- Gösterim: 89
Enerji içeceklerinin içeriğinde su içerisinde tipik olarak yüksek miktarda kafein, taurin, guarana, ginseng, yohimbin, inositol, glukuronolakton, karnitin, şeker, değişen oranlarda B vitamin kompleksleri, C vitamini, tatlandırıcılar, sodyum, potasyum ve fosfor gibi elektrolitler bulunmaktadır.
Kafein
Kafein, matein ve guaranin olarak da bilinen bir alkaloididir. Günlük tüketilen kafeinin çoğu, kahve, çay, kolalı içecekler, enerji içecekleri, guarana ve kakao gibi bitkilerde ve çikolata gibi içecek ve besinlerden sağlanmaktadır. Kendine özgü yoğun acı bir tadı vardır. Enerji içecekleri ve bazı gazlı içeceklere tat vermesi içinde eklenmektedir. Çoğu içecekte bulunan şeker ve kafein miktarı, enerji verici özelliğini sağlamaktadır. Ayrıca enerji içeceklerinde, genellikle enerji ve zihinsel performansı artırmak için guarana, ginseng, ginkgo biloba, L-karnitin, milk thistle (Silybum marianum, deve dikeni), B vitaminleri, bir amino asit olan taurin ve diğer maddeler de dahil olmak üzere pek çok madde bulunabilmektedir.
Kafein, yağ tüketimini artırdığı için termojenik (vücut ısısını artırıcı) özellik taşır ve iştahı azaltır, antioksidandır ve nöroprotektif etkileri bilinmektedir. Kafeinin nöroprotektif özelliği, onun en sık kullanılan psikoaktif madde olmasını sağlamaktadır. Kafeinin bu özellikleri nedeniyle enerji içecekleri içindeki miktarının artırılması, tüketimini daha popüler hale getirmektedir. Kafeinin günde 400 mg'dan az tüketimi, sağlıklı yetişkinlerde yan etkiye neden olmamakla birlikte, günde 400 mg'dan fazla tüketimi durumunda yukarıda belirtilen yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Bu yüksek dozda kafein alımı, baş ağrısı, huzursuzluk, sinirlilik, öfori, ajitasyon, uykusuzluk, yüzde kızarma, osteoporoz, artmış idrara çıkma, gastrointestinal rahatsızlıklar (mide ülseri, mide bulantısı gibi), kas kitle kaybı, konuşma akıcılığında azalma, hızlı ve düzensiz kardiyak atım, yüksek sistolik kan basıncı, oryantasyon bozukluğu, halüsinasyon ve psikoz gibi birçok rahatsızlığa neden olabilmektedir. Erişkinlerde günlük 100 mg üzerinde kafein tüketimi, yüksek kan basıncı ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle FDA, 2007'de güvenli kafein miktarını 100 mg olarak kabul ettiğini açıklamıştır. Yapılan çalışmalarda orta derecede (~ 75 mg) kafein alımının dikkat, görsel ilgi, psikomotor hız, hafıza ve uyanıklık gibi etkileri geliştirdiği belirlenmiştir. Bu nedenle, gebelerde ve hasta erişkinlerde kafein tüketimi sınırlandırılmalıdır. Çocuklarda organlar hala gelişmekte ve endokrin sistemleri henüz stabil olmadığından kafein alımı gece uyku düzensizlikleri, baş ağrıları ve bilişsel işlevlerde donukluk gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Risk grupları olan doğurganlık çağındaki kadınlar ve çocuklarda bu miktar ≤300 mg veya ≤2.5 mg/kg olarak belirlenmiştir. Bu nedenle gebelere önerilen maksimum kafein miktarı 125 mg/gün'dür. Kafein alımı başlangıçta kişiyi daha üretken ve daha konsantre olmasını sağlarken, 4-6 haftalık küçük dozlarda alımından sonra konsantrasyonu azalttığı, nörotransmitter yıkımına neden olarak öğrenme yeteneğini azalttığı, uykuya dalma ve uykusuzluk şeklinde problemlere neden olduğu bilinmektedir.
Enerji içeceklerinde bir porsiyonda, 100 ml'sinde kafein miktarları 15-144 mg olarak değişmektedir. 240 mL’lik içeceklerde genel ortalama 80 mg kafein içermektedir (bazı markalar daha yüksek miktarda içermektedir). Bu miktar, yaklaşık olarak bir fincan koyu kahve veya 360 mL’lik kafeinli kolalı içeceğe denk gelmektedir. Satışta olan kutu ürünler 250-500 ml arasında değişmektedir. Yani bir kutu, 2.5 hatta 5 porsiyon anlamına gelmektedir. Günde bir porsiyon enerji içeceği tüketimi, yüksek kafein alımına neden olmamakta; ancak bir kutu içildiğinde alınan kafein miktarı 300 mg üzerine çıkmaktadır. Günde 2 veya daha fazla kutu tüketimi yüksek kafein alımına yol açmaktadır. Diğer önemli bir nokta, bu içecekler içerisinde bulunan taurin, ginseng, guarana gibi uyarıcıların kafeinin etkisini artırmasıdır. Guarana'nın 1 gramı toplam 40 mg kafein içermektedir. İçecekler içerisindeki bitkisel çaylar, yerba mate, kakao gibi bileşenler de kafein içermektedir. Dolayısıyla kutu üzerinde bir porsiyonda belirtilen kafein miktarı, bu bileşenlerden dolayı daha yüksek olmaktadır.
Kafeine tolerans gelişimi kişisel farklılıklar göstermektedir (karaciğer fonksiyonu başta olmak üzere çeşitli faktörler toleransı etkiler). Kafein ağızdan alımı takiben mideden (%20) ve ince bağırsaktan (%80) hızla ve toplamda neredeyse tamamı emilmektedir. Ağız mukozasından kafeinin absorbe olduğu gösterilmiştir. Kafein kanda en yüksek seviyeye 15-120 dakika içinde ulaşmaktadır. Kafeinin büyük bir kısmı karaciğerde CYP1A2 sitokrom P450 enzimi tarafından inaktivasyona uğramaktadır. Teobromin, paraksantin ve teofilin gibi metabolitler de açığa çıkmaktadır. Beyin ve böbrekte de kafeinin metabolize olabileceği iddia edilmektedir. Kafein metabolizması sonucu oluşan paraksantin plazmada gliserol ve yağ asidi miktarlarını artırır; teobromin vazodilatasyon yaparak idrar hacmini artırır; teofilin ise akciğer hava yollarında bronş düz kaslarını gevşetir. Kafeinin yarılanma ömrü genelde 3-7 saattir; fakat bu süre yaşa, karaciğer fonksiyonlarına, hamilelik gibi farklı fizyolojik durumlara, alınan diğer ilaçlara (ilaç etkileşimleri) ve kişinin enzim miktarlarına göre oldukça değişken olabilmektedir. Hastalık durumları, özellikle karaciğer hastalıkları, kafeinin yarı ömrünü artırarak birikimine neden olabilir. Yeni doğanlarda ve çocuklarda yarılanma ömrü erişkinlerden daha uzundur; 30 saate kadar uzayabilir. Ergenlik döneminde kafeinin hızlı metabolize edilmesinden dolayı yarı ömrü kısadır. Kafeinin yarılanma ömrü hamile kadınlarda 9-11 saate kadar uzayabilmektedir. Ağızdan alınan doğum kontrol hapları bu süreyi iki katına çıkarmaktadır. Flavonoidler, sigara ve bazı sebzelerin tüketimi kafein metabolizma hızını artırarak yarılanma ömrünü kısaltabilir. Bunların aksine alkol kafein metabolizmasını inhibe etmektedir. Egzersiz, kafein metabolizmasını hızlandırarak artmış dolaşıma bağlı olarak plazma pik konsantrasyonu ve yarı ömrü azaltır.
Kafein basit difüzyonla taşınır. Hücrelere geçişi sırasında herhangi bir bariyer olmadığı için beyin, testis ve fetüs dahil vücuttaki tüm hücre ve dokulara hızlı bir şekilde yayılır. Plazmada albümine bağlı olarak taşınır ve hızlı bir şekilde doku ve organlara dağılır. Kafeinin büyük çoğunluğu böbreklerden atılır. Kafeinin %2-10’unun metabolize edilmeden vücuttan atıldığı (feçeste metabolik ürünler ve kafein bulunmakta) belirtilmiştir. Kafein aynı zamanda tükürük ve ter ile de atılır.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) kafeini “genellikle güvenli olarak tanınan” madde kategorisinde sınıflandırmıştır. Kafein alımının kardiyovasküler, solunum, endokrin ve nörolojik sistemleri etkilediği ve bu etkinin bireyler arası değişkenlik gösterdiği belirtilmiştir. 100 mg dozlarda bronkodilatasyon, mide asit salgısında artış, baş ağrısı, bulantı, kusma, diürez, taşikardi ve santral sinir sisteminin uyarılmasına neden olabilir. Aşırı dozda ise, kusma ve taşikardi karakteristiktir; takiben mental durum değişikliği, aritmi, nöbet ve daha büyük dozlarda hipotansiyon görülebilir. Şiddetli toksisite katekolamin salımı ile ilişkilidir. Beraberinde hipokalemi ve hiperglisemi de görülür. Kafein zehirlenmesinden ölüm, nadir de olsa, görülebilir. Ölüm nedeni genelde kalp ritim bozukluğundan kaynaklanır.
Sağlıklı bir yetişkin için tolere edilebilen maksimum kafein alımı günlük olarak 400 mg olup, tipik bir enerji içeceğinin beş porsiyonuna eşdeğer olabilir. Çalışmaların sonucuna göre üreme çağındaki kadınlar günde maksimum 300 mg kafein alımını tolere edebilirler. 4-12 yaş arası çocukların geçici olarak hafif davranış değişikliklerine dayalı olarak günde maksimum 45-85 mg kafeini tolere edebileceği sonucuna varılmıştır. 13-18 yaş arası ergenlerin günlük maksimum kafein alımını belirlemek için veriler yetersizdir. Ancak, yetişkinler için önerilen maksimum günlük alım miktarı, ergenlerin yetişkinlere göre daha düşük vücut ağırlığına sahip olmaları ve daha da önemlisi ergenlerin kafeine daha duyarlı olmaları nedeniyle, yetişkin dozunun ergenler için uygunsuz olarak kabul edilmiştir. Bu belirsizlik nedeniyle, ergenlerin çocuklar için önerilen (2.5 mg/kg vücut ağırlığı/gün) dozdan daha fazla tüketmemesi sonucuna varılmıştır. Bu doza göre ergenlerin vücut ağırlıkları 40-70 kg arasında değiştiği düşünülürse, günlük 100-175 mg kafein tüketebilecekleri öngörülmektedir.
Taurin
Taurin (2-aminoetansulfonik asit) karaciğerde magnezyum katalizörlüğünde metiyoninin homosisteine dönüşümü sırasında sisteinden sentezlenen sülfonlu bir β-amino asittir. Esas olarak retina, iskelet ve kalp kası dokusunda bulunur. Taurin ayrıca diyetle de alınabilmektedir. En fazla deniz tarağı, midye, ahtapot gibi deniz ürünlerinde bulunmaktadır. Doğal bir amino asit olan taurinin insan vücudunun günlük ihtiyacının 40-400 mg arasında olduğu bilinmektedir. Türk Gıda Kodeksi Enerji İçecekleri Tebliği'ne (Tebliğ no: 2006/47) göre enerji içeceklerinde bulunabilecek taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır. Bazı enerji içeceklerinde ortalama 1000 mg olarak bulunmaktadır. FDA, taurinin gıda takviyesi olarak en fazla 3 g/gün kullanılabileceğini genel olarak güvenli kabul etmektedir. Tipik bir enerji içeceğinin bir porsiyonunda 1 g taurin bulunmaktadır. Çalışmalar, taurinin dopamin üretimini artırarak kas sisteminin aktivitesini artırdığını, alkolün neden olduğu hafıza bozukluklarını azalttığını ve alkolün karaciğer üzerindeki toksik etkisini azalttığını göstermektedir. Ayrıca, beyinde en önemli inhibitör nörotransmitter olan gama amino bütirik aside etki ederek anti-anksiyete ajanı gibi etki gösterdiği de bilinmektedir. Tüketimi her geçen gün artan enerji içeceklerinin yüksek oranda taurin içerdiği bilinmektedir. Sporcular tarafından yaygın olarak kullanılan enerji içeceklerindeki taurinin soğuk hava koşullarında egzersiz kapasitesini iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Hayvan deneyleri, fazla tüketiminin beyinde dopaminerjik iletimi değiştirerek hipotermiye neden olduğunu saptamıştır. Taurin, çocuklarda migren tedavisinde etkili ancak sistolik kan basıncını yükseltmektedir. Ayrıca, taurinin çocuklarda obeziteyi önlediği, ergenlerde oksidatif stres ve inflamasyon üzerinde olumlu etkilere neden olduğu, yetişkinlerde cildi zararlı oksidatif stresten korumaya yardımcı olduğu yönünde çalışmalar yayınlanmıştır. Ayrıca, kafein ile birlikte kişinin uyanıklık, dikkat ve reaksiyon süresini iyileştirmektedir.
Taurinin yetişkinler için günlük diyetle alımı maksimum 400 mg olduğu tahmin edilirken, 5 porsiyon tipik bir enerji içeceği tüketimiyle 5000 mg/yetişkin/gün dozda taurin alımını sağlayacaktır. Bu iki maddenin 90 günlük beslenme çalışmaları incelendiğinde, kısa dönemde günde 5 porsiyon tüketiminin tehlikesinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak, diyetle uzun süre kullanımı bir belirsizlik oluşturmaktadır. Ayrıca, sinir sistemi üzerinde kafein ile taurinin olası etkileşimi hakkında bir belirsizlik bulunmaktadır.
Guarana
Güney Amerika kaynaklı ‘Paullinia cupana’ bitkisinin tohumlarından elde edilen uyarıcı özelliği olan bir maddedir. Brezilya kakaosu olarak bilinmektedir. Kahve çekirdeğinden 3 kat fazla kafein içerdiğinden dolayı dünyadaki en zengin kafein kaynağı olarak bilinir. Bir gram guarana ekstraktı yaklaşık olarak 40 mg kafein içermektedir. Saf kafeine kıyasla, kafeinin guaranadan daha zor salındığı ve böylece daha uzun uyarıcı etkisi olduğu belirtilmiştir. Yüksek oranda kafein, teobromin, teofilin ve tanin içermektedir. Bu nedenle enerji içeceklerinde kafeinin gizli artışına neden olan bir maddedir. Klinik çalışmalar, teofilinin kalp ve merkezi sinir sistemini uyardığını, dikkati yükselttiğini ve yorgunluğu giderdiğini göstermiştir. Aynı zamanda bronşların geçici olarak daralmasını (bronkospazm) azalttığı için astım tedavisinde de fayda sağladığı bildirilmiştir.
Guarana'nın güvenilirliği, etkinliği ve saflığı FDA tarafından değerlendirilmemiştir. Potansiyel riskleri bilinmemektedir.
Ginseng
Ginseng, enerji içeceklerinde sık kullanılan bir bitkisel takviyedir. 'Panax ginseng' bitkisi (Çin, Japonya ve Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde yabani olarak bulunmasının yanı sıra, kültürü de yapılan, kazık köklü çok yıllık otsu bir bitkidir) köklerinden üretilen bir uyarıcıdır. Ginsengin çeşitli formları olmakla beraber en popüler türü Çin ginsengi (Panax ginseng)'dir. Amerika ginsengi (Panax quinquefolius) ve Sibirya ginsengi (Eleutherococcus senticosus) de sıkça tüketilmektedir. Yüzyıllardır enerjiyi artırma, hafızayı geliştirme ve vücudun strese karşı direncini artırma amacıyla kullanılmaktadır. Libidoyu artırıcı ve afrodizyak bir madde olma özelliği de vardır. Özellikle Uzakdoğu'da kullanımı yaygın olmakla birlikte farmakolojik özellikleri tam olarak bilinmemektedir. Ginsengin farmakolojik etkilerinden ginsenosid alkaloidi sorumludur. Ginsenosidler ginsengin sekonder metabolitleridir. Bunlar, triterpen saponinler olup 40'tan fazlası izole edilmiş ve tanımlanmıştır. Her ginsenosid kendine özgü bir yapıya sahiptir ve bu nedenle çeşitli farmakolojik etkileri ortaya çıkabilir. Ginsengin en yaygın türü olan Panax ginseng’in içeriğindeki aktif bileşenlerin antiinflamatuvar, antioksidan ve antikanser etkileri olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, fiziksel dayanıklılığı artırdığı ve çevresel strese karşı direnci artırdığı düşünülmektedir. İnsomnia, bulantı, diyare, baş ağrısı, burun kanaması, yüksek arteryal basınç ve karın ağrısı gibi yan etkilere sahiptir. Ginseng, antidepresanlarla beraber kullanıldığında serotonin sendromu ve maniye neden olabilir. Ayrıca antipsikotik ilaçların kas sistemini etkileyen yan etkilerinin artmasına neden olabileceği bildirilmektedir.
Ginseng için önerilen tedavi dozları 100-200 mg/gündür. Oysa birçok enerji içeceğindeki ginseng miktarı bu dozların çok altındadır. En düşük tedavi dozu almak için günlük 2-4 kutu enerji içeceği tüketmek gerekmektedir. Yüksek dozlarda ginseng kullanımı uykusuzluk, çarpıntı, taşikardi, hipertansiyon, diyare, şiddetli baş ağrısı, östrojen benzeri etkileri nedeniyle meme hassasiyeti, amenore ve Stevens-Johnson sendromu gibi ciddi yan etkilerle ilişkilendirilmiştir. Bitki ilaç etkileşimi sonucu, antidiyabetik ilaçlarla birlikte alındığında hipoglisemi riski bulunmaktadır. Ginseng, antidepresanlarla beraber kullanıldığında serotonin sendromu ve maniye neden olabilir. Ayrıca antipsikotik ilaçların ekstrapiramidal yan etkilerini daha da artırabilir. Ginseng tüketiminin bilişsel yararı olduğunu kanıtlayan çalışmalar yetersizdir. Fiziksel ya da bilişsel performansı artırmak amacıyla enerji içeceklerine ginseng eklenmesi önerilmemektedir. Enerji içeceği üreticilerinin ginsengin fiziksel performansı artırdığını iddia etmelerine rağmen, çalışmalar ginsengin önemli yararlar sağladığını kanıtlayamamıştır.
Ginkgo Biloba
Ginkgo biloba günümüzde varlığını sürdüren hiçbir yakın türü veya benzeri bulunmayan mabet ağacı olarak da bilinen bir ağaçtır. Çin eriği olarak adlandırılan yeşilimsi bir meyvesi vardır. Uzakdoğu ülkelerinin bazı bölgelerinde halen varlığını sürdürmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, Alzheimer, hafıza kaybı, unutkanlık ve bunama gibi mental fonksiyonları etkileyen hastalıklar üzerinde olumlu etki gösterdiği ileri sürülmektedir. Ayrıca, hafıza güçlendirmede ve zihinsel konsantrasyonu artırmada ginkgo özünün etkili olduğu belirtilmektedir.
Yohimbin
Oldukça güçlü bitkisel bir stimülan olup, afrodizyak özelliği nedeniyle erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılmaktadır. Ayrıca, antidepresanların oluşturduğu cinsel yan etkilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yağ kaybını artırıcı özelliği vardır. Anksiyete, insomnia, baş ağrısı, baş dönmesi, deride kızarıklık, panik atak, halüsinasyon, kalp hızında artış ve yüksek kan basıncı gibi ciddi yan etkileri bulunmaktadır. Epileptik nöbet ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Özellikle karaciğer, böbrek, kalp ve psikiyatrik rahatsızlığı olanların kullanmaması gereken bir ajandır.
İnositol
İnositol, büyüme, metabolizmanın düzenlenmesi ve hücre sinyal iletiminde rol alan bir fosfatidilinositol fosfolipit bileşenidir. İnsan vücudunun normal bir bileşeni olup bazı dokularda sentezlenebilir. Glikoz metabolizmasının ürünü olarak üretilmesine rağmen vücutta bol miktarda bulunmaz. Bir yetişkinin günlük yaklaşık 500-1000 mg inositol tükettiği tahmin edilmektedir. Bu miktar, tek porsiyonunda 50 mg inositol bulunan tipik bir enerji içeceği ile karşılaştırıldığında nispeten büyüktür. İnositolün potansiyel faydaları arasında kolesterol düzeyini düşürerek kalp damar hastalığı riskini azaltmak yer almaktadır. Depresyon tedavisinde, serotoninin etkisini artırdığı için farklı bir kullanım alanı oluşturmuştur. Enerji içeceklerindeki kafein nedeniyle katılmaktadır. İnositolün sinir hücrelerinin serotonine olan duyarlılığını ve serotoninin beyindeki sinyal düzeyini artırdığı bilinmektedir. Bu nedenle inositol, depresyon tedavisinde kullanılmaktadır. Birçok araştırma, beyindeki düşük inositol düzeyinin depresyon, anksiyete ya da panik atakla ilişkili olduğunu göstermiştir.
Kafein alımı, vücuttaki inositol miktarını azaltır. Yüksek miktarda (>500 mg/gün) kafein alımı ile vücuttaki inositol miktarının azaldığı ileri sürülmektedir. Günlük 200 mg’lık alımının vücut için yeterli olduğu bildirilmektedir. İnositolle ilişkili toksisite çok düşüktür. Farelerde oral LD50 (letal doz) değeri 10000 mg/kg vücut ağırlığı olarak bildirilmektedir. İnositolün değerlendirildiği hiçbir üreme ve gelişme için toksisite ya da genotoksisite çalışması yoktur. İnositol, karsinojen olarak test edilmemesine rağmen bazı çalışmalarda fare modellerinde kanser gelişimini önleme kabiliyeti değerlendirilmiştir. Sonuçlar (6000 mg/kg vücut ağırlığı/gün’e eşdeğer) %3 seviyesinde diyetin kanser oluşumunu arttırmadığını göstermiştir. İnsanlarda, deneysel olarak depresyon tedavisi, panik atak ve obsesif kompulsif bozukluk gibi hastalıklarda kullanılmıştır. İnsanların 2 hafta boyunca günde 20000 mg’a kadar inositol tükettiğine dair rapor bulunmaktadır. Ayrıca, 6 hafta boyunca günde 18 g inositol verildiği ve hiçbir yan etki gözlenmediği de bildirilmiştir.
B Vitaminleri
B vitaminleri suda çözünen sekiz vitaminden oluştuğu için B vitamini kompleksi olarak adlandırılırlar. Hepsi hücresel süreçlerde önemli rol oynar. Çoğu enerji içeceği değişen miktarlarda B vitamini içermekte olup, bu maddelerin vücuttaki enerji seviyesini artıracağına dair dayanağı olmayan iddialarda bulunulmaktadır. Enerji içeceklerinin bileşimine en yaygın dahil edilen B vitaminleri; B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B6 (piridoksin, piridoksal, piridoksamin) ve B12 vitaminleridir. B2 vitamini (Riboflavin) karbonhidrat metabolizmasında bir koenzimdir. B3 vitamini enerji metabolizması, yağ sentezi ve yağ yıkımında bir koenzimdir. B6 vitamini yapısal olarak benzer üç vitaminden oluşur ve hepsi karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerin kullanılmasında yardımcı olan koenzim B6 vitaminine dönüştürülebilir. B12 vitamini folat metabolizmasına ve sinir fonksiyonlarına yardımcı olur. Özel durumlar dışında en aktif yetişkinler için bile dengeli bir diyetle B vitamini kompleksleri yeterli miktarda vücuda alınabilmektedir; ayrıca bir takviye gerekmemektedir. 250 mL’lik tipik bir kutu enerji içeceği, önerilen günlük alım miktarının %360’ı B6 vitamini, %120’si B12 vitamini ve %120’si B3 vitamini (niasin) içermektedir. B vitaminlerinin hepsi suda çözüldüğü için, günlük alım miktarından fazlası idrarla vücuttan atılır. B vitaminlerinin büyük miktarlarda tüketiminin yan etkilerine rağmen, bu içeceklerin aşırı tüketiminden kaynaklanan bu vitaminlerin aşırı miktarda alımı söz konusu değildir.
Glukuronolakton
Karaciğerde glikozun metabolize olması sonrasında oluşan doğal bir metabolittir. Karaciğerin, hormonları ve kanserojen maddeleri detoksifiye etmek için bu maddeleri glukuronik aside bağlayarak safra tuzları ile birlikte dışarı attığı iddia edilmektedir. Şarap ve bitkisel zamklar (Guar zamkı, Arap zamkı gibi) gibi az sayıda gıdada doğal olarak bulunmaktadır. Gıdalar ile alınan ortalama günlük alım düzeyi 1.2 mg/gün’dür. En fazla 2.3 mg/gün olarak önerilmektedir. Ancak enerji içeceklerinde bulunan glukuronolakton sentetik olup, insan vücudunda bulunan miktardan çok daha fazlasını içermektedir (gıdalarda bulunan miktarın 250 katına kadar çıkabilmektedir; enerji içeceği ortalama 600 mg glukuronolakton içermektedir). İnsan ve sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalarda glukuronolakton yenildiğinde hızla absorbe olduğu, metabolize edildiği ve glukarik asit, ksilitol ve L-ksiluloz olarak atıldığı gösterilmiştir. Atılan bu bileşiklerin ise toksik düzeylere ulaşmadığı bildirilmiştir. Glukuronolaktonun bir enerji kaynağı olarak çabuk etkilediği ve ksenobiyotiklerin detoksifikasyonunda yardımcı olabileceği iddia edilmektedir. Bazı hayvanların glukuronolakton ve glukuronik asitten C vitamini sentezleyebildiği bilinmektedir. İnsanlar ise C vitamini sentezleyebilecek bu metabolik yollara sahip değildir. Bu yüzden glukuronolaktonun insanlar üzerindeki etkilerini belirlemede hayvan deneylerinin doğru bir model olamayacağı ifade edilmektedir. Kafeinli bir enerji içeceğine glukuronolakton eklenmesinin fiziksel ve bilişsel performansı arttırdığına dair deneysel kanıt bulunmamakla birlikte, bu etkinin enerji içeceğinin içindeki kafeine bağlı olduğu düşünülmektedir.
Glukuronolaktonun tahmini olarak günlük diyetle alımı 2.3 mg/yetişkin/gün iken, 5 porsiyon tipik bir enerji içeceği tüketimiyle 3000 mg/yetişkin/gün dozda glukuronolakton alınacaktır. Bu iki maddenin 90 günlük beslenme çalışmaları incelendiğinde, kısa dönemde günde 5 porsiyon tüketiminin tehlikesinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak diyetle uzun süre kullanımı bir belirsizlik oluşturmaktadır.
Diğer maddeler
Turunç
Turunç, enerji içeceklerinin çoğunda bulunan doğal bir bileşendir. Turunçun aktif bileşenleri, epinefrin ve norepinefrine yapısal olarak benzeyen sineprin ve oktapamin'dir. Enerji içeceklerinde bulunan turunç miktarı yaklaşık 200 mg civarındadır. Bu miktar, tek başına vücutta etki seviyesinin altında kalsa da, kafein ve guarana gibi diğer uyarıcı maddelerle birlikte alındığında uyarıcı etkiyi artırabilir. Turunç, enerji içeceklerinde efedranın yerine kullanılmaktadır. Piyasadan kaldırılan efedraya benzer advers etkilerin turunçta da görülmesi mümkündür. Turunç ile ilişkilendirilen yan etkiler, miyokard infarktüsü, inme, nöbet, hipertansiyon, fotosensitivite, disritmi, migren ve baş ağrısı şeklinde sıralanabilir. Turunçun efedradan daha güvenli olduğunu ya da sağlığa yararı olduğunu gösteren az sayıda kanıt bulunmaktadır. Diğer uyarıcılarla kombine edildiğinde turunçun ilave uyarıcı etkisinin ve bu etkinin potansiyel olarak kardiyovasküler risk olup olmadığı hakkında endişeler vardır. Turunçun kan basıncı ve kalp hızını yükselttiği bulunmuştur. Bu etkilerin, sağlıklı genç yetişkinlerde tek doz 900 mg alımından yaklaşık 5 saat sonrasına kadar gözlenmiştir.
Yerba Mate
Yerba mate, Güney Amerika’ya özgü Ilex paraguariensis bitkisinden elde edilen bir çaydır. Güney Amerika ülkelerinde yaygın olarak tüketilen bir içecek olmuştur; ancak polifenoller, ksantinler, flavonoidler, saponinler, aminoasitler, mineraller ve vitaminler gibi biyoaktif bileşenlerinin çeşitliliği nedeniyle küresel popülaritesi artmaktadır. Bu fitokimyasal maddenin sağlığa yararı bulunmuştur. Yerba mate, oksidatif strese karşı antiinflamatuvar ve antidiyabetik özelliklere sahiptir. Ayrıca, yerba mate in vitro kanser hücrelerinde sitotoksik etki gösteren ve hücre bölünmesinde önemli rol oynayan topoizomeraz II enzimine karşı inhibitör etkisi gösterilmiştir; ancak ileri in vivo çalışmalara ihtiyaç vardır. Yerba mate'nin obezite üzerine olumlu etkisi bulunmuştur. Yerba mate tüketimi, normolipidemik ve dislipidemik bireylerde serum lipid parametrelerini önemli ölçüde geliştirmiştir. Ayrıca, yerba mate'nin statin tedavisi alan bireylerde LDL-kolesterol (Düşük Dansiteli Lipoprotein) seviyelerinde azalma sağladığı bildirilmiştir. İlaveten, yerba mate içeren enerji içeceği formülasyonlarındaki yüksek kafein konsantrasyonu nedeniyle bir merkezi sistem uyarıcısıdır. 1 bardak yerba mate çayının kafein konsantrasyonu 78 mg’a eşdeğerdir.
Karnitin
Karaciğer ve böbreklerde lisin (Lys) ve metiyonin (Met) amino asitlerinden sentezlenen ve yağların oksidasyonunda rol oynayan bir amino asit türevidir. Vücutta kas, beyin ve kalp hücrelerinde depo edilir. Yağ asitlerini mitokondriye taşıyarak yağ yakımını hızlandırdığı bilinmektedir. Ayrıca omega-3 ile birlikte tüketilmesinin de sinerjik etki gösterdiği bildirilmiştir. Performansı ve çalışma kapasitesini artırdığından, ağır egzersiz yapan kişilerde egzersiz performansını artırdığı iddia edilmektedir. Enerji içeceği üreticileri karnitini, yağ yakıcı ve dayanma gücünü artırıcı olarak enerji içeceklerinin bileşimine ekleseler de, yapılan çalışmalarda diyetle ek olarak karnitin alımının egzersiz toleransını artırmadığı bulunmuştur. Fazla alınması durumunda bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishale neden olabileceği belirtilmiştir.
Şeker
Şeker, beyin, kas, kırmızı kan hücreleri ve diğer hücrelerin ana enerji kaynağıdır. Merkezi sinir sisteminin normal işleyişi için önemli bir bileşendir. 237 mL bir enerji içeceğinde sükroz, glikoz ve/veya yüksek fruktozlu mısır şurubu şeklinde yaklaşık 35 gram şeker bulunmaktadır. ABD kılavuzlarında, günlük alınması gereken şeker miktarı her 2000 kalori başına 32 gram olarak tavsiye edilmektedir. Bu miktar, günlük alınması gereken kalori miktarının yaklaşık %7-8’ini oluşturmaktadır. 473 ve 710 mL bir enerji içeceğinin şeker içeriği 60-90 g’dır. Bir enerji içeceğindeki şeker miktarı, günlük tavsiye edilen şeker alımını 2-3 kez aşmaktadır. Çoğu enerji içeceğinde bulunan basit şekerler, “yüksek şeker” hissini vermek için kullanılmaktadır. Bu etki, kan şekeri düzeyinde bir artış meydana getirerek geçici bir enerji desteği sağlamaktadır. Şekerler yıkılmaya başladığında, vücudun çalışması için daha fazla şekere ihtiyacı olduğu algısı oluşmaktadır. Diyetle aşırı şeker alımı, diyabet, diş erozyonları, obezite, erken yaşlanma, düşük serotonin seviyesi ve gastrointestinal sistemdeki sağlıklı bakterilerin dengelerinin bozulması gibi olaylarla ilişkilendirilmiştir. Yetişkinler üzerinde yapılan bazı çalışmalarda glikozun kafeinle kombine olarak kullanımının sinerjik etki ile atletik ve bilişsel performansı artırdığı gösterilmiştir. Fakat kafein içeren enerji içeceğine glikoz eklenmesinin, sadece kafein içeren enerji içeceğine göre fiziksel ve bilişsel performansı artıracağına dair deneysel kanıtlar tutarsız ve az sayıdadır.
Ülkemizde enerji içecekleri ile ilgili yasal düzenlemeler;
- Türkiye’de enerji içecekleri ile ilgili düzenlemeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. 6 Mart 2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Enerji İçeceği Tebliği ile “Türkiye’de üretilecek ya da ithal edilecek enerji içeceklerinin içerdiği kafein miktarı 150 mg/L’den, inositol miktarı 100 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 20 mg/L’den ve taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır” şeklinde sınırlandırılmıştır. Ayrıca enerji içeceklerinin doping maddesi içermemesi ve alkol miktarının %0.05 ‘den fazla olmaması gerektiği belirtilmiştir.
- 9 Mart 2004 tarihinde yayınlanan tebliğe göre ise; enerji içeceklerinin içerdiği kafein miktarı 350 mg/L’den, inositol miktarı 200 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 2500 mg/L’den ve taurin miktarı 4000 mg/L’den fazla olmamalıdır şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Kafein miktarı 150 mg/L’den fazla olan ürünlerde, etiket üzerinde farklı ve dikkat çekici renkte ve büyüklükte "Yüksek miktarda kafein içerir." ifadesinin yer alması gerektiği belirtilmiştir.
- 4 Şubat 2005 tarihinde yeniden yayınlanan tebliğde, enerji içecekleri kafein miktarına göre düşük kafeinli (150 mg/L’den az) ve yüksek kafeinli (150-320 mg/L) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Önceki yönetmelikte yer alan glukuronolakton miktarı en fazla 2500 mg/L’den 2400 mg/L’ye düşürülmüştür. Yüksek kafeinli enerji içeceklerinde (150-320 mg/L) etiket üzerinde marka puntosunun en az 1/3'ü büyüklüğünde ve aynı yüzde, farklı ve dikkat çekici renkte "Yüksek Miktarda Kafein İçerir" ifadesi yer alması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca bu tebliğe göre 18 yaşından küçüklere enerji içeceği satışı yasaklanmıştır.
- 27 Ocak 2006 tarihinde yayınlanan tebliğde ise enerji içeceklerindeki kafein miktarının tekrar 150 mg/L’den fazla olmaması gerektiği belirtilmiştir.
- 4 Ekim 2006 tarihinde yayınlanan tebliğde ise “inositol miktarı 100 mg/L’den, glukuronolakton miktarı 20 mg/L’den ve taurin miktarı 800 mg/L’den fazla olmamalıdır” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. 18 yaşından küçüklere enerji içeceği satılamaz ibaresinin yerine 18 yaş altı kişiler için tavsiye edilmez ibaresiyle değiştirilmiştir . Bu tebliğe göre;
- Enerji içeceklerinden sağlanacak kalori değeri en az 45 kcal/100 mL olmalıdır.
- Etiketlerinde besin öğesi tablosu yer almalıdır.
- Alkol ile karıştırılarak veya beraber tüketilmemelidir.
- Çocuklar, 18 yaş altı kişiler, yaşlılar, diabetikler, yüksek tansiyonu olanlar, gebe ve emzikli kadınlar, metabolik hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği olanlar ile kafeine hassas kişiler için tavsiye edilmez.
- Sporcu içeceği değildir, yoğun fiziksel aktivite sırasında veya sonrasında tüketilmemelidir.
- Günlük 500 mL’den fazla tüketilmesi tavsiye edilmez. İbaresi etiketlerinde tüketici tarafından kolayca görülecek şekilde yer almalıdır olark düzenleme yapılmıştır.