- Gösterim: 9659
Baştan çıkarıcı lezzetiyle tarihsel süreçte binlerce yıldır insan hayatı için önemli bir yere sahip olan çikolata ve hammaddesi olan kakao. Mezoamerika olarak isimlendirilen Eski Meksika ve Orta Amerika uygarlıkları olan Olmek, Mokaya, Maya ve Azteklerin insanlığa mirasıdır. Keşfinin ardından, Avrupa’ya ve oradan tüm dünyaya uzanan yolculuğu boyunca birçok efsane, mit ve ritüelle ilişkilendirilmiş ve çağlar boyu insanları büyülemeye devam etmiştir.
Çikolata etimolojik olarak Aztek uygarlığı dilinde acı "xococ" ve su "atl" kelimelerinin birleşimi olan "xocoatl"’dan gelmektedir. , kakao çekirdeklerinin içindeki acı özün suyla karıştırılmasından oluşan içeceğe verilen isimdir. İlk keşfinden bu yana tüketim anlamında büyük oranda değişimler göstermekle birlikte, her yaş ve kültürde insanı cezbetmeye devam etmektedir.
Tropikal kakao ağacının "Criollo, Forestero ve Trinitario" adı verilen üç türü vardır. Criollo kakao ağaçlarının meyveleri çok ince kabuklu, meyve rengi solgun ve çekirdeklerinin eşsiz aroması bulunmaktadır. Forestero kakao ağaçlarının meyveleri daha büyük olduğu için iri kakao olarak da isimlendirilmektedir. Trinitario ise her iki ağaç türünün melezi. Kakao ağacının meyvelerinin içerisinde bademi andırır şekilde, kabuğu esmer adet çekirdek bulunmaktadır. Çikolataya tipik temel aromasını veren ve en önemli hammaddesi olan kakao () bu üç ağacın çekirdeklerinin harmanlanması ile elde edilmektedir (harmanlanan kakaonun %'lik kısmını Forestero kakao ağaçlarının meyveleri oluşturmaktadır).
Kakao kullanımının Orta Amerika'da M.Ö. ile yıllarına kadar uzandığını görmekteyiz. Hazırlama tarzları ve kullanılan aroma setleri aynı olmakla birlikte, yüzyıllar boyunca çikolata sadece acı ve asillerin sıcak/soğuk tükettiği bir içecek olarak sevilmiştir. Kan ve çikolata arasında bağlantı kurarak “insan kalbi ve kakao meyvesi” metaforu içinde bu coğrafyanın dini ritüellerinde çikolatanın kullanıldığını görmekteyiz. Kakao, bu insanlar için tanrılarıyla buluşmanın aracı olmuş ve lüks bir tüketim olarak sergilenmiştir. Bu coğrafyada kakao çekirdeklerinin ticarette değerli bir meta olduğu bilinmektedir.
ile yılları arasında İspanyol kaşif Kristof Kolomb'un Avrupa'ya kakao çekirdeklerini getirdiği söylenmektedir. 'de ticari amaçla kakao çekirdekleri İspanya'ya getirilmiş ve aşamalı olarak çikolata içme geleneği 'lerde İngiltere’ye uzanarak Avrupa’ya yayılmıştır. Çikolata Avrupa kıtasına ilk gelişi ile birlikte şifalı bir ilaç olarak sunulmuştur (Orta Amerika kültüründe çikolata, vücudu kuvvetlendiren ve fiziksel açıdan uyaran bir gıda maddesi olarak görüldüğü için). ve yüzyıllarda her türlü hastalık için reçete olarak yazılmakta ya da diğer ilaçlarla karıştırılmaktaydı. Ancak çikolata-kakao Avrupa'da lüks, zenginlik ve gücün bir sembolü olmaya devam etti, sadece İspanyol burjuvaları tarafından satın alınmaktaydı. Tarçın, şeker ve vanilya ile sıcak olarak tüketilmekteydi. Zamanla Fransa, İtalya ve İngiltere aristokrasisi arasında tüketiminin yayıldığı görülmektedir. Bu yüzyıllara ait tıbbi kayıtlarda kakao veya çikolatadan hazırlanmış 'den fazla tıbbi amaçlı kullanıma dönük reçeteler belgelenmiştir. Bu reçeteler arasında en yaygın olanları zayıflamış hastalarda kilo alımı, sinirleri uyarma ve sindirim sistemi düzenleyici olarak düzenlenenlerdir.
yılında Hollandalı kimyacı Coenraad Johannes Van Houten tarafından kakao presinin icat edilmesi ile kavrulmuş kakao çekirdeklerinden kakao yağı elde edilmeye başlandı. Bu buluş kakaonun şekerleme malzemesi olarak kullanımını ve üretim maliyetlerinin azalmasını sağladı. Bu arada kakao ağaçları Avrupa'nın tropikal sömürgelerine taşınarak daha yaygın üretimleri sağlandı. 'de İngiltere'de kakao yağı, kakao tozu ve şekerden ilk katı yenilebilir çikolata kalıbı üretilirken, 'lerden sonra çikolatanın durdurulamayacak tüketim yükselişi başlamıştır.
Günümüzde Afrika (Fildişi Sahili, Gana, Nijerya, Kamerun... dünyadaki kakao üretiminin % ), Asya (Papua Yeni Gine, Malezya, Endonezya % ) ve Amerika (Kolombiya, Brezilya, Ekvador % ) başlıca kakao üreticileridir ve yıllık üretim milyon tona ulaşmaktadır. Günümüzde çikolata sektörünün küresel büyüklüğü milyar doları aşarken, üretimde adeta dünya markası haline gelen İsviçre, tüketimde de lider durumdadır. Dünyada en fazla çikolata tüketimi kişi başına yıllık ile İsviçre’de gerçekleşmektedir. İsviçre’yi tüketim ile Almanya izlerken, İrlanda ve İngiltere kişi başına yıllık tüketim ile ve sırayı paylaşmaktadır. Kişi başına yıllık tüketimi ile Çin en sonda yer almaktadır. Ülkemizde ise kişi başı yıllık tüketildiği verilerde yer almaktadır.
Kakao meyvesi etli kısımdan ayrıldıktan sonra çekirdekler yığın yapılarak veya çukurlara doldurularak gün fermantasyona tabi tutulur (renk ve aroma gelişimi için). Fermantasyon sırasında çekirdeğin acılığı hemen hemen kaybolur (çekirdekler fermentasyondan önce tanen içeriğinden zengin olduğu için acıdır). Çekirdeklere yapışmış etli kısımlar gevşer ve kırmızı kahverengi bir renk ile kakaonun karakteristik aromaları meydana gelir. Fermantasyonu tamamlanan kakao çekirdeklerinin içerikleri:
- Nem % 5
- Yağlar % 54
- Protein % 11
- Nişasta % 7
- Lif yapısı % 9; lignin, sellüloz, hemi-sellüloz ve pektin
- Flavonoidler
- Çözünmez Tannin % 4
- Çözünebilir Tannin % 2
- Pürinler
- Teobromin % 2.5
- Kafein % 0,5
- Kül % 1
- Şeker % 2
- Diğer; aromalar ve asitler % 2
Fermantasyonu tamamlanan kakao çekirdekleri güneş ışığı altında, çekirdeklerin nem içeriği % 'nin altına düşene kadar kurutulur. Kurutma işlemi ile mikrobiyal aktivite kontrol altına alındığı gibi, bazı esmerleşme reaksiyonları da meydana gelmektedir. Temizlenir ve arasında kavrulur (kavrulma sırasında kakaonun kimyasal bileşiminde önemli bazı değişiklikler meydana gelir; örneğin biasetil oluşumu nedeniyle çeşni ve lezzet iyileşir). Elenerek "nib" oluşur (kakao çekirdekleri kabuklarından ayrılır, kabuğundan ayrılmış tane anlamına gelen “nib” kullanılmaktadır). Sonrasında alkalizasyon yapılır; bunun için genellikle potasyum ve sodyum karbonat kullanılır (birçok ülkede kullanılan alkalinin miktarı yasalarla sınırlandırılmıştır. Kullanımına izin verilen maksimum miktar kısım kakao için kısım potasyum karbonat veya eşdeğeridir). Nibler öğütülür, bu sırada sürtünme ve uygulanan ısı nedeniyle sıcaklık üzerine çıkmaktadır. Bu sıcaklık, nib içinde katı halde bulunan kakao yağını eritmekte. Bu şekilde öğütülmüş kakao kütlesine "kakao likörü" denir. Kakao likörü % kakao olarak tanımlanır. Kakao likörü preslenerek kakao yağı ile kakao tozu elde edilir. Ayrıca, kakao likörü doğrudan çikolata imalatında kullanılabildiği gibi kalıplanarak çikolata üreticilerine de satılabilir. Çikolata türlerini (bitter, sütlü ve beyaz) içeriğindeki kakao likörü belirlemektedir. Örneğin sütlü çikolatada % , bitterde % 'ten fazla kakao likörü var iken, beyaz çikolatada sadece % civarında kakao yağı bulunmaktadır. Kakao nem miktarına (% 'in altında) ve içeriğindeki yağın kristal formuna dikkat edilerek altında depolanmaktadır.
Bu süreçlerden sonra kakao meyvesi çekirdeğinden; kakao likörü (kakao meyvelerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen yarı akışkan yağlı ürün), kakao tozu (kakao tohumlarının kavrulması ve preslenmesi aşamalarından sonra elde edilmektedir, yaklaşık olarak % yağ içeriğine sahip ve ve gibi de içermektedir) ve kakao yağı elde edilmektedir. Bu ürünler kakao içeceği, çikolata ve dondurma yapımı ve pek çok pastacılık
Kakaonun temel bileşeni yağdır. Kakao yağında bulunan doymuş yağ asitlerinin % 'sini palmitik ve stearik asit (doymuş asitler), % 'ini oleik asit ve % 'sini linoleik asit meydana getirir. Bu yağ çikolataya yumuşaklığını ve lezzetini vermektedir. Bunun dışında, kozmetik ve ilaç endüstrisinde de kullanılmaktadır.
Kakaodaki karbonhidratların çoğunluğunu nişasta oluşturur. Çekirdeğin % 'u nişastadan meydana gelir. Bunun yanı sıra az miktarda, % indirgen şeker vardır, fakat hiç sakkaroz bulunmamaktadır.
Kakaoda, organik asitlerden başlıca tartarik, sitrik ve asetik asit bulunur. Az miktarda da oksalik asit tanımlanmıştır.
Kakao çekirdeklerinde hiç B ve C vitamini yoktur, az miktarda A ve D provitaminleri bulunur.
Azotlu bileşikler, pürinler () dir. Daha az miktarda serbest asparagin ve amonyak bileşikleri bulunur. Kakaoda teobrominin yarısı çekirdekte serbest halde, diğer yarısı ise kakao glikoziti () şeklinde bağlı olarak bulunur. Fakat fermantasyon sırasında bu glikozit enzim yardımıyla parçalanır ve teobromin serbest hale geçer. Teobrominin sinir sistemi üzerindeki etkisi kafeininkine benzer, fakat daha zayıftır. Bu nedenle, kakao sinir sistemi üzerinde, çay ve kahveye oranla daha az etkilidir.
Kakaonun karakteristik kokusu içerdiği eterik yağlar, biasetil ve asetilmetilkarbinol’den ileri gelmektedir. Kakaoda, tanenli bileşiklerin dönüşmesinden meydana gelen “kakao kırmızısı” ve “kakao esmeri” olarak adlandırılan iki boyar madde bulunur. Bunlardan kakao esmeri, fermantasyon sırasında meydana gelir. Kakaoda bulunan külün 'ü potasyum fosfattan ileri gelir. Kalanında da magnezyum bileşikleri çoğunluğunu oluşturur.
Kakao ve Çikolatanın Sağlık Etkileşimleri
Kakao tohumlarının kuru ağırlığının yaklaşık % 'ini polifenoller oluşturmaktadır. Epikateşin, kateşin ve prosiyanidin gibi flavanollerin yanı sıra antosiyanin, fenolik asit ve stilbenler, kakao tohumundaki temel polifenollerdir. Bitter çikolatanın gramındaki toplam polifenol miktarı yaklaşık kadar iken, kakao tozunda bu miktar katına kadar çıkabilmektedir. Sütlü çikolatanın polifenol içeriği ise toplam kakao miktarının azalmasına bağlı olarak daha düşüktür. Bitter çikolatadaki kateşin içeriği , epikateşin içeriği ise olarak bulunmuştur. Bu miktar çaydan yaklaşık kat, sütlü çikolatadan ise yaklaşık kat daha fazladır. Kateşinler vücutta, plazma antioksidan aktivite, bronşiyal arter dilatasyonu, yağ oksidasyonu ve düşük dansiteli lipoprotein () oksidasyonuna dirençte görev alır. Bu anlamda bitter çikolatanın sağlık üzerine olumlu etkilerinin çoğu, zengin kateşin içeriği ile ilişkilendirilmektedir.
Kakao içeriğinin antioksidan kapasitesi tartışmalıdır (bitter çikolatanın serbest radikal yakalama kapasitesi troloks eşdeğeri ()/ olarak bulunmuştur). Antioksidan aktivitenin kakao tohumlarının yetiştiği bölgeye ve hasat özelliklerine göre değişebildiği belirtilmektedir. Kakao çekirdeğinin işleme yönteminin son polifenol içeriğini belirleyen en önemli etmen olduğu; işleme düzeyine bağlı olarak aynı kakao içeriğine sahip iki çikolatanın flavonol içeriğinin farklı olabileceği gösterilmiştir. Ayrıca üretim aşamasında yüksek sıcaklık ve 'nın özellikle epikateşin ve kateşin olmak üzere belirgin flavonol kayıplarına neden olabileceği saptanmıştır. Bunun yanı sıra kakaonun belirgin bir genetik çeşitliliğe sahip olduğu ve 'ün üzerinde kakao çeşidinin var olduğu belirtilmiştir. Bu nedenlerle çikolatanın antioksidan kapasitesine ilişkin net bir sayının verilmeyeceği ifade edilmektedir.
Çikolata Tanımı ve Çeşitleri
Çikolata; kakao likörünün, kakao yağı, şeker ve süt gibi besinlerle karıştırılarak oluşturulan ve tüm dünyada zevk ile tüketilen bir gıda maddesidir. Çikolata, beğenilen özgün lezzetinin yanı sıra yüksek besleyici değere de sahiptir. Bileşiminde protein, karbonhidrat, yağ, mineral maddeler ve çeşitli vitaminler gibi çok sayıda besleyici öğe içermektedir. Ayrıca içerdiği feniletilamin konsantrasyonu nedeniyle mutluluk duygusu verdiği de ileri sürülmektedir.
Çikolata bu içeriklerinin tür ve miktarına göre bitter çikolata, sütlü çikolata, beyaz çikolata gibi adlar almaktadır.
-
Bitter çikolata tanımı için kakao likörü miktarı ağırlığının % 'inden az olmamalıdır.
-
Sütlü çikolatadaki kakao likörü miktarı, bitter çikolataya göre daha az olmakla birlikte, sütlü çikolatanın bileşiminde kakao yağına ek olarak süt yağı da bulunmaktadır. Genel olarak bitter çikolatadaki toplam kakao miktarı % arasında iken, sütlü çikolatada bu değer % arasındadır.
-
Beyaz çikolata, kakao kuru maddesi hariç kakao yağı, şeker ve süt tozunun bileşimi ile elde edilir.
Çikolatanın kalitesini belirleyen unsur kakao yağı oranı olarak gösterilmekte, kakao yağı oranı arttıkça çikolatanın kalitesinin arttığı ifade edilmektedir. Çikolata içerdiği çeşni ve dolgu maddesine göre de sade, çeşnili ve dolgulu olmak üzere üç çeşide ayrılır.
-
Sade çikolata, çikolata tipinin adı ile isimlendirilir, örneğin bitter çikolata.
-
Çeşnili çikolata, çeşni maddesinin ve çikolata tipinin adı ile isimlendirilir, örnek: fındıklı sütlü çikolata.
-
Dolgulu çikolata ise dolgu maddesinin ve çikolata tipinin adı ile isimlendirilir, örnek: fondanlı bitter çikolata (çikolataya eklenen yenilebilir maddelerin miktarı son ürünün toplam ağırlığının % 'ını geçemez. Ayrıca çikolataya un, granül veya toz nişasta eklenemez).
Çikolata Tüketimi ve Hastalıklarla İlişkisi
Kalp - Damar Hastalıkları
Yapılan birçok çalışmada düzenli çikolata tüketimi ile kalp-damar hastalıkları arasında negatif ilişki gösterilmiştir. Kakao içeriğindeki polifenollerden çok, olası mekanizmanın antiinflamatuvar, antioksidan, antiplatelet agregasyonu ve vazodilatif özellikleri ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir.
-
Kakao polifenollerinin, lökotrienleri azaltıp prostasiklinleri (vazodilatör) arttırarak vazokonstrüksiyonu düzenlediği saptanmıştır.
-
Damarsal endotelyal disfonksiyon göstergesi olan akım bağımlı dilatasyonu, askorbik asidi, tiyobarbitürik asit reaktiflerini (), oksijen radikal emilim kapasitesini, arttırmada, branşiyal damarların vasküler daralmasını azaltmada etkin olduğu saptanmıştır.
-
Kakaoda bulunan bitkisel steroller ve posa kan yağlarını düşürücü etki göstererek, kardiyovasküler sağlığın korunmasında önemli rol oynayabilmektedir.
-
Ayrıca kakaonun yapısında bulunan potasyum, kalsiyum, magnezyum ve bakır gibi mineraller de kardiyovasküler sağlığın geliştirilmesinde yardımcıdır.
-
Ancak yüksek flavanoid içeren çikolata tüketimi seviyesinde belirgin bir değişikliğe neden olmadığı gözlemlenmiştir.
-
Kakao ve çikolatanın kan yağları üzerine etkisi incelendiğinde; ve total kolesterol () düzeylerindeki azalmanın kardiyovasküler riske sahip bireylerde belirgin olduğu, sağlıklı bireyler üzerinde herhangi bir etkinin olmadığı göze çarpmaktadır. Yüksek dansiteli lipoprotein () ve trigliserit () düzeylerinde belirgin bir etki göstermediği saptanmıştır.
İnflamatuar Hastalıklar
Kakao ve çikolatanın inflamasyon üzerine etkisini inceleyen çalışmalarda da benzer şekilde tutarlı sonuçlar elde edilememiştir. Flavonoidden zengin çikolata tüketiminin C-reaktif protein () düzeyleri üzerine belirgin bir etkisinin olmadığı belirtilmiştir.
Diyabet - DM
Laboratuvar çalışmalarında çikolata ve kakao polifenollerinin insülin direnci ve üzerine olası etkileri, glukoz emilimini azaltarak ve insülinin hedef hücrelerde kullanımını arttırarak ve dokularda glukoz kullanımını regüle ederek gerçekleşmektedir. İnsanlar üzerinde yapılan randomize kontrollü çalışmaların sonuçları ise çoğunlukla olumludur. Sağlıklı bireylerde kakao/bitter çikolatanın homa insülin direnci testi () değerinde belirgin azalma sağlarken, glukoz düzeyleri ve kantitatif insülin duyarlılığı kontrol indeksinde belirgin bir etki sağlamadığı belirtilmiştir. Atıştırmalık olarak çikolata tüketimi ile (ayda bir kezin altında çikolata tüketen bireylerde, ayda en az bir kez çikolata tüketenlere göre) gelişim riski arasında negatif ilişki saptanmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde, ılımlı miktarda çikolata tüketimi ile sağlanan flavanoidlerin, çikolatanın yüksek yağ ve şeker içeriğine rağmen koruyucu etki gösterebildiği sonucuna varılmıştır.
Kan Basıncı
Panama’da Hintliler üzerinde yapılan çalışmalarda günde üç kez kakao tüketiminin (toplamda flavanol), yüksek sodyum alımlarına karşılık kan basıncını düşürdüğü () gösterilmiştir. Kakao/bitter çikolatanın kan basıncı üzerine olası etkisi artan nitrik oksit () ve vazodilatör etkisi ile açıklanmaktadır. Ayrıca kakao flavanollerinin ’dan bağımsız olarak, prostasiklin ve endotelyum kaynaklı hiperpolarizasyon ile de vazodilatasyonu arttırabileceği düşünülmektedir. Kan basıncının düşürülmesinden sorumlu temel flavanoidin epikateşin olduğu vurgulanmıştır. Epikateşin içeriği olan kakao veya çikolata tüketiminin, sistolik kan basıncını , diyastolik kan basıncını düzeyinde düşürdüğü belirtilmiştir. Hipertansif bireylerin aksine normotansif bireylerde ise kakao/bitter çikolatanın kan basıncını düşürücü etkisi gösterilememiştir.
Vücut Ağırlığı ve Obezite
Genel olarak yüksek enerji içeriğine sahip çikolata, dengeli bir beslenme örüntüsü ile tüketilmediğinde vücut ağırlığında artış ile sonuçlanmaktadır. Ancak bitter çikolatanın kullanımını arttırarak adipoz dokuda lipolizi uyardığı, yağ asidi sentezini baskıladığı, glukoz ve yağ asidi oksidasyonunu arttırdığı gösterilmiştir. Yapılan bir hücre çalışmasında, farklı dozlardaki kakao ekstraktının sindirim enzimleri () üzerine etkisi incelenmiş, kakao ekstraktının bu enzimlerin aktivitesini baskılayarak karbonhidrat ve yağ sindirimini azaltabileceği gösterilmiştir. Bu bulgular kakaonun, orlistat gibi sindirim enzimlerini hedef alan bir ajan olabileceğini ve makro besin ögelerinin emilimini azaltarak obeziteyle mücadelede yardımcı rol oynayabileceği fikrini desteklemektedir. Ancak insanlar üzerinde başka bir çalışmada zıt sonuçlar elde edilmiş, haftalık süreç boyunca polifenol içeriğine sahip çikolata tüketiminin vücut ağırlığı üzerine herhangi bir olumlu etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ruhsal Durum
Çikolatanın ruhsal durum üzerine etkisinin değerlendirildiği çalışmalarda, çikolata yapısındaki -asetil etanolaminin, kannabinoid reseptörleri aktive ederek endokannabinoid düzeylerini arttırabileceği, böylelikle haz ve duygu durumunun düzenlenmesinde rol oynayabileceği gösterilmiştir. Ancak çikolatanın ruhsal durum üzerine oluşturduğu olumlu etkiler, sadece içerdiği psikoaktif bileşenlerle ilişkili değil, tat, yapısal özellikler, karbonhidrat ve yağ oranı gibi tüm özelliklerin oluşturduğu ortak bir sonuçtur. Bitter çikolata tüketiminin, idrarla katekolamin ve stres hormonu kortizol atımını azalttığı, enerji metabolizması () ve bağırsak mikrobiyal aktivitesini () normalize ettiği belirlenmiştir. Bitter çikolatanın olası etkilerini bağırsak mikrobiyotasını düzenleyerek gösterdiği, hormonal ve metabolik etkilerin mikrobiyal aktivitenin regülasyonuyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Çikolatanın psiko-uyarıcı etkisinin temel olarak içerdiği metilksantinler ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Çikolatanın bilinçli tüketimi yani daha yavaş tüketim süresi, daha çok çiğneme, tat, koku, lezzet öğelerine daha çok dikkat ile karakterize edilmiştir. Bilinçli bir şekilde çikolata tüketiminin ruhsal durum üzerine olumlu etki sağladığı bulunmuştur.
Afrodizyak Etki
Çikolatada belirtilen afrodizyak özellik, sıklıkla tükettikten sonra ortaya çıkan duyusal memnuniyet ile ilişkilendirilmektedir. Bunun yanı sıra, çikolatanın tatlı ve yağlı doğal yapısının hipotalamusu uyardığı, haz duygusu oluşturduğu, beyindeki serotonin düzeylerini etkileyerek afrodizyak etkinin ortaya çıkmasını sağladığı belirtilmektedir. Ayrıca, çikolatanın insanda kannabinoid reseptörlerini aktive edebildiği veya endokannobinoid düzeylerini arttırabilen doymamış -asetiletanolaminler içerdiği ve böylece kendini aşırı derecede iyi hissetme hali oluşturabildiği belirtilmektedir. Kakaonun, sempatomimetik biyojenik aminler () ve metilksantin () gibi birçok potansiyel psikoaktif bileşene sahip olduğu bildirilmektedir. Çikolatada feniletilamin bulunduğu ve bunun insan vücudunda dopamin ve noradrenaline benzer uyarıcı etki oluşturduğu belirtilmiştir. Feniletilaminin, kan basıncını ve kalp atım hızını arttırdığı, duyguları güçlendirici etki yaratabildiği gözlemlenmiştir. Yine çikolata tüketimin oluşturduğu anlık enerji yüklemesinin dayanıklılığı arttırabileceği öne sürülmüştür. Ancak bu etkilerin tamamı çikolatayı afrodizyak olarak nitelendirmek için yetersiz kalmaktadır.
Bilişsel İşlev
Çikolatanın bilişsel işlev üzerine etkinliği üzerine yapılan çalışmaların, kafein içeriği ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda , ve kafein içeriğine sahip çikolataların bilişsel işlev üzerinde etkin olduğu, gelişen bilişsel etkinin ortaya çıktığı ve civarında en üst düzeye ulaştığı belirlenmiştir. Ancak gelişen bilişsel işlevin oluşması için tüketilmesi gereken en az kafein miktarı ve teobromin olarak belirtilmekte, bu da çikolatanın içeriği değerlendirildiğinde oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu etkinlik için kakao flavonoidlerinin uzun süre () tüketilmesi gerektiğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
Deri ve Deri Hastalıkları
Kakao yağı, başta nemlendiriciler olmak üzere birçok kozmetik üründe kullanılmaktadır. Çikolata tüketimi ile akne, alerji arasındaki ilişki... (daha detaylı bilgi için)