- Gösterim: 2636
Kalıcı makyaj, estetik amaçlarla kaş, göz kapakları ve dudaklara uygulanan popüler bir dövme türüdür. Ayrıca, meme başı ve areolalarının yeniden yapılandırılması, kafa derisindeki saç köklerinin taklit edilmesi, yara izlerinin ve vitiligonun kapatılması gibi tıbbi dövme uygulamaları da bulunmaktadır. Klasik dövmelerin kalıcılığının aksine, kalıcı makyajda istenen renk yoğunluğunu ve şekli korumak için zamanla yeniden uygulama yapılması gerekmektedir. Bu durum, deriye uygulanan pigmentlerin zamanla solmasından kaynaklanır. Solma, uygulama yöntemleri veya kullanılan aletlerden ziyade, tercih edilen dövme mürekkep pigmentlerinin özellikleriyle ilgilidir. Kalıcı makyajda kullanılan renklendiriciler, geleneksel dövme mürekkeplerindeki nanopartiküllere göre genellikle daha büyük pigment parçacıkları içerir. Daha büyük inorganik pigmentlere sahip kalıcı makyaj zamanla solarken, daha küçük ve kararlı organik pigmentlere sahip klasik dövmeler daha kalıcıdır.
Kalıcı makyaj, kaşlar, kirpikler ve dudaklar gibi yüz özelliklerinin doğal görünümünü artırmak amacıyla yapılan bir dövme türüdür. Uygulamanın kalıcı olmaması nedeniyle, yarı kalıcı makyaj, mikropigmentasyon, derma-pigmentasyon veya estetik dövme gibi terimler daha sık kullanılmaktadır.
Son yıllarda dövme uygulamaları, çeşitli tıbbi alanları kapsayacak şekilde genişlemiştir. Bu dövme türüne medikal dövme denir. Medikal dövmeler, meme ameliyatı sonrası areola ve meme ucunun yeniden oluşturulması, cilt izlerinin kapatılması, saç dökülmesinde saç ve saç köklerinin taklidi ile vitiligonun görsel olarak kamufle edilmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Kozmetik yarı kalıcı makyajların temel motivasyonu genellikle güzellik ve öz saygıyken, tıbbi dövmelerin amacı normal görünümün yeniden kazanılmasıdır. Tıbbi amaçlarla dövme kullanımı, binlerce yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Korunmuş mumyalarda bulunan dövme izleri, bu dövmelerin eklem ağrısını ve artriti hafifletmek amacıyla, eklem yüzeylerine iyileştirici özellikler kazandırmak için yapıldığını göstermektedir.
Günümüzde klasik dövmeler esasen dekoratif bir amaç taşımakta ve vücut süsleme amacıyla özel dövme mürekkepleri ve cihazları kullanılmaktadır. Son birkaç yılda dövme ekipmanları, iğneleri, mürekkepleri ve tekniklerinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Dövme, giderek daha popüler hale gelmekte ve birçok ünlü, vücutlarını dövme tasarımlarıyla kaplayarak hayranlarını, özellikle de gençleri dövme yaptırmaya teşvik etmektedir. Birçok kişi ilk dövmesini gençlik döneminde veya erken yetişkinlikte yaptırmakta ve zamanla dövme sayıları artmaktadır. Ayrıca, yarı kalıcı makyaj uygulamaları, güzellik sektöründe en hızlı büyüyen alanlardan biri haline gelmiş, özellikle kadınlar yüz hatlarını geliştirmek ve güncel trendlere uyum sağlamak için bu yöntemi tercih etmektedir.
Klasik dövmeler, yarı kalıcı makyajlar ve medikal dövmeler benzer temel prosedürlerle uygulanmaktadır. Bu uygulamalarda, istenen pigment cildin dermisindeki papiller tabakaya özel dövme iğneleri kullanılarak yerleştirilir. İğnelerle cildin delinmesi, bir inflamasyon sürecini başlatır. Dermisteki makrofaj hücreleri, yabancı cisim olan pigment parçacıklarını fagositoz yoluyla yutarak ciltte izole etmeye çalışır. Bazı makrofajlar pigment parçacıklarını lenf nodlarına taşırken, diğerleri birden fazla pigment parçasını yutarak makrofajların lenf sistemine girmesini engelleyen bir çapa ulaşır. Sonuç olarak, pigment içeren makrofajlar dermisin bağ dokusundaki kolajen demetleri arasında kalır ve pigment, cilt yüzeyinden görünür hale gelir. Makrofajlar hücre ölümüne uğradıktan (apopitoz) sonra, yeni makrofajlar bu pigmentleri tekrar yutar. Bu fagositoz ve apoptoz süreci, dövme sonrasında sürekli olarak tekrarlanır ve dermal makrofajların pigment yakalama-bırakma-yeniden yakalama döngüsü olarak tanımlanır. Dövme ve yarı kalıcı makyajların kalıcılığı, bu hücresel süreçlere dayanmaktadır. Zamanla pigmentin yapısında değişiklikler meydana gelir ve solgunlaşarak bulanıklaşır. Epidermiste biriken pigment ise epidermal tabakanın dökülüp yenilendiği doğal cilt yenilenme süreciyle birkaç hafta içinde kademeli olarak uzaklaştırılır.
Prosedür sırasında, iğne cildi deldikçe mürekkep kabındaki pigment cilde aktarılır. İğnenin geri çekilmesi, pigmentin dermise çekilmesine neden olan bir vakum etkisi yaratır. Bu tekrarlanan işlem, istenen pigment yoğunluğunu ve eşit dağılımı sağlamak için gereklidir. Genellikle dövme makineleri, dakikada 25 ila 150 kez deriye batacak şekilde 25 ila 150 Hz arasında çalışır. Kullanılan ekipmanın türüne bağlı olarak, santimetrekare başına 500 ila 4000 iğne deliği açılabilir. İğne sayısı, tek bir iğneden otuz veya daha fazla iğneden oluşan bir demete kadar değişiklik gösterebilir. Dövme makinelerinin hız ayarları, iğne tipleri, iğne sayısı ve kullanılacak teknik, yarı kalıcı makyaj sanatında estetik tercihlere ve istenen sonuca göre özelleştirilir.
Yarı kalıcı makyaj uygulamalarında, pigmentlerin ciltte yerleştirildiği derinlik, algılanan rengi önemli ölçüde etkiler. Pigmentler cilde daha derin yerleştirildiğinde, mavi gibi kısa dalga boylu renkler, kırmızı gibi uzun dalga boylu renklerden daha yoğun bir şekilde yansıtılır. Bu durum, kaş dövmeleri gibi uygulamalarda genellikle daha soğuk, mavimsi bir tonla sonuçlanır. Eğer pigment çok derin yerleştirilirse, nihai görünüm istenen renkten ziyade daha mavimsi olabilir. Bu derinliğe bağlı renk kayması, klasik dövmelerde de görülmektedir. Ancak klasik dekoratif dövmelerde, renk derinliğindeki değişiklikler genellikle genel tasarım üzerinde daha az belirgin olur. Örneğin, siyah dövmeler, ışığın ciltle etkileşimi nedeniyle orijinal mürekkep renginden farklı görünebilir, ancak bu farklılık tasarımın bütünlüğü ile uyumlu kalır.
Tüm dövme uygulamalarında kullanılan pigmentler, renklerine bağlı olarak görünür spektrumdaki ışığın belirli dalga boylarını emerek ve yansıtarak ışıkla etkileşime girer. Bu etkileşim, dövme yaptıran kişinin etnik kökenine (cilt tonuna bağlı olarak), uygulama yapılan anatomik bölgeye ve cildin kalınlığına göre değişiklik gösterebilir. Dövme mürekkeplerinin kimyasal bileşimi ve pigmentlerin parçacık özellikleri, iyileşme sürecinden sonra dövmenin son görünümünü belirlemede önemli bir rol oynar. Farklı bileşikler, bir pigmentin daha opak mı yoksa yarı saydam mı görüneceğini etkileyebilir; bu da dövmenin nihai sonucunu ve kalıcılığını etkileyebilir.
Dövme mürekkebindeki renklendiriciler, iki ana kategoriye ayrılır: pigmentler ve boyalar. Pigmentler, nanometreden mikrometreye kadar değişen boyutlarda çözünmeyen parçacıklardır. Bu parçacıklar mürekkepte fiziksel olarak asılı kalır ve ışık yansıması ve saçılması yoluyla renge katkıda bulunur. Boyalar ise, renkli bir çözelti oluşturmak için mürekkepte çözünen organik kimyasallardır. Boyaların kararlılığını ve performansını artırmak amacıyla, metalik tuz gibi inorganik bir bazla kaplanarak pigmentler oluşturulabilir. Bu işlem, boyaların kararlılığını artırır ve çözünmesini önler, böylece boyaların istenen renk niteliklerini korurken fiziksel pigmentlerin özelliklerini taklit eder. Pigmentler, kimyasal bileşimlerine ve üretim süreçlerine göre genel olarak dört kategoriye ayrılabilir:
-
Organik Pigmentler: Parlak ve canlı renkleriyle tanınan karbon bazlı pigmentlerdir. Genellikle daha küçük parçacık boyutlarına sahip olmaları, yarı saydam bir görünüm ve geniş bir renk yelpazesi sunar.
-
İnorganik Pigmentler: Çoğunlukla metal oksitler veya diğer mineral bileşenlerden üretilir. Bu pigmentler genellikle opaktır ve güçlü, dayanıklı renkler sağlar; ancak zamanla belirli kimyasal reaksiyonlar gösterebilirler.
-
Karbon Siyahları: Karbon içeren malzemelerin yakılmasıyla elde edilen bu pigmentler, özellikle siyah ve gri tonlar için kullanılır ve yoğun opaklıklarıyla dikkat çekerler.
-
Pigment Gölleri: Boyaların inorganik maddelerle birleştirilmesiyle elde edilen bu pigmentler, renklendiricinin kararlılığını ve performansını artırır. Pigment gölleri, opaklık ile boyaların renk zenginliği arasında bir denge sağlar.
Genellikle ham maddelerin oksidasyonu ile üretilen inorganik pigmentler, ağır metallerle olası kontaminasyon riski nedeniyle düzenleyici kısıtlamalara tabi tutulmuştur. Kalıcı makyajda yaygın olarak kullanılan bu pigmentler, dengesizleşebilir ve oksitlenebilir; bu da zamanla renk değişimlerine yol açabilir. Örneğin, demir oksitler cilt altında oksitlenerek altı ila sekiz ay sonra kırmızımsı bir ton alabilir, bu da istenmeyen renk değişikliklerine neden olabilir. Bu etkileri azaltmak için kalıcı makyajda daha soğuk veya nötr tonların tercih edilmesi önerilir.
Dövme ve kalıcı makyaj mürekkep üretiminde, ince öğütülmüş katı parçacıklar veya kaplanmış boyalar, renkli mürekkepler oluşturmak amacıyla taşıyıcı sıvılar ve yardımcı maddelerle birleştirilir. Taşıyıcı sıvılar, genellikle bir çözücü ve bir bağlayıcıdan oluşur. Bağlayıcılar (sıklıkla polieterler, polivinilpirolidon, blok kopolimerler, gomalak vb.) pigment parçacıklarını birbirine ve dövme iğnesine bağlayarak, pigmentlerin dermise yerleştirilmesini kolaylaştırır. Su, dövme mürekkebinin ana süspansiyon ortamıdır. Mürekkebin viskozitesini, dağılabilirliğini ve kuruma özelliklerini kontrol etmek için alkoller ve polioller eklenir. Katkı maddeleri, mürekkeplerin belirli özelliklerini artırmak veya azaltmak amacıyla kullanılır; bunlar genellikle koruyucu maddeler, viskozite artırıcılar, pH düzenleyiciler ve antioksidanlardır ve uzun vadeli kararlılığı sağlamak için eklenir.
Dövme mürekkepleri ve pigmentlerinin taşıyıcı sıvıları ile kimyasal bileşenleri farklılık gösterebileceğinden, uygulama sırasında farklı marka veya ürünlerin karıştırılmaması önemlidir. Karıştırma, uygulamanın dengesizleşmesine veya olumsuz reaksiyonlara yol açabilir. Ayrıca, renkler aynı olsa bile farklı markalardaki pigmentlerin parçacık boyutları farklı olabilir; bu da pigment fraksiyonları arasında uyumsuzluğa neden olabilir. Farklı mürekkep üreticilerinden gelen pigment parçacıkları karıştırma sırasında kümelenebilir ve dağılabilir özelliklerini kaybedebilir. Bu durum, pigmentin bir kısmının dermiste farklı derinliklere veya konumlara göç etmesine yol açarak, dövme veya kalıcı makyajın uygulandığı bölgedeki ciltte görünür bir dağılıma neden olabilir. Ayrıca, farklı taşıyıcı sıvılar farklı viskozitelere sahip olduğundan, iki farklı taşıyıcının homojen bir ortamda karıştırılması mümkün olmayabilir. Kalıcı makyaj dövme mürekkeplerinin ürün etiketlerinde içerik hakkında çok az bilgi bulunmakta ve etiketleme yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle, uygulayıcının mürekkep bileşimleri hakkında doğru bir tahminde bulunması zor olabilir.
Dövme mürekkebinde kullanılan organik pigmentler genellikle karbon bazlıdır ve stabilite sağlamak amacıyla inorganik elementler içerebilir. Bu mürekkepler, sundukları canlı renk seçenekleri nedeniyle çoğunlukla dekoratif dövme uygulamalarında tercih edilmektedir. Organik pigmentlerin nanopartikülleri, küçük boyutları sayesinde daha yarı saydam bir görünüm sağlar. Çoğu dövme mürekkebinde sentetik organik pigmentler bulunur; bu pigmentlerin kullanımı, sentetik malzemelerin bileşimlerinin daha kontrollü olmasından dolayı daha yaygındır. Son yıllarda, dövme mürekkeplerinin üretimine yönelik birçok düzenleme, özellikle Avrupa Birliği'nde daha sıkı hale gelmiştir.
Dövme mürekkebinde kullanılan inorganik pigmentler genellikle inorganik kimyasalların oksidasyonu veya doğal kaynaklardan elde edilir. Bu pigmentler, suda, yağda ve organik çözücülerde çözünmeyen metalik tuzlardan oluşur. İnorganik bileşenler içeren dövme ve kalıcı makyaj mürekkepleri, kadmiyum, kurşun, nikel ve cıva gibi ağır metallerle kontamine olma riski taşır. Bu konuda bazı yasal düzenlemeler bulunsa da, ürünlerin saflığına yönelik yeterli çalışmalar mevcut değildir. Bu ağır metaller insan sağlığına ciddi zararlar verebilir.
Yarı kalıcı makyaj veya medikal dövmelerde kullanılan mürekkeplerin içindeki inorganik pigmentlerin uygulama sonrası oksitlenme ve solma riskleri iyi bilinmelidir. İnorganik ve genellikle kalıcı makyajda kullanılan demir oksit pigmentleri, organik pigmentlere göre daha mat bir görünüm sunar; büyük parçacık yüzeyleri sayesinde daha fazla opaklık ve iyi bir renk gücü sağlar. Ancak, kalıcı makyajda bulunan demir oksitlerin cilt altında oksitlenebileceği (özellikle güneşin UV etkisiyle) ve dengesiz hale gelebileceği unutulmamalıdır. Bu oksitlenme, demir oksit pigmentlerini uygulamanın altı ila sekizinci ayında kırmızımsı bir renge dönüştürebilir, bu da hastalar için olumsuz bir durum yaratabilir ve hayal kırıklığına neden olabilir. Bu nedenle, güneş ışığına maruz kalan kaşlar gibi yüz bölgelerinde kalıcı makyaj uygulamaları için inorganik pigmentler kullanıldığında, daha soğuk veya nötr tonların tercih edilmesi önerilir.
Kalıcı makyaj, nispeten hızlı bir şekilde kaybolduğu için yarı kalıcı olarak kabul edilirken, medikal ve dekoratif dövmeler genellikle zamanla minimal renk bozulmasıyla ömür boyu sürmektedir.
Dekoratif dövme mürekkepleri genellikle nanometre ölçeğinde, daha küçük parçacıklara sahip organik pigmentlerden oluşur. Bu özellik, mürekkebin cilde daha kolay ve derin bir şekilde nüfuz etmesini sağlar, böylece daha canlı renkler elde edilir ve kalıcı uygulamalarla sonuçlanır. Nanopartikül içeriği, yalnızca derin penetrasyonu kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bu parçacıkların ciltteki dermal katmanlara entegre olmasına ve makrofajların fagositoz ve apoptoz süreçlerini desteklemesine yardımcı olur. Öte yandan, daha büyük inorganik pigment parçacıklarından oluşan kalıcı makyaj renklendiricileri, daha fazla opaklık sunar, ciltte daha yüzeysel bir yerleşim gösterir ve renkleri oksitlenme ve solmaya karşı daha hassastır. Daha büyük parçacık boyutu, derin bir ilk penetrasyonu engeller.
Dekoratif dövme mürekkebindeki nano partiküller, dermal katmanlarda daha fazla ve daha kararlı bir şekilde bulunurken, yarı kalıcı makyaj mürekkebindeki makro partiküller bu katmanlarda daha az sayıda ve daha az kararlıdır. Dekoratif dövme mürekkebinin daha küçük nano parçacıkları, dermal makrofajlar tarafından daha kolay bir şekilde fagosite edilir ve dermiste daha derinlere taşınarak daha kararlı hale gelir. Bu süreç, mürekkep parçacıklarını içeren makrofajların dermiste sabit kalmasıyla, dövme mürekkebinin dermal katmanlarda uzun süre varlığını sürdürmesine yol açar. Öte yandan, kalıcı makyajda kullanılan daha büyük parçacıklar, makrofajlar tarafından daha zor fagosite edilir. Kalıcı makyaj uygulanan ciltte gözlemlenen artan makrofaj aktivitesi, vücudun bu büyük parçacıkları temizlemek için sürekli bir çaba içinde olduğunu gösterir. Bu aktif çıkarma süreci, büyük parçacıkların toplanmasına ve göç etmesine neden olur. Artan makrofaj aktivitesi, pigment parçacıklarını deriden uzaklaştırmayı hedefleyen bir biyolojik sürecin varlığını gösterir. Sonuç olarak, bu durum renklendiricilerin görünürlüğünün azalmasına ve daha hızlı solmasına yol açar, bu da tekrarlanan uygulama gereksinimini artırır. Yarı kalıcı makyajda kullanılan renkler, zamanla, birkaç ay içinde azalmakta hatta kaybolmaktadır. Bu nedenle, istenen kozmetik etkiyi korumak için periyodik olarak yeniden uygulanması gerekmektedir. Daha uzun süreli sonuçlar elde etmek için ise birkaç ay arayla birden fazla seans yapılması önerilmektedir.
Makyaj dövmeleri ve medikal dövmelerde öneriler;
- Dövme sanatçısının deneyimi optimum sonuçlara ulaşmada çok önemlidir. Dövme sanatçısının uygulama alanına göre uygulamanın derinliğini belirlemesi çok önemlidir. Profesyonel uygulama, renklendiricilerin doğru derinliğe yerleştirilmesidir. Mürekkebin çok derin veya çok yüzeysel uygulanması eşit olmayan pigment dağılımı, daha hızlı solma veya hatta olumsuz reaksiyonlara yol açabilir.
- Dövme sanatçısının kullandığı doğru dövme aletleri ve dövme iğneleride son derece önemlidir.
- Kalıcı makyaj ve tıbbi dövmeler zamanla renklerde önemli bir azalma göz önüne alındığında, istenen kozmetik etkiyi korumak için periyodik olarak tekrar uygulamaların gerekli olacağı unutulmamalıdır. Renklerin doğal solma sürecini anlamak, uygulamadan beklentileri iyi yönetmeyi ve duyulan memnuniyeti artırmaya yardımcı olabilir.
- Çoğu kalıcı makyaj uygulaması kaş, göz kapakları ve dudak gibi hassas yüz bölgesine uygulandığı için mürekkebin içerik güvenliği en önemli unsurdur.
- Kalıcı makyaj mürekkeplerinde çıkarılması daha kolay renklendirici formülleri tercih edilmelidir. Bu daha esnek bir uygulama sağlarken, kalıcı hata riskini azaltabilir ve memnuniyetini artırabilir. Mürekkeplerin yeni formülleri düzeltme ve çıkarma yöntemlerini daha güvenli yapmalıdır. Daha fazla inorganik içerik içeren geliştirilmiş formüller, kalıcı makyajın dayanıklılığını arttırırken çıkarma zorluğu yaratabilir.
Günümüzde dövme mürekkeplerinin insan sağlığına zararları konusunda güçlü kanıtlar elde edilmesine rağmen, kalıcı makyaj uygulamalarının ve bunların tekrarlarının uzun vadeli etkileri hâlâ tartışmalıdır. Yeni renklendirici formülasyonlarının geliştirilmesine yönelik mürekkeplerin iyileştirilmiş stabilitesi konusunda pek olumlu bir yaklaşım sergilenmemektedir. Özellikle yeni formülasyonlardaki nanopartiküllerin artışı, bu partiküllerin biyolojik dokularla etkileşimleri ve uzun vadeli maruz kalmanın potansiyel sağlık etkileri hakkında endişelere yol açmaktadır.
Sonuç olarak, dekoratif dövmeler, yarı kalıcı makyajlar ve medikal dövmeler benzer protokollerle uygulanmasına rağmen, dövme mürekkepleri ve renklendiricileri arasında temel farklılıklar ve ciltteki davranışları açısından değişiklikler gözlemlenmektedir. Uygulama sırasında ciltteki derinlikler hemen hemen aynı olsa da, uygulamaların ciltteki görünürlük ve kalıcılık süreleri belirgin şekilde farklılık göstermektedir.
Dekoratif dövme mürekkepleri esas olarak organik pigmentlerden oluşur ve daha küçük parçacık boyutları ile daha fazla pigment stabilitesi ile karakterize edilir. Bu özellikleri, ömür boyu kalıcılıklarına katkıda bulunur. Öte yandan, ağırlıklı olarak inorganik pigmentler kullanan makyaj dövme mürekkepleri, daha büyük parçacık boyutları ve kademeli solma nedeniyle yarı kalıcı bir yapı sergiler. Makyaj dövmelerinin zamanla solması, makyaj tercihleri hızla değiştiği için önemli bir avantaj sunmaktadır. Ancak, bu özellik uygulamanın sık tekrarlanmasını ve sürekliliğini gerektirdiğinden, inorganik pigmentlerin güvenliği ve etkinliği konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.