Akne, klinik şiddetinden bağımsız olarak kişinin ruhsal durumunu, bireysel estetik algısını, sosyal ilişkilerini ve günlük aktivitelerini olumsuz etkileyen en sık karşılaştığımız cilt problemi. Geçmiş dönem ile karşılaştırdığımızda hastalığın aktif dönemi ve sonrasında gelişen izler konusunda tedavi seçeneklerimiz oldukça zengin ve son derece başarılıdır. Ancak tedaviler uzundur, klinik cevap geç ortaya çıkmaktadır ve hastaların tedaviye uyumları maalesef oldukça zordur.

Akne hastalarımızın tedavi süresi boyunca ve sonrasında bizden istedikleri en büyük destek; cilt bakımı ve kozmetik ürün kullanımı ile bu ürünlerin seçimidir. "Cilt yapıma ve aknelerime uygun ürünler hangileri?", "Bu ürünleri nasıl kullanmalıyım?", "Hangi ürün içerikleri yararlı, hangileri zararlıdır?" gibi sorular sıkça sorulmaktadır. Bu makale, akneli hastaların hastalığın aktif döneminde ve sonrasında kullanması gereken cilt bakım ürünlerinin seçimlerinde ve içeriklerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusu üzerine hazırlanmıştır.

Akne tedavisinde klinik başarıyı; uygun bir tedavi protokolünün seçilmesi, hastalık ve tedavi konusunda hasta eğitimi ve uygun deri bakımının doğru ürünler ile yapılması şeklinde sıralayabiliriz. Deri bakımı ve kozmetik ürünlerin tedaviye eklenmesi, hastaların ilaç tedavilerine uyumunu artırdığı, yan etkileri azalttığı ve sonuçlarını iyileştirdiği gösterilmiştir. Aknede hem hastalığın gelişimi ile ilgili olarak hem de tedavilerden kaynaklanan derinin bariyer fonksiyonunun bozulduğunu ve ayrıca stratum korneum su içeriğinin azalarak değiştiğini biliyoruz (benzoil peroksit (BPO) transepidermal su kaybını artırmakta, retinoidler de deskuamasyonu artırıp stratum korneumu incelterek bariyer fonksiyonunu bozmaktadır...). Bu nedenle aknede uygun deri bakımı önerileri ve kozmetik ürünler son derece gereklidir.

Akne gelişim mekanizmalarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

  • Androjenler başta olmak üzere hormonların etkisi ile sebase bezlerde aktivasyon artışı ve fiziksel büyüme.

  • Bu bezlerde yapılan ve deri yüzeyine (bağımsız bir kanal ile ya da sıklıkla pilosebase üniteye bağlanarak ortak bir kanal ile) salınan salgının-sebum içeriğinin değişmesi ve/veya miktarının artışı.

  • Deri hücreleri olan keratinositlerin deri yüzeyinde ve pilosebase ortak kanalında farklılaşma ve çoğalmalarında (keratinizasyon olarak tanımlanır) değişim ve buna bağlı olarak komedon gelişimi.

  • Serbest oksidanlar ve mediyatörler ile birlikte deride inflamasyon.

  • Deri yüzeyinde ve pilosebase ünite içerisinde Cutibacterium acnes (C. Acnes; eskiden Propionibacterium acnes olarak tanımlanırdı) bakterisinin deri yüzeyindeki mikrobiyota içerisindeki dağılımında değişim.

 

Kişisel günlük cilt bakım ürünleri ve kozmetikler, akne gelişimini yukarıdaki mekanizmalar üzerinden olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca yeni bilgilerimiz, güneş ya da yapay ışık kaynaklı UV'nin deri mikrobiyotasını ve sebum yapımını değiştirerek akne kliniğini olumsuz etkilediğini göstermektedir. Bu nedenlerle aknede deri bakım ürünlerinin, kozmetiklerin ve güneşten koruyucuların seçimi, doğru kullanımı ve ürün içerikleri son derece önemlidir. Bu yeni ürün grupları dermokozmetik ürünler olarak tanımlanmaktadır. Dermokozmetiklerde, normal deri bakım ürünleri dışında tedavi amaçlı kullanılabilecek dermatolojik olarak aktif maddeler bulunmaktadır.

Akne tedavisinde ve sonrasında kullanılacak dermokozmetikler;

  • Akne tedavisinde kullanılacak ilaçların deride neden olabilecekleri yan etkilerin azaltılması,

  • Tedavide kullanılacak ilaçların etkilerini sinerjik olarak artırarak daha yüksek güvenlikte klinik sonuçların alınması,

  • Uygun cilt bakımının yapılması,

  • Hastanın tedaviye uyumunu artırması,

  • Akne tedavileri sonrası elde edilen klinik sonuçların korunmasını sağlamalıdır.

Bu nedenle aknede dermokozmetikler aşağıdaki özellikleri taşımalıdır.

Sebum Düzenleyiciler

Bu ürünlerin kullanımında amaç, akne gelişiminde rol oynayan aşırı sebum yapımının baskılanması ve içeriğinin düzenlenmesidir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler:

Nikotinamid (Niasinamid): B3 vitamininin amid formu olan bu madde, geçmişten beri birçok cilt hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. Aknede, aşırı sebum salınımını kontrol etmesi ve anti-inflamatuar etkileri nedeniyle kullanılmaktadır. Ayrıca deride epidermal bariyeri de desteklemektedir. Özellikle %4'lük formları kullanılmaktadır.

 

Bakuchiol: Kenevir gibi bitkilerden elde edilen terpenofenol adı verilen kimyasal bir bileşiktir. Genellikle Hindistan'da önemli bir bitki olan babchi adlı bir ağaçtan elde edilir. Deri üzerindeki etkinliği retinollere benzer ancak retinolleler gibi yan etkileri yoktur. Bu nedenle retinolün alternatifi ya da bitkisel retinol olarak da tanımlanır. Sebum salınımını azaltır, keratinizasyonu düzenler, anti-inflamatuar etkinliğinin yanında anti-aging etkileri de bulunmaktadır. Sıklıkla retinol ve diğer aktif maddeler ile birlikte serum ya da krem formunda kullanılmaktadır.

 

Epigallokateşin 3 Gallat (EGCG): Epigallokateşin ve gallik asidin esteridir ve bir tür kateşindir. Polifenol grubundadır ve çaydaki en bol bulunan kateşindir.

Fulleren: 60 karbon atomuyla meydana gelmiş bir tür moleküldür. Küre, silindir veya elipsoit şekillerinde bulunabilir. Bu kimyasal yapısı, fazla sebumu alarak deriden uzaklaştırmakta kullanılmaktadır.

Çinko 

Antimikrobiyal Ajanlar

Bu ürünlerin kullanımında amaç, akne gelişiminde rol oynayan mikroorganizmaların düzenlenmesidir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler:

Dekandiol (Decanediol): Kozmetiklerde çözücü olarak kullanılmakla birlikte, C. acnes üzerinde antibakteriyel etki göstermektedir. Orta şiddetli aknelerde 8 haftalık kullanımında sebum salgısı ve aknenin püstüllerinde anlamlı düzeyde azalma sağlamaktadır.

Çay Ağacı Yağı (Tea Tree Oil): Aynı isimli ağacın yapraklarından elde edilen bir yağdır. Antibakteriyel etkinliği vardır, ayrıca anti-inflamatuar etki de göstermektedir.

Bakuchiol: Sebum düzenleyiciler bölümde anlatılmıştı. Antimikrobiyal etkinliği vardır ancak etkinliği stafilokoklar üzerinedir.

Lactobacillus plantarum: Probiyotik bir bakteri olup fermantasyon ile elde edilmekted

Anti-inflamatuvar Ajanlar

Bu ürünlerin kullanımında amaç, akne gelişiminde rol oynayan inflamasyonun baskılanmasıdır. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler:

Salix alba: Beyaz söğüt ağacı kabuğundan elde edilmektedir. Salisilik asitin bir öncüsü olan yüksek miktarda salisin içermektedir. İnflamasyonda TNF-alfa, siklooksijenaz-2, nitrik oksit, IL-1 ve IL-6 yapımını baskılayarak anti-inflamatuvar etki göstermektedir. Salix alba + Dekandiol aknede iyi bir ikili oluşturmaktadır.

 

Soya İzoflavonları: Soyadan elde edilen izoflavonlar bitkisel östrojenlerdir (özellikle genistein ve daidzein ikilisi). Bunlar UV hasarına karşı (özellikle UVB) deriyi korudukları gibi, DNA onarımını da sağlamaktadır. Siklooksijenaz-2 baskılanması ile anti-inflamatuvar etki göstermektedir.

Niasinamidler: Epidermal bariyeri onarması ve sebum yapımını düzenlemesi dışında; IL-6, TNF-alfa ve monosit kemotaksisini sağlayan protein MCP-1'i baskılayarak anti-inflamatuvar etki göstermektedir.

Enoksolon (-glisirretinik asit): Meyan kökünden elde edilmekte ve sitokinleri inhibe ederek anti-inflamatuvar etki göstermektedir.

Ginkgo biloba: İçerikleri, "nuclear factor kappa" B (NF-B) ve TNF-alfayı baskılayarak anti-inflamatuvar etki göstermektedir.

Çinko: Belki de dermokozmetikler içerisinde en sık kullanılanıdır. Doku iyileşmesini sağlaması dışında anti-inflamatuvar etki göstermektedir.

Pantenol: Epidermal su kaybını (transepidermal water loss - TEWL) azaltmakta (hücreler arası lipid lamellerini artırarak), deri toleransını, bariyer fonksiyonunu ve nemini düzenlemektedir.

Probiyotikler: Anti-inflamatuvar etkileri ile kullanılmaktadır. Ayrıca sebase bezlerin boyutlarını küçültmekte ve sebum yapımını düzenlemektedir.

Lactobacillus plantarum: Anti-inflamatuvar ve antibakteriyel etki göstermektedir.

Deri hücre büyüme faktörleri, son yıllarda dermokozmetiklerde sık kullanılmaktadır. Aknede inflamatuvar ve non-inflamatuvar lezyonlarda etkili oldukları gösterilmiştir.

Antioksidan Ajanlar

Antioksidanlar, nuclear factor kappa B (NF-B) üzerinden anti-inflamatuvar etki gösterirken, activator protein 1 (AP-1) üzerinden sebum yapımını kontrol etmektedir. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler:

Epigallokateşin 3 Gallat

Fulleren

Vitamin E 

Keratolitik Ajanlar

Deride keratinizasyonun düzensizliği, komedon oluşumu ile akne lezyonlarının temelini oluşturmaktadır. Artmış keratinizasyon ve birbirlerine yapışmış keratinositlerden kaynaklanan komedon yapılarını baskılayan ilaçlar keratolitik ajanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu amaçla kullanılan aktif maddeler:

Alfa Hidroksi Asitler (AHA): Glikolik asit, AHA olarak da bilinen en yaygın kullanılan alfa-hidroksi asit türüdür. Bu asit, şeker kamışı, ananas, kavun ve üzüm gibi doğal kaynaklardan elde edilebilir ancak genellikle laboratuvarda sentezlenir.

Beta Hidroksi Asitler (BHA): Salisilik asit, söğüt ve kavak ağaçlarının kabuğunda bulunan doğal olarak oluşan bir bileşik olan salisin'den türetilmiş bir asittir. Ticari salisilik asit genellikle bir laboratuvarda sodyum fenolatı yüksek sıcaklıktaki bir ortamda karbondioksite maruz bırakarak oluşturulur. Salisilik asit hem anti-inflamatuvar hem de antibakteriyel özelliklere sahiptir. Aknede keratolitik etkileri ile tercih edilmektedir. Glikolik asitten farklı olarak, salisilik asit yağda çözünür. Bu da akneli ve yağlı bir deride daha yüksek bir keratolitik etki sağlamaktadı

Retinol Grupları: A vitamini grubundadır. Kozmetiklerde çok fazla görülen diğer A vitamini formları arasında retinil palmitat, retinoik asit ve tretinoin bulunur. Topluca retinoidler olarak bilinir.

Lipo-hidroksi asit, salisilik asit derivesidir ve sebase bezlere kadar ulaşabilmektedir.

Linoleik asit, keratolitik etkileri dışında cildin ana nemlendirme özelliğine sahip seramidler için vazgeçilmez bir yapı taşıdır. Vücudumuzda sentezlenmeyen esansiyel yağ asididir

Aknede Cildin Temizlenmesi ve Ürün Seçimi

Akne kliniğinin aktif olduğu dönemde ve akneye yatkın ciltlerde kişisel deri bakımının ilk aşaması olan cildin temizlenmesi son derece önemlidir. Cildin temizlenmesi ile amaç; çevresel kirlerin, deri yüzeyinde biriken ölü deri hücrelerinin, ter ve sebum gibi vücut salgılarının, mikroorganizmaların, cilt bakımı ve makyaj amaçlı kullanılan kişisel ürünlerin (nemlendiriciler, fondöten, güneşten koruyucular...) ve tedavi amaçlı kullanılan ilaçların uzaklaştırılmasıdır.

Bu amaçla temizleyicilerin; sabun, bar, emülsiyon, köpük veya jel formlarını kullanmaktayız. Temizleyicilerin formu ne olursa olsun içeriklerinde sürfaktan (yüzey aktif madde) bulunmaktadır. Tüm temizleyicilerin içerisinde bulunan sürfaktanlar, deri yüzeyindeki kir, sebum, ter, ölü deri hücreleri ve mikroorganizmaları emülsifiye etmektedir. Deri durulandığında, bunları deriden uzaklaştırmaktadır. Ancak bu sırada deri yüzeyindeki epidermal doğal bariyer sistemini de bozmaktadır (deri yüzeyindeki serebrozidleri ve seramidleri etkileyerek). Bu bozulma, epidermal su kaybını artırarak deride kuruluğa neden olurken, deri yüzey pH'ını da artırarak asidik doğal deri bariyerini bozmaktadır. Bunlar da derinin savunmasız kalmasına, patojen mikroorganizmaların artmasına ve iritasyonların kolay gelişmesine neden olmaktadır.

Temizleyiciler içerisindeki sürfaktanlar iyonik yapılarına göre anyonik, katyonik ve iyonik olmayan şeklinde gruplandırılır.

Anyonik sürfaktanlar en sık kullanılanlarıdır ve klasik sabunların içerisinde bulunmaktadır. Akneli ve yağlı ciltlerde deri yüzeyinin temizlenmesinde son derece etkilidir. Ancak anyonik sürfaktanlar sert sularda (suyun sertliği, içerisinde çözünmüş halde bulunan kalsiyum ve magnezyum iyonlarının oranı ile tanımlanır, çeşme suları gibi) çözünmezler. Bu durum, deri pH'ını artırmakta ve deride kuruluk yaparak derinin doğal bariyer fonksiyonunu bozmakta, hatta deri yüzeyinde patojen mikroorganizmaların artmasına neden olmaktadır. Anyonik sabunların bu olumsuzluklarının giderilmesi için içerisine badem yağı, gliserin katılarak yüksek yağ oranları ile deride neden oldukları kuruluk ve iritasyon yan etkileri azaltılmaya çalışılmış, bunlar güzellik sabunları olarak pazarlanmaktadır. Hatta son yıllarda maalesef anyonik sabunlar geleneksel ya da doğal sabunlar (içeriklerinin ne olduğu hiç önemi olmaksızın) olarak da pazarlanmaktadır. Anyonik sürfaktanlara eklenen alkali sürfaktanlar (sodyum lauret sülfat-SLS gibi) sahip oldukları pH (derinin pH’ına göre daha asidik yapıda) ve sert sularla daha iyi geçimli olmaları ile diğer anyoniklerden daha üstün görünmektedir (alkali sürfaktanlar, özellikle SLS, onkojenik özellikleri ile ürünlerin içeriğinden çıkarılmaktadır). Ancak bu tür tüm anyonik sabunlar akne ve yağlı ciltlerin temizliğinde tercih edilmemelidir.

Katyonik sürfaktanlar temizleme özelliklerinin yüksek olmasına rağmen deri üzerinde istenmeyen bir tabaka oluşturmaktadır. Bu tabaka, yıkama sonrası ilaç ya da deri bakım ürünü kullanımı için uygun değildir. Katyonik sürfaktanlar sıklıkla saç temizliğinde şampuanlarda kullanılmaktadır. Bu arada hastalarımızdan sık duyduğumuz, çocuk şampuanları ile yüzün yıkanmasının uygun olmadığını hatırlatalım.

İyonik olmayan sürfaktanlar ise deri temizliğinde hafifte olsa iritasyon ve yan etkilere sahiptir ancak anyoniklerden çok çok daha azdır.

İdeal bir temizleyici, deri yüzeyinde emülsifiye yeteneği yani temizleme yeteneği yüksek olmalı ancak epidermal bariyeri bozmamalıdır. Uygun olmayan temizleyiciler ve bunların yanlış kullanımı deride iritasyon, akne kliniğinde alevlenme, tedaviye hasta uyumunun bozulması ve akne topikal ilaçların deride yan etkilerinin artışına neden olabilmektedir. Akne sadece yağlı ciltlerde gelişen ve ergenlik-erişkin dönemin bir cilt problemi değildir. Yeni doğan, çocuk, ileri yaşlarda görülebilmekte; kuru, aşırı duyarlı ciltlerde gelişebileceği gibi yüzde roza, seboreik dermatit gibi hastalıklar ile birlikte de ortaya çıkabilmektedir.

Aknede Temizleyici Seçiminde Özetle

Aknede ve akneye yatkın kişilerde deri temizlenmesinde amaç;

  • Deriyi kurutmadan ve irrite etmeden deri yüzeyindeki ter, kir, sebum, mikroorganizmalar ve eksfoliye olmuş keratinositleri uzaklaştırmak,

  • Bunu nazikçe yaparak topikal tedavilere hazırlamak,

  • Derinin irritasyon ve kuruluğa karşı korunması,

  • Deri bariyer hasarının en aza indirilmesi ve düzeltilmesi,

  • Komedon oluşumunun engellenmesi,

  • Deri pH’ının korunması ve

  • C. acnes (P. acnes) kolonizasyonunun azaltılmasıdır.

Temizleyicilerin pH'ı

  • pH’ları deri fizyolojik pH’ına (5.5-5.9) yakın olmalıdır.

  • Alkali sabunlar (klasik sabunlar; bir alkali ve bir yağ asidinden oluşan, pH’si 9,5-10 olan gerçek sabunlar) yerine asidik, sindet sabunlar (bunlar sabunsuz temizleyiciler – soap free olarak tanımlanmakta ve pH’si 5,5-7 ile normal deri pH’sine yakın) tercih edilmelidir.

  • Gerçek sabunlar, deri pH’sini artırmak, bariyer fonksiyon geçirgenliğini azaltmak, bakteriyel florayı değiştirmek ve deriyi kurutmak suretiyle eritem, irritasyon ve foliküler oklüzyona neden olurlar ve ideal bir temizleyici olarak kabul edilmezler. Ayrıca bir çalışmada akneli hastalarda, gerçek sabun kullanarak yapılan deri temizliğinin enflamatuvar lezyon sayısını artırdığı gösterilmiştir.

  • Sündet barlar, derinin esansiyel lipit ve proteinlerini minimal etkileyerek, gerçek sabunlara göre, daha az irritasyon ve kuruluğa neden olurlar.

Temizleyici Formunun Seçimi

  • Temizleyiciler; yüksek köpürme ya da düşük köpürme özellikleri veya susuz kullanımı gibi seçeneklerle hastanın deri tipine göre seçilmelidir.

  • Deri yağlanması çok fazla olan ve dirençli deri yapısına sahip hastalarda çok köpüren asidik anyonik köpük temizleyiciler kullanılabilir. Bunların kullanımı cildin cevabına göre takip edilmelidir.

  • Hastanın cildi kuru, karma, çok hassas, iritasyonu varsa ve kullanılacak akne ilaçları deriyi irite edecek ise az köpüren, komedon oluşturmayacak likit temizleyiciler tercih edilmelidir.

  • Çok hassas cilt tiplerinde susuz deri temizliği yapan ürünler (likit ya da süt formunda su kullanılmadan-durulanmadan temizleme yapan ürünler) tercih edilmelidir.

  • Kuru ve hassas ciltlerde emülsiyon şeklindeki temizleyiciler/temizleme sütleri, temizleme sırasında içerikleri ile deriyi nemlendirdikleri için tercih edilebilir.

  • Temizleme ürünlerine toleransı olmayan, çok hassas ciltlerde iyonik olmayan ve silikon bazlı temizleyiciler tercih edilebilir.

  • İçeriklerinde alkol ve deride fiziksel iritasyon yapabilecek scrub-eksfoliatif özellikler olmamalıdır.

  • İçeriğinde SLS yerine, salisilik asit benzeri içeriğe sahip şerbetçi otu ve söğüt kabuğu ekstresi içeren temizleyiciler kullanılmalıdır.

  • Deri yağlanması ve deride bundan kaynaklanan parlamanın fazla olduğu cilt tiplerinde gün boyu kontrol altında tutmaya çalışan "oil control cleanser" olarak tanımlanan özel temizleyiciler kullanılabilir.

  • Bazı temizleme ürünlerinin içeriğinde medikal amaçlı ve eksfoliasyon için beta hidroksi asitler (salisilik asit gibi), antimikrobiyal ajanlar ve benzoil peroksit (BPO) kullanılmaktadır. Bunlar çok dikkatli ve doktor önerisi ile kullanılmalıdır. Bunların içerisinde BPO %4 konsantrasyonlarda iyi tolere edilmektedir. Ancak %5'ten sonrası iritasyon yapmaktadır. %10'luk BPO, deride antioksidanların (C ve E vitaminleri gibi) seviyesini azaltmakta ve deri bariyer fonksiyonunu bozmaktadır. Bu nedenle %10'luk BPO gibi yüksek konsantrasyon kullanılacak ise antioksidan içeren nemlendiriciler ile birlikte kullanılmalıdır. Salisilik asit içeren temizleyiciler stratum korneumdaki interselüler yüzey lipitlerini çözündürerek komedonları açar. Literatürde BPO içeren temizleyicilere göre daha iyi sonuçlar elde edilen çalışmalar bulunmaktadır.

  • Akne klinik şiddeti ne olursa olsun, günde iki defa maksimum yüzün temizlenmesi yeterlidir.

  • İçeriğinde kükürt ve kil içeren haftalık yüz maskeleri kullanılabilir. Ancak bunlar doktor kontrolünde ve hassas olmayan ciltlerde kullanılmalıdır.

  • Özellikle makyajın temizlenmesi ve silinmesinde özel mendiller kullanılabilir. Bunlar kullanım açısından oldukça pratiktir, cilt silinir ve atılır. Ancak tek başlarına yeterli olmadıkları ve sonrasında temizleyici ve nemlendirici ile birlikte kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.

  • İçeriğinde niasinamid, azelaik asit, çinko ve sülfür içeren ve sadece aktif aknelerin üzerine uygulanan ürünler bulunmaktadır. Bunlar yüzün temizlenmesi sonrası sadece inflame akneler üzerine sürülmeli ve hassas olmayan ciltlerde kullanılmalıdır.

  • Yüzde, özellikle burun üzerindeki komedonların (siyah noktaların) çıkarılması için özel bantlar kullanılabilir. Bir tarafı yapışkanlı, diğer tarafı kumaş ya da polimer olan bu bantlar, yapıştırma tarafı ile komedonların olduğu yüzeye uygulanır. 10-15 dakika bekletilir, sonra bant çıkarılır. Ancak komedonların tamamının çıkarılması için yeterli olamamaktadır.

  • Son zamanlarda yüz temizliğinde motorlu ya da hareketsiz yüz fırçalarının ve özel keselerin kullanımını görmekteyiz. Bunlar, aknenin aktif döneminde kullanımını önermediğimiz temizleme aparatlarıdır. Ultrasonik temizleyiciler ise 1 dakikayı geçmeyecek şekilde aknenin aktif olmadığı dönemde kullanılabilir.

  • Tonik ve Sıkılaştırıcılar: Derideki yağın temizlenmesi, temizleyici bir ürün sonrası kalan sebum ve kir artığını uzaklaştırmak amacıyla kullanılırlar. Alkol içeriği %20’den az olmalıdır. Akne hastalarında alkol içeriği yüksek toniklerin kullanılması, folikül ağızlarını sıkılaştırarak komedon oluşumuna neden olabilir.

  • Temizlik Maskeleri: Deri yüzeyindeki lipitleri absorbe ederek, cildin sıkılaşması ve gözeneklerin derinlemesine temizlenmesini sağlarlar. Balmumu, vinil ya da kauçuk bazlı, hidrokolloid veya killi olmak üzere değişik maddelerle hazırlanırlar. Balmumu bazlı olanlar Transepidermal Su Kaybını (TESK) azalttıklarından kuru derilerde, killi maskeler ise yağlı derilerde daha uygundur. Bu maskeler yüze elle uygulandıktan sonra 10-30 dakika deri yüzeyinde kaldıktan sonra, temizleyici bir ürünle yıkanarak çıkartılırlar.

  • Eksfolyan Temizleyiciler: Peeling yaparak etki eden temizleyicilerdir. Stratum korneumun deskuamasyonunu sağlayarak, derinin tazelenmesini ve incelmesini sağlarlar. Salisilik asit içeren eksfolyanlar, komedon oluşumunu engelleyerek, akne tedavisine yardımcı olurlar. 

Aknede Nemlendirici Kullanımı ve Ürün Seçimi

Akneye yatkın cilt tiplerinde ve aknenin aktif döneminde nemlendirici kullanımı, temizleme ürünlerinin kullanımı ve seçimi kadar önemlidir. Sıklıkla hastalarımız bir nemlendirici kullanımına, "Benim cildim zaten yağlı ve sivilceli, neden nemlendirici kullanmak zorundayım?" şeklinde direnç gösterirler. Oysaki nemlendiricilerin kullanılması; derinin doğal lipit bileşenini taklit ederek epidermal su kaybını düzenlemeleri, derinin bozulmuş bariyer sistemini onarmaları, keratinizasyonu düzenlemeleri, tedavilerde kullanılan akne topikal ilaçların deride neden oldukları kuruluk ve iritasyonu baskılamaları, çevresel koşullara karşı koruyucu olmaları ve içerikleri ile akne tedavisini desteklemeleri nedenleriyle gerekmektedir.

Tüm dermokozmetik ürünler gibi nemlendiriciler de genel olarak emolyan (yumuşatıcı, deriye pürüzsüzlük ve yumuşaklık veren) formundadır. Nemlendirici emolyanlar, su içerisinde; oklüsif yağlar (kapatıcılar, örtücüler), humektanlar (su çekiciler), bitkisel ve hayvansal ekstreler, biyolojik faktörler ve doğal deri lipitleri içermektedir.

Nemlendirici İçerikleri

Oklüsif İçerikler

Oklüsif içerikler, deride hidrofobik bir bariyer oluşturarak etkili olurlar. Bunlar yağ içinde su emülsiyonları şeklindedir ve deri yüzeyinde film tabaka oluşumunu sağlarlar ya da su içinde yağ emülsiyonları şeklindedirler; bunlar daha çok kabul görürler. Oklüsifler, deri temizliğinden hemen sonra nemli deriye uygulandıklarında daha etkilidirler. Epidermal su kaybını %40’dan fazla azaltmadıkları için humektanlarla birlikte kullanılmalıdırlar. Bunlar:

  • En etkili oklüsif vazelindir. Vazelin, ham petrolden elde edilen mineral yağlardandır. Komedojenik ve alerjik değildir.

  • Mineral yağı; komedojenik özellikleri nedeniyle aknede tercih edilmez.

  • Lanolin, alerjik reaksiyon ve akne kliniğini artırması nedeniyle tercih edilemez.

  • Silikonlar kokusuzdur, komedojenik ve alerjik değildir.

  • Diğer oklüzifler; stearik asit, setil alkol, lanolin alkol, stearil alkol, parafin, lesitin, kolesterol, karnauba, stearil stearat, balmumu, soya yağı, üzüm çekirdeği yağı, propilen glikoldür.

Humektanlar (Su Çekiciler)

Humektanlar, derinin en üst katmanı olan stratum korneuma yerleşen ve burada yüksek oranda su tutan maddelerdir. Stratum korneumun kaybettiği suyu kazandırmayı amaçlarlar. Atmosferdeki nem oranı %80’in üzerinde olduğunda çevredeki ve epidermisteki nemi çekme özelliğine sahiptir. Çevre nemi az olduğunda ise epidermis ve dermisteki suyu çekerek derinin daha da kurumasına neden olabilirler, bu nedenle oklüsiflerle kombine edilerek kullanılmalıdırlar. Humektanlar stratum korneuma suyu çektiklerinden hafif şişme sağlayarak derinin pürüzsüz görünmesini ve kırışıklıkların geçici olarak azalmasını sağlarlar. Bunlar:

  • Gliserol

  • Doğal nemlendirici faktörler

  • Glikozaminoglikanlar (hyaluronik asit gibi)

  • Pantenol

  • Kolejen ve elastindir.

Diğer Biyolojik ve Bitkisel İçerikler

  • Bitkisel ekstreler: Soya, yeşil çay.

  • Hayvansal ekstreler: Arı reçinesi, arı sütü.

  • Biyolojik faktörler: Kallikrein, yumurta ekstreleri, keratin, fibronektin, lektinler, epidermal büyüme faktörü, beta glukanlar, plasenta ekstreleri.

  • Deri Lipitleri: Bunlar araşidonik asit, linoleik asit, linolenik asitlerden oluşmaktadır. Bazı otörler bu gruba F vitamini ismini vermektedirler. Epidermal fosfolipitlerle birleşerek keratinositlerin membran yapılarının kaynaşmasını sağlayarak doğal birer nemlendirici olarak davranırlar.

Bunların dışında nemlendiricilerin etkinliklerini artırmak için koruyucular, emülsifiyerler, alfa hidroksi asitler, retinoik asitler, C, E vitaminleri, glutatyon, lipoik asit, koenzim Q10 (‘antioksidan ağı’ olarak bilinen antioksidanlar) ve güneşten koruyucular nemlendiricilerin içerisine katılmaktadırlar.

Emülsifiyerler: Yüzey gerilimini azaltarak nemlendiricinin bütünlüğünü sağlarlar. İyonik ve non-iyonik olabilirler. Uzun zincirli yağ asitleri sık kullanılan iyonik emülsifiyerlerdir. Bariyer yapıdaki palmitik asit ve stearik asit buna örnektir. Kolesterol de non-iyonik emülsifiyerdir. Etkileri tam anlaşılmamakla birlikte non-iyonik olanlar daha az irritandır. Yapılan çalışmalarda nemlenmenin bozulduğu ve olgunlaşıp dökülen hücrelerin düzenindeki bozukluklarda yapısal stratum korneum lipitlerinin diğer lipitlerden daha etkin olduğu gösterilmiştir.

Nemlendiricinin Formu ve Seçimi

  • Nemlendiriciler, bu bileşenlerin karışımlarından oluşmaktadır.

  • Hafif emülsiyon tanımı, içeriğinde daha fazla su, daha az lipit içeriği için kullanılır. Tüm temizleyiciler, makyaj çıkarma ürünleri ve bazı hafif nemlendiriciler bu formdadır.

  • Yoğun emülsiyon tanımı, içeriğinde daha az su, daha fazla lipit içeriği için kullanılır. Yoğun nemlendiriciler, fondötenler, krem ve pomatlar bu formdadır.

  • Akneye yatkın ciltlerde ve akne kliniğinde hafif emülsiyon formunda nemlendiriciler tercih edilmelidir.

Komedojenik ve Aknejenik Olmayan Ürün Seçimi

Nemlendirici seçiminde içeriğinin komedojenik ya da aknejenik (komedon oluşturan ve akne kliniğini alevlendiren) olmaması gerekmektedir.

  • Bir nemlendirici ürün kullanımından haftalar ve aylar sonra kullandığı alanda yeni komedonların gelişimi, bu ürünün komedojenik olduğu anlamına gelirken;

  • Nemlendiricinin kullanımından birkaç gün sonra akne kliniğinde alevlenme olması, aknejenik anlamına gelmektedir.

Ürün içeriğinin yağsız olması, ürünün komedojenik olmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin, oleik asit ve izopropil esterleri yağ formunda değildir ancak yüksek bir komedojenik özellik taşımaktadırlar.

Bazı nemlendiriciler, yukarıda tanımlanan içeriklere sahip iyi kombinasyonlar içermektedir. Örneğin, bazı akne nemlendiricileri salix alba, dekandiol, soya izoflavonları, B3, C ve E vitaminleri içermekte, hatta içlerinde güneşten koruyucu filtreler de bulunmaktadır. Bunlar, akne klinik belirtileri olan komedon ve püstülleri azaltırken, kaşıntı, yanma gibi semptomları kontrol altına almakta ve yaz-güneş döneminde klinik alevlenme üzerinde etkili olmaktadır.

Hatta bazı içerikler; likoalkon A, L-karnitin ve 1,2-dekandiol gibi, adapalen gibi retinoidlerin içerisine konularak kullanılmış; klinik etkinlik desteklenirken, adapalen gibi topikal retinoidlerin derideki yan etkileri azaltılmıştır. Diğer bir kombinasyon olan ginkgo biloba ekstresi, bakuchiol ve mannitol birlikteliği de topikal retinoidler ile birlikte aynı amaçla kullanılmıştır.

Son yıllarda seramidler, aknede nemlendirici olarak daha yoğun kullanılmaktadır.

Nemlendiriciler, deri temizlendikten sonra nemli iken, nazikçe sürülerek uygulanmalıdır.

 

İdeal nemlendirici; hastanın kullanmaya başlayıp sorun yaşamadığı ve ihtiyaçlarını tam karşılayan nemlendiricidir.

Çalışmalar, deri yüzeyine uygulanan kremlerin uygulamadan 8 saat sonra %50’sinin deri yüzeyinde bulunduğunu göstermiştir. Bu nedenle nemlendiriciler, cilt tipine ve akne kliniğine göre düzenlenerek günde 1-3 kez uygulanmalıdır.

Aknede kullanılan diğer ilaçlarla nemlendiriciler arasında en az 30 dakika bulunmalıdır.

Kış, yaz ve bahar aylarında nemlendirici ürünler değiştirilebilir.

Nemlendiricilerin kılların büyüme yönünde uygulanması, folikülit gelişmemesi ve akne kliniğinin alevlenmemesi için önemlidir.

Nemlendiricilerin kontaminasyonuna dikkat edilmelidir. Başkalarıyla ortak kullanılmamalıdırlar ve küçük kutularda olmaları tercih edilmelidir.

Akne Nemlendiricilerinde Olmaması Gereken İçerikler

Akne nemlendiricilerinin içeriğinde, aşağıda belirtilen riskleri taşıyan maddeler olmamalıdır:

  • İritasyon riski yüksek olanlar: Üre, amonyum laktat, sodyum lauril sülfat, propilen glikol.

  • Alerjik temas egzaması riski yüksek olanlar: Peru balsamı, paraben, lanolin ve türevleri, propilen glikol.

  • Akneyi alevlendirenler (Komedojenik/Aknejenik): İzopropil miristat, vazelin, lanolin ve türevleri, parafin gibi petrolden elde edilen sıvı yağ içeren nemlendiriciler.

  • Fotoalerjik reaksiyonlar riski yüksek olanlar: PABA, PABA esterleri, parsol, sinnamat içeren ürünler.

  • Yüksek dozda propilen glikol ve salisilik asit (toksik etkileri nedeniyle) kullanılmamalıdır.

Aknede Bitkisel Yağlar ve Yoğun Bakım Serumları

Aknede bitkisel yağlar kullanılabilmektedir. Soğuk presleme, ısı veya tahrip edici kimyasallar kullanılmadan ve herhangi bir oksijenin varlığı olmadan bitki ve bunların tohumlarından bitkisel yağlar elde edilmektedir. Böylece yağın bütünlüğü, içeriği olan linoleik yağ asitleri ve antioksidanları korunmaktadır.

  • Örnekler: Ayçiçek yağı, üzüm çekirdeği yağı, hodan yağı ve kuşburnu yağı gibi.

  • Bunlar tek başına ya da karışımları şeklinde kullanılabilir. Bu yağlar cilt bakımı rutininde nemlendiricilerden sonra ya da nemlendirici içerisine katılarak uygulanabilir.

Aknede bitkisel yağlar dışında yoğun bakım serumları kullanılabilmektedir.

  • Bu serumların içeriklerindeki salisilik asit, azelaik asit ve niasinamid akne tedavisine yardımcı olurken, sebum kontrolü için de içeriklere sahiptirler.

  • Bu serumlar, yoğun nemlendirici içerikleri ile yüzde daha kuru ve problemli alanlara yoğun bakım için de kullanılabilir. Aknenin ve yağlanmanın aktif olduğu alanlara aknede etkili içerikler ve sebum baskılayıcılar kullanılırken, yüzün kuru ve problemli alanlarına yoğun nemlendirici içerikli serumlar kullanılabilir.

  • Bunlar tek başına ya da nemlendiriciler içerisine katılarak kullanılmaktadır.

  

Aknede Kapatıcı/Fondöten Kullanımı ve Ürün Seçimi

Akne hastalarının olumsuz görsel görüntünün gün içinde kamuflajı için en sık başvurdukları ürün grubu fondötenlerdir. Bu amaçla krem veya likit fondötenler kullanılmaktadır. Son yıllarda fondötenler içerisinde UV filtreleri, Salix alba, 1,2-dekandiol, soya izoflavonları, niasinamid ve C vitamini kullanılmaktadır. Bunlar kapatıcı özellikleri yanında akne kliniğinin düzelmesine de yardımcı olmaktadır.

Son yıllarda kapatıcılar yerine BB, CC, DD ve EE kremlerin kullanımını görmekteyiz. Bunların tümü fondöten gibi kapatıcı özellikler, dermokozmetik içerikler (yaşlanma karşıtı, sebum kontrol, akne, nemlendirici, sakinleştirici gibi) ve güneşten koruyucu bileşenler içermektedir. Bu ürünlerde seçim yaparken BB, CC, DD ya da EE olmasına bakılmaksızın; yarattığı renk, içeriği ile cildinizde sağladıkları cilt bakımının faydaları ve spesifik cilt problemlerinize faydaları göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Aknede Güneşten Koruyucu Kullanımı ve Ürün Seçimi

Güneş ya da yapay ışık kaynaklarındaki UVA ve UVB'nin aknede etkinlikleri farklıdır. UVA1 ve mavi ışık (400 nm) deride anti-inflamatuvar etki göstermektedir. Buna karşın UVB inflamasyona neden olurken, sebum artışı ve keratinosit farklılaşmasını artırarak komedon oluşumuna neden olmaktadır. Bu bilgi akne hastalarına mutlaka verilmelidir: Yaz döneminde güneşlenme ile akne belirtileri azalmaz, hatta sonraki aylarda (sonbahar ve kışın) akne kliniğinin daha fazla artmasına neden olmaktadır.

UVA ve dar bant mavi ışık () akne tedavisinde kullanılmıştır. Haftada iki kez 5 hafta kullanımı ile akne klinik belirtileri %64 oranında azalmaktadır. Ancak bu tedavinin deri pigmentasyonunu artırdığı, erken deri yaşlanmasına ve deri kanseri riskinde artışa neden olduğu unutulmamalıdır.

Güneşten koruyucu ürünlerin kullanımı, bazı akne ilaçlarının neden oldukları derideki ışık duyarlılığını kontrol altına almaktadır (örneğin BPO ve retinoidlerin topikal kullanımı).

Titanyum dioksit () bu amaçla iyi bir seçim olabilir.

Güneşten koruyucular bu amaçla özellikle nemlendiriciler içerisinde kullanılmaktadır.

 


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency