Güneşten koruyucu ürünlerin çeşitliliği ve içeriklerinin zenginliği kafımızı çok karıştırmakta. Fiziksel koruyucular, mineral koruyucular, kimyasal koruyucular, doğal güneşten koruyucular, SPF, UVA koruyuculuğu, kullanım zamanı ve sıklığı... gibi birçok detay ürünlerin tanıtımında yer almakta.

Güneşten koruyucuların içeriklerine baktığımızda 2 gurupta tanımlayacağımız kimyasal maddeler görmekteyiz.

  • Güneşten koruyuculardaki aktif maddeler; bir güneşten koruyucu içeriğinin %20-30 unu oluşturmakta ve farklı mekanizmalar kullanarak ultraviyole ışınımı bloke etme özelliklerine göre kimyasal yada fiziksel-mineral maddelerden oluşmakta. Bu maddeler organik yada inorganik kaynaklı. 2001 yılından beri bu ürün içerikleri ABD'de FDA , Avrupa'da "Avrupa Birliği Bilimsel Tüketici Güvenliği Komitesi" tarafından denetlenmekte(Ülkemizde böyle bir denetleme ?). Her yıl yeni bir kimyasal ürün içeriği yasaklanmakta yerine yeni bir kimyasal eklenmekte. En yaygın kullanılan kimyasal maddeler; % 2-3 avobenzone, % 0-6 oxybenzone, %10-35 octocrylene ve % 2 ecamsule görmekteyiz. Bunların dışında diğer kimyasal aktif maddeler olarak cinoxate, dioksibenzone, ensulzole, meradimate, padimate o, sulisobenzone, enzacamene, octinoxate, octisalate, homosalate içerikleride görmekteyiz. Kimyasal aktif maddeler dışında fiziksel-minerallerde kullanılmakta. Bunlar içerisinde sıklıkla çinko oksit ve titanyum oksid gibi minerallerde yer almakta. Günümüzde sıklıkla bu iki aktif madde ürünlerin içerisinde yer almakta. 

Bu kimyasal maddelerin insan sağlığı açısından zararları 1-8 numaraları ve yaşil-turuncu arasında tanımlanmış.(1 ve yeşil daha güvenli). Sistemik dolaşımda zayıf östrojen gibi davrandıkları, antiandrojenik etkilerinin oldukları, tiroid hormon düzensizliklerine neden oldukları hatta davranış değişiklikleri yaptıkları çalışmalarda gösterilmiştir.

 

  • Güneşten koruyuculardaki aktif olmayan yada yardımcı maddeler; güneşten koruyucu içeriğinin % 70-80 ni oluşturmakta. Güneşten koruyucu özellikeri yok. Ürünün hazırlanması sırasında kullanılan taşıyıcı ve kouryuculardan oluşmakta. En sık kullanılan koruyucular "metilizotiazolin-methylisothiazolinone" dir. Çocuk bezlerinde ve ürünlerinde kullanımı sırasında ciltte duyarlılık ve alerjik reaksiyon riskleri gözlenmiştir. 2013 yılında birçok üründen çıkarılmıştır. PABA, trolamine salisilat, naftalat, dimetikon, paraben türevleri, EDTA, BHT, PEG-100 ve nanopartiküller aktif olmayan maddelerdir ve günümüzde güneşten koruyucu içeriklerinden çıkarılmıştır.

Güneşten koruyucuların içeriğinde akitf kimyasalların doğaya özellikle deniz canlılarına(mercan resiflerine) kalıcı zararlarını biliyoruz. İnsan vücudunda deri tarafından emilirek sisitemik dolaşıma geçtiği, hormonsal sistem ve organlara toksik etkilerinden bahseden yayınlar bulunmakta. 

Bu kimyasal meddelerin deri üzerinde ve vücutta yıkım ürünlerinin(metabolitlerinin) erken ve geç zararları hakkında halen kesin bilgimiz yok.  

Bu yoğun içerikli ürünlerin krem, losyon, fondeten ve sprey formlarını günlük hayatımızda ve güneş aktivitelerinde kullanıyoruz. Güneş görebilecek vücut alanlarına yada yaklaşık 2 m2 lik tüm vücut deri yüzeyine günde 4-6 kez uygulamaktayız. Bunlar güneşten gelen 290-400 nm dalga boyundaki ultravyole ışınımı deri yüzeyinde bloke ediyorlar. Ancak bu kimyasalların bir kısmı deriden emilerek kana karışmakta. Vücutta toksik yada istenmeyen yan etkilerin gelişmemesi için bu kimyasalların kan plasma konsantrasyonlarının 0,5ngmL(lg/L) düşük olması istenmekte.

Bu bilgiler altında birçok soru akla gelmekte. Bu ürünleri güneşten korunmak için kullanmalıyız ancak içeriklerindeki maddelerin sistemik emiliminden kaynaklanan olası zararlar görmemek için hangi içeriği kullanmalıyız? hangi sıklıkta sürmeliyiz?  ne kadar sürmeliyiz?...

Güneş kaynaklı ultraviyole radyasyonun(~295–400 nm) erken ve geç zararlarından korunmak için kullandığımız bu ürünlerdeki kimyasallar bizlerin kullanımından önce bazı labaratuvar testlerinden geçmekte. Ürünlerin koruyucu potansiyelleri laboratuvar ortamında deri yüzeyine 2 mg/cm2 sürülerek test edilmekte ve değerlendirilmekte(bu değerlendirmenin eksi yönü labaratuar ortamında sıcaklık, su, nem, terleme ve rüzgar gibi dış fiziksel koşullar ile tamas olmaksızın yapılıyor olması). Bu çalışmalar sonunda ürünlerin koruyucu potansiyelleri, SPF değerleri, içeriklerindeki kimyasalların güvenilir maksimum konsantrasyonları gibi...bir çok özellikler belirlenmekte. 

Bu standartlarda kullanımı sunulan bir ürün erişkin bir insanda tüm vücut için kullanılacak olur ise; 200 gr ambalajlı bir ürün ortalama erişkin bir insanda günde 2-5 defa vücuda sürüldüğünde 4 günde tüketilmek zorunda. Oysa bizlerin ürünleri kullanma pratiğine baktılımızda bu miktarların % 25-75 altında kullandığımız görülmekte. Ancak bu yetersiz kullanımlarda bile kullanan kişilerde bu kimyasalların kan plazma ve idrar düzeylerinde çalışmalar yapılmış. Bu kimyasalların maalesef deriden emilerek vücudumuza girdikleri hatta kabul edilebilir sınır olan ≥ 0,5ng/mL üzerinde vücut değerleri saptanmıştır.

Özellikle oxybenzene kullanımı sonrası kan plazma düzeyleri 20 ng/ml üzerine çıkmakta. Ürünlerin kullanımı kesildikten sonra 1-3 hafta vücutta kalmakta. Kulllandığımız güneşten koruyucu markalarının % 40'da maalesef oxybenzen kullanılmakta. Bu kimyasalların sistemik emilim sonrası vücutta toksik ve yan etkileri ile ilgili çok net bilgilerimiz yok. Ancak oxybenzenin hormonsal, alerjik ve toksik etkileri bildirilmiş. Dikkat!!! oxybenzen gebelikte bebeğe ve emzirme döneminde süte geçebilmekte. Özellikle oxybenzen içeriklerin çocuklarda kullanımı beklenenden daha fazla sistemik emilime neden olabilmekte.

Güneşten koruyucuların ürün pazarına bakıldığında 1300 den fazla ürün bulunmakta. Bunlardan 700 den fazlası deniz kenarı, spor aktivitesi ve açık alan aktiviteleri için geliştirilmiş. Ancak bunların içeriğine bakıldığında birçoğunda oxybenzene gibi problemli kimyasallar görmekteyiz.

A vitamini içeriklerinin deri yüzeyinde güneş ile birlikte deri tümör ve lezonlarına yol açtıkları anlaşıldıktan sonra güneşten koruyucular içeriğindeki retinil  palmitat ve diğer A vitamin türevleri çıkarıldı.

Zamanla bu listeye yenilerinin ekleneceğini düşünüyorum.

Güneşten koruyucuların içeriğindeki kimyasalların bazıları sadece deride birikmekte, iritasyon, akne oluşumu gibi yan etkiler yapabilmekte. Bunların kullanımı kesildiğinde 1-3 hafta içerisinde derinin yenilenme sürecinde tamamen deriden atılmakta.

Güneşte koruyucuların formalarını düşündüğümüzde, spreyler ve dudak kremleri gibi, sistemik emilimleri deri dışında solunum yolu ile yada yutularakta olmakta.

Güneşten koruyucularda deri tarafından sistemik emilimleri olmayan fiziksel güneşten koruyucu ajalar daha fazla tercih edilmekte. Çinko oksid ve titanyum dioksid gibi. 

Güneşten koruyucu ürün seçiminde ve içerik güvenliğinde kullanılabilecek bazı web siteleri;

https://www.skincarisma.com

https://cosdna.com/

https://www.ewg.org/sunscreen

https://www.ewg.org/skindeep/

http://www.cosmeticanalysis.com/

Güneşten koruyucu içeriği dışında son yıllarda tartışmalı 2 konu var.

Birincisi ürünler üzerinde yüksek koruma içerdiklerine dönük ifadeler

Güneşten koruyucular üzerinde koruyuculuklarını gösteren faktör numaları bulunmakta. SPF ve UVA koruma numaraları. Ürünün SPF değeri bizi UVB ya karşı ne kadar koruduğunu göstermekte. Bu nedenle yüksek SPF değerleri cilt kanserinden sorumlu olan UVA karşı bizi ne kadar koruduğunu yansıtmamakta. 2019 yılına kadar ürünlerde 80 hatta 100 SPF değerleri yazardı. 2019 yılında getirilen yasal dğzenleme ile SPF değerleri maksimum 60 ile sınırlandırıldı. Çünkü SPF değerlerinin bu yüksek rakamalarını taşıyan ürünler güneş aktvitelerinde kullanıldığında gereksiz bir güven vermekteydi. 2019 yılında güneşten koruyucular içerisine UVA karşı koruyucular olan fiziksel koruyucular(titanyum dioksid yada çinko oksid) eklenmesi ve ürün üzerinde UVA koruyuculuk değerlerinin yazılması zorunlu hale geldi. Yüksek SPF ürünleri maalesef biz kullanıcılarda yanlış bir güvenlik hissi ile güneşte daha uzun süre kalmaya neden olarak çok daha fazla UVA ve UVB ışınlarına maruz bırakır. Yüksek SPF ürünleri güneş aktivitelerimizde yanlış davranışlara neden olmakta. Örneğin SPF 10 ürünü yerine SPF 50 güneş koruyucu kulanan kişilerin güneşte daha fazla zaman geçirdikleri gözlenmiştir.

SPF 50 bir güneşten koruyucunun güneş kaynaklı UV' nin % 98' ini bloke ederken SPF 100 bir güneşten koruyucu % 99 oranında blokaj sağlamakta. Yani 50 ile 100 arasında iki katı bir koruma gücü yok. Temelde SPF 20 den sonra koruma oranları çok fazla değişmemekte. Ayrıca unutulmamalıdır ki gereksiz yüksek SPF değeri daha fazla kimyasal ve sistemik emilim anlamına gelmektedir.

İkincisi, ürünler içerisindeki fiziksel güneşten koruyucuların nano partikülleri

Fiziksel güneşten koruyucular olan çinko oksit ve titanyum dioksit güneşten koruyucular içeriklerinde en güvenilir olanlar geçmekte. Bunlar ilk kullanıldığında büyük partiküllü yapıları ve beyaz renkleri ile daha az tercih edimekte idi. Sonraları bu minerallerin nanopartiküleri(nanometre metrenin milyarda biri) kullanılmaya başlandı. Ancak bu nanopartiküller deri yüzeyinde ne kadar UV koruma sağladıkları hakkında her şeyi henüz tam bilmiyoruz. Ayrıca üretici firmalar ürün içerisinde kullandıkları nanopartikülerin yapılarını maalesef açıklamıyorlar. Nanopartiküllerin deriden emilimleri ve etkileri üzerinde çalışmalar devam etmekte. Örneğin 19-110 nm çinko oksidin 5 gün günde 2 defa uygulandıktan sonra kan çinko değerlerine bakılmış anlamlı bir yükselme gözlenmemiştir.

Nanopartiküller ile ile ilgili diğer bir problem bunların solunarak akciğerlere gidebilme riskleri. Örneğin yüksek dozlarda titanyum dioksid akciğerlerde kanserojen. Akciğer suvunma sistemi nanopartiküler titanyum dioksidi temizleyemiyor ve akciğerlerden titanyum dioksit sistemik dolaşıma karışabilmekte. Bu nedenle güneşten koruyucuların sprey formları ve kapatıcı amaçlı kullanılan pudra formlarının kullanımı önerilmemekte.

Dudaklarda kullanılan güneşten koruyucular içerindeki fiziksel nanopartiküller yutulması ve sisndiri sistem üzerindeki etkileri başka bir problemimiz. Besinlerdeki titanyum dioksit nanopartilülerin sindirim sistemindeki etkileri çalışılarak zararları gösterilmiş anack güneşten koruyucular ile ilgili çalışmalar yeterli değil.

Bu arada güneşten koruyucu kullanımı ve D vitamin eksikliği hakkında birkaç bilgi.

  • Yağda eriyebilir hormon olan D vitamini, deride UV ile sentezlenmekte ve böbreklerde aktif metaboliti oluşarak sağlıklı kemk yapısı ve savunma sistemimizde görevini yapmakta.
  • Koyu tenliler, yaşlı insanlar ve kuzey-güney enlem bölgelerinde yaşayanlar(ekvatordan uzaklaştıkça aratan oranda) daha fazla D vit eksikliği riski taşımakta.
  • D vit deride sentezi UVB yığunluğuna bağlı olduğu için kışın ve baharlarda D vitamin sentezi azalmakta. 
  • Güneşten koruyucu kullanımı ile D vitamin eksikliği arasında kanıtlanmış direkt bir ilişki yok. Ancak yüksek SPF(UVB yüksek koruyucuğu anlamına geşeceği için) ile D vitamini eksikliği arasında ilişkiler kurulmuş.
  • Güneşten korunmak zorundayız ancak D vitamini eksikliği ile birlikte kemik probemleri, kalp ve damar hastalıkları, kalın bağırsak ve meme kanseri riskinde artış riski ikilem yaratmakta. Son yıllardaki görüş şu; evet güneşten koruyucu kullanalım ancak bu dönemde D vitamininden zengin besinler hatta D vitamini ilaçlarda kullanalım. Çocuklarda 400 IU, erişkinlerde 600 IU ve 70 yaş üstünde 800 IU günlük D vitamini alınması önerilmekte.  

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency