"Oteller, yıkama ve temizlik servisleri, sulama faaliyetleri, turizm sektöründeki su kullanımları ve şebekelere bağlı evlerde musluk suyu dağıtımı durdurulmuştur. Yalnızca yaşamsal faaliyetlerin yerine getirilebilmesi için kullanılabilecek su, su istasyonlarından temin edilebilir. Suyun temini ancak su karnesi ile yapılacaktır. Bir hanenin günlük su tüketimi 87 litre ile sınırlanmıştır. Bir bireyin su istasyonlarından temin edebileceği maksimum su miktarı 25 litredir. Bu limitleri aştığı tespit edilen bireylerin suya erişimi askıya alınabilir, bu kuralları ihlal eden her bireye yasal prosedürler ve para cezası uygulanır. Bu süreç kullanılabilir su kaynaklarının yeterli seviyeye ulaşmasına dek sürecektir"  haberler ya da sosyal medyadan bu tonda hayatınızdaki en değerli şeyin, suyun kullanımına dair getirilen kısıtlamaları öğrendiğimizi düşünün. Çok kısa bir süre önce suya ne kadar kolay ulaştığımızı düşüdüğümüzde bu haberin aniliği bizi oldukça sarsacak. Bu yeni koşullar birden olmadı, bunun olacağını doğa bize çeşitli yollarla her gün dile getiriyordu zaten. Sivil toplum örgütleri ve Birleşmiş Milletler broşürleri, kamu spotları ile bizlere bunları doğrudan ya da dolaylı olarak anlatmaya çalışmıştı. Su kaynaklarımızı her gün geri döndürülemez biçimde kullandığımızı, musluklarımızdan akan suyun sonsuza dek akmayacağını, suyun tükenerek ciddi kısıtlamalar gidileceği "sıfırıncı gün-zero day" pekte uzak olmadığını...

Dünya üzerindeki her canlı ve ekosistem için önemli ölçüde suya bağlı. Mavi Gezegenimizdeki su döngüsünde karalar ve okyonuslardan su buharlaşır, yağışlar ile dünya yüzeyine geri döner. Dünyamızda 1.386.000.000 kmsuyun olduğunu biliyoruz ve jeolojik kanıtlar sıvı hâldeki suyun 3,8 milyar yıldır Dünya’da var olduğunu göstermekte. Dünya’daki suyun %96,5’i okyanuslarda, geri kalan kısmı ise su buharı şeklinde atmosferde, okyanuslarda, göllerde, nehirlerde ve buzullarda bulunuyor. Ancak canlıların yaşamı için tatlı temiz suya ihtiyaç var. Dünya’daki suyun ise sadece %2,5’ini (10.633.450 km3) tatlı sular oluşturuyor.

Dünyanın su sistemleri çok büyük bir tehditle karşı karşıya. Artan kirlilik içilebilir su kaynaklarını ve kıyı su ekosistemlerini bozmakta. İklim değişikliği yağış modellerini değiştiriyor, buzul erimesini hızlandırıyor, bir bölgede selleri diğer bölgede kuraklığı yaşıyoruz. Küresel fiziksel ve ekonomik su kıtlığı haritası aşağıda yer almakta(Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişimi Raporu 4, Dünya Su Değerlendirme Programı, Mart 2012). Şu anda su kıtlığı olan bölgelerde bir milyardan fazla insan yaşıyor ve 2025 yılına kadar 3,5 milyar insan su kıtlığı yaşayabileceği ön görülmekte. Bir bölgede tatlı su kaynaklarının miktarının ihtiyaç duyulan su miktarından az olması su stresi olarak adlandırılıyor. 2040 yılına kadar 33 ülkenin su stresi yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünya ülkelerinin üçte birinin suya erişimi yok veya çok kısıtlı. Dünya nüfusunun %18’i ise temiz suya ulaşamıyor. Su kaynaklarının azalması, büyük toplumsal göçlere ve salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere yol açıyor. Kişi başına düşen su miktarı 1950’lerde 16.800 m3 iken, 2025 yılında Dünya nüfusunun neredeyse 8 milyara ulaşması beklendiğinden kişi başına düşen su miktarının da tahminen 4.800 m3’lere inmesi öngörülmektedir. 

Türkiye bu verilerde riskli ülkeler arasında. DSİ tarafından yapılan analizlerde, 2020 sonu itibarıyla 83 milyon 614 bin 362 kişi olan ülkemiz nüfusu ile yıllık kullanılabilir su potansiyeli olan 112 milyar m³ üzerinden hesap yapıldığında kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 2020 yılı için 1.339 m³ olduğu görülmekte (DSİ-FR, 2020). Yıllara göre sürekli olarak düşme eğiliminde olan kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı ile Türkiye, Falkenmark Göstergesi kriterleri baz alındığında “su stresi yaşayan ülkeler” kategorisinde konumlandırılmaktadır.

 

Bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla 22 Mart tarihi her yıl Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Suyu en verimli şekilde kullanmaya dikkat ederek kendi su ayak izimizi küçültebiliriz. Su ayak izi olarak isimlendirilen kavram, bir bireyin doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı su miktarı olarak tanımlanmakta. Su tasarufu diyince direkt tükettiğimiz su akla geliyor ancak su ayak izinde dolaylı tüketilen su içinde hatırlanmalı. Örneğin giydiğimiz bir tişörtün üretilmesi için (yani pamuğun tarlada üretilmesinden fabrikada ipliğe ve tişörte dönüşmesine, satılacağı mağazaya nakliyesinden bize ulaşana kadar geçen süreçte) kullanılan su miktarı yaklaşık 2.500 litre. Su ayak izi değerlendirmeleri ilk olarak tarım sektörleri ve gıda üretim süreçleri için geliştirilmiş, daha sonra enerji üretimi gibi sanayi sektörlerine yaygınlaştırılmış. "Su ayak izi değerleri" su kaynaklarının sürdürülebilirliğine odaklanırken "geri dönüşüm değerleri" ürünlerin tekrar sürdürülebilirliğine odaklanmakta.

Evde kullanılan suyun % 40-35 i kişisel hiyjende(duş ve banyo) kullanılırken % 20-30 tuvaletlerde ve % 10-20 si çamaşırlarda kullanılmakta. Duş ve banyo kişisel hijyen açısından elbette önemli ve ihmal edilmemeli. Ancak duş ve banyo için ne kadar su tüketildiğine bakıldığında suyumuza karşı sorumluluklarımızı birkez değerlendirmek zorundayız.

Duş ve banyo sırasında kullanılan şampuan, saç kremi ve maskeleri ve duş jellerine bakıldığını bu ürünlerin geri dönüşüm değerleri olduğu gibi direkt kullanımlarından kaynaklanan su ayak izi değerleride bulunmakta. Avrupa Kozmetik Birliği tarafından şampunlar için çevresel ve su ayak izleri üzerine yayınlanan bir araştrımaya göre; bir şampuanın su ayak izinin ancak % 5-20 si şampuanının hammaddesinin elde edilmesi, şampuanın üretilmesi, dağıtımı ve paketlenmesine ait iken %80 - 95'i kullanım ve bunların imhasına dönük olarak ortaya çıktığı belirtilmiş. Yani şampuanlarda üretiminden daha çok tüketiminde su kulanıyoruz. Bu aslında tüm banyo ürünleri için geçerli.

Bir duş başlığı açık bırakıldığında dakikada yaklaşık 16 litre su tüketir. 5 dakikalık bir duş için tüketim 75-90 litre civarında olurken 10 dakikalık bir duş için 160 litre suya, 15 dakikalık bir duş için ise 240 litre suya kadar çıkmakta. Kişi başı günlük ortalama 200 litre su tüketimine düşünüldüğünde 5 dakikalık bir duş günlük su ihtiyacınızın yaklaşık %40'ını karşılamakta. Küvet banyoları daha fazla su tüketimi anlamına gelmekte. Banyomuzdaki modele bağlı olarak küvetlerde 100 ile 160 litre su kullanılır. Bu miktar 5 dakikalık bir duştan fazla, ancak 10 dakikalık bir duş ile aynı. 

Banyo sadece su tüketimi açısından değil aynı zamanda enerji tüketimi ve karbon salınımı açısından da önemlidir. Örneğin evlerimizde kullanılan sıcak su temin sistemleri(kombi, hidrofor...)  toplam CO2 emisyonlarının %5'ini oluşturur ve bu emisyonların yaklaşık %60'ı duş ve banyo sırasında kullanılan sıcak sudan kaynaklanmakta. 5 dakikalık bir duş için yaklaşık 0,2 metreküp gaz gerekir, yani günde bir duş ile aylık gaz tüketimi 6 metreküp olacaktır. Ortalama olarak aylık gaz tüketiminin %10-15'ini oluşturur. Banyoda yüksek oranda su kullanılırken yüksek bir enerjide kullanılmakta. Banyoda kullanılan hiyjen ve kozmetik ürün içeriğinin sulara karışarak çevresel kirliliğe olana katkısı tartışılacak başka bir konu. 

Banyo sırasında tüketilen su miktarları su ayakaizi açısından oldukça yüksek. 7 litre suyun ideal bir vücut temizliği için yeterli olduğu bilrinmesine karşın duş alırken 50-80 litre iken banyo yapıldığında bu 150-200 litre su tüketiyoruz. Zero day geldiğinde kişisel kullanılmasına izin verilecek günlük 50 litre su ile karşılaştırıldığında çok gereksiz bir tüketim miktarı

İnsanların duş alma /banyo yapma tercihleri ve banyodaki su kullanma alışkanlıklarının farklı olduğunu görmekteyiz. Banyo suyunun sıcaklık tercihleri ve banyoda kalma süreleride değişmekte. Tüm bunlar iklimsel, coğrafi özellikler yanı sıra sosyoekonomik faktörlerede bağlıdır. Duş ve banyo sırasında en fazla su tüketiminin şampuan ve duş jelinin durulanması sırasında kullanıldığı görülmekte. İnsanların banyo/duş davranışlarındaki değişkenler göz önüne alınarak banyoda hiyjen ve kozamtik ürünlerinin kullanımının ve banyoda su tüketiminin yeniden değerlendirilmesi gerekmekte.

Kullanılan su miktarını etkileyen belkide en önemli faktör biz kullanıcılar. Banyoda su tüketimi ve sıklığının fiziksel, kültürel, kişilsel ve mental olgunluk ve alışkanlıklarımıza göre değiştiği görülmekte. Fiziksel olarak vücut yüzey alanımız, cilt tipimiz, saç uzunluğumuz, saç duyarlılığımız, saç yoğunluğu ve saç tipimiz(düz yada kıvırcık) farklı. Ancak yapılan çalışmalarda banyo sıklığı ve kullanılan su oranın bunlardan etkilenmediği gösterilmiş. Banyo alışkanlıklarımızı bağlı su tüketimini lokal kültürel değerlerde belirlemekte(Hint kültüründe saç tellerinin kalitesini ve parlaklığını arttırmak için derinlemesine ve uzun saç durulaması yapma alışkanlığında olduğu gibi). Avrupada şampuan kullanım sılığı haftada 3.4, Amerikada 3.9, Çinde3.6 iken Güney Afrikada ayda 2 kez düşmekte. Kültürel alışkanlıklar banyo, şampuan kullanımı ve su tüketmini direkt etkilemekte. İnsanların kişisel tercihleri ve yaşı, yaşam tarzları, aile yapısı ve banyo alışkanlıkları, aile ve toplumunun çevre duyarlılık bilinci su tüketimini etkilemekte.

2010 yılında Güney Afrika Cape Town’da su tüketimini azaltmaya yönelik tedbirler yetersiz kalınca belirlenen bir tarihte “Sıfır Günü” (Day Zero) ilan edileceği duyuruldu. Sıfır günü yazının başında okuduğunuz kuralların uygulandığı, suya erişimin kısıtlandığı ve karneye bağlandığı, her daim musluğunuzdan akan suya erişemediğiniz bir gün. 2010 yılında Cape Town’da alınan sıfır günü kararı, şehir sakinlerinin durumun ciddiyetinin farkına vararak bilinçlenmesini sağladı. Bu doğrultuda sıfır gününün ilan edileceğinin duyurulduğu günden itibaren şehir sakinleri suyu tasarruflu kullanmaya başladı ve şehrin su kullanımı üç ay içerisinde %47 oranında azaldı.

Duş alma alışkanlıklarının bilinçli su kullanımı ile düzenlenebileceği ve anlamlı oranda su tasarrufu sağlanabildiği gösterilmiş. Bunun için duş alma süresi 4 aşamaya ayrılmış. Erişkin bir insanda 13 gr=15 ml duş jelinin vücut için yeterli olduğu düşünülerek aşağıda tanımlanan aşamalar uygulandığında ortalama 9L ± 2,19 litre (suyun ısınması-vücudun ıslanması için 4,8  + duş jelinin durulaması için 4,2 ) su kullanımı olmakta. .Bu miktar daha önce duşta 55 litre banyoda 70 litrelere göre oldukça anlamlı bir su tasarrufu sağlamakta. Bu tasarrufun sağlanması duşta durulanma sırasında kullanılan suyun azaltılması ile mümkün.

Su tüketimini değerlendirmeye ve tüketici davranışlarını yönlendirmeye yönelik duş ve banyoda su tüketimene dönük duş kabinlerine entegre dijital teknolojiler geliştirilmiş. Bu dijiital sistemler su tüketimini ölçerken, su sıcaklığını, duşakabin nem seviyesinide değerlendirmekte. Kişisel su tüketiminin azaltılması için öneriler üretmekte.

Yüksek basınca karşın düşük su tüketimi sağlayan duş başlıkları geliştirilmiş. Klasik duş başlıkları dakikada 9 litre su tetirken bunlar 2.5 litre tüketmekte. 

Suyun ısınması sırasındaki tüketimin azaltılması için su ısıtıcıları hızlı ve anında sıcak su sağlayabilmelidir. Su sıcaklığını ayarlarken su bir kovada biriktirilerek tekrar kullanılabilir. Şofbenin termostatı ilkbahar/yaz aylarında 40°C , sonbahar/kış aylarında ise 50–60°C su sıcaklığında olmalı.  

Şampuan ve duş jelinin daha kolay durulabilir olması banyoda su tasarrufunu sağlayabilir. Bnyoda kullanılan duş jellerinin ürün bileşimleri farklılık göstermekle birlikte temel olarak su, yağlar, nemlendiriciler, sülfaktan-yüzey aktif maddeler, emülsifiye edici maddeler, koyulaştırıcılar, koku, katyonik polimerler, renklendiriciler ve koruyuculardan oluşmakta. Bir duş jelinin kullanıcı tarafından kabul edilebilir olması için deriyi kurutmadan çok iyi köpürmesi istendiği görülmüş. Duş/banyoda en fazla suyun tüketildiği zaman bu köpüğün durulanması. Ürün bileşiği köpürmeyi etkilerken durulanmayı ve su tüketimini etkileyecektir. Düşük köpürme durulanma süresini azaltarak su tasarufunu sağlamakta. Düşük köpürme için sülfaktan içeriği azaltılabilir yada ürün içeriğine yağ asitleri ve iyonik olmayan sülfaktanlar eklenerek köpük oluşumu azlatılmaya çalışılabilir. Duş jellerinde sık kullanılan sülfaktanlar yerine(SLS, SLES ve LAS) alkil esterleri yada alkil ketonlar eklenerek köpürme azaltılarak durulama suyu kontrol edilebilir. Duş jel içeriğinde mikroemülsiyon sistemleri kullanılabilir. Bunlar termodinamik olarak stabildir ve küçük miktarlarda yağ, su ve yüzey aktif maddeleri içerirler. Bunların durulanması daha kolaydır.

Duş jelilin kulanılan miktarının olması gereken optimum miktar kadar olmasının bilinci sağlanmalıdır. 


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency