- Gösterim: 814
Siloksanlar, yaygın bilinen adıyla silikonlar; kısa, uzun veya karmaşık zincirler oluşturma yeteneğine sahip sentetik polimer ailesidir. Endüstriyel kullanım alanları oldukça zengin olan silikonlar, toksik ve alerjenik olmadıkları düşünüldüğü için çeşitli kişisel cilt bakım ürünlerinden, yara örtüleri ve estetik amaçlı kullanılan implantlara kadar medikal ve kozmetik alanında temel bir bileşen haline gelmiştir. Burada silikonların kozmetik ve dermatolojideki kullanımlarını anlatmaya çalıştık.
Silikonlar, 1901 yılında İngiltere'de keşfedilen sentetik polimer yapısında bileşiklerdir. Silikon polimerleri, inorganik bir silisyum ve oksijen atomlarının tekrarlayan zincirleri ile silisyuma bağlı organik yan gruplara sahiptir. Silisyum, oldukça güçlü ancak esnek siloksan bağları ile oksijen atomlarına bağlanır. Si=O ketonlarına benzer bir yapıya sahip oldukları için silikon olarak adlandırılmıştır. Silisyuma bağlanan organik yapılar olarak metil, etil, propil, fenil, floroalkil, aminoalkil, hidroksi, merkapto, hidrojen ve vinil gibi yan grupları görmekteyiz. Silikon ve silisyum sıklıkla karıştırılmakta; her ikisi de endüstriyel olarak yaygın olarak kullanılsa da farklı kimyasal yapıları ve özellikleri vardır. Silisyum doğada doğal olarak bulunan bir elementtir; silikonlar ise yapılarında silisyum içeren ve insanlar tarafından sentezlenen polimerlerdir. Periyodik Tablo'daki 14. element olan silisyum, evrendeki en yaygın yedinci element ve Dünya'daki en yaygın ikinci elementtir (oksijen en yaygın elementtir). Silisyum, oksijene karşı güçlü bir yakınlığa sahiptir; bu nedenle neredeyse her zaman silisyum dioksit olarak bulunur. Silisyum, çakmak taşı, opal, kumtaşı ve kum dahil olmak üzere birçok mineralde bulunabilir. Bu nedenle cam, beton ve tuğlada da önemli bir bileşendir. Bu kadar yaygın bulunması nedeniyle silisyum, su ve gıdalarda bulunmaktadır. Silisyum, kahve, bira, filtrelenmemiş içme suyu, tahıllar, muz, kuru üzüm, fasulye, mercimek ve diğer yiyeceklerde bulunur. Hatta silisyum, gıda takviyeleri ya da direkt ilaç olarak da kullanılmaktadır. Suda çözünen silisyumun insan vücudunda bir işlevi olup olmadığı, yararları ya da toksik etkisi ile ilgili bilgilerimiz hala çok net değildir. Örneğin, silisyumun bağışıklık sistemi sağlığı, ateroskleroz riskinin azaltılması, Alzheimer hastalığında metal birikiminin azaltılması, tırnakların, saçların ve cildin yapısal bütünlüğü, genel kolajen sentezi, kemik mineralizasyonu ve kemik sağlığında rol oynadığı öne sürülmüştür. Ancak bu kullanımların çoğunu destekleyen iyi bir bilimsel kanıt yoktur. Çalışmalar ümit verici görünse de, özellikle silisyumun sağlık açısından faydalı yeni formlarının üretilmesi ve biyoyararlanımı konusunda çok daha fazla destekleyici araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Silikonlar, kısa, uzun veya karmaşık (oligomer, polimer ve silseskiozan) parçacıkları oluşturma yeteneğine sahiptir. Silikonun parçacık yapıları, doğrusal, döngüsel, dallı ve çapraz bağlı yapılar oluşturabilmektedir. Silikonlar, bu özellikleriyle çeşitli gruplara ayrılır; silanlar, hidroksil içeren bileşikler (silanoller, dimetikonol gibi), doğrusal polisiloksanlar (dimetikon veya polidimetilsiloksan gibi), siklik dimetil siloksanlar (siklometikon veya dekametilsiklopentasiloksan gibi), silikatlar ve silseskiozanlar. Dimetikon, en eski ve en yaygın kullanılan silikondur. Son derece esnek bir polimer omurgasına sahiptir. Dimetikon polimerinin uzunluğundaki ve moleküler ağırlığındaki değişiklik, dimetikona farklı fiziksel özellikler kazandırır. Cilt ve saç yumuşatıcılar ve nemlendiricilerde kullanılır. Silseskioksanlar; bunlara 3 boyutlu çok kollu yapıları nedeniyle kafes silikonları denir ve normal koşullar altında çevre dostu, geri dönüştürülebilir, biyouyumlu, kokusuz, uçucu olmayan ve toksik olmayan silikonlardır.
Silikon bileşikleri son 10 yılda endüstriyel kullanımları dışında kişisel cilt bakım ürünleri ve dermatolojik tedavilerde temel bileşenlerden biri haline gelmiştir. Silikon polimerleri, yara iyileşmesi ve izlerinin tedavisinde, pansuman malzemelerinde, plastik cerrahi uygulamalarında kullanılan protezlerde, şampuan ve nemlendiricilerde kullanılmaktadır. Kozmetik ve estetik ürünlere olan talebin artması, gelecekte daha fazla silikon bazlı ürünlerin geliştirilmesini artırabilir. Silikon bileşiklerinin bu hızlı büyümesi, çeşitli özelliklerinin daha iyi anlaşılması nedeniyle gerçekleşmiştir.
- Silikon yapısında silisyumun okisjen ie yaptığı siloksan bağları çok güçlüdür ancak aynı zamanda oldukça esnektir. Ayrıca silisyum oksijen bağı kolaylıkla oksitlenmez. Silikonlar bu edenle çok kararlıdır; Sıcaklığa(-100 ila 250°C), neme, ultraviyole ışınlarına, asit ve alkalilere, ozona karşı dayanıklıdır.
- Silikon zincrine organik grupların eklenmesi, silikonlara çeşitli özellikler kazandırmaktadır. Silikonlar, metil gruplarının yanı sıra uzun zincirli hidrokarbonların eklenmesiyle hidrofobik hale gelebilirken(Su itici özelliğe sahiptir, su geçirmez özellikleri), polar grupların eklenmesiyle suda çözünür silikonlar üretilebilir.
- Silikonlar renksiz ve kokusuzdur.
- Toksik ve kanserojen değildir, hipoalerjeniktir.
- Bağışıklık sistemine etkisi yoktur.
- Ciltten emilmez, cildin hemostazını etkilemez
- Biyolojik uyumluluk
Kozmetik ürünler ve dermatolojide silikonların kullanımı
Nemlendiriciler
Nemlendirici içeriklerinde silikon olarak "dimetikonu" görmekteyiz. Dimetikon, cilt üzerinde örtücü, yumuşatıcı ve cilt yüzeyinde yapay bariyer görevi görme yeteneği nedeniyle önemli bir nemlendirici bileşendir. Dimetikon suda çözünmez, yağlı olmayan yapısı ile cilt üzerinde ince bir tabaka oluşturur ancak su buharına geçirgendir. Bu nedenle cilde uygulandığında epidermal su kaybını (transepidermal su kaybını, TEWL) azaltmaz. Stratum korneumdan hasarlı korneositlerin boşluklarını doldurarak cildi pürüzsüzleştirmekte, bu nedenle uygulandığında ciltte estetik bir değere sahiptir. Dimetikonun hipoalerjenik, komedojenik olmayan, renksiz ve kokusuz olması ek bir avantajdır. Dimetikon, uygulama sonrası ciltte yağlı bir parlaklık yaratmadığı için akneli hastalarda nemlendirici olarak kullanılmaktadır. Ayrıca cildin bariyer gücünde faydaları nedeniyle akne tedavilerinde kullanılan ilaçlara dahil edilebilen ideal bir maddedir. Dimetikonun akne ilaçları ile sinerjik rolleri tedavilere hasta uyumu ve toleransı artırmaktadır.
Antiperspirantlar, terleme önleyiciler
Antiperspirant özellikli alüminyum klorohidrat, silikonlar ile birlikte yüksek oranda konsantre emülsiyonlar formunda bulunur. Formüllerdeki silikon; ürürün cilt üzerinde yayılabilirliği sağlayarak uygulamayı kolaylaştırmakta, klorohidratın ciltte yapışkanlığını azaltmakta, buharlaşmasına izin vermekte. Aerosol antiperspirant formülasyonlarında silikon olarak siklometikonlar kulanılmakta. Bunlar uygulama sonrası uçuculuğu nedeniyle kullanıcıya kuru hissi vermekte. Yeni elastomer formülasyonu daha iyi bir etkinliğe sahiptir. Siklopentasiloksanlar gibi silikonlar antiperspirant formülasyonlarında kullanıldıklarında kayganlaştırıcı ve silikonize hissi sağladıkları için özeliikle ter önleyici soll on ve sticklerde tercih edilmekte.
Makyaj ürünleri
Silikonlar, cilt yüzeyinde iyi yayılabilir oldukları, yağsız oldukları ve daha sonra buharlaşarak bir pigment filmi bıraktıkları için renkli kozmetiklerde, fondötenlerde pigmentler için yayıcı maddeler olarak kullanılır. Pigment/siklometikon kombinasyonu, daha profesyonel kapatıcıların üretilmesi için kullanılmaktadır.
Saç bakım ürünleri; saç kremleri, şampuanlar...
Silikonlar, tüm saç tipleri için kullanılan şampuanlar, durulanan saç kremleri, saç maskeleri, saç spreyleri, saç serumları, saç yağları, saç şekillendirici ürünler ve boya kremleri gibi saç bakım ürünlerinde kullanılmaktadır. Saç kremleri, saçın dokusunu iyileştirmek, saçtaki sürtünmeyi, saç dolaşmasını ve şekil alma zorluklarını azaltmak için kullanılır ve silikonlar, saç kremlerinde aktif ve en yaygın olarak kullanılan bileşendir. Silikonlar, saç gövdesinde film oluşturarak saçların kendi aralarında sürtünmesini azaltır, elektriklenmeyi azaltarak şekil almasını kolaylaştırır, saçı parlaklık, kayganlık ve pürüzsüzlük kazandırır. Dimetikon, aminosilikonlar ve siloksisilikatlar, şampuan + saç kremi (ikisi bir arada) şampuanların ana bileşenleridir. Dimetikon, saç şaftını aşındırıcı etkilerden koruma etkisine sahipken, siloksisilikatlar saç gövdesine hacim artışı sağlamaktadır. Şampuan içeriklerinde silikonun eklenmesinin kendine özgü zorlukları vardır: şampuanlardaki yüzey aktif maddeleri (sülfaktanlar) silikonu yok edebilir ve dimetikon gibi suda çözünmeyen silikonlar, şampuanın ürettiği köpük miktarını azaltabilir. Bu zorlukların aşılması için şampuanlarda suda çözünebilen veya suda dağılabilen silikon polieterleri kullanılmaktadır. Şampuanlarda bu amaçla amodimetikon tercih edilmektedir. Pozitif yüklü amodimetikon, saç kütikülünün negatif yüklü protein yüzeyine elektrostatik kuvvet nedeniyle birikebilmektedir. Silikonlar ayrıca saç derisi bakımının bir parçası olarak kepek önleyici şampuanlarda kullanılır.
Sunblocklar, Güneş Kremleri
Bir güneş kreminin ideal kullanımı, ürünün yeterli miktarda cilde uygulanarak yeterli korumanın sağlanmasıdır. Silikonlar, güneş kremi formüllerinin yağlılığını azaltır, cilde uygulandığında yağlı olmayan, hafif, ipeksi bir his verir; bu da ürünün istenilen miktarda cilde uygulanmasını teşvik eder. Silikon ayrıca ürünün cilt üzerinde daha uzun süre kalma ve su/ter direnci sağlama yeteneğine sahiptir. Silikon elastomerleri, çapraz bağlı yapıları nedeniyle belirli çözücülerin varlığında şişerek ürünün daha fazla gliseritler gibi çeşitli yağları taşımasını sağlarken, ürün cilde uygulandığında yine de kuru hissi sağlamaktadır. Stearil dimetikon ve setil dimetikon gibi alkil modifiye silikonlar, cilt üzerinde daha kalın bir güneş kremi filmi üreterek güneş kremi performansını iyileştirir ve böylece korumayı artırır. Fenil silikonlar, organik güneş kremleriyle iyi uyumluluk göstermiştir. %4 silikon elastomeri eklemenin, bir güneş kremi formülünün güneş koruma faktörü değerini ~5'ten 18'e çıkarabileceğine dair raporlar vardır.
Nemlendirici Vücut Yıkama Temizleyicileri, Duş Jelleri
Nemlendirici duş jelleri, vücudun temizleme işlemi sırasında ve sonrasında cildin nemlendirilmesi için formüle edilmiştir. Köpük kalitesini iyileştirmek ve daha kremsi, daha kararlı bir köpük oluşturmak için vücut yıkama jellerine dimetikon ve silikon polieterler eklenir. Benzer şekilde, durulanmayan makyaj temizleyicileri polidimetilsiloksan ve türevlerini içerir; çünkü bunlar organik bazlı yağlar için iyi çözücüler olarak hareket eder ve ayrıca insan cildinde parlak, ipeksi ve yağlı olmayan bir his verir. Düşük yüzey gerilimi, kir veya renkli kozmetik kalıntılarını ortadan kaldırma kapasitesi amacıyla düşük moleküler ağırlıklı silikonlar; siklometikon gibi makyaj temizleme ürünlerinde kullanılır.
Kapatıcılar, concealer
Ciltteki kırışıklıkları ve ince çizgileri maskeleyen, ayrıca doğal cilt tonunu yansıtan kapatıcı ürünler kullanılmaktadır. Kapatıcılar kullanılmadan makyaj ve fondöten uygulandığında, bu ürünler çizgiler ve kırışıklıklarda birikerek bunların daha belirgin olmasına neden olmaktadır. Silikon elastomer parçacıkları, ışığı dağıtan bir tabaka oluşturarak ince kırışıklıkların oluşturduğu gölgeyi gizler. Silikon elastomer parçacıkları, doğal cilt tonunun ortaya çıkmasını sağlayarak cilde doğal bir ışıltı verir ve kusurları gizleyerek cildi eşitler.
Yara örtücüler
Silikonlar, yara yüzeyinin örtülmesi için ideal bir malzemedir. Silikon içeren kremler, yara yüzeyini zararlı maddelerin doğrudan temasından korumak ve maserasyona neden olmadan yara yüzeyinde uygun bir nemli ortam sağlamak amacıyla doğrudan yara yüzeyine uygulanmaktadır. Silikon yara yüzeyine uygulandığında, yara yüzeyine değil, çevresindeki cilde yapışma özelliğine sahiptir. Bu nedenle, yara pansumanı sırasında ürün çıkarılırken yara yüzeyinde mekanik hasara ve ağrıya neden olma olasılığı daha düşüktür. Bunlar, bası yaraları, yanıklar ve epidermolizis bülloza (EB), büllöz pemfigoid ve Hailey-Hailey hastalığı gibi ciltte su toplamaları (vezikül ve büller) için başarıyla kullanılmıştır. Yumuşak silikon pansumanlar gözeneklidir, yarı saydamdır ve cilde nazik yapışma sağlar; yara yüzeyinde 3-4 günlük bir aşınma süresi ile kalmaktadır. Yumuşak silikon köpük pansuman, yara akıntısını, eksüdayı emebildiği ve yaraya bir miktar koruma sağlayabildiği için kullanılır. Bunlar, poliüretan köpükten yapılmış emici bir pansumandır; dış yüzeyi sıvı ve mikroorganizmalara karşı bariyer görevi görürken, buhar geçirgen bir poliüretan membrana sahiptir. Köpüğün iç yüzeyi, yaranın yüzeyine yapışmadan yumuşak bir silikon tabakasıyla kaplanmıştır. Doğrudan yara yüzeyine yapışma riski nedeniyle yumuşak silikon meshler üzerine kullanılır.
Silikon yapıştırıcılar ve yumuşak silikon bantlar
Geleneksel yapıştırıcıların aksine, silikon yapıştırıcılar daha düşük yüzey gerilimine sahiptir; bu nedenle cildin doğal çizgilerine ve kıvrımlarına tutunur ve sabit bir bağ oluştururlar. Silikonla yapışma hızlıdır ve geleneksel yapıştırıcılara kıyasla daha uzun süre sabit kalır. Bu özellikler, yapıştırıcı çıkarılırken daha az kuvvet gerektirir ve çıkarma sırasında ciltte epidermal hasarın azalmasına yardımcı olur. Yumuşak silikon bantlar ve yapıştırıcılar, epidermolizis bülloza ve toksik epidermal nekroliz gibi ciltte su toplamaları olan hastalarda normal yapıştırıcı bantlar yerine kullanılmalıdır. Ayrıca, kanüller ile damar yolu açılırken bunları örtmek için silikon bazlı bantlar kullanılmaktadır. Ancak, silikon yapıştırıcıların cilde yüksek yapışma özelliklerine rağmen diğer silikon ürünlere ve plastiklere zayıf yapıştıkları unutulmamalıdır.
Silikon yapıştırıcı ve bantların ciltte çıkarılması
Yara bantları, cilt yüzeyinde yüksek yapışma özellikleri ile direkt çıkarılırken, cildin en dış katmanı olan stratum korneum katmanlarını soyarak hastanın cildinde yaralanmaya ve rahatsızlığa neden olabilir. Bantların cilt yüzeyinden çıkarılması için özel çıkarıcılar kullanılmaktadır. Bu çıkarıcılar, giysiler, yatak takımları ve cilt yüzeyinde artıkları kalmış yapıştırıcı ürünlerin çıkarılmasına yardımcı olmak için kullanılır. Farklı tipteki tıbbi yapıştırıcı çıkarıcılar arasında alkol veya organik çözücü bazlı, yağ bazlı veya silikon bazlı olanlar bulunmaktadır. Bunlar arasında silikon bazlı çıkarıcılar en yenileridir. Yağ bazlı çözücülerin dezavantajı, cilt yüzeyinde yapışkanlığı azaltmaları nedeniyle bir sonraki bantların yapışmasını engelleyebilmesidir. Alkol bazlı yapıştırıcı çıkarıcılar, yara yüzeyinde yanma, batma hissi ve ağrıya neden olabilmektedir.
Silikon içeren cilt bariyerleri
Yara yüzeyinde akıntılara ve stomadan (bağırsak ya da mesane cerrahisi sonrası karın ön duvarına yerleştirilen stoma torbaları çevresinde) gelen potansiyel tahriş edici maddelere (idrar, dışkı ve yara eksüdatları) uzun süre maruz kalınması, çevre ciltte tahriş, kızarıklık, yanma hissi ve ağrıya neden olabilir (kontakt dermatit). Çevre cilde bunu önlemek amacıyla ciltte bariyer oluşturucu ürünler uygulanır. Silikon ve hidrokolloidden yapılmış bariyer spreyleri, cilt üzerinde film tabakaları oluşturarak uzun ömürlüdür ve cildi kimyasal tahriş edici maddelere karşı korurken hasarlı cildi yatıştıran çeşitli formülasyonlara sahiptir. Dimetikon, su buharına geçirgen olduğundan terin ciltten buharlaşmasını sağlayarak miliaria riskini en aza indirir.
Hipertrofik skar ve keloid tedavisinde silikonlar
Silikon jeller ve hazır silikon jel örtüler, skar gelişimini önlemek amacıyla kullanılmaktadır. Bu ürünler, hipertrofik yara izleri ve keloidler için birinci basamak tedavi seçeneği olarak önerilmektedir. Etki mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, oklüzyon ve hidrasyonun iyileşmede rol oynadığı düşünülmektedir. Silikon jeller, skar üzerinde esnek bir hidrofobik bariyer görevi görür, cildin ve skarın sıcaklığını stabil tutar, skar dokusunda hidrasyonu artırır. Tüm bunlar, skarda kılcal damar kökenli kan dolaşımı aktivitesini düzenleyerek hiperemi ve kolajen birikimini azaltır. Gilman ve diğerlerine göre, silikon örtüler su buharı buharlaşma oranını azaltarak cilt yüzeyinde nem birikmesine neden olur. Normal yara iyileşmesinde tümör büyüme faktörü (TGF), fibroblastların fibronektin ve kolajen üretmesini teşvik ederken, fibroblast büyüme faktörü (FGF) skar dokusunda fazla kolajeni parçalayan ve skarda kolajen sentezini normalleştiren kolajenaz enzim düzeyini artırır. FGF ve TGF arasındaki denge, skarda hipertrofik ve keloidal değişimde önemlidir. Ayrıca, skar dokusunu bakteri istilasına karşı koruyarak, bakterilerin neden olduğu yara dokusunda aşırı kolajen üretimini önler.
Silikon jeller, hipertrofik skar ve keloid alanına günde iki kez uygulanır. Silikonun hazır jel örtüleri ise günde 12-20 saat süreyle uygulanır. Her ikisi için uygulama süresi olarak 3-6 aydan bahsedilmektedir. Topikal silikona yeni bir alternatif, silikon yağı ile hipokloröz asit (HOCl) kombinasyonudur; günde iki kez uygulanabilen bir spreydir. HOCl, oksijenasyonu artırarak ve biyofilm oluşumunu bozarak antimikrobiyal, antipruritik ve antiinflamatuar bir role sahiptir. Bu nedenle, ameliyat sonrası dönemde yara izi yönetimi ve yara iyileşmesi için HOCl ve silikonun kombinasyon hidrojeli faydalı olabilir.
Saç bitlerinin, Pedikülozis kapitisin tedavisi
Siklometikon yapısında bir silikon olan dimetikon %4 konsantrasyonda saç bitlenmesinde kullanıldığında, 15 dakikalık uygulama süresi sonrası saç biti yumurtalarını (ovisid) ve bitleri fiziksel olarak havasız bırakarak etki gösterdiği belirtilmiştir. Kullanımı sırasında çok akışkan olan bu jel, saça ve saçlı derinin tamamına iyi uygulanmalıdır. Fiziksel etki şekli nedeniyle dimetikona karşı direnç olasılığı düşüktür.
Dolgu olarak kullanılan silikon, yan etkiler ve yabancı cisim granülomları
ABD Gıda ve İlaç Dairesi, göz retina dekolmanının tedavisinde göz içi silikon enjeksiyonları için onay vermiştir. Enjekte edilebilir likit silikonun yüz ve vücuda enjeksiyonu için kesinlikle bir onayı yoktur. Ancak hâlâ günümüzde yüz, meme, kalça ve popo bölgelerine yasal olmayan uygulamalar devam etmektedir. Kalıcı ve son derece problemli olan bu dolgular, özellikle AIDS, insan immün yetmezlik virüsüyle ilişkili yüz lipoatrofisini düzeltmek için ya da transseksüel grupta kullanılmaktadır (2013'te ABD San Francisco'da yasadışı silikon kullanımının yaygınlığı %16,7 olarak bulunmuştur).
Silikon enjeksiyonunun en büyük dezavantajı, sıvı silikonlardan sonra yabancı cisim granülomunun yüksek oranda görülmesidir. Dolgu enjeksiyon uygulamaları sırasında gelişen erken komplikasyonlar;
- Enjeksiyondan saniyeler, dakikalar içerisinde gelişen anlık komplikasyonlar; damar oklüzyonları (arteriyel ve venöz tıkanıklıklar), ciltte renk değişikliği, enjeksiyon sırasında ağrı, kızarıklık, ödem ve aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır.
- Enjeksiyondan sonraki günler ile haftalar içerisinde gelişen erken komplikasyonlar; ağrı, ekimoz, pigmentasyon, inflamatuar nodüller ve kaşıntıdır.
- Enjeksiyondan sonraki aylar ile yıllar içerisinde gelişen geç komplikasyonlar; inflamatuar nodüller ve silikon granülomlarıdır.
Silikon kaynaklı yabancı cisim nodülleri ve granülomlarında tedavi;
- Birinci basamak tedavi olarak 4-6 hafta süreyle minosiklin, tetrasiklin, tetrasiklin + klaritromisin gibi antibiyotikler sistemik olarak kullanılmaktadır.
- NSAİİ'ler granülomatöz inflamatuar reaksiyonu azaltmak için oral antibiyotiklerle birlikte kullanılır.
- Oral ve intralezyonel steroidler, antibiyotiklere ve NSAİİ'lere dirençli reaksiyonlarda 4-6 hafta kullanılmaktadır.
- Topikal tedavide; imikimod ve takrolimus kullanılabilir.
- Dirençli granülomlarda lezyon içerisine etanersept ve adalimumab 2 hafta aralarla kullanılmaktadır.
- Allopurinol, ksantin oksidazı hedef alarak granülom oluşumunu engellediği için sistemik olarak kullanılabilir.
- İzotretinoin sistemik olarak kullanılmaktadır.
- Nodüller iyi sınırlandırılmış ve uygun bir cerrahi uygulama yapılabilecek lokasyonda ise cerrahi olarak çıkarılmalıdır.
Silikon toksisitesi ve çevresel endişeler
Çeşitli alanlarda silikon kullanımının hızla yayılması, bu bileşiklerin insan ve çevre üzerinde herhangi bir toksik olumsuz etkisi olup olmadığı konusunda endişe yaratmaktadır. Silikonların kullanımının güvenlik değerlendirmesinde polimerin kimyasal yapısı ve parçacık boyutu dikkate alınmalıdır. Bu iki faktör, insan ve biyolojik yaşam ile etkileşime girme yeteneğini belirler (örneğin, çözünürlük, lipofiliklik, log P, uçuculuk). Güvenlik açısından, silikonların parçacık boyutunun çok önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Silikon çok küçük boyutlarda ise biyolojik zarları ve cilt bariyerlerini aşma ve vücuda nüfuz etme olasılığı yüksektir. Bu nedenle en az güvenli olan silikonlar olarak siklik siloksanlar ve doğrusal düşük molekül ağırlıklı silikonlar tanımlanmaktadır. Silikonun çevresel ayak izi, üretimde yenilenemeyen hidrokarbonlara dayanması ve geri dönüşüm ile biyolojik olarak parçalanabilirlik konusunda zorluklar yaşaması nedeniyle birçok kişinin fark ettiğinden daha önemlidir.
Silikonların çevre ve insan sağlığı açısından zararları ile ilgili ortak düşüncelerin oluşmadığını görmekteyiz. Örneğin, Kanada ve ABD'de dekametilsiklopentasiloksan için "bir organizma için toksik olduğunu kanıtlayacak hiçbir kanıt yoktur. Havada, suda, toprakta veya tortuda bulunan organizmalar üzerinde olumsuz etkilere neden olacak kadar yüksek konsantrasyonlarda birikmeyeceği" belirtilmektedir. Buna karşın Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA), oktametilsiklotetrasiloksan, dekametilsiklopentasiloksan ve dodekametilsikloheksasiloksan silikonlarını çok yüksek endişe verici maddeler olarak tanımlamıştır.
Silikon polimerler sanayi atıkları olarak yakılarak yok edilir, toprağa gömülür ya da gübre olarak ormanlara ve tarım alanlarına dağıtılır. Suda çok az çözündüğünden, toprakta siloksanlar hidrolize olarak toprakla çamur formuna döner. Nemli toprakta aylar veya yıllar boyunca kalabilirler. Ancak toprak kurumaya başladığında sadece birkaç günde monomerlere parçalanırlar. Monomerleri doğal bileşenlere (CO2 ve inorganik silikat) parçalanmaktadır. Atmosferdeki siklik siloksanlar ise oksijen ve güneş ışığından gelen ultraviyole radyasyona maruz kaldığında hızla parçalanır ve yine silika ile karbondioksit üretir.
Silikon, kullanım ömrünün sonunda uygun bir işleme tabi tutulması gereken bir atıktır; ancak plastiklerle karşılaştırıldığında çevre için daha güvenli görünmektedir. Çünkü yüksek kaliteli silikon inerttir ve atık arıtma tesislerinde yakıldığında tehlikeli toksik gazlar açığa çıkarmaz; silikondan sadece silika, karbondioksit ve su buharı açığa çıkar. Biyolojik olarak parçalanmayan ve besin zincirinde birikme potansiyeli olan birkaç silikon hakkında endişe vardır; ancak çalışmalar şu ana kadar sonuçsuz kalmıştır. Yıkanabilir kişisel bakım ürünlerine eklenen silikonların en yüksek çevresel riske sahip olduğu düşünülmektedir. Kozmesötik ürünlerimizin büyük bir kısmı silikon içerdiğinden, silikonun sınırsız kullanımına bağlı çeşitli çevresel ve ekolojik risklerin farkındalığının arttırılması için kampanyalar ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Silikonun biyolojik çevresel etkileri; üretimi, kullanımı ve atık olarak saklanması ile bertarafıyla ilgili hususları içermektedir. Üretimde petrol türevi hidrokarbonlar kullanıldığı için bu da sürdürülebilirlik ve karbon emisyonları konusunda endişelere yol açar. Silikonu biyolojik olarak parçalanabilir olmaması ve geri dönüşüm tesislerinin çok az olması diğer bir endişe nedenidir. Ancak, dayanıklılığı nedeniyle plastiğe göre daha az atık olarak düşünülebilir. Çevre dostu bir malzeme olmamakla birlikte plastiğe göre çok daha uygun bir alternatiftir. 2023'teki silikon pazarı, talebin artışı ile büyüme göstermektedir. Büyüme, inşaat, ulaşım ve elektronik endüstrisinden kaynaklanmaktadır. Asya-Pasifik bölgesi, silikon üretimi ve tüketiminde lider konumda, ardından Kuzey Amerika ve Avrupa gelmektedir.
Kozmetik ve kişisel hijyen ürünlerinde siklometikon adı altında en sık rastlanan polidimetilsiloksanlar, oktametilsiklotetrasiloksan ve dekametilsiklopentasiloksandır. Metilsiloksanların yıllık dünya üretimi halihazırda 8.000.000-10.000.000 tonun üzerine çıkmıştır. Sonuç olarak, yaygın kullanımları nedeniyle ortaya çıkan kalıcı toksik bileşikler olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, silikonların çevrede sürekli olarak izlenmesi gerekmektedir. Saç bakım ürünleri, vücut losyonları, deodorantlar ve oje ürünleri, %16'ya kadar siklik uçucu metilsiloksan içeren kişisel bakım ürünleridir. Bu uçucu metilsiloksanlar çoğunlukla ürünlerin kullanımı sırasında atmosfere salınır (yaklaşık %90); yaklaşık %10'u ise atık suya karışır. Daha sonra su/topraktan havaya taşınırlar ve atmosferik hidroksil radikalleri tarafından oksitlenirler. Bu, havadaki döngüsel uçucu metilsiloksanlar için önemli bir bozunma yolu olarak kabul edilir. Çevredeki son bozunma ürünleri karbondioksit ve silisik asit ve/veya silikadır. Kanalizasyon çamuru, tortu ve topraktaki organik maddelere güçlü bir adsorpsiyon potansiyeline sahiptir. Aerobik tortunun bozunma yarı ömrü 24 °C'de 242 - 1.200 gün kadar uzundur. Atmosfere karıştığında ise yarı ömrü yaklaşık 13 gündür. Silikonlar sucul besin ağlarında, balık, kuş ve memelilerin kan plazmasında bulunmuştur. Avrupa Birliği'nde, her yıl yüzey sularına yaklaşık 4,7 ton silikon boşaltılmaktadır. Tüm boşaltımın yıkanabilir kişisel bakım ürünlerinin kullanımından kaynaklandığına inanılmaktadır. Son 10 yılda piyasaya sürülen tüm yeni kozmetiklerin %50'sinden fazlası en az bir tür silikon içermektedir. Bu nedenle, bu maddelerin çevreye salınımını izlemek, bağımsız bilimsel araştırmalar yapmak ve çevresel ile ekolojik risk olasılıklarının daha fazla farkında olmak esastır.