- Gösterim: 2074
Atopik Dermatit Önleme ve Korunma, Tıbbi Yaklaşımların Önemi
Hastalıkların önlenmesi, günümüzde tıbbi yaklaşımların asıl amacı olmalıdır. Difteri, çiçek hastalığı, çocuk felci ve kızamık gibi bulaşıcı hastalıkların sıklığının günümüzde çok azalmış olması, önlemenin potansiyel gücünü göstermektedir. Önleme stratejileri, nüfus kitleleri düzeyinde etki ettiğinden, güçleri genellikle bir hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlarla karşılaştırıldığında maalesef yeterince takdir edilmez. Örneğin, kan şekerini oranında düşüren yeni diyabet ilaçları sıklıkla manşetlerde yer bulurken, diyabetin görülme sıklığını oranında düşürebilen egzersiz nadiren dikkat çekmektedir.
"Aşı karşıtlığı" olarak adlandırılan aşı güvenliği hakkındaki yanlış inançlar nedeniyle kızamığın yakın zamanda yeniden ortaya çıkması ve COVID-19 pandemisindeki aşı tartışmaları, bilim dışı müdahalelerin görünmez ve güçlü etkilerinin hatırlatıcılarıdır. Hastalığın önlenmesi, bir hastalığın ekonomik ve sosyal yükünü yönetmenin çok daha mantıklı ve maliyet açısından etkili bir yoludur.
Atopik Dermatitte Önleme Çabaları
Atopik dermatit tedavilerindeki gelişmelere rağmen, hastalığın önlenmesine yönelik çalışmalar maalesef yetersiz kalmaktadır. Önlemeye yönelik geleneksel stratejiler, ikna edici bir fayda göstermemiştir:
-
Beslenme: Sadece anne sütü ile uzun süreli beslenme stratejileri, annenin hamilelik sırasında ve sonrasında alerjenlere maruz kalmasının kısıtlanması, hidrolize formül süt kullanımı ve çocuklarda katı gıdalara başlama zamanlamasına müdahaleler etkili bulunmamıştır.
-
Destekler: Anne ve bebeğe D vitamini ve omega-3 yağ asitleri gibi desteklerin kullanılması, istisnalar dışında herhangi bir fayda göstermemiştir.
-
Çevresel Kontrol: Ev tozu akarlarını azaltarak atopiyi önleme çabaları da işe yaramıyor gibi görünmektedir.
Hamilelik sırasında soya formül sütleri ile birlikte prebiyotikler ve probiyotiklerin (dost bağırsak bakterileri) kullanımının hastalığın sıklığını oranında azaltabileceği öne sürülse de, bu kombinasyonun en iyi olduğundan hala emin değiliz. Hastalığı karakterize eden majör immünolojik değişiklikleri, rahimdeki fetal programlamayla kontrol edemiyoruz.
Hastalığın çocuktaki mevcut varlığına yapılacak sonraki müdahalelerin, sadece klinik alevlenmelerin kontrolünü sağladığı ancak hastalığın görülme sıklığını değiştirmediği düşünülmektedir. Bu nedenle, atopik dermatitleri önlemek için cilt bariyerinin güçlendirilmesi son zamanlarda daha fazla ilgi görmektedir.
Önleme Yaklaşımının Düzeyleri
Atopik dermatitte manipüle edilebilen risk faktörlerini belirlemek, hastalar için spesifikleştirmek ve hastalığın önlenmesine yönelik yaklaşımın önemli bir parçasıdır.
-
Birincil Önleme: Genellikle klinik bulgular ortaya çıkmadan önce müdahale etmeyi ifade eder.
-
İkincil Önleme: Klinik bulguları olanlarda semptomların kötüleşmesini önlemek için hastalığı erken bir aşamada tespit etmeyi ve tedavileri ifade eder.
-
Üçüncül Önleme: Klinik bulguların ve şikayetlerin azaltılması ile hasta yaşam kalitesinin iyileştirilmesini ifade etmektedir.
Atopik Dermatitte İkincil ve Üçüncül Önleme Stratejileri
İkincil Önleme: Erken Tanı ve Agresif Tedavi
İkincil önleme, hastalığın tanısı konulduktan sonraki tedavileri ve önerileri kapsar; amacı hastalığın daha sonraki seyrini veya şiddetini azaltmaktır.
-
Erken Agresif Tedavi: Atopik dermatit tanısı sonrası, hastalığın kronikleşmesini engellemek amacıyla erken ve agresif tedaviler önerilmektedir.
-
Bu, topikal anti-inflamatuar tedavilerin ve kaşıntı kontrolü için sistemik ilaçların kullanımını içerir.
-
-
Kaşıntı Kontrolü: Kontrolsüz kaşınmanın cilt hasarıyla sonuçlandığı ve bu hasarın otoimmünite üzerinden hastalığın kronikleşmesinde anahtar rol oynayabileceği düşünülmektedir.
-
Farmakolojik destek dışında, kaşımadan kaynaklanan hasarı sınırlamak için davranışsal yöntemler de önerilmelidir (tırnakların kısa kesilmesi, pamuk içerikli kapalı giysilerin tercih edilmesi gibi).
-
Farmakolojik yan etkilerin güvenliği dikkatle takip edilmelidir.
-
-
Komorbiditelerin Önlenmesi: Atopik dermatit tanısı sonrası, astım ya da rinit gibi komorbiditelerin önlenmesi için çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla setirizin ve levosetirizin gibi sistemik antihistaminiklerin ay boyunca kullanılması istenmiştir. Ancak, yapılan çalışmalarda bu antihistaminiklerin kaşıntı ve egzamatöz cilt lezyonlarını kontrol altına aldığı, fakat astım ve rinit gelişimini engelleyemediği gözlenmiştir.
-
D Vitamini: Hastalığın erken klinik evresinde D vitamini takviyelerinin başlanmasının, hastalığın sonraki şiddetini azaltmada küçük bir faydalı etkiye sahip olabileceği öne sürülmüştür.
Üçüncül Önleme: Proaktif Tedavi ve Komplikasyon Yönetimi
Üçüncül önleme, hastalık tedavisini, klinik belirtilerde alevlenmelerin ve kötüye gidişin önlenmesini, ayrıca hastalığa bağlı gelişebilecek komplikasyonların ve sekellerin önlenmesini kapsamaktadır.
Proaktif Tedavi (Koruma Konsepti)
Son yılda hastalık tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri, hastalığın klinik belirtilerinin stabil olduğu dönemde "proaktif tedavi" olarak tanımlanan tedavilerin uygulanmasıdır. Bu yaklaşım, sonraki alevlenmelerin sayısını önemli ölçüde azalttığı için etkin bulunmuştur.
-
Uygulama: Bu tedavide öncelikle aktif klinik olan atopik dermatitli hastada topikal ve sistemik ilaçlar ile klinik baskılanır ve remisyon sağlanır.
-
İdame: Remisyon sağlandıktan sonra, klinik olarak belirtilerin olmadığı hastalık yerleşim yerlerine bir sonraki alevlenme dönemine kadar devam edilmek üzere şu uygulamalar yapılır:
-
Topikal kortikosteroidler haftada iki ardışık gün kullanılır.
-
veya topikal kalsinörin inhibitörleri haftada bir gün kullanılmaya devam edilir.
-
Bu yaklaşım "hastalığın kontrolünü ele al, sonra koru" konsepti ile özetlenmektedir.
-
Yetişkin Atopik Dermatit ve Niasin
Atopik dermatitin büyük bir bölümü çocukluk döneminde başlasa da, yaklaşık 'ünde çocuklukta klinik bulgu olmadan yetişkinlikte hastalık ortaya çıkmaktadır. Yetişkinlerde atopik dermatit önleme çalışmaları oldukça azdır.
-
ABD'li kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada, niasin (B3 vitamini) alımının transepidermal su kaybını azalttığı bulunmuş ve yetişkin atopik dermatite karşı koruma sağlayabileceği düşünülmüştür. Ancak bunun tam tersi, yani niasin alımıyla kliniklerin paradoksal olarak artabileceği yönünde çalışmalar da bulunmaktadır.