- Gösterim: 12701
Dövme tasarımında, uygulama sonrasındaki görünüm veya lazerle silme kararı alındığında, dövme mürekkebindeki pigmentin, yani dövmenin rengi büyük bir önem taşır. Bu nedenle, bu makalede renk kavramı ve dövme renkleri hakkında bilgiler verilmektedir. İlk olarak bazı kavramları hatırlamaya çalışalım.
Işınım, foton ve ışık
Kendiliğinden ışınım yayarak görülebilen cisimlere ışık kaynağı denir ve bu kavram "C" harfiyle gösterilir (Yunanca "Celeritas" kelimesinden gelmektedir). Işınım, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar aracılığıyla enerjinin yayılması veya aktarılmasıdır. Diğer elektromanyetik ışınımlar (EMI) gibi, foton adı verilen enerji paketlerinden oluşur. Işığın boşluktaki hızı yaklaşık 300,000 km/s (tam olarak 299,792,458 m/s) olarak bilinir. Uzayda yayılan her türlü enerjiye ışınım ve radyasyon denir; fizikte ışınım, radyasyon olarak da tanımlanır. Radyasyon, radyoaktif maddelerin alfa, beta ve gama gibi ışınımlarını yaymasıyla da ilişkilidir. EMI, boşlukta ışık hızıyla yayılır, bu nedenle EMI oluşturan yüklü parçacıkların farklı dalga boyları ve frekansları vardır. Bu farklılıklara göre EMI, radyo dalgaları, mikrodalgalar, terahertz ışınımı, kızılötesi ışınım, görünür ışık, morötesi ışınım, X-ışınları ve gama ışınları gibi kategorilere ayrılmıştır. Elektromanyetik ışınım frekans ve dalga boyu ile tanımlanır. Frekans ile dalga boyu arasındaki ilişki, f = c / λ formülüyle tanımlanır. Burada c, metre/saniye cinsinden ışık hızını, λ, nanometre cinsinden dalga boyunu ve f, terahertz (THz) cinsinden frekansı ifade eder. (Hertz'in üst katı olan Terahertz, THz kısaltmasıyla gösterilir; 1 THz = 1012 Hz). Buna göre, optik bölgenin en düşük frekansı 405 THz, en yüksek frekansı ise 790 THz'dir. Ancak ışıkla ilgili genellikle dalga boyu kullanılır.
Işık, bir ışık kaynağından çıkan ışınımın cisimlerin yüzeylerine çarparak yansıması sonucu görünür hale gelmesini sağlayan fiziksel bir olgudur. Görünür ışık, insan gözü tarafından algılanabilen elektromanyetik ışınımın bir bölümüdür ve dalga boyu 400 nm ile 700 nm arasında değişir. İnsan gözü, 380 nm ile 780 nm arasındaki dalga boylarını algılayabilir. Renk, ışığın gözün retinasına ulaşmasıyla ortaya çıkan beynimizin bir duysal algısıdır. Bu algılama, ışığın maddelere çarpması ve kısmen emilmesi, kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir; bu çeşitlilik "renk tonu" veya "renk" olarak adlandırılır. Tüm dalga boyları aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ulaşmazsa siyah olarak algılarız.
Renklerin gözde farklı algılanması, dalga boylarına bağlıdır. İnsan gözü, her dalga boyundaki ışığı farklı renklerde algılar. Örneğin, 740 nm dalga boyunu kırmızı olarak algılarken, dalga boyu 380 nm'ye yaklaştıkça renkleri turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor olarak algılar. Işıkta renkler, temel ve ara renkler olarak iki gruba ayrılır. Temel ışık renkleri kırmızı, yeşil ve mavidir. Ara renkler ise bu üç rengin karışımıyla elde edilir; örneğin, kırmızı ile mavi karıştırıldığında majenta rengi oluşur. Işık renkleri üst üste geldiğinde daha açık ara renkler ve hatta ışık tayfında olduğu gibi beyaz renk ortaya çıkar.
Doğada tek bir dalga boyuna ve frekansa sahip renge "saf renk" veya "arı renk" denir. Ancak doğada böyle bir saf renk bulunmamaktadır. Renkler, yukarıda belirtilen tabloda tanımlandığı gibi belirli dalga boyu aralıklarıyla tanımlanır. Örneğin, 490-450 nm dalga boyu aralığı mavi rengi temsil eder. Teknolojik olarak bu renkler "doymuş renk" olarak adlandırılır.
Lazer ışınları, tek dalga boyları ile saf renkler üretebilir; örneğin, KTP lazer 532 nm dalga boyunda yeşil renk üretir. Ancak lazerler dışında, diğer ışık kaynakları saf renkte ışık üretemez. Işığın bu özelliklerinin yanı sıra, pigmentlerin renkleri de hiçbir zaman saf renk özelliğine sahip değildir.Günlük hayatta pembe, gök mavisi, krem, bej ve eflatun gibi renkler pastel renkler olarak tanımlanır. Bu renkler saf renk değildir; yani doymamış renklerdir. Görünür ışıkta bu renklerin spektrumları daha geniş bir bantla ifade edilir. Geniş bir bantla temsil edilmesi, pastel renklerin çok sayıda dalga boyuna sahip olduğu anlamına gelir. Kısacası, pastel renkleri mavi ışıkta olduğu gibi 490-450 nm gibi dar bir dalga boyu aralığında ifade edemeyiz. Bunun yerine, pastel renkler için "hakim dalga boyu" terimi kullanılır.
Üç ana renk olan mavi, kırmızı ve yeşil, tüm renklerin oluşumunu sağlar. Ancak bu üç ana rengin de tek bir dalga boyu ile tanımlanması zordur. "Uluslararası Aydınlanma Komisyonu", üç ana rengi 700 nm'deki kırmızı, 546.1 nm'deki yeşil ve 435.8 nm'deki mavi olarak tanımlamıştır. Tüm renkler, x ekseninde kırmızı ana renk ve y ekseninde yeşil ana renk olacak şekilde bir koordinat sisteminde gösterilmektedir..
Bu düzleme bakıldığında, renklerin at nalı şeklinde bir geometrik yapı oluşturduğu görülmektedir. Sol alt uç, kısa mavi ışık dalga boyunu, sağ uç ise kırmızı ışık dalga boyunu temsil eder. At nalı biçiminin sağ yarısında sıcak renkler, sol yarısında ise soğuk renkler yer alır. Bu geometrik şeklin altındaki taban çizgisi, mavi ile kırmızı arasında bir bağlantı kurar. Bu çizgi üzerinde mor ve bordo renkleri de bulunmaktadır. Bu çizgiye aspektral çizgi denir ve buradaki renklere de aspektral renkler denilmektedir. Şeklin iç kısmındaki renkler ise doymamış, yani pastel tonlardır; bu renkler, değer renklerin birleşimidir. Merkeze yaklaştıkça, bu renklerin giderek açıldığı ve beyaza dönüştüğü gözlemlenir.
Pastel renkler, daha önce belirtildiği gibi, aslında ana üç rengin bir türüdür. Örneğin, pembe, gerçekte kırmızının pastel tonudur. Pembe, bu geometrik şeklin iç bölümünde, kırmızıya yakın bir bölgede yer alır. Pembe bir pastel renk olup, hakim rengi kırmızıdır; kırmızıya "hakim renk" ve dalga boyuna da "hakim dalga boyu" denir. Bu geometrik düzlem kullanılarak bir rengin hakim rengi ve hakim dalga boyu belirlenebilir. Örneğin, bir pembe tonu alalım. Bu renk, geometrik düzlemde işaretlenir. Bu noktadan, düzlemin beyaz olan tam merkezine bir doğru çizilir ve bu doğru dışarıya doğru uzatılır. Doğrunun kesiştiği dalga boyu, hakim dalga boyu; bu noktadaki renk ise hakim renktir.
Renklerin tamlayanı, yani karıştırıldığında beyaz rengi elde edilen renk, son derece önemlidir. Bu geometrik düzlemde her rengin bir tamlayanı vardır. Renk ile tamlayanı uygun oranlarda karıştırdığımızda beyaz elde edilir. Tamlayan renk, lazerle dövme çıkarmada kritik bir öneme sahiptir. Tamlayan rengi bulmak için, renk ile beyaz arasındaki doğru karşı yöne doğru uzatılır. Doğrunun karşı tarafta kesiştiği nokta, tamlayan renktir. Örneğin, 600 nm'deki kırmızı tonu ile beyaz arasındaki doğru beyazdan sola doğru uzatıldığında, geometrik yerin yaklaşık olarak 490 nm'deki turkuazda kesildiği görülür. Bu durumda, 600 ve 490 nm'deki renklerin tamlayan olduğu söylenebilir. Ancak bu kurala uymayan bir durum vardır; bu geometrik düzlemde yeşil tonlarının tamlayanı aspektral renklerdir. Bu, yeşil renk ile başka bir spektral rengi karıştırarak beyaz elde etmenin mümkün olmadığı anlamına gelir.
Her renkteki ışık birbiri üzerine geldiğinde toplam enerji artar ve ışık daha parlak bir renk alır; bu durum RGB olarak adlandırılır (RGB; Kırmızı, Yeşil ve Mavi, yani ışığın temel üç ana rengidir).
Nesnelerin renkleri, üst üste gelen pigmentlerden oluştuğu için üzerine düşen ışığı daha az yansıtır ve bu durum rengin koyulaşmasına yol açar. Bu renk sistemlerine CMYK denir. CMYK, pigmentlerin ana renkleri olan magenta, siyan ve sarıdan oluşur. Bu nedenle, RGB renk tanımı bir kaynaktan çıkan ışığı ve ana renklerini daha iyi temsil ederken, CMYK bir ışık kaynağından gelen ışığın bir nesne üzerinden yansıdıktan sonraki renklerini ifade eder. Örneğin, bir televizyon gibi ışık kaynaklarında RGB kullanılırken, ofset baskılarda CMYK tercih edilir.
İnsan gözü aslında RGB ve CMYK sistemlerini kullanmaz; bunun yerine HSL (Hue, Saturation, Lightness) sistemini kullanır. Burada L, yani lightness, rengin aydınlık veya karanlık değerini (bir rengin açık mı yoksa koyu mu olduğunu) belirtir. S, yani saturation, rengin doygunluk derecesini (örneğin, çingene pembesi mi yoksa pastel pembe mi olduğunu) ifade eder. H ise hue, yani rengin kendisini tanımlar. İnsan gözü, daha çok kontrastla ilgilenir. Sonuç olarak, bir göz herhangi bir renk içinde ne kadar kırmızı, yeşil veya mavi (RGB) ya da magenta, siyan ve sarı (CMYK) olduğunu algılayamazken, hangi rengin ne kadar doygun ve ne kadar açık ya da koyu olduğunu (HSL) kolaylıkla anlayabilir.
Gördüğümüz renkler, ana renkler ve onların tonları monokromatik renkler olarak adlandırılır. Örneğin, ana rengimiz mavi olduğunda, bu rengin açık mavi ve koyu mavi gibi tonları da bulunur. Ana rengin komşu renkleriyle bir araya gelmesi durumunda ise bu renkler analog renkler olarak tanımlanır; örneğin, mavinin komşu renkleri mor ve yeşildir. Pigmentlerin, yani basitçe boyaların ana renkleri magenta, sarı ve siyah olarak bilinir. Bu renkler birbirine karıştığında kırmızı, mavi ve yeşil gibi ara renkler oluşur; ancak bu ara renkler, ana renklerden daha koyu tonlardır. Pigment renkleri üst üste geldiğinde daha koyu renkler, hatta siyah ortaya çıkabilir. Bu durum, ışık renklerinden farklıdır çünkü boyaların kapatıcı özellikleri vardır.
Boyaların ana ve ara renkleri karıştırıldığında yeni renkler oluşur. Örneğin, sarı ile kırmızı karıştırıldığında turuncu, sarı ile mavi karıştırıldığında yeşil, kırmızı ile mavi karıştırıldığında ise mor elde edilir.
Dövme ve kalıcı makyajda kullanılan boya maddeleri arasında sarı, pembe, kırmızı, mavi, yeşil, kahverengi, siyah ve bu renklerin tonları yer almaktadır.
Aşağıdaki grafiklerde, renkler ve bu renklere karşılık gelen ışık yansımaları gösterilmektedir. Örneğin, turuncu rengi söz konusu olduğunda, sarı ve kırmızı renklerinin de dikkate alınması gerekir.
Dövme üzerindeki renk, içindeki boya renginden farklılık gösterebilir. Örneğin, pembe görünen bir dövmede daha fazla kırmızı pigment bulunabilir. Bu durum, pembe olarak algılanan bir dövmenin, başlangıçta beklenen sonucun elde edilmesini engelleyebilir. Aşağıdaki resimde pembe görünen renk aslında yoğun bir kırmızı pigment içermektedir. Üç seansta, dövme renginde yalnızca azalmalar gözlemlenmektedir.