bazen IgG ile kompleman proteinleri beta bandında bulunabilir. CRP ise beta ve gama bantları arasındaki alanda yer alır. İnflamasyondaki tipik SPEP örneği α1, α2 ve γ bantlarında artış; albümin bandında azalış şeklindedir. SPEP’de γ bandındaki artış monoklonal ve poliklonal olabilir: Sistemik inflamasyonda, etyoloji kronik bir enfeksiyon veya otoimmün bir patoloji ise genelde poliklonal bir artış beklenir. Burada kastedilen, farklı B lenfositleri ve sonuçta plazma hücre klonlarının aktivasyonu sonucunda farklı klonlardan üretilen Ig’lerin varlığıdır. Böylece, bu Ig’lerin elektroforetik ortamda göçleri de farklı hızda olacağı için tabanı geniş ve daha sığ bir artış gözlenir. Oysa, multiple miyelom ve benzeri plazma hücre diskrazilerinde, tek bir klondan köken alan aynı doğada çok sayıda Ig üretileceği ve bunların hepsi elektroforetik ortamda aynı noktaya göç edeceği için dar tabanlı ve sivri bir artış gözlenir.

Cilt Hastalıklarında Akut Faz Reaktanları

Cilt hastalıkları akut faz reaktanlarının değişimleri ile biriktedir. Örneğin, CRP cilt bakteriyel enfeksiyonlarında viral enfeksiyondan daha fazla yükselme gösterirken prokalsitonin, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar arasında ayrım yapmak için kullanılabilir. Sistemik lupus eritematozda aktif evrelerinde eritrosit sedimentasyon hızı yükselir, C-reaktif protein normal kalır ya da orta düzeyde yükselir, ferritin seviyeleri yükselir. Serum amiloid antijeni ve C-reaktif protein seviyeleri, diffüz sistemik sklerozun erken ve geç evrelerinde önemli ölçüde yüksektir. Serum ferritin düzeyleri romatoid artrit ve erişkin başlangıçlı Still hastalığında yüksektir. C-reaktif protein, serum amiloid antijeni ve α2-makroglobulin aktif sedef hastalığında yüksektir. Şiddetli sedef hastalığında ferritin-demir oranı yüksektir. İlaç kaynaklı ciltteki reaksiyonlarda C-reaktif protein düzeyleri aktif evrelerde yükselir. Cildin neoplastik hastalıkları genel olarak artmış serum ferritin ile birliktedir.

Cilt enfeksiyonlarında akut faz reaktanları

Akut faz reaktanları tüm enfeksiyöz durumlarda yükselir.

  • Selülit gibi cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarında ESR ve CRP düzeyleri enfeksiyonun şiddetini tahmin etmeye yardımcı olabilir.
  • Nekrotizan fasiit ile yüzeysel cilt ve yumuşak doku enfeksiyonu arasında ayrım yapmak için akut faz reaktanları kullanılmakta. Bunun için nekrotizan fasiit risk göstergesi olarak aboratuvar skoru kullanılır. ≥6 skoru nekrotizan fasiit olasılığını destekler. Bu skorun hesaplanmasında 150 mg/L'den fazla CRP düzeyleri skorda 4 puan anlamına gelmektedir. Ayrıca nekrotizan fasiit için ameliyattan sonrası 1. ve 2. günlerde 1,14 veya daha yüksek bir prokalsitonin oranı başarılı bir tedavi yanıtını göstermektedir.
  • Viral enfeksiyonlarda prokalsitonin hariç birçok akut faz reaktanını aktive eder. Bu yükselen rakatanlar ile bilrikte prokalsitonin bakılması ile viral ve bakteriyel enfeksiyonlar arasında ayırt edici bir belirteç olarak kullanılabilir. Prokalsitonin, sepsis tanısı ve antibiyotik tedavisinin düzenlenmesi açısından CRP'den daha spesifiktir. Ayrıca mantar enfeksiyonu ve sıtmada da artar.
  • İnsan serumundaki serum inhibitör faktörü, doymamış bir transferin ile dermatofitik mantarların büyümesini engeller. Yüksek serum demiri, doymamış transferinin neden olduğu inhibitör etkiyi tersine çevirebilir.
  • Tedavi gören insan immün yetmezlik virüsü pozitif (HIV+) hastalarda, pozitif akut faz reaktanları yükselirken, negatif lerin serum konsantrasyonları aynı kalır. Proteaz inhibitörleri veya nükleozid olmayan ters transkriptaz inhibitörleri (NNRTI) tedavisinin başlatılmasının ardından HIV+ hastalarda D-dimer seviyelerinde azalma bulunmuştur. Proteaz inhibitörü tedavilerinde yüksek fibrinojen seviyeleri görülürken NNRTI uygulamasıyla fibrinojen seviyelerinde artış olmadığını bildirmiştir. Yüksek D-dimer konsantrasyonuna sahip HIV+ hastalar, trombotik trombositopenik purpura, kardiyovasküler olaylar ve ölüm açısından yüksek risk altındadır.
  • ESR, CRP, α1-antitripsin, kompleman C3 ve serumdaki immün kompleksler lepromatöz lepra ve eritema nodozum leprosumda yükselir. Pentraxin-3 (PTX3) serum düzeylerinin, multibasiller lepra hastalarında eritema nodozum leprosum reaksiyonu öncesi ve sırasında daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Eritema nodozum leprosum reaksiyonu için kulanılan talidomid tedavisi ile serum PTX3 düzeyleri düşmektedir.
  • Serum serum CRP, SAA başta olmak üzere akut faz reaktanları viseral leishmaniasis hastalarında yükselmekteç Konsantrasyonları etkili tedavi ile azalmakta ve 3 aylık takipte CRP normal seviyelere ulaşmaktadır. tığını bulmuştur.
  • Tüberküloz hastalarında CRP, seruloplazmin, haptoglobin gibi akut faz reaktan düzeylerinde önemli bir artış olduğunu gözlenmiştir. 

Cilt otoimmün hastalıklarında akut faz reaktanları

  • Sistemik luspusun aktif evrelerinde ESR yükselir, ancak CRP ya normal kalır ya da orta düzeyde yükselme gösterir. Lupus seroziti, lupus sinoviti ve Jaccoud artropatisinde ise CRP'de belirgin yükselme görülür. Serum amiloid bileşeni P ve mannoz bağlayıcı lektin gibi diğer faz reaktanları APR'ler aktif SLE'de yükselmez; bu da işlevlerini engelleyen olası bir antikor üretim mekanizmasını gösterir. İnterferonun CRP indüksiyonu üzerindeki inhibe edici etkisi de CRP yanıtının azalmasının bir nedeni olarak kabul edilir. SLE'de ikincil bakteriyel enfeksiyon durumunda CRP seviyeleri yükselir. Serum fibrinojen seviyeleri lupus hastalarında yükselir ancak hastalık aktivitesiyle korelasyon göstermez. SLE'de ferritin seviyelerinin aktif evrelerde yükseldiği ve ferritin seviyesi ile serozit ve hematolojik belirtiler arasında ilişki olduğu bildirilmiştir.
  • SAA ve CRP düzeyleri, diffüz sistemik sklerozun erken ve geç evrelerindeki hastalarda önemli ölçüde daha yüksektir. Sürekli olarak yüksek CRP düzeylerine sahip sistemik skleroz hastalarında daha şiddetli cilt tutulumu görülmekte ve klinik daha kötü bir prognoza sahiptir. Yüksek SAA ve CRP düzeyleri, sistemik sklerozda akciğer tutulumunun belirteçleri olabilir. Haptoglobin, AGP, tamamlayıcı bileşen C3 ve α2-makroglobulin (α2M) de sistemik sklerozda yüksektir ancak genellikle SLE ve vaskülitin aksine klinik olarak pek yararlı değildir.
  • Yetişkin başlangıçlı Still hastalığında serum ferritinde yükselme görülebilir. Ferritine ek olarak, romatoid artritte CRP, ESR, SAA, haptoglobin ve fibrinojen de yükselir. Bu hastalarda SAA, CRP'den daha hassas bir göstergedir.

Sedef hastalığı ve atopik dermatitde akut faz reaktanları

  • Serum CRP, SAA ve α2M aktif sedef hastalığında yükselir. SAA sentezi, sedef hastalığında fazla yapılan ancak atopik dermatitte normal seviyelerde üretilen IL-17A tarafından uyarılır. Bu durum, sedef hastalığında atopik dermatitle karşılaştırıldığında daha yüksek SAA seviyelerini açıklar. Ayrıca, psoriasiste sekonder AA amiloidozun varlığını ve atopik dermatite bağlı AA amiloidozunun yokluğunu da açıklar. Klinik olarak şiddetli sedef hastalığında, demir depolarının azalmasına rağmen ferritin seviyesi yüksek kalır.
  • Atopik dermatitte CRP'nin önemli ölçüde yükseldiği görülmektedir. CRP, orta ila şiddetli atopik dermatitte hastalık şiddetinin bir belirteci olarak kullanılabilir.

Ürtikerde akut faz reaktanları

  • Kronik spontan ürtikerde, CRP hastalık aktivitesinin bir belirtecidir.
  • Akut ürtikerde ve orta ila şiddetli kronik ürtikerde daha yüksek SAA düzeylerinin yüksekliği görülür.
  • Ootoimmün ürtikeri olan hastalarda serum CRP, AGP, α1-antikimotripsin, seruloplazmin ve haptoglobin konsantrasyonları önemli ölçüde yükselir. Uzun süreli hastalık seyri olan otoimmün ürtikeri hastalarında transferrin, α2M ve α1-antitripsinin serum konsantrasyonları istatistiksel olarak daha yüksektir.
  • Serum CRP, anjiyoödemi olan otoimmün ürtikeri hastalarında anjiyoödemi olmayan hastalara göre daha yüksektir. 

Akne vulgariste akut faz reaktanları

Akne vulgariste serum CRP ve hepsidin'in yükseldiği ve CRP düzeylerinin hastalığın şiddetiyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Serum ferritin düzeyleri şiddetli nodülokistik aknede yükselmektedir. Akne vulgariste CRP'de önemli bir yükselme olmadığıda gösterilmiştir. 

Vezikülobüllöz hastalıklarda akut faz reaktanları

  • CRP ile pemfigus vulgaris şiddeti arasında pozitif bir korelasyon olduğu bulunmuştur.
  • Pemfigus foliaceous üzerine bir çalışmada hastaların %60'ında CRP'de artış ve tüm hastalarda ESR'de artış bulunmuştur.
  • Büllöz pemfigoidli hastalarda IL-6 ve serum CRP'de önemli bir yükselme bulunmuştur. Büllöz pemfigoidde kan pıhtılaşmasının başlatıcısı olan doku faktörü, protrombin parçaları ve D-dimer seviyeleri de yüksektir.

Kawasaki hastalığında akut faz reaktanları

Prokalsitonin, ESR ve CRP, Kawasaki hastalığının akut fazında yükselir ancak bunların hiçbiri hastalığa özgü değildir. CRP düzeyleri Kawasaki hastalığının klinik şiddeti ve koroner arter anevrizmalarının gelişim rsiki ile önemli bir ilişkiye sahiptir. Bu hastalıkta prokalsitonin düzeylerindeki artış, özellikle intravenöz immünoglobulin (IVIG) tedavisine dirençli çocuklarda belirgindir. S100/kalgranülin ailesinin kalsiyum ve çinko bağlayıcı proteini olan serum kalprotektin, akut Kawasaki hastalığının erken evrelerinde belirgin şekilde artar ve IVIG uygulamasından sonraki 24 saat içinde hızla azalır. IVIG tedavisinden sonra kalprotektin yüksekliği devam eden çocuklarda koroner anevrizmaların gelişibileceği görülmektedir. 

Saç dökülmesinde akut faz reaktanları

Serum ferritin düzeylerinin azalması kadınlarda skar bırakmayan alopesi ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür. Ayrıca androgenetik alopesi ve alopesi areata'lı kadınlarda ortalama ferritin düzeylerinin alopesisi olmayanlara göre önemli ölçüde düşük olduğu gösterilmiştir. Ancak saç dökülmesi aktivitesi ile serum ferritin düzeyleri arasında bir ilişki olmadığını savunuan çalışmalarda bulunmaktadır. 

İlaç reaksiyonları akut faz reaktanları

  • İlaç reaksiyonlarında prokalsitonin ve CRP yükselir. Prokalsitonin ve CRP değerleri ek bir ibflamasyon durumlarında önemli ölçüde daha yüksektir. CRP ilaç reaksiyonlarının aktif evresinde yükselir. Bu yükselme reaksiyon kaynaklı cilt lezyonlarının azalması ile düşmeye başlar ancak yinede yüksektir. Benzer şekilde ilaç cilt reaksiyonlarında , α2 M düzeyleri önemli bir yükselme gösterir ve cilt lezyonları kaybolduktan sonrada yüksek kalır.
  • Stevens-Johnson sendromu ve toksik epidermal nekroliz gibi ilaç reaksiyonlarında hastalarının sistemik dolaşımında endotel disfonksiyonunun bir belirteci olan serum endokan bulunur ve hastalığın şiddetiyle güçlü bir şekilde ilişkilidir.
  • İlaç kaynaklı ürtikerde, hastalığın aktif döneminde CRP ve α2 M'de belirgin bir yükselme görülür. Lezyonların kaybolmasından sonra, α2 M seviyeleri normale dönerken CRP yüksek kalır.

Sarkoidoz akut faz reaktanları

Aktif sarkoidozlu bazı hastalarda çok yüksek ESR ve CRP düzeyleri bulunmuştur. ESR sarkoidozla ilişkili artrit ve eritema nodozumda daha yüksektir. Yüksek ESR ve CRP değerlerinin sarkoidozda sistemik hipertansiyonla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. β2-mikroglobulin, lenfosit aktivasyonunun bir belirtecidir ve sarkoidozlu hastaların yaklaşık %25'inde yüksek bulunmuştur. 

Kötü huylu cilt tümörlerinde akut faz reaktanları

Cilt kanser dokusu tarafından ferritin üretiminin artmasından kaynaklanabilecek serumda artmış serum ferritin seviyeleri görülmektedir.

  • Baş ve boyun bölgesinin skuamöz hücreli karsinomunda(SCC) plazma ferritin konsantrasyonu sürekli olarak yüksek ölçülür ve kötü prognoz göstergesi olarak kabul ediir. 
  • Malign melanomun ileri evrelerinde yüksek serum ferritin düzeyleri görülür. Ferritin konsantrasyonu ayrıca hastalığın yayılma derecesiyle de ilişkilidir. İnterferon destekli maling melanom tedavilerinde hastalarda serum ferritin düzeylerinde artış görülebilir.
  • Mikozis fungoidesin tüm evrelerinde(evre IIA hariç) özellikle AGP ve α1-antikimotripsin başta olmak aüzere akut faz reaktan seviyeleri yüksektir.
  • Kutanöz T hücreli lenfoma (CTCL) hastalarında akut inflamatuar semptomlar varlığında(özellikle sitopeni gibi) hasta serumunda yükselmiş trigliseritler ve yükselmiş ferritin seviyeleri lenfoma ile ilişkili hemofagositik sendromu düşündürmelidir. 

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency