İvermektin güçlü bir antiparazitik ilaç olarak avermektin B’ nin sentetik türevidir. Avermektin B toprakta bulunan aktinomiçes bakterilerinden "Streptomiçes avermitis" tarafından yapılmakta. Yapısal olarak antibakteriyal makrolidlere benzer ancak bu etkileri önmesenmiyecek kadar azdır.  Nematod gibi endoparazitlerden insekt ve akar gibi ektoparazitlere kadar etkili bir ajandır. Yüksek hasta uyumu ve yan etkilerin oldukça az olması ile paraziter hastalıklarda kullanılmaya başlanmıştır. İlaç olarak 1981 yılında veteriner alanda kullanıma girerken, 1897 yılında Fransa’da insanlarda kullanımı ruhsatlandırılmıştır. 2020 yılında ilacın insanlarda kullanımı hem Amerikan Gıda ve İlaç Ajansı (FDA) hem de Avrupa Birliği İlaç Ajansı (EMA) tarafından onaylanmıştır (EMA 2020b, FDA 2020b). Son COVID‑19 pandemi tedavisinde kullanımının tartışmaları ile tekrar popüler olmuş.

Sistemik olarak ağızdan alınabilen tablet fromları, topikal kullanılan losyon, krem ve şampuan formları ile  dermatolojik bir çok hastalıkta geniş bir kullanım alanı bulduğunu görmekteyiz. Kristalize yapıda olan ivermektin  metanol ve % 95 lik etanol çözünürken suda çözünmez.  

 

 

Endo ve ektoparazitlerin kas-sinir sonlanmalarında sinirsel uyarı-nörotransmitter glutamat ve gama-aminobütirik asit-GABA; tarafından yapılmakta. Sinirsel uyarı ile bunlar sinaptik boşlukta serbest kalarak kendilerine duyarlı anyon-klor kalanlarını aktive etmekte. İvermektin yapısal olarak bir nörotransmitter agonistidir. Yüksek ve spesifik afinite ile sinirler ve kas sinirlerine geçiş gösterir( faringeal kaslar, motor sinirler, dişi üreme organlarının yolları, nematodların boşaltım/salgı gözenekleri, böceklerin ve kabukluların kas ve sinirlerine). Bu dokularda glutamat-klor kanalları ve gama-aminobütirik asit-GABA klor kanallarında agonistik etki göstererek hücrelerde klorid iyonlarının hücre içerisine permeabilitesini-geçişini arttırmaktadır. Bu durum hücrelerde sinirsel uyarı olmadan(glutamat/GABA) olmaksızın hiperpolarizasyona yol açmakta.  Buna karşın ivermektin asetil kolin, norepinefrin ve serotonin gibi diğer transmitterleri sinapslarda etkilemez. Bu süreç endo ve ektoparazitlerde; nematod, artropod ve insektlerde flaksit paraliziye ve bunların ölümlerine yol açar(nematodlarda sinir iletimini ve artropod ve insekterde sinir-kas sinapslarını etkileyerek). Memelilerde glutamat kapı anyon ve GABA kapı klorid kanalları yalnızca santral sinir sisteminde bulunmakta ve ivermektin kan-beyin bariyerini geçmediği için etki göstermez. Bu yolla endo ve ekto parazitte sinir iletimi bozulup paralizi gerçekleşirken, memelilerde-insanlarda ivermektinin iyi tolere edilmekte.

 

Açık karnına ağız yolu ile alınan ivermektin hızlıca absorbe edilir. Yüksek yağlı besinler ile alındığında daha yüksek bir absrobsiyon göstermekte. Portakal suyu ve bira emilimini azaltmakta. Emilimi sonrası karaciğer enzimleriyle metabolize olmakta ve ağız yolu ile alınan ivermektinin %98 i feçes ve %1 i idrarla atılmakta. Ivermektinin ağız yolu ile alımından sonra kanda 30- 46 ng/ml dozlara ulaşması 4 saat sonra başlamakta ve yavaşça azalır. Metabolitlerin kan plazmasında görünmesi ve en yüksek düzeye ulaşmaları enterohepatik siklusa katılımdan dolayı daha uzun olabilmekte. Ağız yolu alım sonrası pik plazma seviyesine 5 saat sonra oluşurken, yarılanma ömrü 36 saattir. 12 mg ağız yolu ile alımınında 8 saat sonra deride skuam, ter ve sebumda en yüksek değere ulaşmakta ve 24 saat sonra azalmaktadır. 

Topikal deri uygulamaları sonrası sistemik emilimleri minimaldir. 

Kan beyin bariyerindeki P‑glikoproteinler (P‑gp) ivermektinin geçişini engellemekte. Bu özeikle ivermektin memelilerde beyinde birikmemekte. Ancak yenidoğan ve bebekelerde kan beyin bariyerindeki P‑glikoprotein salınımı düşük olduğu için ivermektin beyine geçebilmekte. Bu nedenle15 kg düşük ağırlıklı bebeklerde ivermektin kullanılmamalıdır. 

İvermektin albendazol ve azitromsin ile birlikte kullanımında kan plasma seviyesinin artabileceği unutulmamalıdır. 

Emzirme döneminde sistemik kullanıldığında insan sütünde minimal konsantrasyonda olsada bulunmakta.

İvermektinin ekto ve endoparazitler üzerindeki bu etkileri dışında;

  • Anti‑inflamatuar etkinlikleri bilinmekte. Nüklear faktör kappa B-via nuclear factor‑kappaB (NF‑KB) yolunu bloke ederek inflamasyonda rol oyanayan sitokinlerden tümör nekroziz faktör alfa - TNF‑α ve interlökün 1 - IL‑1 yapımını bloke etmekte, antiinflmatuar etkili sitokin IL‑10 yapımını arttırmakta. Rosaceada topikal kullanımı sırasında inflamasyonda rol oyananyan sitokinlerde azalma görülmekte.
  • Antibakteriyal etkinliği;  "Mycobacterium tuberculosis" ve "Chlamydia trachomatis" karşı orta düzeyde antibakteriyal etkinlikleri bulunmakta.
  • Antiviral etkinliği; briçok DNA ve RNA viüslerine karşı antiviral etkinliğe sahip. HIV‑1, dengue virüs-DENV, influenza, Venezuelan at ensefalit virüsü-VEEV,  aflavivirus, Batı Nil virüsü, pseudorabies virus ve Zika virus gibi. Ancak klinik çalışmalar devam etmekte.
  • Antimalaryal etkileri; sıtma-malarial parazitlerine hem sivrisinek hemde insan konakta etki göstermekte. 
  • Antitumor etkisi; Kalınbağırsak, deri, akciğer, meme, over ve prostat kanser gelişimiden rol oynayan WNT‑T hücre faktörü (WNT‑TCF) üzerinden etki göstermekte.

Ivermektin klinik kullanımında insanlar tarafından iyi tolere edildiği gösterilmiştir. İnsanlarda önerilen dozun (0.2 mg/kg, PO) yaklaşık 10 katı dozda herhangi bir merkezi sinir sistemi ile ilişkili yan etkilere neden olmadığı belirlenmiştir. İnsanlarda yan etki olarak hematom, protrombin zamanında uzama, bulantı, hipotansiyon, solunum güçlüğü, EKG’de düzensizlikler, ateş, baş ağrısı, titreme, artralji, miyalji, döküntü, kaşıntı, eozinofili ve iştahsızlık gözlenmektedir. Yan etkiler yaklaşık %10 hastada hafif yan etkiler şeklinde tanımlanmış ve ilk 48 saat içinde gözlenir ve tekrarlayan uygulamalarda daha fazla gözlenmektedir.

Nispeten güvenli bir ajan olan ivermektin in vitro test edildiğinde genotoksisitesi saptanmamıştır.

İdiyosinkratik toksisiteden bahsedilmekte(doz ve zamandan bağımsız) bunlar;  ataksi, tremor, midriyasis, depresyon ve şiddetli olgularda ölüm veya koma gözlenebilir.

Lokal uygulamalarda 3 ay süresince hastalarca oldukça iyi tolere edildiği, daha uzun sürelerde ise kullananların <%1’inde deride kızarıklık, kuruluk ve yanma hissi oluştuğu bildirilmiştir.

İvermektin teratojenitesi FDA kategori C olarak tespit edilmiştir. İnsanlarda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiştir. Ivermektin gebelik boyunca ve laktasyonda ilk ay süresince, 5 yaşından küçük ve 15 kg dan hafif çocuklarda ve kötü sağlık durumu olan hastalarda kullanılmamalıdır. Allerjik duyarlılık, sinir sistemi hastalığı da diğer kontrendike durumlar arasındadır. Aktif meningoensefalit veya diğer kan-beyin bariyerinin zayıfladığı hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Epilepsi durumu kontrendikasyon teşkil etmemektedir.

Laktasyondaki annelerde oral alımda sonrasında süte düşük oranda geçtiği ifade edilmiştir. Lokal uygulamadan sonra sütte ne kadar geçtiği ile ilgili bilgi bulunmamakla birlikte, oral alımdan daha az düzeyde süte geçebileceği öngörülmüştür. Ancak gül hastalığı olan annelerde önlem amaçlı meme bölgesine sürülmemesi önerilmiştir. Laktasyondaki annelere ağız yolu ile 0.15 mg/kg  dozunda ilaç verildikten sonraki 1-72 saatlerde sütte ivermektinin gözlendiği ve en yüksek düzeyine 4-6 saatlerde ulaştığı (11 - 21 mcg/L) bildirilmiştir.

İvermektinin Dermatolojide Kullanım Alanları 

İvermektin endoparazitler üzerinde etkinliği geniş spektrumlu olup, strongiyoloides sterkoralis, ankilostoma braziliensis, kokliomiya homminivoraks, dermatobia hominis, filaryalarda etkin. Ektoparazitlerden sarkoptes uyuz, pedikulus humanus, demodeks follikülaris, çeyletiella da faydalı bir şekilde tedavide kullanılabilmektedir. Ivermektinle parazitik direnç at, koyun ve diğer hayvan nematodlarında 20 yıllık kullanım süreleri içinde bildirilmiştir.  İvermektinin tek oral dozda uyuzlu bazı hastalarda etkisizliği ovosidal etkisinin yetersizliğine bağlanmaktadır. 

İvermektin veterinerlikte endo ve ektoparziter infestasyonlarında oral veya subkutanöz olarak kullanılmakta.

İvermektinin Kullanıldığı Dermatolojik durumlar;

  • Skabiyer-Uyuz
  • Bitlenme-Pedikülosis
  • Rozasea-Roza-Gül hastalığı
  • Demodeks infestasyonu
  • Filaryasis
  • Loiyasis
  • Miyasis
  • Kutanöz larva migrans
  • Kutanöz larva kurrens
  • Onkoserkiyasi

Uyuz-Skabiyes

Salgınları ile toplumsal hatta zaman zaman global bir problem olmaya devam etmekte. Bulaşıcı olması önemli ve tek morbidite kaynağı. Dünyada her yıl 300 milyon üzerinde yeni uyuz olguları gözlenmekte.  Aile bireylerinin yakın teması, kalabalık ve toplu yaşam alanları, global göç, kötü hijyen ve beslenme, evsizlik, demans ve cinsel temas gibi hastalığı kolaylaştıran faktörler hastalığın salgınlarında ana kaynaklar. Bulaşma ancak hastalıklı bir insandan parazitin diğer bir insana 15-20 dakikalık bir deri teması ile geçmekte.  Klinik olarak uyuz kendisini şiddetli kaşıntılı papül, püstül, tünel, nodül ve bazen de ürtikeryal papül ve plaklarla belli eder. Yaşlı, demanslı ve immun sistemi baskı altında olan kişilerde klinik daha ağır seyretmekte; kabuklu-krutlu veya Norveç uyuzu formu görülmekte. Yanlış klinik tanı ile steroid kullanımı ile oluşan yaygın tabloya ise "uyuz inkognito" adı verilmektedir. Tedavide genellikle topikal olarak permetrin, lindan (gama benzen hekzaklorid), petrolatum içinde %6  konsantrasyonda presipite sülfür, krotamiton, malatyon, alletrin ve benzil benzoat kullanılır(daha detaylı bilgi için...)

İvermektin yüksek ektoparaziter etkinliği ile uyuz hastalığının tedavisinde sistemik veya topikal olarak kullanılmakta. Sistemik ivermektin uyuz tedavisinde 200 μg/kg tek doz olarak önerilmekte, ancak sıklıkla 2 haftalık aralıklar ile 2-3 tedavi uygulanmakta. Dişi fertil uyuz parazitleri epidermiste keratinosit ve intersellüler sıvı ile beslenirken yumurtaları 6-7 günde bir ortaya çıkar. Ağız yolu ile kullanılan ivermektinin yarı ömrü 36 saattir ve bu yumurtalara etkinliği bulunmadığı için bu aralıklar ile uygulama önerilmektedir. 2 haftalık dozlar parazit yavrularının eliminasyonu için gereklidir. İvermektinin 200μg/kg’dan az dozlarda kullanımı tam etki göstermemekte.

Klinik başarı topikal permetrin tedavilerinde elde edilen sonuçlar ile aynı düzeydedir. Ancak ivermektinin standart topikal uyuz tedavilerine göre bazı avantajları bulunmakta. Uygun hastalarda kolay ve hızlı uygulanabilir olmaları, topikal ilaçları kullanan hastaların kullanım ihmal ve hataları olmaksızın ağız yolu ile alındığında tüm deri yüzeyinee ulaşması ve iyi tolere edilmesi, maksimum hasta uyumu, topikal ilaçları kendi kendine yeterli uygulamlayacak yaşlı, düşkün, demanslı ve yatalak hastalarda kullanımın kolaylığı, pemfigus gibi deri bütünlüğü bozulmuş uyuz hastalarında topikallerin kullanım zorluğu, bakımevi, yatılı okul, askeri kışla gibi toplu yaşam alanında sistemik ivermektin tedavisinin pratikliği, kabuklu-Norveç uyuzunda topikal kullanım zorluğunu ortadan kaldırması, topikal uyuz ilaçlarının kullanımı sırasında gelişebilen iritasyon ve alerjilerin olmaması...gibi. 

Sistemik ivermektinin uyuzda kullanımında ivermektinin deride ve sebumda etkin konsantrasyona ulaşması ve uzun süre kalması için akşam yatma öncesi kullanımı ve sabaha kadar sıcak su ile banyo yapılmaması önerilmekte.  

Norveç uyuzunda 1. 2. 8. 9. 15. 22. ve 29 günlerde ivermektinin kullanımı hatta topikal permetrinin 2-3 gün arar ile 2 hafta kullanımı önerilmekte.

Ancak tüm klinik çalışmalar halen uyuz tedavisinde altın standart ilacın topikal permetrin kullanımı olduğunu göstermekte.

Topikal %1 ivermektin  400 mcgr/kg 10 ml propilen glikol içinde hazırlanarak diğer topikal uyuz ilaçları gibi tüm vücuda sürelerek 8-12 saat bekletilerek 1 hafta arar ile uyygulanır. .

Pedikülozis

Baş bitlenmesinde saçlı deride kaşıntı en başlıca belirtisi olup, yumurtaların yada bitin saçlı deride gözlenmesiyle tanı konulabilir. Sekonder bakteriyel infeksiyonla birlikte impetiginizasyon, servikal ve oksipital lenfadenopati nedeniyle primer bakteriyel infeksiyon tabosuyla karışabilmektedir. Pedikülosisi yeterli tedavi etmek için tüm temas eden bireylerin tedavisi gereklidir. Baş bitlenmesinde başlıca permetrin losyon, ıslakken saçları ince dişli tarakla taramak önemlidir. Şiddetli olgularda ise oral trimoksazol veya ivermektin eklenebilir. Sıcak havada 30 dakikalık uygulama da önerilmektedir. Dirençli olgularda ise saçlı deriyi traşlama uygulanabilir. Çevresel buhar şeklinde insektisit uygulaması ise önerilmemektedir.

İvermektin saç bitlenmesinde;

  • 0.5% losyon formu 2 hafta arar ile kuru saçlara uygulanır 10 dakika sonra yıkanır. 
  • 200‑μg/kg dozlarda ağız yolu ile 1 hafta arar ile 2 doz uygulanmakta.

Pediyatrik grupta kan-beyin bariyer immatüritesine bağlı geçiş olduğundan dolayı beş yaş altı çocuklarda, gebelik ve emzirme dönemlerinde önerilmemektedir. 

İvermektin vücut ve genital alan bitlenmesinde erişkinlerde 1 hafta ara ile günlük 12 mg olacak şekilde kullanılmakta.

İvermektin %0.8 topikal formülasyonda 4000 μg/kg veya 15-25 ml olarak pedikülosis kapitisli hastalara uygulanabilmektedir.

Ancak tüm klinik çalışmalarda halen saç ve vücut bitlenmesinin tedavisinde altın standart ilacın topikal permetrin ve malathion olduğunu göstermekte. Bunlara dirençli olgularda(iki kez kullanımlarında direnç saptanırsa) ivermektin tercih edilmeli.

Onkoserkiyasis(Nehir Körlüğü hastalığı)

Onkoserkiyasis bir nematod olan "Onkoserka volvulusun" "Similum türü" karasineklerin ısırması ile deride rahatsız edici kaşıntı, deri lezyonları ve göz belirtileriyle karakterize bulaşıcı bir hastalıktır. Parazit ilk olarak 1893 yılında tanımlanmıştır . Tüm vücutta yaygın kaşıntının yanı sıra deride likenifikasyon ve subkutanöz nodüller olan onkoserkomalar gövde, kol ve bacaklarda gözlenir. Göz kapağı tutulumu körlüğe yol açabilir. Kısmen kontrol edilse de, Afrika, Arabistan ve Amerika’da endemik olarak gözlenebilmektedir.

Onkoserkiyasis infekte karasinek ısırığıyla geçiş yaparak, larva ve daha sonra erişkin filarya şekline dönüşür. Deri belirtileri şiddetli kaşıntı, akut ve kronik dermatit, vitiligo-benzeri hipopigmetasyon ve atrofi şeklinde gözlenebilir. Onkoserkal göz tutulumu değişik belirtilere yol açarken, körlük bile gözlenebilmektedir. Tanı yüzeyel deri biyopsilerinde veya yüzeyel deri parçasında direkt larva görülmesi ile konur. Bazı olgularda mikrofilaryalar direkt yarık lambada göz anterior kamarasında hareket ederken gözlenebilir.

İvermektin onkoserkiyasiste seçilmesi gereken bir ajan olarak, Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası sağlık programlarında kullanımını tavsiye edilmektedir. İvermektin mikrofilarisidal etkili iken, erişkin solucanları öldürmemektedir. Bununla birlikte ilk doz sonrası erişkin dişi solucanlardan mikrofilarya salınımını azaltmaktadır. Çoklu ivermektin dozları solucanın embriyonik gelişimini bozup, hücresel antifilaryal immun yanıtı tedrici olarak geliştirmektedir. Ivermektin onkodermatit, iridosiklit ve sklerokeratit sıklığını da azaltmaktadır. Onkoserkal kaşıntı sıklığını azaltması konusunda tartışmalı sonuçlar bulunmaktadır (14). Optimal ivermektin dozu 150 μg/kg olmasına karşın, verilme sıklığı tartışmalı olup 150 μg/kg tek dozdan yılda 3 kez uygulanmasına kadar değişmektedir. Optimal tedavi süresi konusunda fikir birliği yoktur. Tek doz ivermektinle tedavi edilen hastaların 1/3 kadarı tam kür sağlayabilmiştir. İvermektinle hızlıca deride mikrofilaryal sayılarında düşme sağlanmasına karşın, bir yıl içinde %20 oranında tekrar aynı sayıda gözlenebilmektedir. Bu yüzden erişkin solucanın tüm erişkinlik hayat süresi olan 12-15 yıl boyunca yeni tedaviler uygulanmalıdır.

İvermektin endemik bölgelerde hastalığı kontrol edebilmek için yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Erken infestasyonlarda tek doz 150-200μg/kg ivermektin 1/3 hastada tedavi edici olabilir ve 2/3 hasta ise 1 yıl içinde relaps gösterebilir. İkinci ve üçüncü dozlar 1-2 ay sonra sırasıyla uygulanmalıdır.  Kaşıntı, tipik döküntü veya eozinofili olan hastalarda 6-12 aylık aralarla yeni dozların uygulanması önerilmektedir. Onkoserkiyasiste standart ivermektin tedavisi 150μg/kg oral ivermektin olup 6-12. aylarda tekrar uygulanması gereklidir. Hayli lipofilik olan ivermektin tek doz uygulamada etkili olarak mikrofilaryaları öldürebilmektedir. Aynı zamanda onkoserkiya volvulusa karşı konak immun yanıtını da arttırır.  İvermektin alımından 1 yıl sonra bile deri mikrofilarya yoğunluğu en az %20 tedavi öncesi seviyelerde olduğundan erişkin solucanların yaşam süresi boyunca uygulanması önerilir.  Yüksek doz 800 μgr/kg ivermektin, 150μgr/kg dozla eşit etkinlikte bulunmuştur ve daha zararlı olabilir. İvermektin ve albendazol kombinasyonu güvenli olmasına karşın etkinlik farkı bulunmamaktadır.

Profilaktik amaçlı ivermektin kullanımının ise etkili olmadığı belirlenmiştir. 

Kutanöz Larva Migrans

Kutanöz larva migrans nematodların deriye epidermal migrasyonu sonucu oluşurken, en sık etkeni çengel şeklinde gözlenen kancalı kurt Ankilostoma braziliens’tir. Bu deri infestasyonu en sık subtropikal bölgelerde görülürken, endemik olarak Karayipler, Orta Amerika, Güney Amerika, Güneydoğu Asya ve Afrika’ da gözlenebilir. Çıplak ayakla yürümek, olguların %95’inde risk faktörüdür. Endemik alanları ziyaret eden turistlerde ise %6.7 oranında seyahat ilişkili hastalık olarak gözlenmektedir.

Erişkin kancalıkurtlar kedi ve köpek barsağında yaşarken, kurt yumurtaları feçesleriyle atılır. Yumurtalar ıslak toprakta hayatta kalıp, infektif 3. evre larva formuna yaklaşık bir haftada dönüşür. Larva konağa geçtikten sonra uygun penetrasyon bölgesinde deriye geçer. Tinea pedis gibi deri defektleri bunu kolaylaştırırken, bu zorunlu bir durum da değildir. Penetrasyondan birkaç saat sonra kırmızı papül ve nonspesifik dermatit gelişir. Sonraki 1-5 gün için de sürüngen şeklinde erupsiyon 2-4 mm genişlikte eritematöz, eleve ve serpentin yollar şeklinde ortaya çıkar. Larva tipine bağlı, günde birkaç mm veya birkaç cm şeklinde larva ilerler. Lezyonlar genellikle ayak, karın, kalça, el ve genital bölgede gözlenirken, herhangi bir yerde de oluşabilir.

Kutanöz larva migranslı olguların %80 kadarında kaşıntı oluşabilir. Kutanöz larva migrans tanısı klinik belirtiler ve hasta hikayesi ile konabilmektedir. Larva tüm hayat döngüsünü insanda tamamlayamaz ve genellikle birkaç ay içinde ölür. Kendini sınırlayan bir hastalık olmasına karşın, şiddetli kaşıntı ve sekonder infeksiyon nedeniyle sıklıkla tedavi edilir. İvermektin 200 μgr/kg tek doz şeklinde seçilecek ilaç iken, alternatif olarak albendazol gibi ilaçlar da kullanılabilir. Oral antihistaminik ve topikal steroidler kaşıntıyı azaltabilmektedir. Oral antibiyotikler ise stafilokok ve streptokoklara bağlı sekonder bakteriyel infeksiyonda önerilmektedir. Diğer komplikasyonları arasında şiddetli vezikülobüllöz lezyonlar veya pomfoliks %10-15 olguda gözlenebilir. Follikülit, eritema multiforme ve eozinofilik enterit oluşabilir. Çok nadiren visseral larva yayılımına bağlı kutanöz larva migrans Löffler sendromu şeklinde komplike olabilir. Değişik parazitlerin pulmoner larval migrasyonu sonucu gelişen tip 1 reaksiyon olduğu düşünülen bu tabloda, migratuvar pulmoner eozinofilik infiltratlar, periferal eozinofili, kırgınlık, ateş ve öksürük meydana gelir. Bu tabloda ivermektin tedavisi etkili olabilmektedir. Radyografide ince miliyer nodüller veya diffüz retikülonodüler intersitisiyel opasiteler gözlenebilir. Filaryal larvaların balgam, bronşiyal yıkama sıvısı veya akciğer biyopsisi ile gözlenmesi Löffler sendromu tanısı için gereklidir. Löffler sendromu tedavisinde ise ivermektin gibi antihelmintik ajanlar dışında oral ve inhaler kortikosteroidler kullanılabilmektedir. Bazen belirtileri spontan gerileyebilmesine karşın, nadiren uzun dönem komplikasyon olarak akciğer fibrozisi ve akciğer yetmezliği gelişebilir.

Genellikle Ankilostoma braziliens’in yol açtığı hayvan kancalı kurtlarının hastalığı olan kutanöz larva migrans tek doz 12 mg (200μg/kg) ivermektinle başarılı şekilde tedavi edilebilmektedir. Kaşıntı her hastada tamamen gerilerken, larvanın tünellerde ilerlemesi 48 saat sonra durmaktadır. Eğer 1- 2 takviye dozu uygulanırsa kür oranı %97’ye çıkmıştır.

Kutanöz Larva Kurrens- Strongyloidosis

Strongyloidosisin akut ve kronik evrelerinde ivermektin ilk seçenek olarak öne çıkmakta. Larva kurrens strogiyloidiyasisin deri belirtisi. Larva kurrensin klinik belirtileri ve pozitif gayta Strongiyloides sterkoralis testi sonrası 1 gün 12 mg yada ardışık 2 gün toplam 24 mg oral ivermektinle tedavi uygulanmakta.

Miyasis

Kutanöz miyasis insanların karasinek-"Musca domestica" larvalarıyla infestasyonudur. Bu hastalıktat ivermektin; deri alanının ivermektib solüsyon ile yıkanması, topikal ve sistemik kullanımı şeklinde kullanılmakta. deri lezyonlarında miyazislerin çıkarılması sonrası 24 saat arayla 2 doz 6 mg ivermektin kullanılmakta.  i,Kokliomiyia hominivoraks’ta 400 μg/kg propilen glikol içinde topikal %1 ivermektin kremle iki saat topikal tedavi, Dermatobiya hominis’in yol açtığı furonküler miyasisli hasta %10 propilen glikol solventi içinde topikal ivermektinle iki saat boyunca topikal tedavi, H. lineatum’un yol açtığı miyasiste tek doz 200μg/kg ivermektin  etkili bulunmuş.

Filaryasis

 "Filarya bankrofti" ve "Wuchereria malay"i gibi filaryal parazitlerin yol açtığı enfeksiyon olup, taşıyıcıları "Culex, Anopheles, Aedes ve Mansonia" gibi sivrisineklerdir. Bulaşma sonrası klinik belirtileri arasında uzun süre geçmekte ve sonrasında bacaklarda akut lenfanjit, lenfadenit, orşit ve son evrede oluşan elefantiyasis tablosu yer almaktadır. Filaryasisli hastalar oral 150–400 µg/kg yüksek dozlarda ivermektinle tedavi edildiğinde mikrofilaryalar geçici olarak kaybolur(3 aydan uzun süre). Ancak ivermektin mikrofilarialara etki gösterirken erişkin solucanlara etkili olmadığı için  mutlaka tekrarlayan uygulamalar gerekmektedir.  İvermektinin dietilkarbanazinle-DEC kombinasyonu, tek başına uygulamalara göre Filarya bankrofti ve Wuchereria malayi mikrofilaremi azalmasında daha etkili olabilmektedir. Endemik bölgelerde yılda iki kez yüksek doz albendazol ve ivermktin kullanılmakta. 

 

Loiyasis, Loa Loa 

Atsineği loa-loa taşıyıcısı olup, krizoblar geçici prurigo nodülaris benzeri kol-bacaklarda ve göz çevresinde şişliklere yol açmaktadır. İvermektin loiyasis tedavisinde tek doz ve 400 µg/kg yüksek dozlarda hayli etkili olmakta.

Rozasea

Rozasea farklı klinik belirtileri ile sık gözlenen bir deri hastalığı. İvermektin tedavisi başarılı bulunmuş ve 2014 yılında topikal kullanımı Amerika FDA onamı almış.Rosacea kliniğinde özellikle İnflamatuvar reaksiyonlarda "Demodeks follikülarum" ektoparazitin tartışmalı olmakla birlikte  varlığı önemli olup oral veya topikal ivermektin bu hastalarda faydalı olabilmektedir. İvermektinin demodeksler üzerinde bu güçlü akarisit özellikleri yanında antiinflamatuar etkilerininde roza kliniğinde faydaları bildirilmekte. Topikal %1 ivermektin rosaceada oral ivermektinden daha hızlı etkide bulunmuş ve topikal permetrine eşit etkinlik sağlayabilmiş. Son yıllarda ivermektin + niasinamid + oksimetazol rosaceada birlikte topikal olarak kullanılmakta.

 

Demodeks İnfestasyonu

Demodeks follikülarum insan derisinde normalde bulunabilmekte. Ancak sayılarının artışı ile gelişen demodesiozis tablosu gözde blefarit, dış kulak yolu enfeksiyonları, akne, peroral dermatitise neden olabilmektedir.Normalde deri ve vücut immun sistem bu paraziti kontro altına alabilirken immunsuprese hastalarda yüzde veya vücutta demodesiozis tablosu gelişebilmektedir(lösemi ve HIV pozifliğinde). Demodesioziste sistemik oral yolla 250μg/kg tek doz ivermektinle tedavi edilebilmekte. Klinik tekrarlarında kullanılabilmekte. Papülopüstüler akne-rozasea benzeri yüz demodisikosis olgularında oral ivermektin ve topikal permetrin kombinasyonu ile tedavi uygulanmakta.

 

 Parazitik Orjinli Diğer Hastalıklar

Toksokara kanis antikoru olan kronik ürtikerli hastalarda ivermektinle tedavi edildiğinde bir yıllık takipte orta düzeyde düzelme sağlanmıştır. Hayvan uyuzları da insan bulaşı açısından ivermektinle tedavi edilebilmektedir.


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency