Şakak Estetiği

Dünyanın ekolojik dengesindeki olumsuzluklar deniz canlılarını etkilemektedir. Son yıllarda tüm dünyada, özellikle Güneydoğu Asya denizlerinde, Kuzey Denizi’nde ve Meksika Körfezi’nde denizanası sayısında hem büyük bir artış var hem de alışık olunan türler değişmektedir. İklim değişikliğinin deniz suyu sıcaklığını artırması, ötrofikasyon (fosfor ve azot gibi besleyici elementlerin fazlalığından kaynaklanan kirlilik), aşırı avlanma ve biyolojik istila gibi çeşitli olasılıklar üzerinde durulmaktadır.

Deniz suyu sıcaklığının, fosfor ve azot gibi besin elementlerinin artması deniz suyunda plankton sayısının da artmasına yol açar. Planktonlar aynı zamanda denizanalarının besinidir. Kontrolsüz aşırı avcılık, denizanalarıyla beslenen ve denizanalarıyla aynı besini tüketen balıkların sayısının azalmasına neden olur. Denizanalarının ekolojik toleransının yüksek olması (düşük oksijen ve kirli sularda yaşayabilmeleri) ve denizanaları lehine bozulan denge, artışın diğer bir nedenidir. Balık larvalarıyla beslenen denizanaları balık sayısının daha da azalmasına neden olur. İç denizler ve okyanuslar arasında seyahat eden gemiler balast sularıyla başka bir bölgeye denizanalarının taşınmasına neden olurken, yeni bölgede doğal düşmanlarının olmaması denizanalarının biyolojik istilacı gibi davranmasına neden olarak ekosistemi iyice bozmaktadır. Bu duruma en iyi örnek Karadeniz’e Atlantik’ten gelen taraklı denizanasıdır. Bilim insanları önümüzde denizanalarının hüküm sürdüğü denizlere doğru bir gidişin olduğunu endişeyle belirtiyorlar. Ancak bu olumsuz gidişin tek kaynağı, ekosistemi bozan insandır.

Denizanası Yapısı ve Zehri

Denizanaları omurgasız canlılardır ve paleontolojik kayıtlar denizanalarının 650 milyon yıldan bu yana Dünya’da yaşadığını göstermektedir (dinozorlardan çok daha önce). Vücutları şemsiye ya da çana benzer ve şeffaf yapıdadır. Genel olarak saydam olan bu hayvanlar kirli-beyaz, mavi-mor-beyaz, kahverengimsi de olabilirler. Çoğu denizanasının sadece dokunaçları bulunmakla birlikte, bazılarının hem dokunaçları hem de kolları vardır. Dokunaçlarında bulunan knidoblast denilen zehir hücreleri yapıları, avlarını zehirleyerek beslenmelerini ya da düşmanlarından korunmalarını sağlar.

Her bir dokunaçta kapsül şeklinde knidosit adı verilen binlerce organel bulunmaktadır. Bu organeller içerisinde nematosist denilen kıvrılmış dikenli iplikler ve tübüller yapı kompleksi bulunur. Mekanik veya kimyasal uyarım, bu dikensi yapılar/tübüllerin küçük oklar gibi dışarı fırlamasına neden olur. Yapılarında taşıdıkları zehirlerin bileşimi, biyolojik aktivitesi ve gücü denizanası türlerine göre değişiklik göstermektedir. Denizanası zehirleri karmaşıktır ve içeriğinde toksinler; nörotoksik peptitler, biyoaktif lipitler, katekolaminler, histamin, hyaluronidazlar, fibrolizinler, kininler, fosfolipazlar ve çeşitli hemolitik, kardiyotoksik, nefrotoksik, miyotoksik ve dermonekrotikler içermektedir. Gerek toksin gerekse dikenli ip/tübüller immünolojik tepkileri de başlatmaktadır. Denizanası türleri ile temas sonrası reaksiyonlar genelde hafifken, az rastlanan bazı türlerin zehri ölüme yol açabilir.

Denizanası Teması Sonrası Reaksiyonlar

Genel olarak denizanası sokmalarına verilen tepkiler; denizanasının türüne, dokunaçlara maruz kalma süresi, temas sonrası dokunaçların deriden uzaklaştırılma süresi, temas edilen vücut deri alanı, derinin kalınlığı, kişinin genel sağlık durumu, kişinin kilo ve yaşı gibi birçok faktöre bağlıdır.

Denizanası teması sonrası dakikalar ila saatler arasında temas yerinde ve tüm deride cilt reaksiyonu meydana gelir. Klasik olarak lezyonlar, dokunaçların deri ile temas alanlarında çizgisel, zikzaklar çizen, ürtikeryal ağrılı döküntüler şeklindedir. Birkaç gün sonra lezyonlar daha da büyüyebilir, su toplamaları (veziküler), bazen kanamalı (hemorajik) ve hatta doku kayıpları (nekroz ve ülserasyonlar) gelişebilmektedir (denizanasının türüne göre). Bu deri döküntülerine kaşıntı eklenerek 10 gün kadar sürebilir. İyileşme sonrası 6-8 ay kadar aynı alanlarda hafif hiperkromi ve cilt dokusunda hafif pürüzlülük görülebilir.

Bu erken deri belirtilerini takiben, denizanası temas yerinin dışında tüm vücutta deri döküntüleri gelişebilmektedir. Bu reaksiyonlar muhtemelen zehir ya da deride kalmış nematosist dikenli iplikler/tübüller yapılarının antijenik bileşenine karşı aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır. Gecikmiş bu reaksiyonlar genellikle maruziyetten günler veya aylar sonra gelişir.

Erken ya da geç deri reaksiyon alanlarında pigment değişiklikleri, kaşıntıya eşlik eden likenifikasyon, bu alanlarda terleme artışı, yağ doku atrofileri, deride nekrozlar bildirilmiştir. Dokunaçların göz teması konjonktivit, göz kapaklarında ödem, korneal ülserasyona neden olabilir.

Denizanasının yüz teması durumlarında, sistemik belirtiler olmaksızın deri belirtilerine ek olarak burun akıntısı ve tıkanıklık, nefes almada zorluklara neden olabilmektedir.

Denizanası larvaları, mayo altında kapalı kalan alanlarda "seabather’s eruption" denilen döküntülere neden olabilmektedir. Bu nedenle denizanası çarpmalarında bu larvalar ile temasın olabileceği unutulmamalıdır.

Sistemik Reaksiyonlar

Denizanası teması sonrası sistemik reaksiyonlar denizanasının türüne göre gelişebilmektedir. Bu reaksiyonlar zehrin kalp, karaciğer, böbrek ve sinir sistemi üzerine olan direkt etkilerinden ya da alerjik reaksiyonların şiddetinden (anafilaksi) kaynaklanmaktadır.

Çok zehirli denizanası türleri ile temas sonrası tolere edilebilir ağrı 2-30 dakika sonra şiddetli sistemik ağrılara, kas kramplarına, bulantı, kusma, aşırı terleme, kalp çarpıntısı, ateşte yükselme ve hipertansiyona neden olmaktadır. Bu süreç, nadiren de olsa yaşamı tehdit eden hipertansiyon, kardiyojenik şok, akciğer ödemi, kafa içi damarsal problemler ile ölümle sonuçlanabilmektedir.

Tedavi ve Önleme

Koruyucu Önlemler

Öncelik denizanası temasının engellenmesidir. Bunun için kıyılarımızda denizanası türleri, bunların mevsimlik popülasyon değişimleri ve göçleri çok iyi bilinmeli, kıyı/sahillerde bunlarla ilgili görsel iletişim uyarıları olmalıdır. Asıl koruyucu önlem, denizanasının tehlikeli türleri olan sulara girilmemesidir. Girilmesi durumunda tüm vücudu örten likralı yüzme giysileri kullanılmalıdır. Bunların dokumalarındaki gözenekler ’den küçük olmalıdır. Özellikle kıyıya vurmuş denizanaları ile temastan korunulmalıdır. Turistik ya da spor amaçlı, özellikle tropikal denizlerde seyahatlerde, bu bölgenin denizanalarının araştırılması ve buna göre önlemlerin alınması son derece önemlidir.

Koruyuculuğu tartışmalı olmakla birlikte, ülkemizde olmayan, güvenli deniz losyonu (safe sea lotion) olarak bilinen, içeriğinde güneşten koruyucu metoksisinnamat ve çinko oksit içeren losyonlar yüzücüleri denizanası sokmalarına karşı korumaktadır. Deri yüzeyine kalın bir tabaka hâlinde sürülen vazelinin benzer bir koruyuculuğu olduğuna inanılmaktadır.

Denizanası Sokmasında Yapılması Gerekenler

  1. Denizanasına maruz kalan kişi en kısa sürede sudan çıkarılarak yeni temas riski ortadan kaldırılmalıdır.

  2. Denizanası temas yüzeyini ısırılan kişinin ovalması ve kaşıması engellenmelidir; bu temaslar, deri yüzeyinde bulunan dokunaçlarda daha fazla knidositin deriye zehir salgısına neden olabilir.

  3. Denizanası sokması yaşayan kişi sakinleştirilmeli ve 112 acil servisi aranmalıdır. Bu arada mümkün ise denizanası türünün belirlenebilmesi için fotoğraflarının alınması ya da çok iyi koruyucu bir eldiven/çubuklar ile denizanası kalın bir poşete alınabilir.

  1. Denizanası sokma yüzeyini kesinlikle çeşme ya da şişe suyu ile yıkamayın. Bu, deride hâlâ bulunan dokunaçlardan daha fazla zehrin deriye geçmesine neden olabilir. Temizlik için tuzlu su/deniz suyu kullanılabilir.
  2. Dokunaçların deriden ayrılması için deri yüzeyinin asetik asit (sirke gibi), etanol (parfüm/alkol gibi), amonyak ya da üre (idrar gibi), sodyum bikarbonat (karbonat) ve alüminyum sülfat ile 20-30 dakika süreyle yıkanması önerilmiştir. Ancak bu maddelerin kullanımı sırasında bazı denizanası türlerinde dokunaçlarda zehrin deriye geçişi artabilir (yanma ve ağrıda artışlar ile kendini göstermektedir). Bu nedenle son yıllarda tuzlu su dışında bir şey kullanılmaması önerilmektedir.
  3. %4-15 oranında lidokainin dokunaçlara sürülmesinin etkili olduğu gösterilmiştir.
  4. Deri yüzeyinde bulunan dokunaçların alınması için; öncelikle deri yüzeyine tıraş jeli/köpüğü, pudra, un ya da %50 deniz suyu/soda karışımı dökülerek, kuru deniz kumu, bıçak, cımbız, pens ya da kredi kartı gibi bir plastik enstrüman ile dokunaçlar alınmaya çalışılır (mutlaka koruyuculuğu yüksek bir eldiven ile).

Ağrı Kontrolü

Dokunaçlar temizlendikten sonra alana ağrı kontrolü için başlangıçta soğuk buz kompresler önerilmiş olsa da, günümüzde tam tersi sıcak kompreslerin 20 dakika uygulanması önerilmektedir. Sıcağın zehri inaktive ettiği düşünülmektedir. Sıcak komprese rağmen ağrı geçmiyor ya da artıyorsa soğuk kompresler de yapılabilir. Sıcak kompreslerde hastada deri yanıklarının oluşmamasına dikkat edilmelidir (Sıcak kompres (Avustralya kutu denizanası) ısırıklarında kullanılmaz). Normal ağrı kesiciler (ibuprofen ya da asetaminofen) hafif-orta ağrılarda yeterli iken, şiddetli ağrılarda sağlık kurumlarında narkotik ağrı kesiciler verilebilir.

İlaç Tedavisi ve Takip

  • Denizanası temas yüzeyine kloramfenikol ya da eritromisin içeren topikal antibiyotikler uygulanmalıdır. Bunun dışında antihistamin, NSAİİ (steroid olmayan iltihap önleyici ilaçlar), topikal ve sistemik kortikosteroidler başlanabilir.
  • Tetanoz için aşılanma ve bunların tekrarları yapılmalıdır.
  • Büller ve derin apseler sağlık kuruluşlarında steril koşullarda açılmalıdır. 
  • Granuloma annulare ya da likenoid reaksiyonlar için topikal kortikosteroidler ya da topikal immünomodülatör ilaçlar topikal kullanılmaktadır.
  • Çok zehirli türlerde bunlar için hazırlanmış antivenomlar sağlık kuruluşlarında uygulanmalı ve sistemik olarak damar yolu ile magnezyum sülfat verilmelidir.

Dünya denizlerine bakıldığında bazı bölgelerde biyolojik istilacı yeni tür denizanaları ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ülke denizlerimizde denizanası sayısında artış ve yeni türler henüz tehlike sınırında değildir. Üstelik denizlerimizdeki denizanası türlerinin birkaç türü dışında zehir etkileri henüz öldürücü değildir.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) araştırmalarında, Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara’da kayıtlara geçen 18 türün olduğu, bunların bazılarının tehlikeli olduğu ifade edilmektedir. TÜDAV’ın hazırladığı tehlikeli türler ve denizlerimizdeki görülme lokasyonları aşağıda tanımlanmıştır:

(Not: Metinde TÜDAV'ın tehlikeli türler ve lokasyon listesi verilmediği için, bu kısım boş bırakılmıştır.)

Vakıf, yayakarsa.org sitesi üzerinden bu türlerin tanınması, görüldüklerinde bildirilmesi ve tehlikeleri konusunda destek vermektedir.

Zehirsiz Türler

Türkiye’de en sık rastlanan denizanası türü ay denizanasıdır. Atlantik, Pasifik ve Hint okyanuslarında ve Türkiye’nin bütün denizlerinde bulunurlar. Vücut çapları en fazla 'ye kadar ulaşabilir. Zehirsiz denizanalarından olan bu tür, genellikle denizlerin kirli bölgelerinde, sahil kıyılarında görülürler. Yüzlercesi hatta binlercesi bir arada sığlık yerlerde yayılış gösterirken, fırtınalarla ölüleri sahillere vurabilmektedir.

Maviş Denizanası

Maviş denizanası Akdeniz’de bulunabilen bir türdür ve sularımızda da rastlanmaktadır. Boyu 'ye erişebilen, oldukça büyük ancak zehirsiz bir denizanası türüdür.

Şemsiyesinin ortası sarı veya kırmızımsı renktedir. Tepeden bakıldığında kızarmış yumurtaya benzerler. Oldukça sert ve yuvarlak olan bu kısmın etrafında hareketi sağlayan kısa uzantılar vardır. Şemsiyenin altında ise çiçekleri veya mercanları andıran ağız kolları bulunmaktadır. Ağız kollarının ucunda mavi-mor renklenmeye sahip tomurcuklar vardır.

 

Beyaz Noktalı Denizanası

Beyaz noktalı denizanası, Pasifik Okyanusu’nun batı kesimlerinde yaşar. Tuzluluk ve sıcaklığa karşı geniş bir tolerans yeteneği vardır. Genelde Brezilya, Hawaii ve Meksika Körfezi kıyılarında görünen türün, 2009 yılında İsrail kıyılarından ilk bildirimi gelmiştir. Ülkemizde ise Akdeniz’de nadir görülürler. Çapları en fazla ’ye ulaşabilir. Zehirsizdirler.

Yuvarlak Denizanası

Yuvarlak denizanası, tropik, ılıman İndo-Batı Pasifik’te ve Batı Hint Okyanusu’nda yaşayan bir türdür. Yerli olmayan bu tür Akdeniz bölgesinde ilk defa 2011 yılında İskenderun Körfezi’nde kayıt altına alınmıştır. Zehirsizdir.

 

Zehirli Türler

Türkiye’de rastlanan zehirli denizanalarından ilki pusula denizanasıdır. Vücut yapılarının rengi kahverengi, sarı, kırmızı tonlarında olabilir. Ağız etrafında 4 adet uzun ve kenarları kıvrımlı ağız kolları ve çok sayıda dokunaçları bulunur. Kolların uzunluğu 4 metrelere kadar uzayabilmektedir. Genelde kıyısal bölgelerde yayılım gösterir. Tüm dünya denizlerinde bulunan bu tür, Türkiye sularında da Akdeniz ve Ege Denizi’nde yaygın olarak görülmektedir. Marmara Denizi’nde de 2000’li yıllardan itibaren varlığını göstermektedir. Zehirli türler arasında tanımlanmakla birlikte, reaksiyonlar temas yerlerinde acı veren, kaşıntılı deri döküntüleri şeklinde olmaktadır.

 

Mor Sokar Denizanası

Mor sokar denizanası, Ege Denizi ve Akdeniz kıyılarında özellikle yaz aylarında sıkça rastlanabilir. Çapları en fazla kadar ulaşabilmektedir.

Mantar şeklindeki vücudundan sarkan 8 adet küçük dokunaç ve ağız çevresinde bulunan 4 adet büyük kolu bulunmaktadır. Kollar ve dokunaçlar uzunluğa kadar ulaşabilmektedir. Rengi kırmızımsı sarıdan mora doğru değişebilir; pembe ile sarı arasında değişen tonları mevcuttur. Fosforesans özelliğinden dolayı suyun altında hafif bir ışık yayar.

Zehirli ve tehlikeli bir denizanası olarak tanımlanır. Temas yerlerinde şişme, yanma, kızarıklık gibi döküntülere ve genel ateşe sebep olabilir.

Deniz Ciğeri Denizanası

Deniz ciğeri denizanası genel olarak küçük denizlerin hepsinde yayılış gösterir. Ülkemizde de Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara’da bulunmaktadır. Bu tür özellikle kirliliğin fazla olduğu alanlarda yoğun olarak görülür. Büyüklükleri ’ye kadar olabilir. Renkleri mavi beyaz arasındadır. Az zehirli denizanası türlerindendir.

Ters-Düz Denizanası (Cassiopea andromeda)

Ters-Düz denizanası, Hint ve Pasifik okyanuslarının belirli bölgelerinde yaşar. Akdeniz’e Süveyş Kanalı yoluyla girmiştir. Sürekli ters durdukları için bu şekilde isimlendirilirler. Bu duruşları nedeniyle genellikle denizşakayıkları ile karıştırılırlar. Çapları ’ye kadar ulaşabilir.

Ülkemizde ilk kayıt Sarsala Körfezi, Fethiye Göcek’ten bildirilmiştir. Daha sonra İskenderun Körfezi’nde ve Ölüdeniz Lagün’ünde yerleşik popülasyon varlığı bildirilmiştir. Bu tür, temas ettiği deri yüzeyinde acıya, kızarıklığa, kaşıntıya neden olurken aynı zamanda kusmaya ve iskelet ağrılarına yol açabilecek zehirli bir türdür.

Göçmen Denizanası (Rhopilema nomadica)

Göçmen denizanası, Hint ve Pasifik okyanuslarına özgü bir tür olsa da ülkemizde Süveyş Kanalı’ndan geçerek gelen bu tür, Ege Denizi ve Akdeniz’de de görülür. Özellikle Haziran-Eylül’e kadar olan yaz aylarında daha fazla görülür.

Buz mavisi renklere sahip olan bu türün dış görünüşü bir çana benzer ve vücudunun kenarlarında uzantılar bulunmaz. Yakıcı kapsüller ağız kolları üzerinde ve şemsiyenin çevresinde bulunurlar. Boyutları 1 metreye kadar, çapı ise ’ye kadar ulaşabilir. Zehirlidirler.

Kutu Denizanası (Carybdea marsupialis)

Kutu denizanası türleri kübik formundan ötürü Cubomedüz ya da kutu denizanası olarak isimlendirilmişlerdir ve ’ye kadar büyüyebilirler. Akdeniz’de yaygın bir tür olmamasına rağmen, Adriatik Denizi’nde ve Akdeniz’in bazı kıyısal alanlarında çok sayıda görülmektedir. Orta derecede zehirli olan bir türdür.

 

Drymonema dalmatinum

Drymonema dalmatinum türü, Atlantik orjinli olmasına karşın son yıllarda Hırvatistan kıyılarında görüldü ve Doğu Akdeniz’de ülkemiz sularına ulaşması beklenmektedir. Çapları maksimum ’ye ve uzunlukları ise ’ye ulaşabilmektedir. Zehirli olan tehlikeli bir türdür.

Püsküllü Denizanası (Pelagia noctiluca)

Püsküllü denizanası, Orta ve Doğu Atlantik Okyanusu’nda ve Akdeniz’de bulunan bir hidrozoan türüdür. Transparan ve kubbe şeklinde olup, 4 adet beyaz radyal kanalı ve çok sayıda merkezde buluşan kanalı vardır. Çanak kısmında birçok mavi veya koyu kırmızı renkte dokunaçları bulunmaktadır.

Temas hâlinde oldukça acıya neden olur ve deride zikzak şeklinde döküntülere yol açmaktadır.

 

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency