- Gösterim: 15222
Akne, klinik şiddetinden bağımsız olarak kişinin ruhsal durumunu, bireysel estetik algısını, sosyal ilişkilerini ve günlük aktivitelerini olumsuz etkileyen en sık karşılaştığımız cilt problemi. Geçmiş dönem ile karşılatırdığımızda hastalığın aktif dönemi ve sonrasında gelişen izler konusunda tedavi seçeneklerimiz oldukça zengin ve son derece başarılı. Ancak tedaviler uzun, klinik cevap geç ortaya çıkmakta ve hastaların tedaviye uyumları maalesef oldukça zor.
Akne hastalarımızın tedavi süresi boyunca ve sonrasında bizden istedikleri en büyük destek; cilt bakımı ve kozmetik ürün kullanımı ve bu ürünlerin seçimi. Cilt yapıma ve aknelerime uygun ürünler hangileri? bu ürünleri nasıl kullanmalıyım? hangi ürün içerikleri yararlı hangileri zararlı... gibi. Bu makale akneli hastaların hastalığın aktif döneminde ve sonrasında kullanması gereken cilt bakım ürünlerin seçimlerinde ve içeriklerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusu üzerine hazırlandı.
Akne tedavisinde klinik başarı uygun bir tedavi prtokolünün seçilmesi, hastalık ve tedavi konusunda hasta eğitimi ve uygun deri bakımının doğru ürünler ile yapılması şeklinde sıralayabilirz. Deri bakımı ve kozmetik ürünlerin tedaviye eklenmesi hastaların ilaç tedavilerine uyumunu arttırıdğı, yan etkileri azaltığı ve sonuçlarını iyileştirdiği gösterilmiştir. Aknede hem hastalığın gelişimi ile ilgili olarak hemde tedavilerden kaynaklanan derinin bariyer fonksiyonun bozulduğunu ayrıca stratum korneum su içeriğinin azalrak değiştiğini biliyoruz( benzoil peroksit (BPO) transepidermal su kaybını artırmakta, retinoidlerde deskuamasyonu arttırıp stratum korneumu incelterek bariyer fonksiyonunu bozmakta...). Bu nedenle aknede uygun deri bakımı önerileri ve kozmetik ürünler son derece gereklidir.
Akne gelişim mekanizmalarını aşağıdaki özetleyebiliriz;
- Androjenler başta olmak üzere hormonların etkisi ile sebase bezlerde aktivasyon artışı ve fiziksel büyüme
- Bu bezlerde yapılan ve deri yüzeyine(bağımsız bir kanal ile yada sıklıkla pilosebase ünite bağlanarak ortak bir kanal ile) salınan salgının-sebum içeriğinin değişmesi ve/veya miktarının artışı
- Deri hücreleri olan keratinositlerin deri yüzeyinde ve pilosebase ortak kanalında farklılaşma ve çoğalmalarında(keratinizasyon olarak tanımlanır) değişim ve buna bağlı olarak komedon gelişimi
- Serbest oksidanlar ve mediatörler ile birlikte deride inflamasyon
- Deri yüzeyinde ve pilosebase ünit içerisinde Cutibacterium acnes (C. Acnes; eskiden Propionibacterium acnes olarak tanımlanırdı) bakterisinin deri yüzeyindeki mikrobiyota içerisindeki dağlımındaki değişim.
Kişisel günlük cilt bakım ürünleri ve kozmetikler akne gelişimini yukardaki mekanizmalar üzerinden olumsuz etkileyebilmekte. Ayrıca yeni bilgilerimiz güneş yada yapay ışık kaynaklı UV nin deri mikrobiyotasını ve sebum yapımını değiştirerek akne kliniğini olumsuz etkilediğini göstermekte. Bu nedenlerle aknede deri bakım ürünleri, kozmetikler ve güneşten koruyucuların seçimi, doğru kullanımı, ürün içerikleri son derece önemlidir. Bu yeni ürün gurupları dermokozmetik ürünler olarak tanımlanmakta. Dermokozmetiklerde normal deri bakım ürünleri dışında tedavi amaçlı kullanılabilecek dermatolojik olarak aktif maddeler bulunmakta.
Akne tedavisinde ve sonrasında kullanılacak dermokozmetikler;
- Akne tedavisinde kullanılacak ilaçların deride neden olabilecekleri yan etkilerin azaltılması
- Tedavide kullanılacak ilaçların etkilerini sinerjik olarak arttırarak daha yüksek güvenlikte klinik sonuçların alınması
- Uygun cilt bakımının yapılması
- Hastanın tedaviye uyumunu arttrıması
- Akne tedavileri sonrası elde edilen klinik sonuçların korunmasını sağlamalıdır.
Bu nedenle aknede dermatokozmetikler aşağıdaki özellikleri taşımalıdır.
Sebum düzenleyiciler
Bu ürünlerin kullanımında amaç akne gelişimide rol oyanayan aşırı sebum yapımının baskılanması ve içeriğinin düzenlenmesidir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler;
- nikotinamid(niasinamid); B3 vitaminin amid formu. geçmişten deri birçok cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılmakta. Aknede aşırı sebum salınımını kontrol etmesi, antiinflamatuar etkileri ile kullanılmakta. Ayrıca deride epidermal bariyeride desteklemekte. Özellikle % 4 lük formları kullanılmakta.
- bakuchiol; kenevir gibi bitkilerden elde edilen terpenofenol adı verilen kimyasal bir bileşiktir. Genellikle Hindistan'da önemli bir bitki olan babchi adlı bir ağaçtan elde edilir. deri üzerindeki etkinliği retinollere benzer ancak deride rertinoller gibi yan etkileri yoktur. Bu nedenle retinolün alternatifi yada bitkisel retinol olarakta tanımlanır. Sebum salınımını azaltır, keratinizasyonu düzenler, antiinflamatuar etkinliği yanında antiaging etkileri bulunmakta. Sıklıkla retinol ve diğer ektif maddeler ile birlikte serum yada krem fromunda kullanılmakta.
- Epigallocetachin 3 gallate; epigallokateşin 3 gallat, epigallokateşin ve gallik asidin esteridir ve bir tür kateşindir. Polifenol gurubundadır ve çaydaki en bol bulunan kateşindir.
- Fullerene;60 Karbon atomuyla meydana gelmiş bir tür moleküldür. Küre, silindir veya elipsoit şekillerinde bulunabilir. Bu kimyasal yapısında fazla sebumu alarak deriden uzaklaştırmakta kullanılmakta.
- Çinko
Antimikrobiyal ajanlar
Bu ürünlerin kullanımında amaç akne gelişimide rol oyanayan mikroorganizmaların düzenlenmesidir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler;
- Decanediol; kozmetiklerde çözücü olarak kullanılmakla birlikte C. acnes üzerinde antibakteriyal etki göstermekte. Orta şiddetli aknelerde 8 haftalık kullanımında sebum salgısı ve aknenin püstüllerinde anlamlı düzeyde azalma sağlamakta.
Tea tree oil; aynı isimli ağacın yapraklarından elde edilen bir yağ. Antibakteriyal etkinliği var ayrıca antiinflamatuar etkide göstermekte.
Bakuchiol; sebum düzenleyciler bölümde anlatılmıştı. Antimikrobiyal etkinliği var ancak etkinliği stafilokoklar üzerinedir.
Lactobacillus platarum; probiyotik bir bakteri. Fermentasyon ile elde edilmekte.
Anti-inflammatuar ajanlar
Bu ürünlerin kullanımında amaç akne gelişimide rol oyanayan inflmasyonun baskılanmasıdır. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler;
- Salix alba;beyaz söğüt ağacı kabuğundan elde edilmekte. Salisilik asitin bir öncüsü olan yüksek miktarda salisin içermekte. İnflamasyonda TNF-alfa, sikoloksijenaz-2, nitrik okisd IL1 ve 6 yapımını baskılayarak antiinflamatuar etki göstermekte. Salix alba + Decanediol aknede iyi bir ikili oluşturmakta.
- Soya isoflavonları; soyadan elde edilen izoflavonlar bitkisel österojenlerdir(özellikle genistin ve daidzin ikilisi). Bunlar UV hasarına karşı(özellikle UVB) deriyi korudukları gibi DNA onarımınıda sağlamakta. Sikoloksijenaz-2 baskılanması ile anti inflamtura etki göstermekte.
- Niasinamidler; epidermal beriyeri onarması ve sebum yapımını düzenlemesi dışında IL-6, TNF-alfa, monosit kemotaksisini sağlayan protein MCP-1 baskılayarak antiinflamatuar etki göstermekte.
- Enoxolone (18b-glycyrrhetinic acid); meyen kökünden elde edilmekte ve sitokinleri inhibe ederek antiinflamatuar etki göstermekte.
- Ginkgo biloba; içerikleri "nuclear factor kappa" B (NF-jB), TNF-alfa baskılayarak antiinflamatuar etki göstermekte.
- Çinko; belkide dermatozkozmetikler içerinde en sık kullanılanı. Doku iyileşmesini sağlaması dışında antiinflamatuar etki göstermektedir.
- Panthenol; epidermal su kaybını-transepidermal water loss (TEWL) azaltmakta(hücreler arası lipid lamellerini arttrırak) deri toleransını, beriyer fonksiyonunu ve nemini düzenlemekte.
- Probiotikler; antiinflamtura etkileri ile kullanılmakta. Ayrıca sebase bezlerin boyutlarını küçülmekte ve sebum yapımını düzenlemekte.
- Lactobacillus plantarum; antiinflamatura ve antibakteriyal etki göstermekte.
- Deri hücre büyüme faktörleri son yıllarda dermtokozmetiklerde sık kullanılmakta. Aknede inflamatuar ve noninflamatuar lezyonlarda etkili oldukları gösterilmiştir.
Antioksidan ajanlar
Antioksidanlar nuclear factor kappa B (NF-jB) üzerinden antiinflmatuar etki gösterirken activator protein 1 (AP-1) üzerinden sebum yapımını kontrol etmektedir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler;
- Epigallocatechin 3 gallate
- Flulerene,
- Vitamin C; C vitamini hem dermis hem de epidermisinde son derce önemli bir bileşendir. C vitamini suda çözünür bir antioksidandır ve derimizde temel görevi kollajen sentezidir. Cilt bakım ürünlerinde pH 7 olan Sodyum Askorbil Fosfat ve Magnezyum Askorbil Fosfat gibi türevleri kullanılmakta.
- Vitamin E yer almakta.
Keratolitik ajanlar
Deride keratinizasyonun düzensizliği komedon oluşumu ile akne lezyonlarının temelini oluşturmakta. Artmış keratinizasyon ve birbirlerine yapışmış keratinositlerinden kaynaklanan komedon yapılarını baskılayan ilaçlar keratolitik ajanlar tanımlanmakta. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler;
- Alfa hidrokis asitler; glikolik asit; AHA olarak da bilinen en yaygın kullanılan alfa-hidroksi asit türüdür. Bu asit, şeker kamışı, ananas, kavun ve üzüm gibi doğal kaynaklardan elde edilebilir, ancak genellikle laboratuvarda sentezlenir.
- Beta hidroksi aistler; salisilik asit; söğüt ve kavak ağaçlarının kabuğunda bulunan doğal olarak oluşan bir bileşik olan salisin'den türetilmiş bir asittir. Ticari salisilik asit genellikle bir laboratuvarda sodyum fenolatı yüksek sıcaklıktaki bir ortamda karbondioksite maruz bırakarak oluşturulur. Salisilik asit hem antienflamatuar hem de antibakteriyel özelliklere sahiptir. Aknede keratolitik etkileri ile tercih edilmekte. Glikolik asitten farklı olarak, salisilik asit, yağda çözünür. Bu da akneli ve yağşı bir deride daha yüksek bir keratolitik etki sağlamakta.
- Retinol gurupları; A vitamini gurubundadır. Kozmetiklerde çok fazla görülen diğer A vitamini formları arasında retinil palmitat, retinoik asit ve tretinoin bulunur. Topluca retinoidler olarak bilinir.
- Lipohidrokis asit salisilik asit derivesidir ve sebase bezlere kadar ulaşabilmekte.
- Linoleik aist; keratolitik etkileri dışında cildin ana nemlendirme özelliğine sahip seramidler için vazgeçilmez bir yapı taşıdır. Vücudumuz sentezlenmeyen esansiyel yağ asididir.
Aknede Cildin Temizlenmesi ve Ürün Seçimi
Akne kliniğinin aktif olduğu dönemde ve akneye yatkın ciltlerde kişisel deri bakımının ilk aşaması olan cildin temizlenmesi son derece önemlidir. Cildin temizlenmesi ile amaç çevresel kirlerin, deri yüzeyinde biriken ölü deri hücreleri, ter ve sebum gibi vücut salgılarının, mikroroganizmaların, cilt bakımı ve makyaj amamçlı kullanılan kişisel ürünlerin(nemlendiriciler, fondoten, güneşten koryucular...) ve tedavi amaçlı kullanılan ilaçların uzaklaştırılmasıdır.
Bu amaçla temzileyicilerin, sabun, bar, emülsiyon, köpük, jel kullanmaktayız. Temizleyicilerin formu ne olursa olsun içeriklerinde sülfaktan bulunmakta. Tüm temizleyicler içerisinde bulunan sülfaktanlar deri yüzeyinde kir, sebum, ter, ölü deri hücreleri, mikroorganizmaları emülisifiye etmekte. Deri durulandığında bunları deriden uzaklaştırmakta. Ancak bu sırada deri yüzeyinde epidermal doğal bariyer sisteminide bozmakta(deri yüzeyindeki cerebrosidler ve seramidleri etkileyerek). Bu bozulma epidermal su kaybını arttırarak deride kuruluğa neden olurken, deri yüzey pH ınıda arttırarak asididik doğal deri bariyerini bozmakta. Bunlarda derinin savunmasız kalmasına, patojen mikroroganizmaların artmasına ve iritasyonların kolay gelişmesine neden olmakta.
Temizleyiciler içerinsedeki sülfaktanlar iyonik yapılarına göre anyonik, katyonik ve iyonik olmayan şeklinde guruplandırılır.
Anyonik sülfaktanlar en sık kullanılanları ve klasik sabunların içerisinde bulunmakta. Akneli ve yağlı ciltlerde deri yüzeyinin temizlenmesinde son derece etkili. Ancak anyonik sülfaktanlar sert sularda(suyun sertliği içerisinde çözünmüş halde bulunan kalsiyum ve magnezyum iyonlarının oranı ile tanımlanır, çeşme suları gibi) çözünmezler. Bu arada deri pH ını arttırmakta ve deride kuruluk yaparak derinin doğal bariyer fonksiyonunu bozmakta hatta deri yüzeyinde patojen mikroorganizmaların artmasına neden olmakta. Anyonik sabunların bu olumsuzluklarının giderilmesi için içerisine badem yağı, gliserin katılarak yüksek yağ oranları ile deride neden oldukları kuruluk ve iritasyon yan etkileri azaltılmaya çalışılmış bunlar güzellik sabunları olarak pazarlanmakta. Hatta son yıllarda maalesef anyonik sabunların geleneksel yada doğal sabunlar(içeriklerinin ne olduğunu hiç önemi olmaksızın) olarakta pazarlanmakta. Anyonik sülfaktanlara eklenen alkali sülfaktanlar(sodyum lauret sülfat-SLS gibi) sahip oldukları pH(derinin pH göre daha asitik yapıda) ve sert sularla daha iyi geçimli olmaları ile diğer anyoniklerden daha üstün görünmekte(alkali sülfaktanlar özellikle SLS onkojenik özellikleri ile ürünlerin içeriğinden çıkarılmakta). Ancak bu tüm anyonik sabunlar akne ve yağlı ciltlerin temizliğinde tercih edilmemelidir.
Katyonik sülfaktanlar temizleme özelliklerinin yüksek olmasın rağmen deri üzerinde istenmeyen bir tabaka oluşturmakta. Bu tabaka yıkama sonrası ilaç yada deri bakım ürünü kullanımı için uygun değildir. Katyonik sülfaktanlar sıklıkla saç temizliğinde şampuanlarda kullanılmakta. Bu arada hastalarımızdan sık duyduğumuz çocuk şampuanları ile yüzün yıkanmasının uygun olmadığını hatırlatalım.
İyonik olmayan sülfaktanlar ise deri temizliğinde hafifte olsa iritasyon ve yan etkilere sahip ancak anyoniklerden çok çok daha az.
İdeal bir temizleyici deri yüzeyinde emülsifiye yeteneği yani temizleme yeteneği yüksek olmalı ancak epidermal bariyeri bozmamalıdır. Uygun olmayan temizleyiciler ve bunların yanlış kullanımı deride iritasyon, akne kliniğinde alevlenme, tedaviye hasta uyumunun bozulması ve akne topikal ilaçların deride yan etkilerinin artışına neden olabilmektedir. Akne sadece yağlı ciltlerde gelişen ve ergenlik-erişkin dönemin bir cilt problemi değildir. Yeni doğan, çocuk, ileri yaşlarda görülebilmekte. Kuru, aşırı duyarlı ciltlerde gelişebileceği gibi yüzde roza, seboreik dermatitis gibi hastalıklar ile birlikte ortaya çıkabilmektedir.
Temizleyici seçiminde özetle
- Aknede ve akneye yatkın kişilerde deri temizlenmesinde amaç, deriyi kurutmadan ve irrite etmeden deri yüzeyindeki ter, kir, sebum, mikroorganizmalar ve eksfoliye olmuş keratinositleri uzaklaştırmak, bunu nazikçe yaparak topikal tedavilere hazırlamak, derinin irritasyon ve kuruluğa karşı korunması, deri bariyer hasarının en aza indirilmesi ve düzeltilmesi, komedon oluşumnunun engellenmesi, deri pH’ının korunması ve P. acnes kolonizasyonunu azaltılması....
- pH'ları deri fizyolojik pH'ına(5.5-5.9) yakın olmalıdır. Alkali sabunlar(klasik sabunlar; bir alkali ve bir yağ asidinden oluşan, pH’si 9,5-10 olan gerçek sabunlar) yerine asitik, sindet sabunlar(bunlar sabunsuz temzileyiciler-soap free olarak tanımlanmakta ve pH’si 5,5-7 ile normal deri pH’sine yakın) tercih edilmelidir. Gerçek sabunlar, deri pH’sini artırmak, bariyer fonksiyon geçirgenliğini azaltmak, bakteriyel florayı değiştirmek ve deriyi kurutmak suretiyle eritem, irritasyon ve foliküler oklüzyona neden olurlar ve ideal bir temizleyici olarak kabul edilmezler. Ayrıca bir çalışmada akneli hastalarda, gerçek sabun kullanarak yapılan deri temizliğinin enflamatuvar lezyon sayısını artırdığı gösterilmiştir. Sindet barlar, derinin esansiyel lipid ve proteinlerini minimal etkileyerek, gerçek sabunlara göre, daha az irritasyon ve kuruluğa neden olurlar.
- Temizleyiciler yüksek emülsifer-köpürme yada düşük köpürme özellikleri hatta temizleyicilerin susuz kulanımı hastanın deritipine göre seçilmelidir. deri yağlanması çok fazla olan ve dirençli deri yapısına sahip hastalarda çok köpüren asitik anyonik köpük temzileyiciler kullanılabilir. Bunların kullanımı cildin cevabına göre takip edilmeldiir. Hastanı cildi kuru, karma, çok hasas, iritasyonu var ve kullanılacak akne ilaçları deriyi irite edecek ise az köpüren ne komdon oluşturmayacak likit temizleyiciler hatta çok hasas cilt tiplerinde susuz deri temzilği yapan ürünler(likit yada süt fromunda su kullanılmadan-durulnamadan temizleme yapan ürünler) tercih edilmelidir. Kuru ve hasas ciltlerde emülsiyon şeklinde temzileyiciler-temzileme sütleri temizleme sırasında içerikleri ile deriyi nemlendirdikleri için tercih edilebilir. Temizleme ürünlerine toleransı olmayan, çok hasas ciltlerde non iyonik ve slikon bazlı temizleyiciler tercih edilebilir.
- İçeriklerinde alkol ve deride fiziksel iritasyon yapabilecek scrub-exfoliative özellikler olmamalıdır.
- İçeriğinde SLS yerine salisilik asit özellikte içeriğe sahip şerbetçi otu ve söğüt kabuğu ekstresi içeren temizleyiciler kullanılmalı.
- Deri yağlanması ve deride bundan kaynaklanan parlamanın fazla olduğu cilt tiplerinde gün boyu kontrol altında tutmaya çalışan "oil control cleanser" olarak tanımlanan özel temizleyiciler kullanılabilir.
- Bazı temizleme ürünlerin içeriğinde medikal amaçlı ve eksfoliasyon beta hidroksi asitler-salsilik asit gibi, antimikrobiyal ajanlar ve benzil perokist –BPO kullanılmakta. Bunlar çok dikkatli ve doktor önerisi ile kullanılmalıdır. Bunların içerisinde BPO % 4 konsantrasyonlarda iyi tolere edlmekte. Ancak % 5 den sonrası iritasyon yapmakta. % 10 luk BPO deride antioksidanların(Vitamin C ve E gibi) seviyesini azalmakta ve deri bariyer fonksiyonunu bozmakta. Bu nedenle % 10 luk BPO gibi yüksek konsantrasyon kullanılacak ise antioksidan içeren nemlendiriciler ile birlikte kullanılmalıdır. Salisilik asit içeren temizleyiciler stratum korneumdaki interselüler yüzey lipitleri çözündürerek komedonları açar. Literatürde BP içeren temizleyicilere göre daha iyi sonuçlar elde edilen çalışmalar bulunmaktadır.
- Akne klinik şiddeti ne olursa olsun günde 2 defa maksimum yüzün temizlenmesi yeterlidir.
- İçeriğinde kükürt, kil içeren haftalık yüz maskeleri kullanılabilir. Ancak bunlar doktor kontrolünde ve hasas olmayan ciltlerde kullanılmalıdır.
- Özellikle makyajın temilenmesinde ve silinmesinde özel mendiller kullanılabilir. Bunlar kullanım açısından oldukça pratiktir, cilt silinir ve atılır. Ancak tek başların yeterli olmadıkları sonrasında temizleyici ve nemlendirici ile birlikte kullanılması gerekmektedir.
- İçeriğinde niasin amid, azaleik asit, çinko ve sülfür içeren ve sadece aktif aknelerin üzerine ugulanan ürünler bulunmakta. Bunlar yüzün temizlenmesi sonrası sadece inflame akneler üzerine sürülmeli ve hasas olmayan ciltlerde kullanılmalıdır.
- Yüzde özellikle burun üzerindeki komedonların-siyah noktaların çıkarılması için özel bantlar kullanılabilir. Bir tarafı yapışkanlı diğer tarafı kumaş yada polimeri olan bu bantlar yapıştırma tarafı ile komedonların olduğu yüzeye uygulanır. 10-15 dakika dinlendirir sonra bant çıkarılır. Ancakkomedonların tamamaının çıkarılması için yeterli olamamakta.
- Son zamanlarda yüz temizliğinde motorlu yada hareketsiz yüz fırçalarının, özel keselerin kullanımını görmekteyiz. Bunlar aknenin aktif döneminde kullanımını önermediğimiz temizleme aparatları. Ultrasonik temizleyiciler ise 1 dakikayı geçmeyecek şekilde aknenin aktif olmadığı dönemde kullanılabilir.
- Tonik ve sıkılaştırıcılar; derideki yağın temizlenmesi, temizleyici bir ürün sonrası kalan sebum ve kir artığını uzaklaştırmak amacıyla kullanılırlar. Alkol içeriği %20’den az olmalıdır. Akne hastalarında alkol içeriği yüksek toniklerin kullanılması, folikül ağızlarını sıkılaştırarak komedon oluşumuna neden olabilir.
- Temizlik maskeleri: deri yüzeyindeki lipidleri absorbe ederek, cildin sıkılaşması ve gözeneklerin derinlemesine temizlenmesini sağlarlar. Balmumu, vinil ya da kauçuk bazlı, hidrokolloid veya killi olmak üzere değişik maddelerle hazırlanırlar. Balmumu bazlı olanlar TESK’yi azalttıklarından kuru derilerde, killi maskeler yağlı derilerde daha uygundur. Bu maskeler yüze elle uygulandıktan sonra 10-30 dakika, deri yüzeyinde kaldıktan sonra, temizleyici bir ürünle yıkanarak çıkartılırlar.
- Eksfolyant temizleyiciler: peeling yaparak etki eden temizleyicilerdir. Stratum korneumun deskuamasyonunu sağlayarak, derinin tazelenmesi ve incelmesini sağlarlar. Salisilik asit içeren eksfolyantlar, komedon oluşumunu engelleyerek, akne tedavisine yardımcı olurlar.
Aknede Nemlendirici Kullanımı ve Ürün Seçimi
Akneye yatkın cilt tiplerinde ve aknenin aktif döneminde nemlendirici kullanımı temizleme ürün kullanımı ve seçimi kadar önemlidir. Sıklıkla hastalarımız bir nemlendirici kullanımına "Benim cildim zaten yağlı ve sivilceli neden nemlendirici kullanmak zorundayım" şeklinde defans gösterirler. Burada nemlendiriciler derinin doğal lipid bileşenini taklit ederek; epidermal su kaybını düzenlemeleri, derinin bozulmuş bariyer sistemini onarmaları, keratinizasyonu düzenlemeleri, tedavilerde kullanılan akne topikal ilaçların deride neden oldukları kuruluk ve iritasyonu baskılamaları, çevresel koşullara karşı koruyucu olmaları ve içerikleri ile akne tedavisini desteklemeleri nedeni ile kullanımları gerekmekte.
Tüm dermatokozmetik ürünler gibi nemlendiricilerde genel olarak emolyen(yumuşatıcı, deriye pürüzsüzlük ve yumuşaklık veren) formundadir. Nemlendirici emolyentler su içerisinde; oklüsif yağlar (kapatıcılar, örtücüler) humektanlar (su çekiciler), bitkisel ve hayvansal ekstreler, biyolojik faktörler ve doğal deri lipitleri içermektedir.
Oklüsif içerikler deride hidrofobik bir bariyer oluşturarak etkili olurlar. Bunlar yağ içinde su emülsiyonları şeklindedir ve deri yüzeyinde film tabaka oluşumunu sağlarlar ya da su içinde yağ emülsiyonları şeklindedirler bunlar daha çok kabul görürler. Oklüsifler deri temizliğinden hemen sonra nemli deriye uygulandıklarında daha etkilidirler. Oklüsiflerle epidermal su kaybını %40’dan fazla azaltmadıkları için humektanlarla birlikte kullanılır. malıdırlar. Bunlar;
- En etkili oklüsif vazelindir. Vazelin ham petrolden elde edilen mineral yağlardandır. Komedonejenik ve allerjik değildir.
- Mineral yağı; komedojenik özellikleri nedeni ile aknede tercih edilmez.
- Lanolin, allerjik reaksiyon ve akne klinğini arttırması nedeni ile tercih edilemez.
- Silikonlar kokusuzdur, komedojenik ve allerjik değildir.
- Diğer oklüzifler; stearik asit, setil alkol, lanolin alkol, stearil alkol, parafin, lesitin, kolesterol, karnauba, stearil stearat, balmumu, soya yağı, üzüm çekirdeği yağı, propilen glikoldür.
Humektanlar (su çekiciler) derinin en üst katmanı olan stratum korneuma yerleşen ve burada yüksek oranda su tutan maddelerdir. Stratum korneumun kaybettiği suyu kazandırmayı amaçlarlar. Atmosferdeki nem oranı %80’in üzerinde olduğunda çevredeki ve epidermisteki nemi çekme özelliğine sahiptir. Çevre nemi az olduğunda ise epidermis ve dermisteki suyu çekerek derinin daha da kurumasına neden olabilirler, bu nedenle oklüsiflerle kombine edilerek kullanılmalıdırlar. Humektanlar stratum korneuma suyu çektiklerinden hafif şişme sağlayarak derinin pürüzsüz görünmesini ve kırışıkların geçici olarak azalmasını sağlarlar. Bunlar;
- gliserol
- doğal nemlendirici faktörler
- glikozaminoglikanlar; hyaluronik asit gibi
- pantenol
- kollejen ve elastindir.
Bitkisel ekstreler; Soya, yeşil çay
Hayvansal ekstreler; arı reçinesi, arı sütü
Biyolojik faktörler; kallikrein, yumurta ekstreleri, keratin, fibronektin, lektinler, epidermal büyüme faktörü, beta glukanlar, plesanta ekstreleri
Deri Lipidleri; bunlar araşidonik asit, linoleik asit, linolenik asitlerden oluşmaktadır. Bazı otörler bu gruba F vitamin ismini vermektedirler. Epidermal fosfolipitlerle birleşerek keratinositlerin membran yapılarının kaynaşmasını sağlayarak doğal birer nemlendirici olarak davranırlar.
Bunların dışında nemlendiricilerin etkinliklerini artırmak için koruyucular, emülsifiyerler, alfa hidroksi asitler ,retinoik asitler, vitamin C, E, glutatyon, lipoik asit, koenzim Q10 ‘antioksidan ağı ‘ olarak bilinen antioksidanlar, güneşten koruyucular nemlendiricilerin içerisine katılmaktadırlar. Emülsifiyerler: Yüzey gerilimini azaltarak nemlendiricinin bütünlüğünü sağlarlar. İyonik ve non iyonik olabilirler. Uzun zincirli yağ asitleri sık kullanılan iyonik emülsifiyerlerdir. Bariyer yapıdaki palmitik asit ve stearik asit buna örnektir. Kolesterolde non iyonik emülsifiyerdir. Etkileri tam anlaşılmamakla birlikte non iyonik olanlar daha az irritandır. Yapılan çalışmalarda nemlenmenin bozulduğu ve olgunlaşıp dökülen hücrelerin düzenindeki bozukluklarda yapısal stratum korneum lipitlerinin diğer lipitlerden daha etkin olduğu gösterilmiştir.
Nemlendiriciler bunların karışımlarından oluşmakta. Hafif emülsiyon tanımı içeriğinde daha fazla su daha az lipid içeriği için kulanılır. Tüm temizleyiciler, makyaj çıkarma ürünleri ve bazı hafif nemlendiriciler bu formda. Yoğun emülsiyon tanımı içeriğinde daha az su daha fazla lipid içeriği için kulanılır. Yoğun nemlendiriciler, fondotenler, krem ve pomadlar bu formda. Akneye yatkın ciltlerde ve akne klinğinde hafif emülsityon formunda nemlendiriciler tercih edilmelidir.
Nemlendirici seçiminde içeriğinin komedojenik yada aknejenik(komedon oluşturan ve akne kliniğini alevlendiren) olmaması gerekmekte. Bir nemlendirici ürün kullanımından haftalar ve aylar sonra kullandığı alanda yeni komedonların gelişimi bu ürünün komedojenik olduğu anlamına gelirken nemlendiricinin kullanımından birkaç gün sonra akne kliniğinde alevlenme olması aknejenik anlamına gelmektedir. Ürün içeriğinin yağsız olması ürünün komedojenik olmadığı anlamına gelmemekte. Örneğin oleik asit ve isopropil esterleri yağ formunda değil ancak yüksek bir komedojenik özellik taşımaktalar.
Bazı nemlendiriciler yukarıda tanımlanan içerikleri sahip iyi kombinasyonlar içermekte. Örneğin bazı akne nemnlendirileri salix alba, decanediol, soya isoflavonları, vitamin B3, C ve E içermekte hatta içlerinde güneşten koruyucu filtlerde bulunmakta. Bunlar akne klinik belirtileri olan komedon ve püstülleri azaltırken, kaşıntı yanma gibi semptomları kontrol altına almakta ve yaz-güneş döneminde klinik alevlenme üzerinde etkili olmakta. Hatta bazı içerikler; licochalcone A, L-carnitine ve 1,2-decanediol gibi adapolen gibi retinodiler içerisine konularak kullanılmış klinik etkinlik desteklenirken adapolen gibi topikal retinodlerin deride yan etkileri azaltılmıştır. Diğer bir kombinasyon ginkgo biloba ekstresi, bakuchiol ve mannitol birlikteliği topikal retinodiler ile birlikte aynı amaçla kullanımış.
Son yıllarda seramidler aknede nemlendirici olarak daha yoğun kullanılmakta.
Nemlendiriciler deri temizlendikten sonra nemli iken, nazikçe sürülerek uygulanmalıdır.
İdeal nemlendici; hastanın kullanmaya başlayıp sorun yaşamadığı ve ihityaçlarını tam karşılayan nemlendiricidir.
Çalışmalar deri yüzeyine uygulanan kremlerin uygulamadan 8 saat sonra %50’sinin deri yüzeyinde bulunduğunu göstermiştir. Bu nedenle nemlendiriciler cilt tipinite ve akne klinğine göre düzenlenreke günde 1-3 kez olmalıdır.
Aknede kullandığı diğer ilaçlarla nemlendiriciler arasında en az 30 dakika bulunmalıdır.
Kış, yaz ve bahar aylarında nemlendirici ürünler değiştirilebilir.
Nemlendiricilerin kılların büyüme yönünde uygulanması folikülit gelişmemesi ve akne klinğinin alevlenmemesi için önemlidir.
Nemlendiriciler kontaminasyonuna dikkat edilmelidir. Başkalarıyla ortak kullanılmamalıdırlar ve küçük kutularda olmaları tercih edilmelidir.
Akne nemlendiricilerinde içeriğinde olmaması gereken içerikler; iritasyon riski yüksek olanlar, üre, amonyum laktat, sodyum lauril sülfat, propilen glikol, alerjik temas egzaması riski yüksek olanlar; peru balsamı, paraben, lanolin ve türevleri, propilen glikol, akneyi alevlendirenler; izopropil miristat, vazelin, lanolin ve türevleri, parafin gibi petrolden elde edilen sıvı yağ içeren nemlendiriciler, fotoallerjik reaksiyonlar riski yüksek olanlar, PABA, PABA esterleri, parsol, sinnamat içeren ürünler, yükse dozda propilen glikol, salisilik asit kullanılmamalıdır(toksik etkileri nedeni ile).
Aknede bitkisel yağlar kullanılabilmekte. Soğuk presleme, ısı veya tahrip edici kimyasallar kullanmadan ve herhangi bir oksijenin varlığı olmadan bitki ve bunların tohumlarından bitkisel yağlar elde edilmekte. Böylece yağın bütünlüğü, içeriği olan linoleik yağ asitlerini ve antioksidanları korunmakta. Ayçiçek yağı, üzüm çekirdeği yağı, hodon yağı ve kuşburnu yağı gibi. Bunlar tek başına yada karışımları şeklinde kullanılabilir. Bu yağlar cilt bakımı rutini,nde nemlendiriclerden sonra yada nemlendirici içerine katılarak kullanılabilir.
Aknede bitkisel yağlar dışında yoğun bakım serumları kullanılabilmekte. Bunların içeriklerindeki, salisilik aist, azaleik asit ve niasinamid akne tedavisine yardımcı olurken sebum kontrolü içinde içeriklere sahiptirler. Bu serumlar yoğun nemlendirici içerikleri ile yüzde daha kuru ve problemli alnlara yoğun bakım içinde kullanılabilir. Aknenin ve yağlanmanın aktif olduğu alanlara aknede etkili içerikler ve sebum baskılayıcılar kullanılırken yüzün kuru ve problemli alanlarına yoğun nemlendirici içerikli serumlar kullanılabilir. Bunlar tek başına yada nemlendiriciler içerisine katılarak kullanılmakta.
Aknede Kapatıcı-Fondeten Kullanımı ve Ürün Seçimi
Akne hastalarının olumsuz görsel görüntünün gün içerinde kamuflajı için en sık başvurdukları ürün gurubu fondotenler. Bu amaçla krem, likit fondotenler kullanılmakta. Son yıllarda fondotenler içerisinde UV filtreleri, Salix alba, 1,2-decanediol, soya isoflavonları, niasinamid ve vitamin C kullanılmakta. Bunlar kapatıcı özellikleri yanında akne klinğinin düzelmesinede yardımcı olmakta.
Son yıllararda kapatıclar yerine BB, CC, DD ve EE ürünlerin kullanımını görmekteyiz. Bunların tümü fondeten gibi kapatıcı, dermatokozmetik içerikler(yaşlanma karşııtı, sebum kontrol, akne , nemlendirici, sakinleştirici gibi) ve güneşten koruyucu içermekte. Bu ürünlerde seçim yaparken BB, CC, DD yada EE olmasın bakmaksızın yarattığı renk, içeriği ile cildinizde sağladıkları, cilt bakımının faydaları, spesifik cilt probemlerinize faydaları göz önünde olmalıdır.
Aknede Güneşten Koruyucu Kullanımı ve Ürün Seçimi
Güneş yada yapay ışık kaynaklarındaki UVA ve UVB nin aknede etkinlikleri farklıdır. UVA1 ve mavi ışık (400 nm) deride antiinflamatuar etki göstermekte. Buna karşın UVB inflamasyona neden olurken, sebum artışı ve keratinosit farklılaşmasını artırarak komedon oluşumuna neden olmakta. Akne hastalarına bu bilgi mutlaka verilmeidir. Yaz döneminde güneşlenme ile akne belirtileri azamaz hatta sonraki aylarda sonbahar ve kışın akne kliniğinin daha fazla artmasına nedene olmaktadır.
UVA ve dar bant mavi ışık (407–420 nm) akne tedavisinde kullanılmış. Haftada 2 kez 5 hafta kullanımı ile akne klinik belirtileri % 64 oranında azalmakta. Ancak bu tedavinin deri pigmentasyonunu arttırdığı, erken deri yaşlanmasına ile deri kanseri riskinde artışa neden olduğu unutulmamalıdır.
Güneşten koruyucu ürünlerin kulanımı bazı akne ilaçlarının neden oldukları deride ışık duyarlılığını kontrol altına almakta( örneğin BPO ve retinoidlerin topikal kullanımı).
Titanium dioxide bu amaçla iyi bir seçim olabilir.
Güneşten koruyucular bu amaçla özellikle nemlendiriciler içerisinde kullanılmakta.