Terleme fizyolojisi temel olarak vücut ısının düzenlenmesinde görev almaktadır. Terleme ısı düzenlemesi dışında;
  • Avuç içi ve ayak tabanında terleme ile objelerin kavranmasını kolaylaştırmaktadır.
  • Ter içeriğindeki üre ve laktat gibi kimyasallar ile deride nemlendirici bir etki yapmaktadır.
  • Terleme insan türü arasında sosyal ilişkileri düzenleyen feromen olarak çalışmaktadır.
  • Terleme ruhsal ve tatsal uyaranlara da yanıt verdiği için sosyal ifadenin bir parçasıdır.

Terleme deride ter bezleri tarafından yapılmaktadır. Ter bezleri tırnak ve saç gibi derinin ekleri olarak kabul edilmektedir.

Bu bezler fiziksel yapıları, vücutta yerleşim yerleri ve fonksiyonlarına göre 3 farklı alt gurupta değerlendirilmektedir.

  • Apokrin ter bezleri
  • Ekrin ter bezleri
  • Apoekrin ter bezleri

Apokrin Ter Bezleri

Ter bezi olarak isimlendirilmekle birlikte asıl görevleri terleme yani vücut ısı düzenlenmesi değildir. Kişiye özgü vücut kokusunun yapılmasıdır. Apokrin bezlerin kendisine özgü kokusu; içeriğindeki amonyak, yağ asitleri ve hidroksi asitlere ve bunları metabolize eden bakteriler tarafından ortaya çıkmaktadır. Bu bezlerin hakimiyet alanının işaretlenmesi, uyarı ve tehlike sinyali, cinsel cezbedici gibi hayvanlarda rolleri bulunmaktadır. İnsanlarda bu görevleri tam olarak açıklanmamıştır.Ekrin ter bezlerine göre vücutta dağılımları daha azdır.Başlıca koltuk altı, meme ve göbek deliği çevresi, kulak arkası, kalça; ve kasıkta bulunmaktadır. Koltuk altında cm 2 de 8-43 adet olarak ölçülmüştür. Asya ırklarında ve erkeklerde apokrin ter bezleri daha fazladır.Bu bezlerin içeriklerini deri yüzeyine atan kanaları vardır ancak ekrin ter bezlerindeki gibi direkt deriye açılmazlar. Sebase bezin kanalının hemen üzerinde pilosebase ortak kanala açılmaktadır. Ergenlik döneminde hormonların etkisi aktif hale gelmektedi. Uyarılma sonrası 15 saniyede salınım başlamakta ancak tekrar salınımı için uzun bir süre beklenilmesi gerekmektedir.

Ekrin Ter Bezleri

Ekrin ter bezleri tübüler yapıdadır. Fonksiyonel ve yapısal olarak 2 kısımdan oluşmaktadır.

Deride derin yerleşen ve kıvrımlı bölüm-sekretuvar bölüm; asıl terin yapıldığı bölümdür. Uzunluğu 4-8 mm kadardır. Burada 3 tip sekresyon hücresi saptanmıştır. açık, koyu ve miyoepiteliyal hücreler. Açık ve koyu hücreler terin yapımını rol oynamakta. Diğer hücrenin fonksiyonu henüz anlaşılamamıştır. Kıvrımlı bölüm; derinin yüzeyine uzanan kanal bölümü. Terin deri yüzeyine atıldığı bölüm. Buraya acrosyringium denilmektedir. Bu bölümde yapılan terin içerisindeki iyonlar emilmektedir. Örneğin sodyum bu kanal içerisinde bakan hücrelerin membranlarında bulunan sodyum kanalları ile pasif olarak emilmektedir. Bu emilim hücrelerdeki Na/K-ATPase ile kontrol edilmektedir. Kloridin ise “cystic fibrosis transmembrane conductance regulator (CFTR) kanalları” tarafından emillimi düzenlenmektedir.CFTR geninde mutasyondan kaynaklanan kistik fibrozis hastalığında emilim olmadığı için terden aşırı derecede klorid atılmaktadır.



Diğer birçok bezde olduğu gibi ter bezlerinin sekretuvar bölümünde “Prekürsör sekresyon (ön ter salgısı) ”salgılanır, bundan sonra kanaldan geçerken bu sıvının bazı maddeleri emilir ve en son deri yüzeyine ter atılmaktadır. Ön ter salgısı bezin kıvrımlı bölümündeki epitel hücrelerinin aktif bir salgı ürünüdür ve bu hücrelerin üzerinde veya yakınında sonlanan kolinerjik sempatik sinir lifleri bu ter yapımını kontrol etmektedir.

Günlük terleme miktarı 10 litreye kadar ulaşabilir. Bunun % 99 su, % 0.5 mineral tuzlar (potasyum klorür,demir vs), % 0.5 üre ve organik maddeler (kreatinin, ürik asit…) içermektedir. Terde kana göre daha az düzeyde glukoz, laktik asit ve civa, alkol, eter bulunabilmektedir.

Terle atılan glikoz konsantrasyonu kan plazma seviyesinin %1 inden daha azdır.



Terle bol miktarda sodyum klorür kaybedildiğinden salgılama olayı esnasında ter bezlerinin sodyum ve klorü nasıl kullandıklarını bilmek önem taşır. Terleme hızı çok düşük olduğundan terdeki sodyum ve klor konsantrasyonları da düşüktür. Çünkü prekürsör sekresyon vücut yüzeyine erişinceye kadar bu iyonlar geri emilmektedir. Diğer taraftan terleme hızı gittikçe arttığında sodyum klorürün kanaldan geri emilimi artmadığından terdeki sodyum konsantrasyonu hemen hemen plazma düzeyine yükselebilmektedir.

Terle sodyum kaybını aldosteron hormonu düzenlemektedir. Uzun süre fazla terleyen kişilerde terlemenin artmasına karşın terde sodyum klorür konsantrasyonun düşmektedir. Bu adaptasyon muhtemelen aldosteron artışına bağlıdır.

Terle makul miktarda kaybedilen diğer maddeler arasında üre, laktik asit, bikarbonat ve potasyum, sodyum, klor iyonları sayılabilir. Ter sekresyonunun düşük hızlarında bütün bu maddelerin konsantrasyonları çok düşük olabilir fakat yüksek sekresyon hızlarında üre konsantrasyonu plazmadakinin iki misli, laktik asit dört misli ve potasyum 1.2 misli civarındadır. Amonyak miktarı apokrin terdekine oranla 10 kat azdır.

Terde bikarbonat terin pH’ ını düzenlemektedir. Azaldığında ter pH 5 in altına düşmekte yani ter asitleşmektedir.



Ter içerisinde 3% oranında aminoasitlerde bulunmaktadır. Bunlar serbest aminoasitlerdir ve aminler şeklinde bulunmaktadır. Sadece kadınlarda terde proline gösterilmiştir.

Terle birlikte birçok protein ve peptidlerde deri yüzeyine salınmaktadır( cysteine proteinases, DNAse I, lysozyme, Zn-a2-glycoprotein, cysteine-rich secretory protein-3 ve dermcidin gibi). Özellikle dermcidin (DCD) antimikrobial peptiddir ve derinin savunmasında rol oynamaktadır.

Ekrin ter bezleri postganglionik sempatik sinir fiberleri tarafından uyarılmaktadır. Bu uyarılmada noradrenalin-asetilkolin sorumludur.


Ekrin ter bezlerinde muskarinik aestilkolin reseptör alt tipleri de yer almaktadır. Ekrin ter bezleri kolinerjik uyarımlar dışında beta 2 adrenerjik uyarılara da cevap vermektedir. Adrenerjik uyarım ile terleme cevabı kolinerjikten daha zayıftır.

Ayrıca ekrin ter bezlerinde vasoactive intestinal polypeptide, epidermal growth factor ,vanilloid ve nikotinik asetilkolin reseptörlerine saptanmıştır.

Apoekrin Ter Bezleri

Ekrin ve apokrin ter bezlerine benzerler aslında ikisinin karışım formudur. Ancak ekrin ter bezleri gibi kendi kanalları ile deriye açılırlar. Doğumla birlikte vardır anck aopkrin bezler gibi ergenlik döneminde aktif hale geçmektedir. Ergenlik döneminde ekrin ter bezlerinden farklılaştıklarına inanılmaktadır. Koltuk altında, anogenital bölgede saptanmıştır. Koltuk altında ter bezlerinin % 50 sinden fazlasını oluşturmaktadır ve bu alanın aşırı terlemesinden sorumludur.Ekrin ter bezlerinden 10 kat daha fazla ter yapmaktadır.

Kolinerjik, alfa ve beta adrenerjik sinir uyarıma yüksek cevap vermektedir.

Apoekrin ter yapısı ekrin tere benzemektedir.


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency