- Gösterim: 311750
Cilt hastalıkları, bazı sistemik hastalıklar ve fizyolojik olarak karşı karşıya kaldığımız iki problem; yüzde kızarıklık-eritem ve yanma ve kızarma atakları olan flushing.
Derimizde kızarma (eritem) belki de hepimizin zaman zaman yaşadığı bir problemdir. Ancak bunların sıklığı, kalıcılığının artması ve eşlik eden yanma problemlerinin varlığı, kişisel, psikolojik ve sosyal açıdan ciddi bir sorun hâline gelmektedir.
Deride kızarma (eritem), derinin mikro-dolaşım sistemini oluşturan kapiller damarların genişlemesi ve oksijenden zengin hemoglobinin artmasından kaynaklanmaktadır. Deride kapillerdeki bu genişleme, sinirsel uyarıdan ya da histamin gibi mediatörlerden (aracı maddelerden) kaynaklanabilir.
Derideki kapillerlerin sinirsel uyarımı, otonom sinir sisteminin kontrolü altındadır. Otonom sinir sistemi, deride kapillerler dışında terlemeyi de kontrol etmektedir.
Deride ısı artışı ile birlikte eritem gelişimi, temelde damarsal yapıların dış kısmında bulunan düz kasların direkt etkilenmesinden ya da bunları kontrol eden sinirsel vazomotor sistemin etkilenmesinden kaynaklanmaktadır. Vazomotor sistemin etkisi, merkezi ve periferik sinir sisteminden kaynaklanır.
Flushing
Flushing, sıklıkla blushing alanları olarak tarif edilen yüz, boyun, gövde üst kısmı, omuz ve kollarda görülür. Bu alanlarda kan dolaşımının daha fazla olması ve kan akımı düzenlenmesinin daha farklı olması rol oynamaktadır.
Flushing; sıklıkla yüz ve boyunda olmak üzere (daha az sıklıkla gövde üst kısmı, karın, el içi ve ayak tabanında olmakta) deride ritmik/ritmik olmayan ataklar şeklinde başlayan kırmızılık, hatta buna eşlik eden sıcaklık hissinde artış, yanma ve terleme artışına verilen genel tanımlamadır.
Başlangıçta kırmızılık, sadece ataklara paralel olarak gelip geçici iken, zamanla kalıcı olmaya başlamakta, hatta hafif kılcal damar artışları da eklenmektedir. Yeni damar oluşumu, genişlemiş damarlardaki deoksihemoglobinden kaynaklanmaktadır. Flushing, basit bir nedenle ilişkili olabileceği gibi, ciddi bir sistemik hastalıkla da ilişkili olabilmektedir.
Islak ve Kuru Flushing
Flushing ataklarında kızarıklık ile birlikte terleme artışı var ise buna “ıslak flushing” denilmektedir ve neden olarak otonom sinir sistemi düşünülmelidir.
Flushing ataklarında kızarıklık ile birlikte terleme yok ise buna “kuru flushing” denilmektedir ve neden olarak deride kan dolaşımında histamin gibi mediatörlerin lokal ya da sistemik artışı düşünülmelidir. Bu nedenle flushing ile birlikte terlemenin varlığı önemlidir. Örneğin, fizyolojik flushing ve menopozal flushing ıslak flushing iken, niasin'in neden olduğu flushing kuru flushing'dir.
Yanaklardaki damarlar, diğer anatomik alanlara göre daha büyük çaplı ve deri yüzeyine yakındır. Bu özellik, yüzde kızarmanın neden yanaklarda daha fazla olduğunu açıklamaktadır.
Kızarmada ve flushingde deri renginde farklılıklar olmaktadır. Bu, damarlardaki kandaki hemoglobinin oksijen seviyesi ile de ilişkilidir. Örneğin, rosaceada yüzde kızarma daha canlı kırmızı iken, polisitemi (kanda eritrosit fazlalığından kaynaklanan bir kan hastalığı) gibi hemoglobinde oksijenlenmenin azaldığı durumlarda canlı kırmızılık yerine, parmaklar, kulak memesi, dudak ve dilde daha yoğun, hatta morumsu-siyanoze bir flushing olmaktadır.
Yüzde eritemin sıklıkla basit ve fizyolojik bir sürecin belirtisi olabileceği gibi, daha ciddi sistemik hastalıkların ilk belirtisi olabileceği unutulmamalıdır.
Yüzde flushing ataklar hâlinde seyrediyorsa, sistemik olarak damarları etkileyen (vazoaktif) mediatörler ya da ilaçlar ilk olarak akla getirilmelidir. Flushing atakları sık ve uzun sürmeye başladığında, artan kan dolaşımı telenjiektazi (kılcal damar artışı) ve mevcut damarlarda daha belirginleşmelere neden olmaktadır.
Yüzde ya da vücutta kızarma veya flushing olan hastalarda iyi bir klinik öykü alınmalıdır. Bu öykü, hastalığın ön tanısı, istenebilecek kan tahlilleri ve tedavinin seçiminde son derece önemlidir.
Örneğin, kızarma atakları (flushing) ile birlikte 2 haftadan daha uzun süren ishal ataklarının varlığı ve flushing'e eşlik eden bronkospazm, baş ağrısı, kan basıncında düşme, taşikardi, karın ağrısı, ürtiker ya da kaşıntının varlığında akla sistemik hastalıklar getirilmelidir.
Hasta muayenesi ve değerlendirmesinde kızarma ve flushing'i hangi faktörlerin artırdığı sorgulanmalıdır. Yiyecekler, içecekler, ilaçlar, egzersiz, stres, duygu durumu ve mesleki koşullar sorgulanmalıdır.
Tanı Amaçlı İstenen Tahliller
Gerekir ise kan tahlilleri istenebilir:
-
Serum serotonin, triptaz, kromogranin A ve histamin.
-
24 saatlik idrarda 5-hidroksiindolasetik asit, vanilmandelik asit, norepinefrin, metaepinefrin ve prostaglandin D2 gibi maddeler.
Bu değerlerdeki yükselme; karsinoid sendrom, feokromasitoma ve mastoistozisi düşündürmelidir. Bu değerler normal ise:
-
Hematüri (idrarda kan) pozitif ise bu, böbrek karsinomlarını gösterebilir.
-
Vazoaktif İntestinal Peptid (VIP) yüksek ise pankreatik karsinoma akla getirilmelidir.
-
Kalsitonin yüksek ise medüller tiroid karsinoma akla getirilmelidir.
Hatta bazı hastalarda spesifik IgE ve prick testler yapılabilir.
Mast hücre aktivasyonları değerlendirilebilir: plazma triptaz, N-metil histamin, prostaglandin D2 gibi.
Sistemik bir hastalık desteklenmediğinde ise anksiyete, psikiyatrik bozukluklar ve idiyopatik flushing akla getirilmelidir.
Flushing Yapan Yiyecek Maddeleri
Bazı yiyecek maddeleri ve içerikleri eritem ve flushing'e neden olmaktadır:
-
Tiramin, histamin, sülfitler, nitritler
-
Alkol, aldehit, monosodyum glutamat (MSG)
-
Kapsaisin
-
Cigua toksin (bir balık toksini) gibi
Yüzde Kızarıklık ve Flushing Yapan Nedenler
Fizyolojik Kızarma ve Flushing
Heyecan, sinirlenme ya da yoğun duygusal durumlarda hemen hemen herkeste düşük yoğunlukta ve kısa süreli kızarmalar olmaktadır. Buna “Blushing” denilmektedir.
Çevresel ısı birçok kişide kızarmaya neden olmaktadır. Sauna gibi dış ısının çok yüksek olduğu durumlar ya da aşırı bedensel egzersizler de fizyolojik kızarmaya neden olabilmektedir.
Aslında beyindeki ön hipotalamusta bulunan vücut ısı düzenleme merkezi, ısı artışına karşı kan damarlarının genişlemesiyle cevap vermektedir, bu da kızarmadan sorumludur.
Sıcak içecek ve yiyeceklerin tüketilmesi; ağızda sıcaklık artışı ve hipotalamusun uyarılması ile kızarmadan sorumludur. Örneğin sıcak kahve, içeriğindeki kafeinden çok, sıcak olması nedeniyle kızarmaya yol açmaktadır. Bazı hastaların kızarma sırasında buz emerek ağız içerisindeki sıcaklığı düşürmesi ve hipotalamus ısı merkezini düzenlemesi, ilk 20-30 dakika içerisindeki flushinglerde etkili olmaktadır.
Kızarma bazı fizyolojik özel durumlarda artabilmektedir. Örneğin menopozal dönemde.
Ateş ve Flushing
Ateş, en sık flushing yapan nedendir. Özellikle gece terlemesi tipiktir. Ateş, enfeksiyon ya da enfeksiyon olmayan nedenlerden kaynaklanabilmektedir.
Menopozal Flushing ya da Klimakterik Flushing
Menopoz öncesi, menopoz ve sonrası dönemde kadınların %50-85'inde flushing ve terleme artışı gözlenmektedir. Benzer şikayetler, prostat kanseri nedeniyle gonadotropin-releasing hormon analogları (buserelin gibi) tedavide kullanılan erkeklerde de görülmektedir. Menopoz sonrası kadınlarda bu şikayetler 1-5 yıl sürebilmekte, hatta 10 yıl süren kadınlar bulunmaktadır.
Bu kadınlarda özellikle yüzde ve başta sıcaklık artışı ile birlikte flushing gözlenmektedir. Bazen bu sıcaklık ve flushing, boyun ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilmektedir. Bu şikayetlere kalp çarpıntısı da eklenebilmektedir. Flushing sonrası kadınlarda hafif üşüme ve titreme ile ruhsal gerginlik hissedilmektedir. Ataklar 3-5 dakika sürmekte, günde 20'den fazla atak olabilmektedir. Bu flushing atakları; sıcak hava, stres, alkol alımı ile daha fazla ortaya çıkmaktadır. Flushing ataklarının gece artması, hastada uykusuzluk, gerginlik ve yorgunluklara neden olmaktadır.
Menopozal dönemde östrojenin azalması ve buna bağlı olarak LH yükselmesinden kaynaklanmaktadır. Bu flushingde bazı nörotransmitterler de rol oynamaktadır (noradrenalin ve diğerleri gibi). Bu flushinglerde klonidin içeren -adrenerjik agonistleri tedavide etkili olmaktadır.
Veraliprid (antidopaminerjik ilaç), menopozal flushing şikayet ve sıklığını azaltmaktadır.
Flushing’e Neden Olan İlaçlar
Bazı ilaçlar menopozal flushing'i artırabilmektedir: 4-hidroksiandrostenedion, danazol, tamoksifen, klomifen sitrat ve löprolid gibi. Alkol alımı menopozal flushing'i artırabilmektedir.
Kortikotropin salgılatıcı hormon, doksorubisin ve niasin flushing'e neden olmaktadır. Sildenafil sitrat, %12 oranında flushing'e neden olmaktadır. Morfinin sistemik kullanımı yüz, boyun, omuzlarda flushing'e neden olmaktadır. Bunu histamin mediatörü üzerinden yapmaktadır. Epidural ya da eklem içerisine kortizon uygulamalarında yüzde flushing, genel vücutta eritem oluşabilmektedir.
Bunların dışında; tüm damar gevşetici ilaçlar (nitrogliserin, prostoglandinler), kalsiyum kanal blokerleri, amil nitrat ve butil nitrat, kolinerjik ilaçlar (metrifonat, antihelmintik ilaçlar), bromokriptin, TRH, tamoksifen, siproteron asetat, oral triamsinolon, siklosporin, rifampin gibi ilaçlar flushing yapmaktadır.
Bazı topikal ilaçlar (immünomodülatör takrolimus gibi) topikal olarak cilde, özellikle yüze uygulandığında ve sonrasında az da olsa alkol alımında yüzde aşırı kızarma yapabilmektedir. Bu, takrolimus kullanan hastaların %7'sinde gözlenmektedir.
Hipertansiyonda kullanılan ACE inhibitörleri bazı hastalarda yüzde flushing'e neden olabilmektedir. Flushing, narkotik analjeziklere bağlı olarak ortaya çıkabilmekte, hatta anafilaksiye neden olabilmektedir. Bunların dışında lidokain, morfin, kodein, D-tübokürarin, metokürin, etomidat, tiyopental, süksinilkoline, enfluran ve izofluran da aynı reaksiyona neden olabilmektedir.
Bunların dışında aspirin, NSAID'ler, polimiksin B sülfat, antikolinerjik ilaçlar, alkol, travma hatta stres bile reaksiyon ataklarına neden olmaktadır.
Tüm vazodilatör (damar genişletici) ilaçlar flushing yapmaktadır (nitrogliserin, nitrik oksitler, sildenafil sitrat, kalsiyum kanal blokerleri; nifedipin, verapamil, diltiazem gibi). Sistemik triamsinolon ya da eklem içi yapılan triamsinolon flushing yapabilir. Yüksek doz metilprednizolon kullanımı da flushing yapabilir.
Alkol Alımı ve Flushing
Asya ırklarında (özellikle Japon, Çin ve Kore) az miktarda alkol alımı sonrası aşırı flushing gelişebilmektedir. Flusshing'e eşlik eden bulantı ve taşikardi gelişebilmektedir. Bu kişilerde kanda asetaldehit yüksek bulunmuştur. Bunun nedeni, karaciğerde aldehit dehidrogenaz 2 eksikliği olabilir. Etanol yama testi (uygulama alanında deride aşırı eritem olması) bunu desteklemektedir.
Bu enzim eksikliği; Hodgkin lenfomada ve hipereozinofilik sendromda flushing yapabilmektedir. Alkolün vücuttaki metabolitleri de flushing yapmaktadır. Örneğin asetaldehit, güçlü bir flushing ajanıdır.
Klorpropamid (diyabet tedavisinde kullanılan kan şekeri düşürücü ilaç) ile çok az miktarda alkol alımı bile birkaç dakika içerisinde aşırı flushing'e neden olabilmektedir.
Alkol alımı ile birlikte flushing'de terleme olmayabilir. Ancak çarpıntı, tansiyon düşmesi ve hızlı nefes alma ortaya çıkabilmektedir.
Alkol alımı sonrası diğer flushing yapan nedenler; menopoz, karsinoid sendrom, medüller tiroid karsinoma ve bazı lenfomalarda flushing görülebilmektedir.
Trikloretilen kanserojendir ve flushing'e neden olmaktadır. Bu, alkollü içecekler içerisinde gaz hâlinde bulunmakta ve solunduğunda probleme neden olmaktadır. Bu problemler; deride döküntüler, yüz, boyun ve omuzlarda eritem, hatta kusma ve bulantı gelişebilmektedir.
Alkol bağımlılığı tedavisinde kullanılan disülfiram, aldehit dehidrogenaz enzimini inhibe etmekte, bu da alkol alımı ile flushing, kusma, bulantı ve hipotansiyona neden olmaktadır.
Mesleki nedenler ile alkol ve diğer kimyasallara maruz kalındığında flushing gelişmektedir. Örneğin klorpropamid, alkol ile birlikte alındığında flushing, baş ağrısı ve hipoglisemi yapmaktadır.
Alkol ile sülfonilüre içeren ilaçlar birlikte kullanıldığında hastaların %10-30'unda hipoglisemi ve flushing gelişmektedir.
Topikal takrolimus ve steroid kullanımı, alkol ile yüzde flushing yapabilmektedir.
Alerjik Reaksiyonlar ve Anafilaksi
Alerjik reaksiyonlarda yüzde kızarma ve ısı artışı olabilmektedir.
Anafilaksi, hayatı tehdit eden genel bir reaksiyonel durumdur ve flushing gözlenmektedir. Bunun dışında ürtiker döküntüleri ve anjiyoödem, klinik olarak diğer bulgulardır. Bunların dışında hipotansiyon, solunum zorluğu, sindirim sistemi problemleri, burun akıntısı, baş ağrısı ve göğüste ağrı olabilmektedir. Anafilaksi alerjik bir reaksiyondur. Hastaların üçte birinde neden bulunamaz.
Yiyecekler ve Flushing
Acılı ve ekşi yiyecekler, otonomik sinir sistemi üzerinden yüzde flushing'e neden olabilmektedir.
Monosodyum glutamat (MSG) flushing'e neden olmaktadır. MSG; kırmızı biber, diğer acılar, yiyeceklerdeki katkı maddeleri, sıcak içecekler ve alkolde bulunmaktadır.
Tuna balığı, birkaç saat sıcak ortamda kaldığında yenilmesiyle Tuna Balığı zehirlenmesi yapmaktadır. Terleme, flushing, kusma ve ishal belirtileri gelişmektedir. Bunun, balıkta çoğalan bakterilerin histidini dekarboksilasyona uğratarak histamin üzerinden yaptığı bilinmektedir.
Yiyecekler, içecekler ve alkollü içeceklerde bulunan tiramin, yüksek zincirli alkoller, monosodyum glutamat, aldehitler, nitritler, sülfitler flushing'e neden olmaktadır. Sülfitler (potasyum metabisülfit), flushing dışında zorlu ve sesli nefes alma (wheezing) ile birliktedir.
Nitritler, sıklıkla kürlenmiş etlerde bulunmakta ve flushing ile birlikte baş ağrısı yapmaktadır.
Acılı yiyeceklerde bulunan kapsaisin; flushing, baş ağrısı, hatta duyarlı hastalarda wheezing yapmaktadır.
Yiyecekler ile birlikte gelişen flushing, gustatuar flushing olarak tanımlanmakta; yüz ve vücutta iki taraflı flushing, terleme artışı, hatta burun akıntısına neden olmaktadır.
Tuna balığı ve somon yenildiğinde içeriğindeki histamin; flushing, ürtiker, kalp çarpıntısı ve alerjiye benzer semptomlara neden olmaktadır.
Flushing, tropikal ve yarı tropikal balıklar olan "ciguatera balıklarının" yenilmesiyle de zehirlenmeye neden olmaktadır. Bu durum, bu balıkların beslenmesinde kullandığı bir alg tarafından üretilen siguatoksin ve maitotoksinden kaynaklanmaktadır. Bu balıkların yenilmesinden sonraki saatler içerisinde; flushing, kusma, ishal, karın ağrısı, kaşıntı, batıcı ağrılar, ağızda, dilde, dişlerde ve damaklarda hissizlik, kas ağrısı, denge kaybı olmaktadır. Balıkların pişirilmesi, toksinleri etkisiz hâle getirmez.
Karsinoid Sendrom
Bu sendromda karsinoid bir tümör ve buna eşlik eden flushing, akciğer hava yollarının daralması (bronkospazm), bağırsakların hareketlenmesi ve kalp hastalıkları bulunmaktadır.
Feokromasitoma
Kromaffin hücre tümörü olarak da bilinmektedir. Flushing ve hipertansiyon görülmektedir. Kromaffin hücreler, böbrek üstü bezinde medullada bulunmaktadır. Bu hücreler, katekolamin sentezi ve depolanması görevini görmektedir. Hipertansiyon bu klinik tabloda %60 oranında görülmektedir. Bu kişilerde tansiyon stabil değildir. Ataklar genellikle birkaç dakikadan saate kadar sürmektedir ve taşikardi ile birliktedir. Bunlara eşlik eden baş ağrısı, terleme artışı, çarpıntı eşlik etmektedir. Göğüs ve karın ağrısı, hatta bulantı ve kusma olabilmektedir. Ataklar kendiliğinden ya da karına yapılan sert basınç uygulamaları ile gelişebilmektedir. Feokromasitoma tanısı, 24 saatlik idrarda katekolamin metabolitleri (metanefrin ve normetanefrin) seviyesinde yükselmelerin saptanması ile konulmaktadır. Ayrıca karın tomografisi ile böbrek üstü bezi medullasının tümöral kontrolü önemlidir.
Mastositozis
Mast hücreleri; başlıca histamin, ayrıca triptaz, kimaz ve karboksipeptidaz sentezleyip depolamaktadır (serotonin dışında). Mastositozis, bu hücrelerin benign ve malign tümörlerine verilen genel tanımlamadır. Burada kendiliğinden, deri mastositozisinde deri travmatize edildiğinde veya alkol alındığında kızarma olmaktadır. Bu flushing ataklarına; baş ağrısı, solunum zorluğu, çarpıntı, karın ağrısı, ishal ve bayılma eşlik edebilmektedir. Özellikle mastositoziste hipotansiyon olmaktadır. Erişkinlerden daha çok çocuklarda gözlenmektedir. Çocuklarda daha sık gözlenen “ürtikerya pigmentoza”; flushing belirtileri dışında deride kırmızı-kahverengi maküller, papüller, nodüller ve plaklar ile karakterizedir. Bunun dışında mastositozisin “telenjiektaziya makularis eruptiva perstans” (TMEP) ya da deride birkaç tane olarak görünen “soliter papüler mastositoma” klinik formları da bulunmaktadır. Tanı, 24 saatlik idrarda histamin ya da prostaglandin D2 metabolitlerinin seviyelerinin ölçümü ile konulmaktadır. Serum triptaza bakılır. Sadece deri mastositozisinde bu normaldir ($<$20 ng/mL). Fakat bunun üzerinde olması sistemik mastositozisi desteklemektedir. Deri lezyonlarından biyopsi alınması tanısal açıdan önemlidir.
Medüller Tiroid Karsinoma
Tiroid bezinin medullasındaki parafolliküler C hücrelerinden kaynaklanan malign bir tümördür. Yüzde, kollarda ve omuzda flushing, renk değişimi ve telenjiektazi artışına neden olmaktadır. Bu hücrelerden biyolojik aktif maddeler; kalsitonin, prostaglandinler, histamin, P maddesi (substance P), ketakalcin, levodopa, adrenokortikotropik hormon ve kortikotropin salgılatıcı hormon yapılmaktadır. Klinik belirtilerden bunlar sorumludur. Bu karsinomada ishal ve flushing gelişmektedir. Alkol alımı şikayetleri ortaya çıkarabilmektedir. Kalsitonin geni ile ilişkili peptid (CGRP), flushing gelişiminden sorumludur. Ayrıca kalsitonin, prostaglandinleri uyarmakta, bu da flushing'e neden olmaktadır.
Pankreas Hücre Tümörleri
Bu, "Vazoaktif İntestinal Polipeptit (VIP)” salgılayan pankreas tümörleridir. Sulu ishal, hipokalemi ve aklorhidri var ise buna “Verner-Morrison Sendromu” denilmektedir. Ataklar sırasında flushing görülmektedir. Hastalarda bunlara ek olarak kas krampları, bulantı, kusma, karın ağrısı ve krampları eklenebilmektedir. Hastaların %50'sinden daha azında ateş, hiperglisemi ve glukoz tolerans eksikliği olmaktadır. Kanda serumda ve gaitada VIP seviyesi yükselmiştir. Serum kromogranin A artmıştır. Karın tomografisi anlamlıdır.
Böbrek Hücreli Karsinoması
Böbreklerde prostaglandin sentezleyen hücre kanserleri flushing'e neden olmaktadır. Bu kişilerde yoğun idrarda kanama, yan ağrısı ve karında kitle gözlenmektedir.
Harlequin Sendromu
Harlequin Sendromu (HS); genellikle sıcaklık artışı ve egzersiz ile tetiklenen, yüzün sadece bir yarısında terleme artışı ile birlikte eritem ve diğer yüzde ve vücut yarısında sıcaklık ve terleme yokluğu ile seyir görülen nadir bir otonom bozukluktur. Yüzün vazomotor ve sudomotor nöronlarında etkilenme söz konusu olup termoregülasyonda bozulma mevcuttur. Genellikle idiyopatik olmakla birlikte mediastinal nörinom ve boyun cerrahisine sekonder olarak da gelişebilmektedir. Ayırıcı tanıda Pancoast Sendromu, Horner Sendromu ve Ross Sendromları düşünülmelidir.
Doğuştan Horner Sendromu
Nadir bir sendromdur. Gözde miyozis, göz kapağında düşüklük (ptozis), yüzün bir yarısında terleme yokluğu ve diğer yarısında flushing ve eritem olmaktadır.
Frey Sendromu (Aurikulotemporal Sinir Sendromu)
Bu sendromda, tek taraflı ya da iki taraflı olarak aurikulotemporal sinir dağılım alanında flushing, sıcaklık artışı ve terleme artışı ortaya çıkmaktadır. Belirtiler yeme ve stres ile tetiklenmektedir. Bu sendrom, erişkinlerde parotis bezi cerrahisi, travması ve enfeksiyonları sonrasında gelişmektedir. Çocuklarda ise sıvı besinler (sıklıkla meyve suyu) alınmaya başlandığında, 2-6. aylarda gözlenmektedir. Sıvı besinler ya da beslenmeden birkaç dakika sonra başlamakta, kulak ön kısmından yanağa doğru uzanan eritem gözlenmektedir. Terleme olmayabilir ya da 20-60 dakika sürebilmektedir. Çocuklarda genellikle 5 yaşında kaybolmaktadır. Yüzde gelişen zona sonrası da Frey sendromu gelişebilmektedir. Parotis hasarı sonrası parasempatik sinirlerin yanlış çalışmasından kaynaklanmaktadır.
Yalancı Karsinoid Sendrom
Erkeklerde ikincil hipogonadizme bağlı olarak gelişmektedir. Testosteron enantat verildiğinde düzelmektedir.
Diğer Flushing Nedenleri
Ailesel Monoaminoksidaz Eksikliği
Stres ve bazı yiyecekler, ishal, baş ağrısı, çarpıntı ve flushing'e neden olmaktadır. Bu kişilerde sertralin hidroklorür kullanılmaktadır.
Nörolojik Nedenler
Bazı nörolojik hastalıklar flushing ile seyredebilmektedir: Parkinson hastalığı, disotonomi, ortostatik hipotansiyon, migren, multiple skleroz, beyin tümörleri, epilepsi, omurilik (spinal kord) hasarları ve otonomik hiperrefleksi gibi. Parkinson, migren ve multiple skleroz hastalarında vazodilatasyon ve otonomik disfonksiyon nedeni ile flushing sık görülmektedir.
Trigeminal sinir hasarları, bu sinir dağılım alanlarında flushing'e neden olabilmektedir.
Bazı yüz migreni hastalarında ataklar sırasında flushing, nevraljiler ve göz yaşı artışı olabilmektedir.
Otonomik epilepsiler, "diensefalik epilepsi" olarak da bilinmektedir. Bu nadir sendromlarda ataklar şeklinde ve geçici flushing, taşikardi, hipertansiyon, bilinç kaybı ve uyuşma hissi olmakta; ayrıca tükürük salgısında artış, pupillerde genişleme ve sfinkterlerde spazm gelişmektedir.
Otonomik hiperrefleksi, sıklıkla omurilik (spinal kord) hasarlarında ortaya çıkmaktadır. Flushing, baş ağrısı ve terleme olmakta; ayrıca hipertansiyon, bacaklarda ağrılı kas spazmları ve postural hipotansiyon olmaktadır.
Nedeni Açıklanamayan ve Psikiyatrik Flushing
Anksiyete, flushing ve terleme ile birliktedir. Anksiyete tek başına ya da diğer psikolojik bozukluklar (depresyon gibi) ile birlikte olabilmektedir.
Panik atak sırasında sıcak ya da soğuk flushing, nefes alma zorluğu (dispne), kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, şok durumu, gerçeklik duyusunun kaybı, uyuşmalar ve titremeler ile birlikte olabilmektedir.
Ek Olası Tanımlar
-
Rozasea (Rosacea): Daha ayrıntılı bilgi için…
-
Eritromelanozis Follikülaris Fasiei et Kolli (Erythromelanosis follicularis faciei et colli) ya da EFFC: daha ayrıntılı bilgi için…