Deri altında  dokularda yağın birikmesine "ksantoma" denilmektedir. Bunun göz kapak derisinde dermisin hemen üst kısmında birikmesine ise “Ksantelazma palpebrarum” kısaca  ”Ksantelazma” denilmektedir. Ksantelazma ksantomaların en sık görülen klinik formudur.

Ksantelazmada dermis üst kısımlarında makrofajlar içerisinde başta kolestrol olmak üzere kan yağlarının biriktiğini görmekteyiz. 

Klinik olarak göz çevresinde yumuşak veya sert olabilen, sarı renkli, genellikle simetrik yerleşim gösteren, sıklıkla alt veya üst göz kapağının iç bölgesine yerleşen plaklar şeklinde görmekteyiz. Parlak sarı renkte küçük lezyonlar şeklinde, bir yada daha fazla sayıda başlamakta. Daha sonra zamanla büyümekte ve birbirleri ile birleşerek plaklar oluşturmakta. 

Sıklıkla orta ve ileri yaşlarda gözlenmektedir(40-50 yaşlarda daha fazla görülmekte).

Kadınlarda % 1.1 erkeklerde % 0.3 oranında görülmektedir.

Tam olarak neden bulunamamıştır. Kan yağları ile ilişkisi tam olarak aydınlatılamamış olmala birlikte hastaların önemli bir kısmında kan plazma lipidleri yüksek bulunmuştur. Ailesel kan yağları yüksekliği olan aile bireylerinde daha sık görülmektedir.

Vücudun normal fizyolojik sürecinde lipidler olmazsa olmazlarımız. Lipidler içerisinde kolestrol ve trigliseridler major olanları. Kanda lipidlerinin transportu lipoproteinler ile sağlanmakta. Kan plazma lipoproteinleri; şilomikronar, chylomicrons, VLDL, IDL, LDL ve HDL dir. Lipoproteinler yapılarında apolipoprotein(apos) taşımakta bunlar lipid metabolizmasında rol oynamakta. Farklı lipoproteinler spesifik apo taşımakta örneğin apo B iVLDL ve LDL ve apo A1 HDL ile birlikte. 

kan yağ düzeyindeki anormallikler dislipidemi olarak tanılanır. Bunlardan kolestrol fazlalığı-hiperkolestrolemi kalp damar hastalıkları-atreosklerotik hastalıklar için risk anlamna gemekte. Ateroskeloriziste yüksek LDL ve düşük HDL seviyeleri önemlidir. VLDL ve trigliserid seviyeleri kritik rol oyanamakta. "apo B" seviyesi yüksekliği aterosklorotik rsiki tanımlarken apo A1 tam tersi bu riskinin düşk olduğunu desteklemekte.

Ksantelazma hastalarında kan testlerinde total kolestrol ve LDL yüksek buunurken trigliserid, HDL ve VLDL normal bulunmuş. 

Ancak 25 yaşın altında ksantelazma olan hastalarda mutlaka ailese lipidemi araştırılmalıdır.  

Ailesel yatkınlıktan bahsedilmekte. Bunun ailesel hiperlipidemi ile en sıkta ailesel hiperlipidemi tip IIb ve tip III birlikte olmasından kaynaklandığı düşünülmekte. 

Genellikle yavaş ilerleyen bu lezyonlar kendiliğinden kaybolmazlar. Hiç bir şekilde malignite-kanser dönüşüm riskleri yoktur.

Estetik olarak verdiği kişisel rahtsızlık dışında çok büyüdüklerinde göz kapkalarında düşme-pitozise neden olabilmekte buda görme alanını engellemekte111dir. Bunun dışında bir klinik şikayet vermezler.

Günümüze kadar değişik tedaviler kullanılmıştır. Bunlar;

  • Cerrahi olarak alınması, dikiş/dikişsiz olarak iyileşmeye bırakılması
  • TCA gibi asit uygulaması ile yapılan peelingler
  • Elektro-cerrahi
  • Kriyoterapi gibi.

Ancak bunlarda iz kalma riski, göz kapağında fonksiyon bozukluklarına neden olmaları nedeni ile günümüzde lazer tedavileri tercih edilmektedir.

Lazer olarak ablatif lazerlerden; CO2 ve Erbium lazerleri kullanılmakta. Erbium lazer başarı ile ksantelazmayı tedavi etmekle birlikte sonrasında sıklıkla hipopigmentasyon(renk azalması şekliden düzensizik) gelişmektedir. 

Uygulama öncesi hasta değerlendirilmesi yapılmaktadır. Hastaların kanama ve pıhtılaşma kan fonksiyonları, kan yağ düzeyleri, göz çevresi aktif enfeksiyon, geçirilmiş göz çevresi uçuk hastalığı, keloidal yapı ve yara iyileşmesi sorgulanmakta ve değerlendirilmektedir.

Kliniğimizde ksantelezmalarda Deka Xide 2 CO2 lazer kullanmaktayız. Uygulama lokal anestezi altında yapılmaktadır. CO2 lazerin kullanım açısından en büyük avantajı görerek kontrollü derinlikte ksantelazmanın alınmasıdır. 

 

Bu uygulamanın en büyük avantajı;

  • kanama kontrolü altında kansız yapılmış olması,
  • aynı seansta birçok ksantelazmanın alınabilmesi,
  • görerek alınması nedeni ile aynı alanda ksantelazma tekrarlama riskinin çok düşük olması
  • uygulama sonrası ödemin az olması
  • iyileşme süresinin 3-14 gün kadar daha kısa olması ve
  • estetik sonuçların daha mükemmel olmasıdır.   

Bu süre içerisinde ilk 1-3 gün sadece lazer alanına kapalı pansuman yapılmakta. Sonrasında açık kalacak şekilde hasta antibakteriyal bir krem kullanmakta.

Lazer uygulaması sonrası kızarıklık gelişmekte buda 1-2 ay içerisinde kaybolmaktadır.

Koyu tenli hastalarda uygulama sonrası hafif bir renk düzensizliği gelişebilmektedir.

 


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency